Gönüllülerin, tüm baskı ve zorluklara rağmen hala içinde bulunduğu topluma faydalı olma çabası iktidar ve karanlık ortakları tarafından hazmedilemiyor, devleti kullanarak bunları öğrenme yolu arıyorlar.
Nedim Hazar’ın Emre Uslu’dan alıntıyla aktardığına göre, şartlar ağırlaştıkça gönüllülerin birbirine daha sıkı kenetlenmesini anlamakta zorlanıyorlar. Düzmece bir araştırma şirketi üzerinden yardımcı olma görüntüsü vererek samimi duyguları suistimal etmiş, güçlü kardeşlik bağlarını ve akıllarına yatmayan fedakârlık anlayışını sahtekarlıkla tanımlamayı planlamışlar.
Soykırıma doymayanların ruh hali
Hocaefendi, tamamen soykırım kastıyla yürütülen ardı arkası kesilmeyen saldırılar ve insanlık dışı eylemlere karşı gönüllüleri çok önceden uyarmıştı. Hileyle kazandıklarının uçup gideceği korkusunu atamayan, şahsi hedefleri için her türlü yasa hatta ahlak dışı işi meşru görenlerin ruh halini değişik vesilelerle tarif etmişti.
Ellerindeki imkânları pozitif yönde, toplumun ve tüm insanlığın faydasına harcayarak herkesin gönlüne girmeleri mümkünken onlar, başkasının elindekine bile göz dikerek topluma nizam vermeye kalkıştı. Din büyüklerinin çizdiği bütün insanlığı kucaklayacak bir yolda ilerlemek varken, nefis-şeytan ve onun yeryüzündeki avenelerinin önlerine koyduğu en karanlık yöntemleri tercih ettiler.
Demokrasinin nimetlerden faydalanıp iktidar oldu sonra onu buruşturup attılar
Demokrasi kahramanı kesilerek halkı ve medeni dünyayı kandırdı, hedefe ulaştıktan sonra bu değerleri bir çöp gibi buruşturup attılar. İnsani duygulara küçümseyici bir üslupla baktı, yandaşlara acımasızlığı telkin ettiler. En katı diktatörlükte bile görülmeyen uygulamalarla istediklerini zorbalıkla elde ederken, terk ettikleri değer yargılarına karşı tüm dünyada nefret uyandırdılar.
Güçlünün haklı olacağı anlayışıyla hareket eden bu güruh, karakterlerinin gereği olarak çaldıklarını geri vermekten kaçtığı gibi onları halka kötülük yapmada harcadı. İnsanları zindanla, aile yuvalarını dağıtıp yıkmayla tehdit edip herkese boyun eğdirmeye çalıştı. Elindeki medya gücünü yalan ve iftiralarla yaptığı vahşeti normalleştirmede kullandı. Zulmetti, mağdur rolü oynadı, gasp etti, ‘fetvacılarla’ hırsızlığı meşru hakkı gibi gösterdi, muhaliflere saldırdı ve onları saldırganlıkla suçladı. Tüm kayıtların belgelendiği 17-25 Aralık’ta mahkemede hesap verip aklanmaya cesaret edemedi, davayı yürütenleri “kumpas kurmakla” itham edip kendini kurtarmaya kalktı.
Bununla da yetinmedi, birkaç kişinin adını karıştırdığı darbe senaryosu ölümlerini masumların üstüne atarak hizmete tuzak kurdu. O günden itibaren devletteki dürüst ve liyakatli kadroların çoğunu tasfiye etti. Kanunsuz işlere göz yummayacak yargıçları aynı gece görevden aldı. Güvenlik birimlerinin en donanımlı personelini kanunda yeri olmayan bir suçla ilişkilendirip yüzbinler hakkında adli işlem başlattı on binlercesini tutuklattı.
Zulüm ve baskıyla suçlardan aklanma yöntemi
Bugün ülke, zorbalık, baskı ve zulümle kendini kabul ettirmeye çalışan, kurduğu düzene tehdit gördüğü her kesimi dağıtıp yok etme yolu arayan birinin yönetiminde insani değerlerden hızla uzaklaşıyor. Amacına engel olacaklara saldırıyor, aileleri bölüp parçalıyor, rakiplerini yıllarca hapiste süründürüp diz çöktürme hesabı yapıyor. Dini kimlikle öne geçtiği halde, menfaat çarklarını ele geçirip ülkeyi mafya gibi yönetirken hem kanunları hem toplumun değer yargılarını hoyratça yıkıp tahrip ediyor.
Karunlarla yarışacak boyutta servetin sarhoşluğuyla istediğini satın alıyor. Yasa dışı işlerde kirli ortaklar buluyor. Şahsi çıkarı uğruna paraya boğduklarını kullanıp, milli parkların da yer aldığı en güzel koyları, tarihi sit alanlarını, şehir merkezinde kalmış kamu arazilerini pay ediyor, halkın geleceğini yağmalıyor.
Toplum üzerine çöreklenmiş bir mafyatik yapının şu anda elde ettiği güce ve demagojiyle arkasından sürüklediği kalabalığa bakarak kimse ümitsizliğe düşmemeli. Kışın şiddetinden sonra baharı getiren güç en zifiri karanlıkların bile bir gün aydınlığa çıkacağının müjdesini verir. Kötüleri esareti altına alan şeytan ve aveneleri tesir alanını genişletmek korku yayıp cesaretleri kırmaya çalışır. Oysa her zaman aydınlık karanlığı ve onunla gelen tüm zift duygulara üstün gelir
Çöküş kaçınılmaz
Tarih boyunca zulüm, bazı bölgelerde kendi sultasını kursa da insan tabiatına aykırı bu sistemler eninde sonunda yıkılmaya mahkumdur. Zevki sefa içindeki yaşamı kaybetmemek için on binlerce masumun hayatını karartmanın bedelini hem burada hem ötede öder.
Çünkü şiddet ve sertlikle kimsenin gönlüne girilmez, başkasının üstüne basarak yükselmeye çalışanlar er ya da geç layık olduğu kötü sonla karşılaşır. Yakın dönemde Kaddafi-Saddam-Esad gibi ülkelerinde tüm gücü ellerinde toplamışların hazin akıbetleri ortadadır. Bunun biraz gecikmesi kimseyi yanıltmamalıdır. Allah’ın mehil vermesinden cesaret alıp cezadan kaçtığını sanan ve zulmün dozunu artıranlar bir gün kıskıvrak yakalanır. Hedefe ulaşırken yardım aldığı ortaklar bile, kullanıp atmak için zayıf anı beklemektedir.
Nezaketle gönül kazanmayı unuttu, parayla satın almayı seçtiler
Bugün muhalife hayatı zindan ederek sonuç alacağını sanan zavallılar, inandığını iddia ettiği dinin temsilcisinin ortaya koyduğu örneği görmezden gelmektedir. Oysa bu değer sisteminin kurucusu Peygamberimiz (SAV) yumuşaklık, nezaket ve kötülüğe iyilikle mukabelesi sonucu gönüllerde taht kurdu.
O, 13 yıl boyunca en ağır zulümlere maruz kaldı ama asla benzer mukabelede bulunmadı, daha sonra onlardan geçmişin intikamını almayı da düşünmedi. Mekke fethedilirken hayatını ona düşmanlığa adamışları “bugün kınama yoktur, gidin hepiniz serbestsiniz” diyerek hepsini bir celsede affetti. Yıllarca kötülük yapmak için birbiriyle yarış etmiş en inatçı kalpler, bu yüksek ahlak karşısında buz gibi eridi.
Hocaefendi de benzer şekilde bütün bu kirli düzenin mimarları ve ortaklarına karşı gönüllüleri insanca davranmaya çağırıyor. Zulmeden her gün farklı entrika peşinde koşanlar, pişmanlıkla gelirse intikamla değil adaletle davranmalı, mahkemelerde hesap vermelerini istemeyle yetinmeliyiz.
Hayat hakkımıza varıncaya kadar saldırmış olsalar bile, hak ve adaletten ayrılmamalı, hukuksuzluğu sürdürenlerin acınası encamlarını hatırlayıp, diş gösterenlere ağızlarında salya akıtarak saldıranlara, ağır hastaları hapiste çürütenlere, “gül gibi başörtülü bacım” dediklerine SS’lerini gönderip yaka paça yerde sürükleyenlere, suçsuz hamile ve bebekli bayanları, reşit olmamış kız çocuklarını tutuklayanlara, alın teriyle kazanılmış mala çökenlere, ülkenin en donanımlı kadrolarını işten atanlara ve yüzbinlerce insanı ağlatanlara karşı öfkemizi bastırıp onları bugün olmazsa yarın karşılarına çıkacak ilahi adalete bırakmalı.
Bu Haberlerdeİlginizi Çekebilir
Zor günlerde dayanışma ve saffeti koruma
Hala hile ve düzenbazlığı aralıksız sürdüren müfsitlerin, ortaya attığı güven sarsmaya yönelik her plan ve projeyi hemen derlenip toparlanarak etkisiz hale getirmeli. Varsa tahrip edilmiş ilişkiler onları düzeltmeli, eski saffetimize kısa sürede dönüp yolumuza kaldığımız yerden devam etmeli.
Saltanat uğruna hem dünya hem ahireti kaybetme yoluna girenler için, “Allah’ım eğer onların ıslahını murat ettiysen bir an önce ayılıp hakikati görmelerini nasip eyle, izan ve insaf duygularını harekete geçir ve zulümden dönme fırsatı ver. Ama eğer liyakati kaybetmişlerse, onları sana havale ediyoruz. Mazlumların gözyaşlarıyla ihtizaza gelen gök kapılarını aç ve onları benzerlerinin akıbetine uğrat.” demeli.
Onun tavsiyelerini ilke edinen gönüllüler, en zor dönemde isyana teşvik edip radikalleştirmek isteyenlerin oyununa gelmedi, baskı zulümlere dayandı ve şiddetten kaçındı. Ağız dolusu küfür ve hakaretle aşağılayanlara karşı bile kendilerine yakışan üslupla cevap verdi. Bayağılaşan, her türlü alçakça muameleyi açıktan yapan sefil ruhların, hayatını tuzak kurmakla geçirmiş fesat şebeklerinin saldırılarına göğüs gerdiler.
İktidar, Kerkük boru hattına akacak petrolü tankerlerle taşıyıp petrol kaçakçılığı yaptığı için ülke milyar dolarlık cezaya çarptırıldı. Vatana ihanet suçundan yargılanması gerekenler, yaptıklarını saklayıp başkasına suç uydurma telaşında, ama bütün kirli oyunlar gönüllülerin sinesinde eriyip yok oluyor. Üstelik, bununla gurur gösterisi yapmıyor; Hocaefendi’nin geleceğin inşasına temel olacak ahlaki mirasını koruyorlar
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanıldı.
