Hizmet Hareketi’ne yönelik yaptıkları fişlemeyi, “cemaat fişlemesi” diye sundular. Nasıl işse cemaat kendi kendini fişlemiş.
Kamuoyunda fişleme diye tabir edilen; kişilerin soyu, memleketi, aile yapısı, ekonomik durumu, dini ve mezhebi, dünya görüşü, siyasi eğilimi gibi bilgilerin, kişinin haberi olmadan tespit edilip kayıt altına alınmasıdır.
Bu güne kadar devlet gücünü elinde bulunduran pek çok grup veya kurumun fişleme yaptığı ortaya çıkmıştır. Yakın tarihimizde bunların örneklerini en belirgin olarak 28 Şubat döneminde gördük. O dönemde özellikle Batı Çalışma Grubunun pek çok kişiyi fişlediği ortaya çıktı. Bu fişlemelere dayalı olarak pek çok kişi işinden veya okulundan uzaklaştırılarak hem eğitim hakkı hem de çalışma hürriyeti elinden alındı.
Daha sonra bu fişleme faaliyetlerini Ergenekon davalarında gördük. Bu davalarda yargılanan pek çok sanıkta fişleme örnekleri ele geçti. Bunlardan en bariz ve önemli olanlar, Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioglu’nda ele geçen üniversitedeki tüm dindar öğrencilere ait fişleme bilgileri ile, Doğu Perinçek ve ekibinde ele geçen polislerle ilgili fişleme bilgileri idi.
Bu ele geçen her iki fişleme kayıtlarının da bir istihbari çalışma ürünü olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Yüksek ihtimalle bu çalışmalar MİT tarafından yapılıp kullanılmak üzere bu kişilere verilmiştir. Ancak anlaşılan bu davaların açılması ve fişlemelerin ele geçmesi neticesinde bu bilgiler kullanılamamıştır.
Ama anlaşılan o ki tabiri caizse huylu huyundan vazgeçmemiş fişlemeler devam etmiştir. Özellikle polis teşkilatı ile ilgili fişlemelerin devam ettiği, 17 25 Aralık operasyonları sonrası 10 binden fazla polisin hemen görevden uzaklaştırılmasından açıkça anlaşılmaktadır.
Zira 17/25 Aralık operasyonlarına katılan polis sayısı taş çatlasa 500 ü geçmemiştir. Buna rağmen sadece bu polislerle ilgili işlem yapılmayıp 10 binden fazla polisle ilgili işlem yapılması bu polislerin önceden fişlendiğinin açık ispatıdır.
Ancak en büyük fişleme 15 Temmuz sonrası ortaya çıkmıştır. Öyle ki daha darbe teşebbüsünden 24 saat geçmeden binlerce Hakim Savcı görevden alınıp tutuklanmış, hemen akabinde 10 binlerce asker polis öğretmen görevden alınarak cezaevlerine doldurulmuştur.
Bu kadar kısa bir sürede bu kadar insanın araştırılıp, örgüt olduğu iddia edilen bir gruba mensubiyetinin tespiti mümkün değildir. Bu da bize bu güne kadar hakkında İşlem yapılan 100 binden fazla kişinin kanuna ve anayasaya aykırı olarak fişlendiğini göstermektedir.
Burada akla gelen soru bu kadar fişlemeyi kimin veya hangi kurumun yaptığıdır. Özellikle yargılama aşamasındaki bilgilerin kaynağının MİT olması, fişlemelerin bu kurum tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.
Burada akla takılan diğer bir husus ise Doğu Perinçek’in özellikle görevden atılan askerlerle ilgili listenin kendileri tarafından verildiğini açıkça beyan etmesidir. Bu açıklama hiçbir kurum veya kişi tarafından da yalanlanmamıştır. Bu durum Doğu Perinçek ve ekibinin hala fişlemelere ilgilendiğini ve istihbarat birimleriyle hala bağlantılı olduğunu da göstermektedir.
Gelelim son günlerdeki 70 bin polisin FETÖ tarafından fişlendiğine dair haberlere. Bir kere haberin içeriği çelişkilerle dolu, yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere fişleme aleyhinde kullanacağın kişiler hakkında yapılır. “Bizden” diye fişleme olmaz. Peki bu sözde fişlemelerle ne yapılmıştır hiç bir şey. Eğer kullanılmayacaksa bu fişlemeler neden yapılsın. Madem cemaat emniyet teşkilatında bu kadar güçlüdür, neden bu güne kadar kendinden olmayan hatta düşman gördüğü kişileri meslekten atmamıştır.
Anlaşılan o ki emniyet teşkilatında yeni bir fişleme yapılmış ve bu fişlemelere göre bazı kişiler görevden atılacak, ki bir kısmı yaklaşık 10 bin polis geçtiğimiz hafta KHK ile görevden atıldı. Bu durumda kamuoyuna makul göstermek için önce FETÖ nün fişleme yaptığı haberini ortaya attılar. Ancak haberin içeriğinde “Milli İstihbarat Teşkilatına (MİT) ulaşan bir harici bellekte yer alan bilgilerin emniyet yetkilileri ile paylaşılmasının ardından” sözlerinden, fişlemenin kimin tarafından yapıldığı çok açık anlaşılıyor.
Unutulmamalıdır ki istihbari çalışmalar, MİT e ait fişlemeler, hem idare hukuku açısından hem de ceza hukuku açısından kesinlikle delil değeri taşımaz ve delil olarak kullanılamaz, aksine bu işlemi yapanları sorumluluk altında bırakır. Fişlemeleri yapanlar ceza hukuku açısından suç işlemiş olurlar.
Hizmet Hareketi’ne yönelik yaptıkları fişlemeyi, “cemaat fişlemesi” diye sundular. Nasıl işse cemaat kendi kendini fişlemiş.
Kamuoyunda fişleme diye tabir edilen; kişilerin soyu, memleketi, aile yapısı, ekonomik durumu, dini ve mezhebi, dünya görüşü, siyasi eğilimi gibi bilgilerin, kişinin haberi olmadan tespit edilip kayıt altına alınmasıdır.
Bu güne kadar devlet gücünü elinde bulunduran pek çok grup veya kurumun fişleme yaptığı ortaya çıkmıştır. Yakın tarihimizde bunların örneklerini en belirgin olarak 28 Şubat döneminde gördük. O dönemde özellikle Batı Çalışma Grubunun pek çok kişiyi fişlediği ortaya çıktı. Bu fişlemelere dayalı olarak pek çok kişi işinden veya okulundan uzaklaştırılarak hem eğitim hakkı hem de çalışma hürriyeti elinden alındı.
Daha sonra bu fişleme faaliyetlerini Ergenekon davalarında gördük. Bu davalarda yargılanan pek çok sanıkta fişleme örnekleri ele geçti. Bunlardan en bariz ve önemli olanlar, Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioglu’nda ele geçen üniversitedeki tüm dindar öğrencilere ait fişleme bilgileri ile, Doğu Perinçek ve ekibinde ele geçen polislerle ilgili fişleme bilgileri idi.
Bu ele geçen her iki fişleme kayıtlarının da bir istihbari çalışma ürünü olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Yüksek ihtimalle bu çalışmalar MİT tarafından yapılıp kullanılmak üzere bu kişilere verilmiştir. Ancak anlaşılan bu davaların açılması ve fişlemelerin ele geçmesi neticesinde bu bilgiler kullanılamamıştır.
Ama anlaşılan o ki tabiri caizse huylu huyundan vazgeçmemiş fişlemeler devam etmiştir. Özellikle polis teşkilatı ile ilgili fişlemelerin devam ettiği, 17 25 Aralık operasyonları sonrası 10 binden fazla polisin hemen görevden uzaklaştırılmasından açıkça anlaşılmaktadır.
Zira 17/25 Aralık operasyonlarına katılan polis sayısı taş çatlasa 500 ü geçmemiştir. Buna rağmen sadece bu polislerle ilgili işlem yapılmayıp 10 binden fazla polisle ilgili işlem yapılması bu polislerin önceden fişlendiğinin açık ispatıdır.
Ancak en büyük fişleme 15 Temmuz sonrası ortaya çıkmıştır. Öyle ki daha darbe teşebbüsünden 24 saat geçmeden binlerce Hakim Savcı görevden alınıp tutuklanmış, hemen akabinde 10 binlerce asker polis öğretmen görevden alınarak cezaevlerine doldurulmuştur.
Bu kadar kısa bir sürede bu kadar insanın araştırılıp, örgüt olduğu iddia edilen bir gruba mensubiyetinin tespiti mümkün değildir. Bu da bize bu güne kadar hakkında İşlem yapılan 100 binden fazla kişinin kanuna ve anayasaya aykırı olarak fişlendiğini göstermektedir.
Burada akla gelen soru bu kadar fişlemeyi kimin veya hangi kurumun yaptığıdır. Özellikle yargılama aşamasındaki bilgilerin kaynağının MİT olması, fişlemelerin bu kurum tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.
Burada akla takılan diğer bir husus ise Doğu Perinçek’in özellikle görevden atılan askerlerle ilgili listenin kendileri tarafından verildiğini açıkça beyan etmesidir. Bu açıklama hiçbir kurum veya kişi tarafından da yalanlanmamıştır. Bu durum Doğu Perinçek ve ekibinin hala fişlemelere ilgilendiğini ve istihbarat birimleriyle hala bağlantılı olduğunu da göstermektedir.
Gelelim son günlerdeki 70 bin polisin FETÖ tarafından fişlendiğine dair haberlere. Bir kere haberin içeriği çelişkilerle dolu, yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere fişleme aleyhinde kullanacağın kişiler hakkında yapılır. “Bizden” diye fişleme olmaz. Peki bu sözde fişlemelerle ne yapılmıştır hiç bir şey. Eğer kullanılmayacaksa bu fişlemeler neden yapılsın. Madem cemaat emniyet teşkilatında bu kadar güçlüdür, neden bu güne kadar kendinden olmayan hatta düşman gördüğü kişileri meslekten atmamıştır.
Anlaşılan o ki emniyet teşkilatında yeni bir fişleme yapılmış ve bu fişlemelere göre bazı kişiler görevden atılacak, ki bir kısmı yaklaşık 10 bin polis geçtiğimiz hafta KHK ile görevden atıldı. Bu durumda kamuoyuna makul göstermek için önce FETÖ nün fişleme yaptığı haberini ortaya attılar. Ancak haberin içeriğinde “Milli İstihbarat Teşkilatına (MİT) ulaşan bir harici bellekte yer alan bilgilerin emniyet yetkilileri ile paylaşılmasının ardından” sözlerinden, fişlemenin kimin tarafından yapıldığı çok açık anlaşılıyor.
Unutulmamalıdır ki istihbari çalışmalar, MİT e ait fişlemeler, hem idare hukuku açısından hem de ceza hukuku açısından kesinlikle delil değeri taşımaz ve delil olarak kullanılamaz, aksine bu işlemi yapanları sorumluluk altında bırakır. Fişlemeleri yapanlar ceza hukuku açısından suç işlemiş olurlar.
Hizmet Hareketi’ne yönelik yaptıkları fişlemeyi, “cemaat fişlemesi” diye sundular. Nasıl işse cemaat kendi kendini fişlemiş.
Kamuoyunda fişleme diye tabir edilen; kişilerin soyu, memleketi, aile yapısı, ekonomik durumu, dini ve mezhebi, dünya görüşü, siyasi eğilimi gibi bilgilerin, kişinin haberi olmadan tespit edilip kayıt altına alınmasıdır.
Bu güne kadar devlet gücünü elinde bulunduran pek çok grup veya kurumun fişleme yaptığı ortaya çıkmıştır. Yakın tarihimizde bunların örneklerini en belirgin olarak 28 Şubat döneminde gördük. O dönemde özellikle Batı Çalışma Grubunun pek çok kişiyi fişlediği ortaya çıktı. Bu fişlemelere dayalı olarak pek çok kişi işinden veya okulundan uzaklaştırılarak hem eğitim hakkı hem de çalışma hürriyeti elinden alındı.
Daha sonra bu fişleme faaliyetlerini Ergenekon davalarında gördük. Bu davalarda yargılanan pek çok sanıkta fişleme örnekleri ele geçti. Bunlardan en bariz ve önemli olanlar, Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioglu’nda ele geçen üniversitedeki tüm dindar öğrencilere ait fişleme bilgileri ile, Doğu Perinçek ve ekibinde ele geçen polislerle ilgili fişleme bilgileri idi.
Bu ele geçen her iki fişleme kayıtlarının da bir istihbari çalışma ürünü olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Yüksek ihtimalle bu çalışmalar MİT tarafından yapılıp kullanılmak üzere bu kişilere verilmiştir. Ancak anlaşılan bu davaların açılması ve fişlemelerin ele geçmesi neticesinde bu bilgiler kullanılamamıştır.
Ama anlaşılan o ki tabiri caizse huylu huyundan vazgeçmemiş fişlemeler devam etmiştir. Özellikle polis teşkilatı ile ilgili fişlemelerin devam ettiği, 17 25 Aralık operasyonları sonrası 10 binden fazla polisin hemen görevden uzaklaştırılmasından açıkça anlaşılmaktadır.
Zira 17/25 Aralık operasyonlarına katılan polis sayısı taş çatlasa 500 ü geçmemiştir. Buna rağmen sadece bu polislerle ilgili işlem yapılmayıp 10 binden fazla polisle ilgili işlem yapılması bu polislerin önceden fişlendiğinin açık ispatıdır.
Ancak en büyük fişleme 15 Temmuz sonrası ortaya çıkmıştır. Öyle ki daha darbe teşebbüsünden 24 saat geçmeden binlerce Hakim Savcı görevden alınıp tutuklanmış, hemen akabinde 10 binlerce asker polis öğretmen görevden alınarak cezaevlerine doldurulmuştur.
Bu kadar kısa bir sürede bu kadar insanın araştırılıp, örgüt olduğu iddia edilen bir gruba mensubiyetinin tespiti mümkün değildir. Bu da bize bu güne kadar hakkında İşlem yapılan 100 binden fazla kişinin kanuna ve anayasaya aykırı olarak fişlendiğini göstermektedir.
Burada akla gelen soru bu kadar fişlemeyi kimin veya hangi kurumun yaptığıdır. Özellikle yargılama aşamasındaki bilgilerin kaynağının MİT olması, fişlemelerin bu kurum tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.
Burada akla takılan diğer bir husus ise Doğu Perinçek’in özellikle görevden atılan askerlerle ilgili listenin kendileri tarafından verildiğini açıkça beyan etmesidir. Bu açıklama hiçbir kurum veya kişi tarafından da yalanlanmamıştır. Bu durum Doğu Perinçek ve ekibinin hala fişlemelere ilgilendiğini ve istihbarat birimleriyle hala bağlantılı olduğunu da göstermektedir.
Gelelim son günlerdeki 70 bin polisin FETÖ tarafından fişlendiğine dair haberlere. Bir kere haberin içeriği çelişkilerle dolu, yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere fişleme aleyhinde kullanacağın kişiler hakkında yapılır. “Bizden” diye fişleme olmaz. Peki bu sözde fişlemelerle ne yapılmıştır hiç bir şey. Eğer kullanılmayacaksa bu fişlemeler neden yapılsın. Madem cemaat emniyet teşkilatında bu kadar güçlüdür, neden bu güne kadar kendinden olmayan hatta düşman gördüğü kişileri meslekten atmamıştır.
Anlaşılan o ki emniyet teşkilatında yeni bir fişleme yapılmış ve bu fişlemelere göre bazı kişiler görevden atılacak, ki bir kısmı yaklaşık 10 bin polis geçtiğimiz hafta KHK ile görevden atıldı. Bu durumda kamuoyuna makul göstermek için önce FETÖ nün fişleme yaptığı haberini ortaya attılar. Ancak haberin içeriğinde “Milli İstihbarat Teşkilatına (MİT) ulaşan bir harici bellekte yer alan bilgilerin emniyet yetkilileri ile paylaşılmasının ardından” sözlerinden, fişlemenin kimin tarafından yapıldığı çok açık anlaşılıyor.
Unutulmamalıdır ki istihbari çalışmalar, MİT e ait fişlemeler, hem idare hukuku açısından hem de ceza hukuku açısından kesinlikle delil değeri taşımaz ve delil olarak kullanılamaz, aksine bu işlemi yapanları sorumluluk altında bırakır. Fişlemeleri yapanlar ceza hukuku açısından suç işlemiş olurlar.
Hizmet Hareketi’ne yönelik yaptıkları fişlemeyi, “cemaat fişlemesi” diye sundular. Nasıl işse cemaat kendi kendini fişlemiş.
Kamuoyunda fişleme diye tabir edilen; kişilerin soyu, memleketi, aile yapısı, ekonomik durumu, dini ve mezhebi, dünya görüşü, siyasi eğilimi gibi bilgilerin, kişinin haberi olmadan tespit edilip kayıt altına alınmasıdır.
Bu güne kadar devlet gücünü elinde bulunduran pek çok grup veya kurumun fişleme yaptığı ortaya çıkmıştır. Yakın tarihimizde bunların örneklerini en belirgin olarak 28 Şubat döneminde gördük. O dönemde özellikle Batı Çalışma Grubunun pek çok kişiyi fişlediği ortaya çıktı. Bu fişlemelere dayalı olarak pek çok kişi işinden veya okulundan uzaklaştırılarak hem eğitim hakkı hem de çalışma hürriyeti elinden alındı.
Daha sonra bu fişleme faaliyetlerini Ergenekon davalarında gördük. Bu davalarda yargılanan pek çok sanıkta fişleme örnekleri ele geçti. Bunlardan en bariz ve önemli olanlar, Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioglu’nda ele geçen üniversitedeki tüm dindar öğrencilere ait fişleme bilgileri ile, Doğu Perinçek ve ekibinde ele geçen polislerle ilgili fişleme bilgileri idi.
Bu ele geçen her iki fişleme kayıtlarının da bir istihbari çalışma ürünü olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Yüksek ihtimalle bu çalışmalar MİT tarafından yapılıp kullanılmak üzere bu kişilere verilmiştir. Ancak anlaşılan bu davaların açılması ve fişlemelerin ele geçmesi neticesinde bu bilgiler kullanılamamıştır.
Ama anlaşılan o ki tabiri caizse huylu huyundan vazgeçmemiş fişlemeler devam etmiştir. Özellikle polis teşkilatı ile ilgili fişlemelerin devam ettiği, 17 25 Aralık operasyonları sonrası 10 binden fazla polisin hemen görevden uzaklaştırılmasından açıkça anlaşılmaktadır.
Zira 17/25 Aralık operasyonlarına katılan polis sayısı taş çatlasa 500 ü geçmemiştir. Buna rağmen sadece bu polislerle ilgili işlem yapılmayıp 10 binden fazla polisle ilgili işlem yapılması bu polislerin önceden fişlendiğinin açık ispatıdır.
Ancak en büyük fişleme 15 Temmuz sonrası ortaya çıkmıştır. Öyle ki daha darbe teşebbüsünden 24 saat geçmeden binlerce Hakim Savcı görevden alınıp tutuklanmış, hemen akabinde 10 binlerce asker polis öğretmen görevden alınarak cezaevlerine doldurulmuştur.
Bu kadar kısa bir sürede bu kadar insanın araştırılıp, örgüt olduğu iddia edilen bir gruba mensubiyetinin tespiti mümkün değildir. Bu da bize bu güne kadar hakkında İşlem yapılan 100 binden fazla kişinin kanuna ve anayasaya aykırı olarak fişlendiğini göstermektedir.
Burada akla gelen soru bu kadar fişlemeyi kimin veya hangi kurumun yaptığıdır. Özellikle yargılama aşamasındaki bilgilerin kaynağının MİT olması, fişlemelerin bu kurum tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.
Burada akla takılan diğer bir husus ise Doğu Perinçek’in özellikle görevden atılan askerlerle ilgili listenin kendileri tarafından verildiğini açıkça beyan etmesidir. Bu açıklama hiçbir kurum veya kişi tarafından da yalanlanmamıştır. Bu durum Doğu Perinçek ve ekibinin hala fişlemelere ilgilendiğini ve istihbarat birimleriyle hala bağlantılı olduğunu da göstermektedir.
Gelelim son günlerdeki 70 bin polisin FETÖ tarafından fişlendiğine dair haberlere. Bir kere haberin içeriği çelişkilerle dolu, yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere fişleme aleyhinde kullanacağın kişiler hakkında yapılır. “Bizden” diye fişleme olmaz. Peki bu sözde fişlemelerle ne yapılmıştır hiç bir şey. Eğer kullanılmayacaksa bu fişlemeler neden yapılsın. Madem cemaat emniyet teşkilatında bu kadar güçlüdür, neden bu güne kadar kendinden olmayan hatta düşman gördüğü kişileri meslekten atmamıştır.
Anlaşılan o ki emniyet teşkilatında yeni bir fişleme yapılmış ve bu fişlemelere göre bazı kişiler görevden atılacak, ki bir kısmı yaklaşık 10 bin polis geçtiğimiz hafta KHK ile görevden atıldı. Bu durumda kamuoyuna makul göstermek için önce FETÖ nün fişleme yaptığı haberini ortaya attılar. Ancak haberin içeriğinde “Milli İstihbarat Teşkilatına (MİT) ulaşan bir harici bellekte yer alan bilgilerin emniyet yetkilileri ile paylaşılmasının ardından” sözlerinden, fişlemenin kimin tarafından yapıldığı çok açık anlaşılıyor.
Unutulmamalıdır ki istihbari çalışmalar, MİT e ait fişlemeler, hem idare hukuku açısından hem de ceza hukuku açısından kesinlikle delil değeri taşımaz ve delil olarak kullanılamaz, aksine bu işlemi yapanları sorumluluk altında bırakır. Fişlemeleri yapanlar ceza hukuku açısından suç işlemiş olurlar.