“Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.”
‘Bank Asya’ya para yatırmak’, ‘Feza Derneği’ne üye olmak’ gibi suçlamalarla Gülen cemaati soruşturmaları kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan hasta tutuklu 84 yaşındaki Nusret Muğla hapis cezasını çekerken kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. TR724 yazarı Bülent Korucu, ‘Nusret Muğla’yı öldürmek‘ başlıklı yazısında, “Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…” ifadelerini kullandı. Korucu’nun yazısı şöyle;
“‘Çok şükür bizde ölüm cezası yok. Ve bunu getirecek olan da ben değilim. Onun için bin kişinin önünden 12 defa geçirilsin. Nikolay.’ Raporun yanına iri harflerle bunu yazdı Çar. Güçlü ve yapılı bir adamın ölmesi için beş bin vuruş yeterken, 12 bin sopanın kesin ve çok acı verici bir ölüm anlamına geldiğini, hatta bunun aşırı acımasızlık olduğunu elbette biliyordu Nikolay. Ama böyle acımasız olmak hoşuna gidiyor, bir yandan da ölüm cezasının olmadığını bilmek keyfini artırıyordu.”
Tolstoy, Hacı Murat romanında 1800’lü yılların Rusya’sını anlatırken Çar Nikolay’ın ülkesinde idam cezası olmadığı için takındığı yalancı gururu ve insanları ölüme mahkum ederken duyduğu sadistçe hazzı bu satırlarla anlatıyor.
Türkiye’de ölüm cezası yok, ne mutlu…
Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…
Sosyal medyada her gün isimlerini ve tükenmek üzere olduklarını gösteren fotoğrafları geçiyor önümüzden. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.
Türkiye’de bakanı var ama adaletin kendisi yok…
Aşağıdaki diyalog bir romandan değil bu sefer; yandaş Atv’nin canlı yayınından…
Müge Anlı: Sen adam mı öldürdün nasıl 24 yıl aldın?
Sabıkalı genç: Oraları karıştırma abla..
Müge Anlı: Peki 24 yıl aldıysan nasıl dışarı çıktın?
Sabıkalı genç: Koronavirüs sebebiyle abla…
Nusret Muğla 84 yaşında, günde 14 farklı ilaç kullanıyordu. Kalbi artık alarm veriyor, bypass ameliyatı olması gerekiyordu. 6 yıl 3 ay hapis cezası almıştı. Suçu Bank Asya’ya para yatırmak ve Gülen Cemaati’nin dini sohbetlerine katılmaktı. Ceza erteleme ve tahliye talepleri dikkate alınmadı. Hastanenin ‘cezaevinde kalamaz’ raporu Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadığı için tahliye edilmedi. Onca hastalığının üstüne koronavirüse yakalandı ve hayatını kaybetti.
20 suçtan sabıkalı 20’li yaşlarda bir genç, 24 yıl cezasına rağmen iki farklı indirim, üstüne de salgın tedbirleri sayesinde tahliye edildi. Müge Anlı’nın programında söz arasında anlaşıldı durumu. Elbette tekil örnek ve bir istisna değildi.
Erdoğan rejimi, siyasi tutuklulara yer açmak için iki defa af niteliğinde karar çıkararak yüzbinlerce adi suçluyu salıverdi. Önemli kısmı işlerine kaldıkları yerden devam ederek tekrar döndü. Kalanları da pandemi sebebiyle tahliye ettiler. Cezaevleri Halil Karakoç (82), Mehmet Emin Özkan (83), Yusuf Bekmezci (83), Kutbettin Gülen (72), Çevik Bir (82) gibi yaşlı hastalara; hayatının baharında öğrencilere, ev hanımlarına ve Kürt siyasetçilere kaldı.
Bir örnek daha… Belçika’nın Gent şehrinde eşi ve hamile kız kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kadını öldürüp, iki kişiyi de ağır yaraladığı gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilen Osman Çallı, Türkiye’de serbest bırakıldı. Çallı’yı cezasının geri kalanını çekmek için talebi üzerine Türkiye’ye iade eden Belçikalı yetkililer hayretler içinde ama biz şaşırmadık.
Bir kadın siyasetçi Aysel Tuğluk, Alzheimer sebebiyle ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen bırakılmıyor. O hastaların evde bakımı bile çok zorken ısrarla hapishanede tutuluyor.
Yazı bu kadar…
Aslında, Nusret Amca’dan hareketle adam öldürme suçuyla ilgili kanun maddelerini sıralayacaktım, kasten, canavarca hislerle, soykırım kapsamında, görevi ihmalle, taksirle öldürme gibi suçları ve cezalarını anlatacaktım…. Karar zinciri içindeki herkese uyacak bir suç tipi bulmuştum. Lakin onları yazmaktan vaz geçtim. Kanunları onlar da biliyor; Çar Nikolay gibi ölüm cezasının yasak olduğunun farkındalar elbette. Galiba böyle öldürmek daha büyük zevk veriyor sadist ruhlarına…
“Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.”
‘Bank Asya’ya para yatırmak’, ‘Feza Derneği’ne üye olmak’ gibi suçlamalarla Gülen cemaati soruşturmaları kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan hasta tutuklu 84 yaşındaki Nusret Muğla hapis cezasını çekerken kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. TR724 yazarı Bülent Korucu, ‘Nusret Muğla’yı öldürmek‘ başlıklı yazısında, “Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…” ifadelerini kullandı. Korucu’nun yazısı şöyle;
“‘Çok şükür bizde ölüm cezası yok. Ve bunu getirecek olan da ben değilim. Onun için bin kişinin önünden 12 defa geçirilsin. Nikolay.’ Raporun yanına iri harflerle bunu yazdı Çar. Güçlü ve yapılı bir adamın ölmesi için beş bin vuruş yeterken, 12 bin sopanın kesin ve çok acı verici bir ölüm anlamına geldiğini, hatta bunun aşırı acımasızlık olduğunu elbette biliyordu Nikolay. Ama böyle acımasız olmak hoşuna gidiyor, bir yandan da ölüm cezasının olmadığını bilmek keyfini artırıyordu.”
Tolstoy, Hacı Murat romanında 1800’lü yılların Rusya’sını anlatırken Çar Nikolay’ın ülkesinde idam cezası olmadığı için takındığı yalancı gururu ve insanları ölüme mahkum ederken duyduğu sadistçe hazzı bu satırlarla anlatıyor.
Türkiye’de ölüm cezası yok, ne mutlu…
Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…
Sosyal medyada her gün isimlerini ve tükenmek üzere olduklarını gösteren fotoğrafları geçiyor önümüzden. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.
Türkiye’de bakanı var ama adaletin kendisi yok…
Aşağıdaki diyalog bir romandan değil bu sefer; yandaş Atv’nin canlı yayınından…
Müge Anlı: Sen adam mı öldürdün nasıl 24 yıl aldın?
Sabıkalı genç: Oraları karıştırma abla..
Müge Anlı: Peki 24 yıl aldıysan nasıl dışarı çıktın?
Sabıkalı genç: Koronavirüs sebebiyle abla…
Nusret Muğla 84 yaşında, günde 14 farklı ilaç kullanıyordu. Kalbi artık alarm veriyor, bypass ameliyatı olması gerekiyordu. 6 yıl 3 ay hapis cezası almıştı. Suçu Bank Asya’ya para yatırmak ve Gülen Cemaati’nin dini sohbetlerine katılmaktı. Ceza erteleme ve tahliye talepleri dikkate alınmadı. Hastanenin ‘cezaevinde kalamaz’ raporu Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadığı için tahliye edilmedi. Onca hastalığının üstüne koronavirüse yakalandı ve hayatını kaybetti.
20 suçtan sabıkalı 20’li yaşlarda bir genç, 24 yıl cezasına rağmen iki farklı indirim, üstüne de salgın tedbirleri sayesinde tahliye edildi. Müge Anlı’nın programında söz arasında anlaşıldı durumu. Elbette tekil örnek ve bir istisna değildi.
Erdoğan rejimi, siyasi tutuklulara yer açmak için iki defa af niteliğinde karar çıkararak yüzbinlerce adi suçluyu salıverdi. Önemli kısmı işlerine kaldıkları yerden devam ederek tekrar döndü. Kalanları da pandemi sebebiyle tahliye ettiler. Cezaevleri Halil Karakoç (82), Mehmet Emin Özkan (83), Yusuf Bekmezci (83), Kutbettin Gülen (72), Çevik Bir (82) gibi yaşlı hastalara; hayatının baharında öğrencilere, ev hanımlarına ve Kürt siyasetçilere kaldı.
Bir örnek daha… Belçika’nın Gent şehrinde eşi ve hamile kız kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kadını öldürüp, iki kişiyi de ağır yaraladığı gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilen Osman Çallı, Türkiye’de serbest bırakıldı. Çallı’yı cezasının geri kalanını çekmek için talebi üzerine Türkiye’ye iade eden Belçikalı yetkililer hayretler içinde ama biz şaşırmadık.
Bir kadın siyasetçi Aysel Tuğluk, Alzheimer sebebiyle ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen bırakılmıyor. O hastaların evde bakımı bile çok zorken ısrarla hapishanede tutuluyor.
Yazı bu kadar…
Aslında, Nusret Amca’dan hareketle adam öldürme suçuyla ilgili kanun maddelerini sıralayacaktım, kasten, canavarca hislerle, soykırım kapsamında, görevi ihmalle, taksirle öldürme gibi suçları ve cezalarını anlatacaktım…. Karar zinciri içindeki herkese uyacak bir suç tipi bulmuştum. Lakin onları yazmaktan vaz geçtim. Kanunları onlar da biliyor; Çar Nikolay gibi ölüm cezasının yasak olduğunun farkındalar elbette. Galiba böyle öldürmek daha büyük zevk veriyor sadist ruhlarına…
“Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.”
‘Bank Asya’ya para yatırmak’, ‘Feza Derneği’ne üye olmak’ gibi suçlamalarla Gülen cemaati soruşturmaları kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan hasta tutuklu 84 yaşındaki Nusret Muğla hapis cezasını çekerken kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. TR724 yazarı Bülent Korucu, ‘Nusret Muğla’yı öldürmek‘ başlıklı yazısında, “Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…” ifadelerini kullandı. Korucu’nun yazısı şöyle;
“‘Çok şükür bizde ölüm cezası yok. Ve bunu getirecek olan da ben değilim. Onun için bin kişinin önünden 12 defa geçirilsin. Nikolay.’ Raporun yanına iri harflerle bunu yazdı Çar. Güçlü ve yapılı bir adamın ölmesi için beş bin vuruş yeterken, 12 bin sopanın kesin ve çok acı verici bir ölüm anlamına geldiğini, hatta bunun aşırı acımasızlık olduğunu elbette biliyordu Nikolay. Ama böyle acımasız olmak hoşuna gidiyor, bir yandan da ölüm cezasının olmadığını bilmek keyfini artırıyordu.”
Tolstoy, Hacı Murat romanında 1800’lü yılların Rusya’sını anlatırken Çar Nikolay’ın ülkesinde idam cezası olmadığı için takındığı yalancı gururu ve insanları ölüme mahkum ederken duyduğu sadistçe hazzı bu satırlarla anlatıyor.
Türkiye’de ölüm cezası yok, ne mutlu…
Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…
Sosyal medyada her gün isimlerini ve tükenmek üzere olduklarını gösteren fotoğrafları geçiyor önümüzden. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.
Türkiye’de bakanı var ama adaletin kendisi yok…
Aşağıdaki diyalog bir romandan değil bu sefer; yandaş Atv’nin canlı yayınından…
Müge Anlı: Sen adam mı öldürdün nasıl 24 yıl aldın?
Sabıkalı genç: Oraları karıştırma abla..
Müge Anlı: Peki 24 yıl aldıysan nasıl dışarı çıktın?
Sabıkalı genç: Koronavirüs sebebiyle abla…
Nusret Muğla 84 yaşında, günde 14 farklı ilaç kullanıyordu. Kalbi artık alarm veriyor, bypass ameliyatı olması gerekiyordu. 6 yıl 3 ay hapis cezası almıştı. Suçu Bank Asya’ya para yatırmak ve Gülen Cemaati’nin dini sohbetlerine katılmaktı. Ceza erteleme ve tahliye talepleri dikkate alınmadı. Hastanenin ‘cezaevinde kalamaz’ raporu Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadığı için tahliye edilmedi. Onca hastalığının üstüne koronavirüse yakalandı ve hayatını kaybetti.
20 suçtan sabıkalı 20’li yaşlarda bir genç, 24 yıl cezasına rağmen iki farklı indirim, üstüne de salgın tedbirleri sayesinde tahliye edildi. Müge Anlı’nın programında söz arasında anlaşıldı durumu. Elbette tekil örnek ve bir istisna değildi.
Erdoğan rejimi, siyasi tutuklulara yer açmak için iki defa af niteliğinde karar çıkararak yüzbinlerce adi suçluyu salıverdi. Önemli kısmı işlerine kaldıkları yerden devam ederek tekrar döndü. Kalanları da pandemi sebebiyle tahliye ettiler. Cezaevleri Halil Karakoç (82), Mehmet Emin Özkan (83), Yusuf Bekmezci (83), Kutbettin Gülen (72), Çevik Bir (82) gibi yaşlı hastalara; hayatının baharında öğrencilere, ev hanımlarına ve Kürt siyasetçilere kaldı.
Bir örnek daha… Belçika’nın Gent şehrinde eşi ve hamile kız kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kadını öldürüp, iki kişiyi de ağır yaraladığı gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilen Osman Çallı, Türkiye’de serbest bırakıldı. Çallı’yı cezasının geri kalanını çekmek için talebi üzerine Türkiye’ye iade eden Belçikalı yetkililer hayretler içinde ama biz şaşırmadık.
Bir kadın siyasetçi Aysel Tuğluk, Alzheimer sebebiyle ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen bırakılmıyor. O hastaların evde bakımı bile çok zorken ısrarla hapishanede tutuluyor.
Yazı bu kadar…
Aslında, Nusret Amca’dan hareketle adam öldürme suçuyla ilgili kanun maddelerini sıralayacaktım, kasten, canavarca hislerle, soykırım kapsamında, görevi ihmalle, taksirle öldürme gibi suçları ve cezalarını anlatacaktım…. Karar zinciri içindeki herkese uyacak bir suç tipi bulmuştum. Lakin onları yazmaktan vaz geçtim. Kanunları onlar da biliyor; Çar Nikolay gibi ölüm cezasının yasak olduğunun farkındalar elbette. Galiba böyle öldürmek daha büyük zevk veriyor sadist ruhlarına…
“Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.”
‘Bank Asya’ya para yatırmak’, ‘Feza Derneği’ne üye olmak’ gibi suçlamalarla Gülen cemaati soruşturmaları kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan hasta tutuklu 84 yaşındaki Nusret Muğla hapis cezasını çekerken kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. TR724 yazarı Bülent Korucu, ‘Nusret Muğla’yı öldürmek‘ başlıklı yazısında, “Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…” ifadelerini kullandı. Korucu’nun yazısı şöyle;
“‘Çok şükür bizde ölüm cezası yok. Ve bunu getirecek olan da ben değilim. Onun için bin kişinin önünden 12 defa geçirilsin. Nikolay.’ Raporun yanına iri harflerle bunu yazdı Çar. Güçlü ve yapılı bir adamın ölmesi için beş bin vuruş yeterken, 12 bin sopanın kesin ve çok acı verici bir ölüm anlamına geldiğini, hatta bunun aşırı acımasızlık olduğunu elbette biliyordu Nikolay. Ama böyle acımasız olmak hoşuna gidiyor, bir yandan da ölüm cezasının olmadığını bilmek keyfini artırıyordu.”
Tolstoy, Hacı Murat romanında 1800’lü yılların Rusya’sını anlatırken Çar Nikolay’ın ülkesinde idam cezası olmadığı için takındığı yalancı gururu ve insanları ölüme mahkum ederken duyduğu sadistçe hazzı bu satırlarla anlatıyor.
Türkiye’de ölüm cezası yok, ne mutlu…
Cezaevinden kaç cenaze çıktı sayabilen var mı? Ya da sırasını bekleyen kaç hasta tutuklu ve çoğu 80 yaşın üstünde insan…
Sosyal medyada her gün isimlerini ve tükenmek üzere olduklarını gösteren fotoğrafları geçiyor önümüzden. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül belli periyotlarla barınakta hayvan severek duyarlılık kasıyordu. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ona bile gerek görmüyor.
Türkiye’de bakanı var ama adaletin kendisi yok…
Aşağıdaki diyalog bir romandan değil bu sefer; yandaş Atv’nin canlı yayınından…
Müge Anlı: Sen adam mı öldürdün nasıl 24 yıl aldın?
Sabıkalı genç: Oraları karıştırma abla..
Müge Anlı: Peki 24 yıl aldıysan nasıl dışarı çıktın?
Sabıkalı genç: Koronavirüs sebebiyle abla…
Nusret Muğla 84 yaşında, günde 14 farklı ilaç kullanıyordu. Kalbi artık alarm veriyor, bypass ameliyatı olması gerekiyordu. 6 yıl 3 ay hapis cezası almıştı. Suçu Bank Asya’ya para yatırmak ve Gülen Cemaati’nin dini sohbetlerine katılmaktı. Ceza erteleme ve tahliye talepleri dikkate alınmadı. Hastanenin ‘cezaevinde kalamaz’ raporu Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadığı için tahliye edilmedi. Onca hastalığının üstüne koronavirüse yakalandı ve hayatını kaybetti.
20 suçtan sabıkalı 20’li yaşlarda bir genç, 24 yıl cezasına rağmen iki farklı indirim, üstüne de salgın tedbirleri sayesinde tahliye edildi. Müge Anlı’nın programında söz arasında anlaşıldı durumu. Elbette tekil örnek ve bir istisna değildi.
Erdoğan rejimi, siyasi tutuklulara yer açmak için iki defa af niteliğinde karar çıkararak yüzbinlerce adi suçluyu salıverdi. Önemli kısmı işlerine kaldıkları yerden devam ederek tekrar döndü. Kalanları da pandemi sebebiyle tahliye ettiler. Cezaevleri Halil Karakoç (82), Mehmet Emin Özkan (83), Yusuf Bekmezci (83), Kutbettin Gülen (72), Çevik Bir (82) gibi yaşlı hastalara; hayatının baharında öğrencilere, ev hanımlarına ve Kürt siyasetçilere kaldı.
Bir örnek daha… Belçika’nın Gent şehrinde eşi ve hamile kız kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kadını öldürüp, iki kişiyi de ağır yaraladığı gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilen Osman Çallı, Türkiye’de serbest bırakıldı. Çallı’yı cezasının geri kalanını çekmek için talebi üzerine Türkiye’ye iade eden Belçikalı yetkililer hayretler içinde ama biz şaşırmadık.
Bir kadın siyasetçi Aysel Tuğluk, Alzheimer sebebiyle ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen bırakılmıyor. O hastaların evde bakımı bile çok zorken ısrarla hapishanede tutuluyor.
Yazı bu kadar…
Aslında, Nusret Amca’dan hareketle adam öldürme suçuyla ilgili kanun maddelerini sıralayacaktım, kasten, canavarca hislerle, soykırım kapsamında, görevi ihmalle, taksirle öldürme gibi suçları ve cezalarını anlatacaktım…. Karar zinciri içindeki herkese uyacak bir suç tipi bulmuştum. Lakin onları yazmaktan vaz geçtim. Kanunları onlar da biliyor; Çar Nikolay gibi ölüm cezasının yasak olduğunun farkındalar elbette. Galiba böyle öldürmek daha büyük zevk veriyor sadist ruhlarına…