Analiz / Doç. Dr. Osman Tek
“AKP ve Ayrıcalıklı Çanta” ifadesi size dolar dolu kutuları hatırlatabilir. Ancak bu makalede dolar yüklü kutuları değil, yine AKP ile ilgili başka bir konuyu ele alacağım. Peggy Maclntosh, özellikle kimlik, ayrıcalık ve farkındalık konularında çok sayıda çalışmanın ve sosyal deneyin öncüsü. Bu makalede, yazarın White Privilege: Unpacking the Invisible Knapsack” adlı makalesi,(1) üzerinden, ülkemizde yaşanan negatif ayrımcılığa ışık tutmak istiyorum.
Peggy Maclntosh’un deneyinde, üç kişi ve bir ayna var: beyaz bir adam, beyaz bir kadın ve siyah bir kadın. Deneye konu olan bu üç şahıs sırayla aynaya bakıyorlar.
Beyaz adam: “Bir insan” gördüğünü;
beyaz kadın: “Bir kadın” gördüğünü;
siyah kadın da: “Siyah bir kadın” gördüğünü” söylüyor.
Hikâye burada bitmiyor.
Tam da burada başlıyor.
***
Bu bir deney değil sadece.
Bir bakış biçimi.
Bir ayrıcalık testi.
Kimin neyi, nasıl gördüğünü değil…
Kimin neyi görmediğini gösteriyor.
**
Beyaz adam “insan” görüyor.
Yani kendini, sıradan biri sanıyor.
Her şeyin ölçüsü gibi duruyor.
Sanki “insan” dendiğinde akla gelen o.
Cinsiyet yok, ırk yok, farklılık yok.
Saflık gibi bir şey.
Ama,
O da bir şey.
O da “beyaz adam.”
Ama onun farkı görünmez.
Çünkü norm o.
Diğerleri?
Kendilerini “fark” olarak görüyor.
Kadın, çünkü erkek değil.
Siyah, çünkü beyaz değil.
***
İşte mesele bu.
Bazıları sadece “insan” olabiliyor.
Diğerleri önce “kadın” ya da “siyah” ya da “göçmen” olmak zorunda.
Çünkü merkez onlar değil.
**
Peggy McIntosh, 1989’da yazdığı bu makalede beyaz adamın bu ayrıcalıklı durumunu :
“Beyaz Ayrıcalık: Görünmez Sırt Çantası” olarak ifade ediyor.
Çanta görünmüyor.
Ama içinde neler yok ki:
Polis durdurmaz.
Marketlerde güvenlik izlemez.
İş görüşmesinde ten rengi konuşulmaz.
Televizyonda hep kendini görür.
Sözleri dikkate alınır.
Yanlış yapsa bile “bireysel hata” olur.
**
Şimdi aynayı al, Türkiye’ye getir.
Koy orta yere.
Üç kişi geçsin önünden.
AKP’li biri baksın.
“Bir vatandaş görüyorum” der.
Sade.
Doğal.
Normal.
Muhalif biri geçsin.
“Bir muhalif görüyorum.”
Potansiyel suçlu gibi hisseder kendini.
Kameraya bakmaz.
Kimliğini cebinde sıkı tutar.
Bir başkası gelsin.
Kürt mesela.
Alevi.
Solcu.
AKP gibi düşünmeyen dindar.
“Fark” görür aynada.
Sanki kendine ait olmayan bir ülkede, var olmaya çalışan bir yüz.
**
Bugün Türkiye’de AKP’li olmak,
beyaz adam gibi bir şey.
Sıradan görünür.
Merkezde durur.
Kimlik gibi durmaz ama her yere geçer.
O da görünmez bir çanta taşır sırtında.
İçinde ne var?
• İşe alımda öncelik
• Poliste sorgusuzluk
• Tweet atma rahatlığı
• Belediyeden destek
• Siyasetten torpil
• Okulda müdürlük
• Kurumda yükselme
• Her şeyin “bizden biri” ile hallolması
Ama çanta görünmez.
Çünkü bu insanlar, kendini sadece “vatandaş” sanır.
Ayrıcalık olduğunu bilmez.
Bilse bile dillendirmez.
**
Ve diğerleri?
Onlarda çanta yok.
Yük var.
Mahkeme var.
Silivri var.
Çağlayan Adliyesi var.
Sabah baskınları var.
CV’de saklanan üniversite kulübü üyeliği var.
Geçmişte paylaştığı bir haber linki var.
Birilerinin gözünde “sakıncalı” olma ihtimali var.
Bir yerde torpil istese,
önce sorarlar:
“AKP’li misin?”
Cevap yoksa, yardım da yok.
***
Oysa her şeyin görünmez olduğu bu ülkede,
bir tek fark görünür olur.
O da senin “AKP’li olmaman.”
**
AKP’li olmak bu yüzden kimlik değil.
Kılık.
Güvenli bölge.
Kart.
Geçiş hakkı.
Sistem seni sever.
Teşvik eder.
Yükseltir.
Ve sen hâlâ kendini “tarafsız” sanırsın.
Aynaya bakarsın,
“vatandaşım” dersin.
Ama arkanda o çanta vardır.
Görünmezdir.
Ama seni taşır.
Herkes görür, sen görmezsin.
**
Şimdi dur.
Bir aynaya bak.
Ne görüyorsun?
Eğer “sadece vatandaşım” diyorsan,
belki de o çanta sırtındadır.
Ve bil ki,
görünmeyen çantalarla kurulan düzen,
görünür adaletsizlikler doğurur.
(1) McIntosh, P. (1989). White Privilege: Unpacking the Invisible Knapsack. Independent School, Winter 1989. Reprinted by Wellesley College Center for Research on Women, Working Paper No. 189.