P24 Blog’dan Sezin Öney, Trump’ın Dışişleri Bakanı’nın künyesini çıkardı, portesini çizdi: Kim bu Rex Tillerson? Nasıl bir dışişleri bakanı profili çizebilir? Türkiye’yi etkileyecek ne gibi bir politik çizgisi benimseyebilir?
“Trump kabinesinin 20 Ocak’ta işbaşı yapmasıyla, ABD’de yeni bir dönem başlıyor. Bu yönetimde, görev alacak isimleri incelediğimiz yazı dizisine, Türkiye’yi en çok ilgilendiren figür, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın portresi ile devam ediyoruz.
Aralık ayı başında, adı önceleri hiç telaffuz edilmeyen ve politika-bürokrasi tecrübesi hiç olmayan bir isim birden ABD Dışişleri Bakanlığı için en güçlü aday olarak sivriliverdi. Ve yedi yıl New York Belediye Başkanlığı yapmış, kampanyası boyu Trump’ın en sadık destekçilerinden Rudy Giuliani, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve Cumhuriyetçi Tennessee senatörü Bob Corker, CIA eski başkanı ve yaklaşık 40 yıl ABD Ordusunda görev yapmış üst düzey general David Petraeus gibi adayları geride bırakarak, ABD’nin dışişlerini yürütecek en üst düzey isim olarak seçildi.
ABD tarihinde ilk kez, “devlet” tecrübesi olmayan bir Dışişleri Bakanı görev yapacak…
Tabii göreve, Senato’dan onay alabilirse başlayabilecek… Senato’daki onay süreci zor geçeceğe benziyor ama Tillerson da tam mânâsıyla çetin bir ceviz.
Kim bu Tillerson? Nasıl bir dışişleri bakanı profili çizebilir? Türkiye’yi etkileyecek ne gibi bir politik çizgisi benimseyebilir?
Öncelikle, şunu belirtelim: Tillerson, Türkiye’yi fazla tanımıyor. Zira, mâlum, Türkiye bir petrol ülkesi veya enerji kaynaklarına sahip bir ülke değil. Dünyanın en büyük enerji şirketlerinden biri olan Exxon’un 1975’ten beri yöneticiliğini yapan Tillerson da, Çad veya Yemen gibi enerji kaynaklarına sahip ülkelere, Türkiye’den çok daha fazla aşina.
RUSYA VE BARZANİ MEMNUN
Buna karşılık, Tillerson’ın Exxon’un çalışmalarından dolayı iyi tanıdığı ve sıkı yatırım ilişkileri kurduğu ülke ve bölgelerin başını, Rusya ve Irak Kürdistanı çekiyor. Zaten gerek Rusya, gerekse de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, Tillerson’ın Dışişleri Bakanlığı haberlerine son derece olumlu tepki verdi.
Şimdi öncelikle, Tillerson’un biyografisini, kişisel özelliklerini, şimdiye kadarki profesyonel duruşunu bir inceleyelim. Ardından da, tek başına Güney Afrika devleti kadar bir bütçeye hükmeden, birçok devletten daha güçlü bir şirket olan Exxon’un yöneticiliğini yaparken attığı adımların Tillerson’ın dışişleri bakanlığı hakkında ne gibi ipucu verebileceğini tartışalım.
Teksas, Petrol, Exxon: Tillerson’ın hayatındaki kutsal üçlü
Tillerson, 64 yaşında doğma büyüme bir Teksaslı. University of Texas-Austin’den inşaat mühendisliği derecesi var. 1975’te mezun olduktan sonra da, Exxon’da çalışmaya başlamış; o gün bugündür de, Exxon’un çeşitli kademelerdeki yöneticiliğini yapmış. Tillerson’ın çocukluğu ve gençliğinden itibaren hayatına “ideolojik” olarak damgasını vuran şey ise, izcilik. Babasından devraldığı bir miras olan izciliğe çok önem veren Tillerson, Exxon’un en tepesinde yükseldikten sonra da, ABD İzcilerinin ulusal başkanlığı gibi gönüllü görevlerde bulunmuş.
Bunun ötesinde, Tillerson’ın yaşamını şekillendiren asıl faktör Exxon. Üç petrol şirketinin 1973’te birleşmesinden sonra kurulan Exxon’a, 1975’te 23 yaşındayken giren Tillerson, bu şirkette yetişmiş, bu şirketle beraber büyümüş desek yeridir. Exxon, tamamen petrol ve yan ürünleri odaklı bir şirket olarak gelişmiş; 2009’dan itibaren de, Tillerson’ın girişimiyle doğal gaz şirketi XTO’yu satın alarak enerji alanındaki varlığını genişletmiş.
İstediğini muhakkak alan müzakereci
Tillerson’ı tanıyan herkesin yazdığı, benim de iş dünyasında onunla yolu kesişenlerden bire bir duyduğum şu: O, istediğini muhakkak alan bir müzakereci. Asla kavgacı veya sert değil; ancak, bir şeyi istiyorsa, karşısındakini ama ikna ederek, ama gıdım ödün vermeyerek inadıyla istediğini alıyor. Kendisiyle dair bir başka ifade de şöyle: “Acımasızdır; çok çok acımasız. İstediğini her ne pahasına olursun, karşısındakinden koparır”.
Politico’dan Blake Hounshell’in aktardığı şöyle bir anekdot da var:
1990’ların başında, Yemen’in başkenti San’a’da sabaha karşı saatlerde dönemin Exxon bölge yöneticisi Tillerson, uykusundan uyandırılıyor. Zira, Yemen hükümeti, gece yarısı vardıkları anlaşmayı değiştirmek istiyor. O sabah, sadece birkaç saat sonra Teksas’a dönecek olan Tillerson, apar topar Yemen Başbakanı’nın karşısına çıkıyor. Yemenli yöneticiler, büyük zorluklarla varılan anlaşmaya, yepyeni maddeler eklemek istiyorlar ve Tillerson’ı uykusuz haliyle gafil avlayabileceklerini düşünüyorlar. Ama sadece dakikalar içinde, işler tersine dönüyor ve Tillerson, deyim yerindeyse, Yemen hükümetinin ağzından girip burnundan çıkıp, anlaşmayı kendi istediği biçimde, Exxon’un daha da lehine olacak şekilde sonuçlandırıyor. Çünkü, beraber çalışanların da aktardığı üzere, Tillerson “Hayır derse, o iş olmaz; dünyanın en sert müzakerecisiyle de görüşse, o masadan istediğini alarak ayrılan Rex Tillerson olur”.
Dallas News gazetesine Tillerson ile beraber, bir kez aynı mahkeme jürisinde bulunduğu süreçteki anılarını yazan, “sıradan vatandaş” Emily Roden de, benzer görüşte… Roden, kimliğini, işini bilmeden Tillerson ile, 2007’de aynı jüride görev yaptığını ve o dönem Exxon’un bir numarası koltuğunda olan işadamının kararlarını şekillendirdiğini dile getiriyor. Roden’in makalesinden öğrendiğimize göre Tillerson, küçük bir kızın taciz edildiği iddiasıyla yargılanan zanlının suçlu bulunmasında önemli rol oynamış. Jüri, zanlıyı beraata yönelecekken, Tillerson adeta “hukuk dersi verircesine” kendi görüşünü savunmuş ve küçük kızı tacizle itham edilen kişinin hapse yollanmasını sağlamış. Roden, bu “karizmatik” ve “gizemli” jüri üyesinin, davaya tüm gerekli zamanı ayırdığını, üstüne üstlük benzer davalar ile ilgili derinlemesine de araştırma yaparak, konuya tamamen hâkim geldiğini gözlemiş.
Küçük çapta bir işletmenin sahibi olan Roden, ne iş yaptığını bilmediği Tillerson’a, birkaç kez de, jüri görevinin çok zamanını aldığı ve işlerine yetişemediğinden yakındığını; daha sonra Tillerson’ın Exxon’un yöneticisi olduğunu öğrendiğinden “utandığını” da belirtiyor. Dava sonuçlandıktan sonra Roden, İnternetten e-posta adresini bulduğu Tillerson’a, küçük kızın taciz davasını ilk gündeme getiren, yerel çapta faaliyet gösteren mütevazı bir sivil toplum örgütüne destekte bulunmasını rica etmiş. Tillerson da, çocuk tacizine karşı çalışan bu örgüte, yüklü bir bağış yapmış.
Tillerson’ın müzakere yeteneğini ortaya koyduğu başka bir vaka da, ABD Ulusal İzci Birliği’nin ilk kez eşcinsel bir üye kabul etmesini sağlaması. Tıpkı Trump kabinesinin diğer üyeleri gibi, muhafazakâr bir Hıristiyan olduğunu açıkça ortaya koymayı seven biri Tillerson. Ömrü boyu Teksas’ta ikâmet etmiş, ilk gençliğinde tanıştığı Renda St. Clair ile evli, dört çocuk babası, çok asude bir kişisel profile de sahip. Buna karşılık ABD izcilerinin “cinsel tercih açılımı” yapması için çaba gösterecek kadar da açık fikirli; üstelik bu konuda da, o meşhur “hipnoz edici ikna kabiliyetini” kullandığı söyleniyor.
Rusya bağları ve Kürt petrollerine ilgi
Tamam; diyelim ki, Tillerson, gerçekten de, şeytana pabucunu ters giydirebilecek düzeyde kabiliyetli bir müzakereci… Ama, sonuçta, hayatı iş dünyasında geçen, politika ile ilgili tek bir yazısı, demeci olmayan birinden bahsediyoruz.
Tamam; istediğini alıyor diyelim. Ancak, Tillerson ne istiyor olabilir?
Tillerson’ın, Dışişleri Bakanlığı’nda, ABD politikasını şekillendirebileceğine dair bazı kilit ipuçları var.
Bir kere Tillerson, “Rusya Dostluk Nişanı”nı alan sayılı Amerikalıdan biri. Rusya Devleti’nin bu en üst düzey onurlandırmalarından birine layık bulunan bir Türkiye vatandaşı olmadığını da anımsatalım. Ayrıca, Tillerson’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile, yaklaşık yıllık bir “arkadaşlığı” var. Boris Yeltsin’in liderliği döneminde, Exxon ile Rusya bağlantısını sağlarken tanışan Tillerson’ın, “Putin’e en yakın Amerikalı” olduğu da ifade ediliyor.
Bir parantez açalım…
Çok kıymetli Rusya uzmanlarımız olduğu halde, kendileri ne yazık ki az sayıdalar ve kamuoyunun gözlerinden uzaklar… O nedenle, Türkiye’de hâlâ, Kremlin’in en önemli ideologlarından birinin, bu konumdan oldukça uzak “Avrasyacı” Aleksandr Dugin olduğu sanılıyor. Oysa, ülke devasa petrol şirketi Rosneft’in de yöneticisi olan Igor Sechin gibi isimler, Putin’in gerçek sağ ve sol kolları…Ve onlar da, Dugin gibi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin davetine icabet edecek kadar boş zamana sahip değiller.
Sechin, Putin’e en yakın isimlerden ve Tillerson’ın da yakın dostu. 2011’de Exxon ve Rosneft, 300 milyar dolarlık değeri olduğu hesaplanan, Rusya’nın kutuplar kuşağı petrol rezervlerinin sondajı için anlaşmaya varmıştı. Rosneft ve Exxon’un ayrıca, Hazar Denizi, Karadeniz ve Sibirya’yı da kapsayan petrol anlaşmaları var. Sechin, Tillerson ile beraber kotardıkları anlaşmalar için, “İnsanlık için, Ay’a ayak basılmasından daha ileri bir adım” olarak nitelemişti.
Rosneft’in, Exxon ile olan anlaşmalarından, sadece 2011’deki el sıkışma sonrasında, Rus enerji devinin değerinin birkaç gün içinde 7 milyar dolar arttığını anımsatalım. Rosneft’in yaklaşık 52 milyar ve Exxon’un da, 237 milyar dolar değerinde olduğunu da….
2014’te Exxon, ABD ve Avrupa Birliği’nin Rusya’ya ambargo uygulamaya başlamasından en negatif etkilenen şirketlerden biri olmuştu. Tillerson, çeşitli kereler, “Rusya’da iş yapmaya geri dönmek için sabırsızlandığını” dile getirmişti. Panama’daki bir hukuk şirketinin arşivlerinin sızdırılmasıyla ortaya saçılan ve dünya genelinden önemli isimlerin ülkelerinde vergiden kaçınmak, servetlerini gizlemek için yaptıkları “off-shore” yatırımları ortaya döken “Panama Belgeleri”ne göre, Rex Tillerson, Bahamalar’a kayıtlı bir ABD-Rusya petrol şirketinin de yöneticisi.
Gelelim, Tillerson’ın inisiyatifini kullanarak imzasını özellikle attığı bir başka bağlantıya; yani, Exxon’un Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile doğrudan imzaladığı Irak Kürdistan’ı petrol anlaşmasına… Bu anlaşma da, Irak yasalarına aykırı. Zira şirketlerin, Bağdat’ın rızası olmadan, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile doğrudan anlaşma imzalaması, hukuken mümkün değil. Tüm bu anlaşmanın özel ve uzun bir hikâyesi var; o nedenle bunu da başka bir yazıya bırakalım. Ancak, Tillerson’ın her ne kadar bu anlaşmada inisiyatif kullanmış olsa da, asla Rusya ile Rusya’daki politika-iş dünyası ile kurduğu tarzda kişisel ilişkileri Irak veya Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ndeki aktörlerle kurmadığını belirtelim. Hatta, Tillerson bu bölgeyi (Irak ve Irak Kürdistan’ı) bizzat ziyaret etmekten de özellikle kaçınıyor; ancak, kendisini delege edenleri yolluyor.
Tillerson’ın Dışişleri Bakanlığı’na seçilmesi, ABD’nin Trump dönemi dış politikasında en önemli odak noktalarının enerji pazarlıkları ve Rusya ile ilişkiler olacağına işaret ediyor. Rusya, ciddi bir ekonomik darboğazın eşiğinde; 2018’de Rusya Devlet Başkanlığı seçimleri yapılacak. Eğer yapısal reformlar gerçekleşmezse, Rusya’da Putin liderliği kendini ciddi bir politik krizle yüz yüze bulabilir. Bunun ötesinde, 2017’de, Rusya ve ABD, ilk kez birbirleriyle diyaloğa böylesine açık yönetimlere sahip olacak. Bu nedenle, önümüzdeki yıl, Moskova ve Washington’un, birbirleriyle son kertede anlaşmaya varsınlar varmasınlar, öncelikle birbirlerine odaklanacakları bir sene olacak.
Ankara’da, kâh Rusya ile ortak anti-Amerikancılık yapabileceklerini veya kâh Rusya ile ABD arasında yeni gelişebilecek ilişkilerden pay kapabileceklerini sananlar, birden pabuçlarını kendilerine ters giydirilmiş bulabilirler. Gene aynı biçimde, Ankara’nın enerji koridorlarında çok ciddi pazarlık gücü olduğunu düşünerek Trump dönemi için ellerini ovuşturanlar da… Bu yıldan itibaren Türkiye’ye düşen rol, Rusya ve ABD’nin baş aktörleri olduğu bir dev prodüksiyonda, figüranlık olabilir. Özellikle de, Moskova ve Washington’da, hedeflerine ve kendi çıkarlarına bu kadar koyu bir ihtiras ve hırsla odaklanmış yönetimler varken… Özellikle de, Ankara’da hedeflere odaklanmada benzer hırsa karşılık, Moskova ve Washington’daki dışişleri ekiplerine nazaran müzakere ve strateji becerileriyle ile bilgi düzeyinde ciddi bir seviye düşüklüğü söz konusu gibi gözükürken…”