Dolarda Cuma günü yaşanan yaklaşık 9 kuruşluk artışın nedeni olarak birçok uzman ABD Başkanı Trump’ın Çin mallarına getirdiği ek gümrük vergisinin dünya piyasalarında karmaşa yaratmasını gösterdi.
Trump etkisinin küresel piyasalarda bir çalkantı yarattığı doğruydu ancak TL kendisi ile aynı kategoride olan gelişen ülke para birimlerine göre 3-4 kat daha fazla değer kaybetti. Bariz şekilde olumsuz ayrıştı.
İktisatçı Mahfi Eğilmez de bu olumsuz ayrışma ve nedenlerini ele alan bir yazı kaleme alıyor. Öncelikle TL’deki negatif ayrışmayı ele alıyor. Türkiye ile aynı kategoride değerlendirilen ve ‘Kırılgan beşli’ olarak adlandırılan Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Hindistan para birimlerinin tarihsel gelişimini veriyor.
Söz konusu ülkelerin para birimlerinin, FED’in ilk faiz artırımı sinyalini verdiği 2013 Mayıs ayından bu yana dolar karşısındaki değer kaybını hesaplıyor. Rakamlar sırasıyla yüzde 65, 42, 25 ve 18. Aynı dönemde TL’deki değer kaybı ise yüzde 115. Kırılgan beşlinin para birimlerindeki kayıp TL hariç tutulduğunda yüzde 38 olarak gerçekleşmiş.
Eğilmez TL’nin aynı şekilde geçen hafta da dolara karşı en çok değer kaybeden para birimi olduğunu da vurguluyor ve rakamların hem uzun hem de kısa vadede TL’nin benzerlerinden negatif ayrıştığını ispat ettiğini ifade ediyor.
Bu noktada sorulması gerekenin TL’nin neden benzerlerinden negatif ayrıştığı olduğunu dile getiren Eğilmez, cevabın söz konusu ülkelerin makroekonomik göstergelerinde yattığını belirtiyor.
Bunu söylerken de para birimlerini en çok etkileyen ekonomik rakamları veriyor. Enflasyon oranı, cari açığın GSYH’ye oranı (CA/GSYH), Merkez Bankasının sahip olduğu rezervlerin miktarı ve dış borçların GSYH’ye oranı.
Eğilmez şu tabloyu veriyor:
Yazar şunları söylüyor:
Bu tabloya göre 2013 yılı sonundan 2018 yılı Mart ayına kadar Türkiye dışındaki 4 ekonomide enflasyon düşerken Türkiye’de yükselmiş. Hindistan dışında kırılgan beşlinin tamamı cari açık/GSYH oranlarını düşürmeyi başarmış. Hindistan’da artış görülüyor. Buna karşılık Türkiye dışındaki ekonomilerin hepsinin cari açığı yüzde 3’ün altında iken Türkiye, düşürmüş göründüğü halde hala yüzde 5’in üzerinde cari açığa sahip bulunuyor. Türkiye dışındaki ekonomiler Merkez Bankası rezervlerini artırmayı başarırken Türkiye’nin Merkez Bankası rezervlerinde azalma ortaya çıkmış. Dış borçların GSYH’ya oranı, Hindistan dışında kalan bütün ekonomilerde artmış.
Verilere göre Türkiye ekonomisinin, paranın dış değerini belirleyecek hiçbir göstergede öteki 4 ekonomiye karşı bir üstünlük yaratamadığının görüldüğünü kaydediyor. ‘Bu nedenle dışarıda oluşan en ufak bir olumsuzlukta bütün bu ekonomilerin paraları dolara karşı değer kaybederken en fazla kaybeden yani negatif ayrışan TL oluyor’ diye yazıyor. Eğilmez ayrıca 2017 yılında yüzde 7-7.5 arasında büyümesi beklenen Türkiye ekonomisi göz önünde bulundurulduğunda, normal şartlarda TL’nin değer kazanmasının gerektiğini, ancak ortaya çıkan durumun bir çelişki yarattığını anlatıyor. Yazısını şu sözlerle noktalıyor:
‘Herkes yüksek büyüme oranının başarısını konuşurken, iktisatçılar, bozgunculukla damgalanmayı göze alarak, hep o eski soruyu sormak durumunda kalıyorlar: “Ne pahasına?’
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN…