“Neredeyse haftada bir kez rüyamda görüyorum. Sürünerek kocama doğru ilerliyorum. Bazen o bana doğru sürünüyor. Bazen yanıma geliyor ve bana “Böyle gerekiyordu ama şimdi geri döndüm” diyor. Sürekli. Sanırım bunu hep yaşayacağım.”
İlhami Okut / Aktif Haber
Görevi başındayken menfur bir suikast sonucu 19 Aralık 2016’da bir sergi salonunda sırtından vurularak öldürülen Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un eşi Marina Karlova bir röportajında duygularını böyle anlatıyor.
Hayat arkadaşı gözleri önünde öldürüldüğünde Andrey Karlov-Marina Karlova çifti 41 yıllık evliydiler. Birliktelikleri 1973 yılında Moskova Metrosu’nun Mayakovskaya İstasyonu’ndaki bir karşılaşmayla başlamıştı. 19 yaşındaki Andrey bu sırada Dışişleri Bakanlığı’na kadrolar yetiştiren prestijli MGİMO’da üçüncü sınıf öğrencisiydi. 18 yaşındaki Marina henüz liseyi bitirmiş, bankacılık ve finans alanında önde gelen okullardan MFİ’ye girmek üzereydi. İki yıl boyunca süren arkadaşlıkları sonrasında 1975 yılında evlendiler.
Andrey Karlov diplomat yetiştiren bir aileden geliyordu. Babası ve dedesi diplomat olarak görev yapmışlardı. Andrey mezun olup maaşla Dışişleri Bakanlığı’nda stajyer olarak göreve başlar başlamaz evlendiler. Sonra araya yurtdışı görevler girince Marina başladığı üniversiteyi sekiz yılda bitirebildi. Alanında çok kısa bir süre çalışabildi. Bankacılık kariyeri yerine diplomat eşi olarak eşinin yanında olmayı seçti. Çiftin tek çocukları olan oğulları da diplomatlık kariyerini seçmişti.
Andrey Karlov üniversitede alan olarak Uzak Doğu’yu seçmiş ve iyi derece de Korece öğrenmişti. Yıllarca Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’daki Rus elçiliğinde çalıştı. Ankara’ya görevlendirilmeden önce Rusya’nın Pyongyang Büyükelçisi idi. 2013 yılında Rusya’nın Ankara Büyükelçisi olarak göreve başladı. 62 yıllık ömrü 2016 yılının 19 Aralık tarihinde Ankara’da bir suikastle sona erdi.
Marina Karlova eşinin öldürülmesinden sonra Rusya’ya döndü. Şimdi emekli olarak hayatını sürdürüyor. Aynı zamanda eşinin adına kurulan “Andrey Karlov Vakfı” bünyesinde aktif olarak görev yapıyor. Vakfın sürdürdüğü birçok insani faaliyet var. En büyük amaçlarından birisi, Rusya ile Türkiye arasındaki başta eğitim ve kültür olmak üzere, farklı alanlardaki ilişkilerin gelişmesine katkı sağlamak.
Marina Karlova artık Türkiye’de yaşamıyor ama Vakıf aracılığıyla bağlantılarını devam ettiriyor. Suikastten sonra defalarca Türkiye’ye geldi. Açılışlara, toplantılara, anmalara, panellere ve sergilere katıldı. Gazetelere ve televizyonlara röportajlar verdi. En sevdiği insanı, hayat arkadaşını ve çocuğunun babasını oldukça üzücü bir şekilde kaybettiği ülkeye ve insanlarına karşı herhangi bir düşmanlığı olmadığını defalarca dile getirdi.
Karlov Suikasti davası geçen hafta sonuçlandı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, 7’si tutuklu 28 sanığın yargılandığı davada 3 sanık ikişer kez, 2 sanık ise birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bazı sanıklara silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla çeşitli hapis cezaları verildi. 5 sanık hakkında beraat kararı verildi.
Gerçekleştiği ilk dakikadan itibaren suikastın sözde failleri zaten ilan edilmişti. AKP Hükümeti’nin dillendirdiği resmi söylem yandaş basını, gazetecileri ve akademisyenleri arkasına alarak “F.TÖ” diyerek silahlı terör örgütü ilan ettikleri Hizmet hareketini ve Cemaati işaret etti. Siyasetin daha ilk dakikalarda ilan ettiği suçu mahkeme 5 yıl sonra beklendiği gibi sadece resmiyete döktü.
Suikast ve dava hakkında çok konuşuldu, çok yazıldı. Bu konuda görüşleri en çok merak edilen kişilerden birisi haliyle Büyükelçinin dul eşi Marina Karlova oldu. Eşiyle birlikte suikast öncesi, suikast esnasında ve suikast sonrasında neler yaşadılar? Dava süreci ve iddianame hakkında neler söyledi? Davanın sonucunu nasıl değerlendirdi? Tüm bu soruların cevabını aramak ve tarihe not düşmek gerekiyor.
Marina Karlova anlaşılabilir duygusal bazı sebeplerle mahkeme sürecine katılmayı istemedi. Mahkemeleri vekalet verdiği avukatları aracılığıyla uzaktan takip etti. Mahkemelere katılmadı ama kendisiyle yapılan röportajlarda suikasta ve davaya dair birçok şey söyledi.
Öncelikle suikastın gerçekleştiği zamandaki gelişmeleri kısaca özetlemek lazım. Suriye konusunda farklı politikalar izleyen Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler gergindi. Rusya’nın Suriye’ye asker ve silah sevkiyatıyla birlikte bu gerginlik gittikçe arttı. Kasım 2015’te bir Rus savaş uçağı Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle angajman kuralları çerçevesinde bir Türk savaş uçağı tarafından düşürüldü. Rusya’nın Esad güçlerine verdiği destekle Suriye rejim güçleri mevziler kazanmaya başladı. Rejim güçleri Rus kara ve hava güçlerinin desteğiyle önemli kentlerden Halep’i kontrol altına aldılar.
Halep operasyonu ile muhalif radikal islamcı/Cihadcı güçler içerisinde ve sivillerde yaşanan kayıplar Türkiye’deki Rusya diplomatik temsilciliklerinin önünde protesto gösterilerine dönüştü. Andrey Karlov suikasti tam da işte bu atmosferde işlendi. Polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş Büyükelçiyi öldürdükten hemen sonra Türkçe ve Arapça sloganlar atarak ve marşlar söyleyerek Rusya’dan Halep’in intikamının alındığını haykırmıştı. Tüm bunlara rağmen suikast davası ısrarla bu yönden hiç araştırılmadı. Bunun yerine en baştan itibaren 17/25 Aralık ve 15 Temmuz sonrası başlatılan cadı avına siyasi malzeme yapıldı.
Rusya’nın istihbarat örgütlerinin dünya çapında ünlü olduklarını biliyoruz. Ankara görevi bir Rus büyükelçi açısından birinci sınıf sayılabilecek bir görevdir. Acaba Ruslar suikast öncesinde bir işaret veya emare görmüşler miydi? Bunu resmi olarak açıklamadıkları için henüz bilmiyoruz ama Marina Karlova bize açıklamalarıyla bu konuda bazı ipuçları veriyor.
Andrey Karlov aslında tam bir klasik Rus diplomatıydı diyebiliriz. Çok iyi bir eğitim almıştı. Belli bir bölgenin uzmanı olarak kendini çok iyi yetiştirmişti. Öyle olmasa 20 yıldan fazla çoğunlukla Kuzey Kore’de ve Güney Kore’de görevlendirilmezdi. Çok donanımlı bir diplomattı. Türkiye görevi aslında Andrey Karlov için beklenmedik bir görevdi. Göreve başladıktan sonra kısa sürede Türkiye uzmanı olacak kadar da kendini yetiştirmişti.
İyi bir diplomat olmasının yanı sıra sağlam değerlere sahip, ilkeli ve önceliği ülkesine hizmet olan birisiydi. Marina Karlova eşi hakkında konuşurken hayatlarından ilginç anekdotlar da aktarıyor. Andrey Karlov 14 yaşında iken babasını kaybediyor. Dul kalan annesini meslek hayatına atıldıktan ve evlendikten sonra da yanından ayırmıyor. Eşiyle birlikte yurtdışı görevlere gittiğinde kendisi diplomatik statüsü gereği uçakta birinci sınıfta seyahat ederken eşi aynı uçakta ücretini ödeyerek ekonomi sınıfında seyahat ediyor. Pyongyang’a büyükelçi olarak atandıklarında Marina Karlova diğer ülke büyükelçilerinin eşlerini yemeğe davet etmeye karar veriyor. Eşinden bu konuda elçilik bütçesinden ödenek istediğinde red cevabı verecek ve kendi imkanlarımızla yapmalıyız diyecek kadar ilkeli bir diplomat Andrey Karlov. Elçilikte çeşitli kabuller oluyor ve misafirlere yemek veya atıştırmalıklar ikram ediliyor. Haliyle artan yiyecekler oluyor. Elçilik aşçısı bazen bu yiyecekleri yemeklerde veya kahvaltılarda değerlendiriyor. Bir sabah kahvaltısında kabulden kalan yiyecekleri gören Andrey Karlov “Kabullerden sonra masadan bir dilim ekmek bile alma. Yoksa hakkımda elçi kabullerden sonra çantayla yiyecek taşıyor derler” diyerek eşine tepki gösteriyor.
Resmi görevine ve kişisel hayatına bu kadar dikkat eden birinci sınıf bir büyükelçi olarak Andrey Karlov acaba başına böyle kötü bir şey gelebileceğini tahmin ediyor muydu? Marina Karlova bu konuda da ilginç bazı şeyler söylüyor. Bu açıklamalarından aslında Büyükelçi Andrey Karlov’un suikastten en az 4 ay öncesine kadar tehditler aldığını ve tedbirli olmaya çalıştığını öğreniyoruz.
Büyükelçi ve eşinin hafta sonları yapmaktan en çok zevk aldıkları şeylerden birisi arabayla başbaşa Ankara caddelerinde dolaşmakmış. Bugünlerde Büyükelçi şoförüne izin verir, kendisi arabayı kullanırmış. Yine böyle arabayla gezerlerken Andrey Karlov aniden eşine “Marina, eğer sana “Yere yat!” diye bağırırsam hiçbir soru sormuyorsun ve hızla arabanın içine yatıyorsun. Tamam mı?” der. Marina Karlova eşinin ne demek istediğini anlar ve “Ya sen?” diye sorar. Andrey Karlov eşinin gözlerine uzun ve manalı bir şekilde bakarak “Ben kendi başımın çaresine bakarım” cevabını verir. Marina Karlova eşinin bu sözlerinden o kadar etkilenir ki, böyle bir durumda daha rahat ve hızlı hareket edebileyim diye birkaç hafta emniyet kemerini bile takmaz.
Ankara’daki Türk diplomatlarının eşlerinin yılbaşı öncesi düzenledikleri geleneksel bir yardım kermesi vardır. Kermeste toplanan yardımlar okul yapımı için harcanmaktadır. 2016 yılının kermesi 11 Aralık tarihinde düzenlenir. Yani menfur suikasttan 8 gün önce. Rus elçiliği bu kermese her yıl katılmaktadır. Andrey Karlov Moskova’dadır. Kermesin olacağı gün Ankara’ya döner. Havaalanına iner inmez eşini arar ve “Marina, hiç kimseye ve hiçbir yere gitme. Oturun ve beni bekleyin. Bu bir rica değil, emirdir.” der. Marina Karlova da gitmez. Suikasttan sonra verdiği bir röportajda “Belki de eşimi o gün öldüreceklerdi” yorumunda bulunur.
Marina Karlova da tedirgindir. Suikastten 5 gün önce, 14 Aralık 2016 tarihinde kız kardeşi ve bir kız arkadaşıyla Ankara-İstanbul uçağına binmek için Esenboğa Havalimanı’na gider. Uçağa binmek için kapıda sıraya girdiklerinde hemen önlerindeki kapalı bir kadın dikkatini çeker. Kadının elinde sarı renkli bir kitap veya levha gibi bir şey vardır. Üzerinde büyük siyah harflerle “Cihad” yazmaktadır. Marina Karlova tedirgin olur ve uçağa binmek istemez. Kız kardeşi ve arkadaşının ikna etmesiyle uçağa biner. Uçuş sorunsuz gerçekleşir.
Tüm bunlara ilaveten Marina Karlova suikast öncesi uğursuzluk işareti sayılabilecek ama sonradan farkına vardığını söylediği bazı ilginç şeylere şahit olur. Andrey Karlov Büyükelçi olarak ayda bir kez İstanbul, Trabzon ve Antalya konsolosları ile Ankara’da toplantılar yapar. Suikasttan önce yapılan böyle bir toplantıya eşleriyle birlikte gelirler. Marina Karlova da onları sık sık gittikleri Ankara’nın ünlü bir balık restoranına götürür. Yerler, içerler. Kalkmadan önce masalarına üzerinde “Rusya” yazan büyük bardaklarda ağzına kadar dolu votka getirilir. Şaşırırlar, çünkü böyle bir şey sipariş etmemişlerdir. Restoranın ikramı olduğu söylenir. Ama şu var ki, Rusya’da votka bu şekilde sadece hayatlarını kaybedenler için yapılan anma toplantılarında tüketilmektedir!
Suikastın gerçekleştiği 19 Aralık tarihinde, elçilik binasındaki Rus inşaat görevlileri erken yılbaşı kutlaması yaparlar. Büyükelçinin eşine nezaket göstergesi olarak bir şişe “Veuve Clicqout” marka Fransız şampanyası hediye edilir. Çok ünlü ve pahalı bir markadır ama Marina Karlova’yı ismi rahatsız eder. Çünkü Veuve Clicqout “Clicqout’nun Dulu” demektir. Şaşıran Marina Karlova “Ama niye dul?!” şeklinde tepki verir. Eşi duruma güler ve böyle şeylere kafasını takmasını söyler.
Suikast günü neler yaşadılar? Aslında Marina Karlova’nın fotoğraf sergisinden haberi yokmuş. Eşi son dakika haber veriyor ve hızlı bir şekilde hazırlanıp çıkıyorlar. Sergi salonu elçiliğin 300 metre yakınında bir yerlerde. Katil Mevlüt Altıntaş salona 18:31’de giriş yapıyor. Büyükelçi ve eşi salona 18:45’te giriş yapıyorlar. Marina Karlova’nın bir şey dikkatini çekiyor. Salona girişte metal dedektörlü bir kapı vardır ama kapının yanındaki kadın güvenlik görevlisi onları kapıdan geçirmeden yan taraftan “Geçin, geçin” diye içeri alır.
Büyükelçi konuşmasına başladıktan kısa bir süre sonra katil Mevlüt Altıntaş birkaç el ateş ederek sırtından vurur. Büyükelçi arkası üstü yere düşer. Herkes panik ve şok içinde yere yatar. Marina Karlova’nın o anda eşinin daha önce verdiği tembih aklına gelir. Salonda büyük bir sessizlik vardır. Sadece elinde silahla sloganlar atarak sağa sola yürüyen katilin sesi duyulmaktadır. Ortalıkta polis yoktur. Elçilik korumalarının ise silah taşıması yasaktır. Çünkü elçilik arazisinin dışında bir büyükelçinin canı ve güvenliği uluslararası teamüller gereği görev yaptığı ülkeye emanettir.
Salonda Özbekistan ve Kırgızistan Büyükelçileri de davetli olarak bulunmaktadır. 5-6 dakika sonra bir erkek güvenlik görevlisi kalkıp müdahale etmek ister ama katil silahıyla tehdit ederek kıpırdamamasını söyler. Özbekistan Büyükelçisi Ülfet Kadirov güvenlik görevlisine “Silahını bana ver. Sen ateş edemezsen ben ederim!” der ama güvenlik görevlisinin de silahı yoktur.
Marina Karlova kocasına koşmak ister ama bir elçilik çalışanı kadın kendisine engel olur. Suikast gerçekleşeli 20 dakika geçmiştir ama ortalıkta hala polis ya da özel kuvvet yoktur. Öyle ki dışarıdaki insanlar sergi salonunun içinde olanları bina camdan olduğu için caddeden izlemektedirler. Marina Karlova bu anı anlattığı gazetecinin “Polis neredeydi?” sorusuna “Henüz gelmemişti. Ambulans da. Anlıyor musunuz? Televizyonlar yaşananları canlı yayında anlatıyorlardı ama özel kuvvetler olay yerine gelememişlerdi. Şaşırtıcı, değil mi?” cevabını vermişti.
Sonunda özel kuvvetler olay yerine gelir. Katil Mevlüt Altıntaş önce yaralanır. Yere düşer. Elindeki tabancası da elinden düşer. Bir polis tabancayı iterek uzaklaştırır. Bu sırada kıpırdayınca üzerinde bomba olabilir şüphesiyle tekrar ateş edilir. Artık kıpırdamayan Altıntaş’ın kafasına da bir kaç el ateş edilir. Katil olay yerinde sırlarıyla birlikte ölür. Katili neden canlı yakalamaya çaba göstermediler sorusu hala kafaları meşgul ediyor. Davanın Savcısı bu konuya değiniyor ama canlı ele geçirilse bile bilgi vermezdi şeklinde garip bir açıklama getiriyor.
Katil Mevlüt Altıntaş özel kuvvetler olay yerine gelmeden önce içeridekilerin çıkmalarına izin veriyor. Herkes korkarak sessizce çıkmaya başlıyorlar. Marina Karlova dışarı çıkıp bina önündeki elçilik arabasına biniyor. Şoföre Büyükelçiye suikast düzenlendiğini söylüyor. Şoför arabadan inip bakmak için binaya doğru gidiyor. Şok içindeki Marina Karlova arabada tek başınadır. Telefonu hiç susmamaktadır bu arada. Arayan biriyle konuşurken aniden kapı açılıp bir el Marina Karlova’yı tuttuğu gibi hızla bir başka arabaya, Özbakistan Büyükelçiliği arabasına geçirir. Bu kişi Özbekistan Büyükelçisi Ülfet Kadirov’dur. Kadirov arabada Karlova’yı sakinleştirir ve bu durumda Rusya Büyükelçiliği arabasında bulunmanız da telefonla görüşmenizde riskli der. Oradan elçiliğe geçerler.
Aslında cevaplanması gereken bir çok soru vardır ortada. Mesela katil Rus kız arkadaşı ile suikastten önce bir otel odasında buluşuyor. Buluşmaya gitmeden önce birkaç şarjör ve bir kutu baklava alıyor yanına. Suikaste olana kadar bir sürü polise irtibat ve iltisak gerekçesiyle işlem yapılıyor ama Mevlüt Altıntaş o güne kadar serbestçe görevinde dolaşıyor. Herkes Hizmet ile en ufak bağlantısı olduğunu düşündüğü kişilerle ilişkiyi keserken o bir sürü kişiye telefon ediyor. Kaldığı otel odası aranıyor. Rusya ve Amerika aleyhinde yazdığı, bu ülkeleri kötülük olarak nitelendirdiği, büyükelçilerini öldürmek gerektiğini yazan notları bulunuyor. Son yıllardaki Suriye ile bağlantılı radikal değişiminin işaretleri ortaya çıkıyor. Ama soruşturma bilinçli bir şekilde o alandan uzaklaştırılıp sözde “F.TÖ Soruşturması” haline getiriliyor.
Marina Karlova davanın duruşmalarına bizzat katılmadı ama zaman zaman bu konuda bazı açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaların hiçbirinde Fethullah Gülen’i ya da Cemaat’i suçlamadı. 8 Ocak 2019’da Rus TV-5 kanalına yaptığı açıklamada “Gülen’in kocamı neden öldürmesi gerektiğini anlamıyorum. Hiçbir sebep göremiyorum. Ama hayat tecrübem bana bazen en inanılmaz ve şaşırtıcı varsayımların aniden bir temele sahip olduğunu öğretti. Bu yüzden mahkeme araştırsın. Gülen ve şimdi mahkeme önündekiler bu suikastle ilgili mi? Eğer delil bulurlarsa demek ki bağlantılılar, bulamazlarsa aksini kanıtlasınlar” dedi.
Andrey Karlov Vakfı’nın Başkanı olarak katıldığı, 4 Kasım 2019 tarihinde İnönü Üniversitesi’nde düzenlenen “21. Yüzyılda Türkiye-Rusya İlişkileri” başlıklı panelde bir izleyici tarafından kendisine yöneltilen “Eşinizin öldürülmesiyle ilgili kimi sorumlu tutuyorsunuz?” sorusuna ise “Eşimi kimin öldürdüğünü bilmiyorum. Ancak şu kesin ki, Türkiye-Rusya ilişkilerine kastetmek isteyenlerin bunu yaptığına eminim.” cevabını verdi.
Buna karşılık, AKP Hükümeti daha ilk dakikadan itibaren olayı çözmüştü! En cevval gazeteciler ile en entellektüel akademisyenler bile resmi tezin sorgulanmasından çekinirken bir öğrenci açık açık böyle bir soru sorabiliyordu. Ya soruyu soran çok cesurdu ya da belli bir cevap almak için özellikle sordurulmuştu. Marina Karlova burada da birilerinin istedikleri ve bekledikleri cevabı vermedi.
19 Aralık 2020’de BBC Rusça servisine yaptığı açıklamada ise “Bu davanın asla çözülmeyeceğine eminim. İlk başta umuyordum ama şimdi sanmıyorum. Er ya da geç bir tetikçi bulacaklar veya kendi başına bir terörist olduğunu söyleyecekler” demişti.
Dava karara bağlandıktan sonra da Fethullah Gülen ve Cemaat bağlantılı herhangi bir açıklama yapmadı. Rossiya-24 televizyonuna konuşan Karlova, “Süreci takip etmedim, manevi açıdan benim için zordu. Zamanı geri çeviremez ve eşimi geri getiremez. Onunla uzun ve mutlu bir hayat yaşadık ve anısını her zaman kalbimde taşıyacağım” ifadelerini kullandı.
Marina Karlova bir duruşma sonrasında yaptığı açıklamada “Benim için önemli olan hakikatin kazanması. İsterlerse 5 yıl soruşturma devam etsin, önemli olan gerçekten suçlu olanların ceza alması, suçsuzların mahkum edilmemesi.” demişti. Dava süreci ilk derece mahkemesi açısından bitti. Cezalar yağdırıldı. Şimdi sırada İstinaf ve Yargıtay aşaması var. Bunun da en az 4-5 yıl sürebileceği belirtiliyor. Dava bitti, peki adalet yerini buldu mu?
AKP Hükümeti’ne ve yandaş basına bakılırsa adalet yerini buldu. Zaten Türkiye’de şu anda kararı sorgulayıp aksi yönde görüş belirtilebilecek bir ortam yok. Sanıklar duruşmalarda suçlamaları kabul etmediler ve ifadelerinin işkenceyle alındığını söylediler.
Marina Karlova hiçbir zaman “F.TÖ” veya Cemaat suçlaması yapmadığı gibi Rusya resmi makamlarından da böyle bir açıklama hiç yapılmadı. Rusya Dışişleri Bakanlığı dava sonrasında “Moskova, mahkemenin Büyükelçi Karlov’un öldürülmesiyle ilgili nihayet karar vermiş olmasından memnun” açıklaması yaptı ama ısrarla gözlerden kaçırılan Suriye bağlantısına dikkat çekerek “Andrey Karlov’a yönelik suikastın arifesinde Rusya’nın Suriye’deki eylemleri ile ilgili medyada ve sosyal ağlarda suni bir şekilde olumsuz hava yaratan belli başlı çevrelerin bu suçta önemli bir sorumluluk payına sahip olduğunu” ifade etti.
Çıkan sonuç Rusya’da sorgulanıyor. Aslında ne Büyükelçi’nin eşi Marina Karlova ne de Rus devlet aklı sonucu kabullendi. Rus medyası ve aydınları da suçlamaları ve sonucu inandırıcı bulmadılar. Katil Altıntaş’ın radikal İslamcılara kadar uzanan bağlantılarının hiç araştırılmadığına dikkat çekildi. Beklenen bir karar olarak karşılandı.
AKP Hükümeti 17/25 Aralık ve 15 Temmuz sonrası başlattığı cadı avında Cemaati Karlov suikastı ile ilişkilendirerek Moskova’nın bütün diplomasi, güvenlik ve istihbarat gücünü kendi kirli denklemine eklemeye çalıştı. Gelinen noktada bunu başaramadığı ortada. Moskova dava bittiği için artık bundan sonra dosya içeriğine tamamen hakim olacak. Kendi soruşturmasıyla karşılaştıracak. Nihayetinde kendince bir sonuca ulaşacak. Şimdilik bu konunun çok gündeme getirilmemesi Rusya’nın Türkiye’ye yönelik kısa ve orta vadeli planları açısından gerekli görülebilir. Ancak bu dosyanın kapandığı anlamına gelmiyor. Türkiye’nin alacağı yöne ve takip edeceği politikaya göre her an kullanıma hazır şekilde arşivde beklemeye devam edecek. Yani Rusya için hiçbir şey bitmiş değil, aksine her şey daha yeni başlıyor.