Analiz / İsmail S. Gülümser
Hizmet hareketi, dünyadaki birçok Müslüman topluluktan farklı olarak, dinin günümüze bakan yüzünü ortaya çıkarıp çağın ihtiyacına göre sürekli canlı ve diri tutacak yöntemler bulmasıyla öne çıktı. Onlar, dinin temel kaynakları ve Bediüzzaman’ın özgün yorumundan faydalanıp geleceğe ışık tutacak yollar geliştirdiler. Birçok grup, bağlılarını kötülükten korumaya çalışırken, onları hayatın doğal akışından kopardı. Halbuki gönüllüler üstadın “Dünyayı kesben değil kalben terk etmek evladır” düsturunu rehber edindi. Rahmet hazinlerinin kapısını çalmak anlamına geldiğini düşünerek, üzerlerine düşen görevi ince ayrıntısına kadar yaptılar. Başarı için gösterilen gayretle önce rekabet şansı yakaladı, ardından fark oluşturdular.
Hizmetin eğitimle başladığı yolculuk
İlk önemli adım, eğitim projeleriyle atıldı. Mali imkânın sınırlı güvenin eksik olduğu bir dönemde, diğerleri gibi isim yapmış öğretmenlerle işe başlama imkânı bulamadılar. Rekabetin yoğun olduğu dershanelerde acemi gencecik yeni mezunlarla hizmet verdiler. Yer edinmeye çalışırken, çoğunun aklına gelmeyen yeni yöntemler buldu ve bunları sabırla yıllarca sürdürüp geliştirdiler. Tecrübeli öğretmenler, 1-2 aylık yaz seminerinde konuları en ince ayrıntısına kadar anlatıp adayları titizlikle yetiştirdi. Öğretmenler arasında karşılıklı fedakarlığa dayalı dayanışma ağı kurdular.
Geliştirilen yöntem ve materyaller ortak bir havuzda toplandı. Hatalar ayıklanıp sistematik hale getirildikten sonra ortak birikimle ortaya çıkan güzel örnekler herkesin kullanımına sunuldu. Her yıl geniş katılımla geliştirilen bu ürünler, zamanla kitaplara dönüştü. Güven veren zengin içerikler çeşitlendi ve her alana yayıldı. Bireyselliği hâkim olduğu bir dünyada ilk kez özel sektörde bir grup eğitimci oluşturdukları zümreler ve güçlü eğitim kaynaklarıyla genç öğretmenleri desteklediği dayanışma modeli rekabette öne geçti.
Gönüllüler varlıklı insanları, maddi getirisi az, kimsenin ilgi duymadığı bir alanda, karşılık beklemeden yatırım yapmaya ikna etti. Toplumun farklı kesimlerinin kurduğu özveriye dayalı ilişkilerle oluşan yüksek motivasyon, projelerin dershane, okul, üniversite derken ülke sınırlarını aşıp dünyaya yayılmasını sağladı.
Etik ilkelere bağlı faaliyet modeli
Dayanışmayla sorun çözmede yakalanan ivme, toplumun ihtiyaç duyduğu diğer alanlara yayıldı. Acemilerin öncülüğünde başlayan medya kuruluşları yenilerin yetişmesine zemin hazırladı. Yardımlaşmayla ortaya çıkan basın organları, birbiriyle kenetlenince güvenilir ve saygın medya kuruluşları öne geçti.
Etik ve ahlaki değerlere bağlılık konusunda sürekli birbirini eğitenler, güçlü yardımlaşma anlayışıyla önce Türkiye’de ardından tüm dünyada birçok soruna el attı ve başarılı örnekler global boyuta taşındı. Yönetimi gasp etmek için gönüllülerin adını kirletenler, devlet gücüyle oluşturdukları kirli kampanyaya rağmen hala etkisini kıramadı. Onlar, yıllardır yaşadıkları zulme aldırmadan iyilik yaymaya devam ediyorlar.
Yeni nesillerin sağlıklı entegrasyonu
Bizim neslimiz, Hocaefendi’den aldığı ilhamla, Türkiye’den başlayarak tüm dünyanın geleceğini aydınlatacak büyük projelere imza attı. Onun, bizden sonra bu işi sürdürecek gençlere de çok önemli tavsiyeleri oldu. “Bulunduğunuz toplumdan kopup kabuğunuza çekilmeyin. Kendi değerlerinize bağlılığınızı koruyacak yöntemler geliştirdikten sonra o toplumla bütünleşmekten, sorumluluk almaktan kaçınmayın.”
Batıda gençlik dinden uzaklaşıyor ve gelişmiş ülkeler bu probleme çözüm bulmakta zorlanıyor. Böyle bir dünyada değerlerini koruyarak her toplumda yer edinmenin yollarını arayıp bulmak gerekiyor. Gönüllülerden, ülkede olduğu gibi dünya genelinde de başarılı örnekler ortaya koymaları ve rol model haline gelerek topluma entegre olmaları bekleniyor. Ancak toplumla kaynaşırken gençlerin öz değerlerinden uzaklaşıp erimesi riskine karşı da ek tedbir alınmalı.
Kendini koruma adına içe kapanan Müslüman gruplar, yıllar geçse de uyum sorunu yaşamaya devam ediyor. Yüksek motivasyona sahip bireyler belki kişisel gayretle asimile olmadan uyum sağlayabiliyor. Ancak dayanışmayla oluşan sinerjiden faydalananlar daha sağlıklı entegrasyon yolları bulabilir. Bunun için, önce bireyi koruyacak tedbirler alınmalı, sonra sorumluluk verip kendini yaşadığı yerin bir ferdi gibi hissetmeli.
Mesela entegrasyon ile asimilasyon arasında kalan bireyler; başörtüsü, namaz ve abdest ile entegre olunamayacağını düşünebilir. Şeytanın bu tür hilelerine kapılıp olumlu alışkanlıklarını terk edebilir. Halbuki onların değerlerine saygılı olduğunuz sürece, kimse sizin yaşam tarzınızı yadırgamıyor, aksine tutarlılığınız inandırıcılığınızı artıyor. Kendini saklayanlar ise daha çok kuşku uyarıyor, saygı ve güveni kaybediyor.
Sağlıklı entegrasyon için kampların rolü
Yeni neslin direncini artırmak ancak yaşıtlarıyla birlikte yapılacak ve hayatlarını etkileyecek faaliyetlerle mümkündür. Hiç kimsenin ilgi göstermediği dönemlerde küçük gruplarla yapılan kamplar sonradan tüm hizmetlerin motoru olan bireyler yetiştirdi. Bugün her ülkede çok daha fazla gençle yapılacak toplu programlar, onların bütün yaşamına yön verebilir, sağlıklı entegrasyonun kapısını aralayabilir. Ortak duygu ve heyecandan etkilenen gençlerin kazacağı donanım onlara toplumsal hayatta yol gösterici olur.
Geçmişte kır yerinde, imkânsızlık için de yapılan çadır kamplarında yemek ve bulaşığı katılanlar üstlenmek zorunda kaldığı halde onlarda üst düzey motivasyona vesile olmuştu. Bugün ise modern imkanlarla gün boyu maneviyatın ön planda olacağı otel kampları, her yaş grubu için cezbedici olacaktır.
Akran gruplarının birlikte geçireceği ruhani atmosfer, onların hafızasında unutulmaz izler bırakacaktır. Fikri derinliğe sahip büyüklerin içten gelen duygularla aktaracağı değerler, gençler için ilham kaynağı olacaktır.
Yaşantısıyla örnek olanların oluşturacağı sinerji ve kararlı duruş, şeytanın telkinlerine karşı koruyucu zırh görevi yapacaktır. Cemaatle kılınan namazlar, yüksek sesle okunan tesbihatlar. Omuz omuza saf bağlamış insanlar arasında kurulan sıcak bağlar bireyi yalnızlıktan kurtaracak asimilasyonu önemle de anahtar rolü oynayacaktır. Yaz döneminde kampla kazanılmış motivasyon, alınmış lezzetleri tazelemek için yapılacak; haftalık sohbetler, cemaat halinde kılınan namazlar, ramazanda teravih ve iftarlar, Cuma-bayram etkinlikleri gibi düzenli buluşmalarla devam ettirilirse asimilasyona karşı güçlü bir koruma sağlayacaktır.
Küresel sorunlara çözüm bulma kaygısı
Geçmişte olduğu gibi bugün de hizmet gönüllüleri, toplumların yaşadığı sorunlara duyarsız kalmadı. Küçük imkanlarla bulundukları yere faydalı olma yollarını arayıp buldu. Şimdiye kadar tüm dünyayı aydınlatmaya aday projeler ürettikleri gibi, bundan sonra da bu sorumluluğu gelecek kuşaklara aktarma çabası içindeler.
Mali kaynakları bir hırsızlar çetesi tarafından gasp edilmesine rağmen, yeni buldukları her kaynağı yine topluma hizmette kullanıyorlar. Küçük imkanlarla başlattıkları projelerin büyüyüp gelişeceğine inançları tam olduğu için, bugün basit gibi görünen her hizmete kaynak ayırmaktan çekinmiyorlar.
Kirli kampanyalar ve siyasilerin ayak oyunları
Atılan adımların hemen sonuç vermesini beklemiyor, özellikle son dönemde yaşadıkları acı ve ıstırabın devam etmesi onları yıldırmıyor, her gün yeni saldırılarla bölüp parçalamayı bekleyenlerin oyununu bozmak için sabrediyorlar. Şimdilerde de hassas insanların duygularını kullanıp gönül bağlarını kırmak için kurulan kirli çarkın farkındalar ve tüm tuzakları bozarak yola devam ediyorlar.
Onlar, yaşadıkları ağır mağduriyetlere takılmadan, dünyayı insanlık mesajlarıyla buluşturmak için çabalarken, ülke yönetimini ele geçirme dışında bir derdi olmayanlar, hizmetten sonra yeni muhalif gruplara saldırı peşinde. Yüz kızartıcı suçlarla ahlaki üstünlüğünü kaybeden ve toplum desteğini yitirenler, tüm muhalifleri sırayla şeytanlaştırarak iktidarda kalma yolu arıyorlar. Ülkenin en büyük partisinin temsilcilerini hapsederek ‘itlaf’ etmeye çalıştığını itiraf ediyorlar.
Dürüstlük, adalet kul hakkı gibi en hayati değerleri bir çöp gibi buruşturup attıktan sonra, hala halkın kendilerine güven duyacağını sanıyor. Başaramayınca da halkın tercihleri zorla ya da yalan propagandalarla değiştirmeye çalışıyor. Allah’ın elçisiyle gönderdiği mesajları yok saydıkları için, ilahi desteği kaybettiklerini her yerde itibar kaybı yaşadıklarını görmezden geliyor.
Ancak “yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” Medyaya servis ettikleri gizli talimatlar tek tek ortaya çıkıyor. İftiralarla sırayla muhalif kesimleri suçlu gösterme gayretlerine toplum prim vermiyor. MİT in yayın organına dönüşen medyada yaptıkları her suçlama kendi kirli işlerinin deşifresiyle sonuçlanıyor. Ülkeyi suç örgütlerinin desteğiyle yönetmeye çalışanlar, yüz kızartıcı suçlar ortaya döküldükçe daha da panikliyor. İfşaları önleyemeyince “Cemil Önal” ı öldürüp önemli bir tanığı daha susturuyorlar. Ancak aldıkları fetvalarla işledikleri suç o kadar çok ki birini kapatsalar diğeri açığa çıkıyor. Yalanla kalplerinin giderek taş gibi katılaştığını görmüyor, hiçbir ayıplı davranıştan yüzleri kızarmıyor, en çirkin fiillerinin açığa çıkmasına aldırmadan, pişmanlık duyacakları yerde, sahte bilgileri yayarak dürüstlük algısıyla halkı aldatıyorlar.