Hamile kadını darp eden polisler ve rapor vermeyen doktorları bekleyen akıbet
“Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” diyen bir inancın mensubu olan bizler, “iğneyi başkasına çuvaldızı kendine batır” öğretisinin mensubu olan bizler ne zaman, hangi ara bu kadar zalim olduk?
Bu değerlerimizi ne zaman öldürdük, nereye gömdük? Vidanımıza mı? Yoksa vicdanımız da mı yok oldu?
Belki de önce vicdanımızı ve aklımızı kaybettik. Sonra bir bir tüm değerlerimizi. Başka türlü bir devletin hükumetinin kendi vatandaşına karşı seferberlik ilan etmesi, kurtuluş savaşı vermesi düşünülemez. Kendi vatan evlatlarının hiçbir suçu olmadığı halde, yılların emeği malvarlığına el koyma, sonra işlerinden atma, bununla yetinmeyip sağlık başta olmak üzere her türlü haklarından yoksun kılma, bununla da kalmayıp işkenceler, hakaretler, tehditler, keyfi nezaretler, sahte tutanaklar ile adeta soykırım uygulama, bu olsa olsa bir cinnetin, değilse hıyanetin, bir zulmün ifadesi ve ifası olabilir.
Bu uygulamaların sahipleri aklını ve vicdanını yitirmiş üç beş kişi olsa anlaşılır belki, ama bu uygulamalar bütün bir memleketi sarmışsa, adaletin sarayında zulmün kılıcı sallanır olmuşsa, bütün bir millet buna ortak olmuşsa Allah sonumuzu hayır etsin.
Adaletin binaları kalmış olsa da yerlerinde ruhsuz cesetler misali, adalet yok olmuş koridorlarında-karakollarında. Yine de adaleti, hukuku aramaya giden, devlet millet için canını malını esirgemeden veren bir milletin tek kapsısı adalet ve karakollar olacaktır. Gel gör ki adaletin ilk kapısı olan karakollar, kara ruhlara teslim olmuş halde. Zulümler, işkenceler, hakaretler, tehditler, keyfi nezaretler, sahte tutanaklar, soğukta bekletmeler ve her türlü kötü muamele rutin olmuş karakollarda. Yurt çapına yayılan bu Haccac-ı zalim uygulamalarının temsilcileri yurdun her yerinde.
Bunlardan birisi Osmaniye Emniyet Müdürlüğü. İşkencelerin rutin haline geldiği Osmaniye emniyetinin uygulamaları, bu vatanın masum insanlarına bu zulmü yapanlar bu milletin evladı olamaz dedirtecek cinsten. Osmaniye emniyet müdürlüğünün son icraatlarından birisi hamile bir kadına (Y.Ö.) yönelik darp eylemleri.
Bu uygulamalardan evvela Osmaniye emniyet müdürü, sonra nöbetçi amiri, sonra ilgili polis memurları olmak üzere her bir emniyet çalışanının -hak huzurunda verecekleri hesabın yanında – yasal sorumluluğu vardır. Kasten yaralama ve insanlığa karşı suç işlemektedirler. Bunu ben değil bekçisi oldukları kanunlar söylüyor.
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. İşte o hesap günü geldiğinde TCK 86 ve 87. maddelerine göre 20 yıla kadar hapis cezaları ile yargılanacaklardır. Yine TCK 77. Maddesine göre kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişi hürriyetinden yoksun kılma eylemleri siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur ve aynı maddeye göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına varan cezalar öngörülmektedir.
Diğer yandan bu uygulamaları aklarcasına darp yoktur raporu veren hekimler, sahte belge (rapor) tanzim etmekten TCK 204.maddesine göre 8 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaklardır. Bu uygulamaların bir an evvel sonlandırılması hem kendilerinin hem milletin menfaatinedir. Yarın çek geç olabilir…