Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

“Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı”

by aktifhabercom
March 25, 2021
“Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı”
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

“Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. ”


Şu soru bile Türkiye’de nasıl her şeyin altüst olduğunu, Türkiye’nin nasıl bir ülke haline geldiğini, yalnızca bir şeylerin değil, birçok şeyin nasıl ters gittiğini göstermeye yeter sanırım: Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu?

Olayı ben de sosyal medyadan öğrendim. Eh işte, verdikleri kadar zaten! Her yerde standart bir haber olarak geçmişler. Türkiye denen yerde yadırganmayan, kanıksanan bir durum bu, farkındayım! Bu noktaya nasıl geldi bu ülke? Bir mühendis, onu bırakın, doktoralı bir mühendis kaç yılda yetişir? Hangi ülkede yetişirse yetişsin, böyle bir beyne toplum değer verir, onu el üstünde tutar. Türkiye hariç! Yetişmiş insan öğüten acımasız bir taş değirmen oldu Türkiye. Eğitimsiz bir insana olsa da üzülürüm, o ayrı mesele. Fakat beş yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, üç ya da dört yıl lise, ardından dört yıl üniversite, sonra yüksek lisans ve doktora ve peşinden uzun yıllar doçent olana kadar araştırmalar, yayınlar! En az 25 yıllık bir eğitim, gelişim, olgunlaşma ve üretim. Bu formatta birinin üzerine şantiyede işçilik yaparken vinç düşerek ölümü, hangi ülkede olursa olsun hayatın olağan akışına aykırıdır. Sadece hayatın değil, ölümün de olağan akışına aykırıdır!


Yazıya başlamadan internetten taradım: Tabii araştırmacı gazeteciliği ve doğru haber yapmasıyla ünlü (!) Türk basını, haberde Mustafa Çamaş’ın akademisyen olduğunu yazmamış. Nasıl yazsın? Mustafa Hoca bir KHK’lı. Benim gibi, binlerce başka akademisyen gibi, o da görevinden bir gecede, kanunsuzca, hatta anayasaya aykırı olarak atılmış. Hain demişler, terörist demişler, yani damgalamışlar. İsmini ilkel devletlerinin resmi paçavrasında yayınlamış, sözde dünya âleme onu afişe etmişler. Şimdi de alçak medyaları, Mustafa Hoca’nın doçent olduğunu, doktor olduğunu, bilim insanı olduğunu, öğretim üyesi olduğunu falan örtbas ediyor. Kimse tabi “Nasıl oluyor da, akademisyen, doktoralı, üniversite hocası biri, halatı kopan vinç altında kalıp hayatını kaybetmiş?” diye merak edip sormuyor. Oysa Mustafa Hoca’nın Research Gate’te ve Google Scholar’da araştırmaları, yayınları, akademik geçmişi duruyor. Herkesin gözleri önünde!

Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu? Nasıl bir ülkedir bunun olduğu yer? Toplumunun ilk 100’üne giren bir bilim insanı mühendis, neden inşaat işçisi olarak çalışır? Onu buna zorlayan nedenler nedir? Basit bir kaza deyip geçemeyiz bu olaya. Elbette mesele bir insanın işçi olması değil. Dürüstçe, alın teriyle olduktan sonra, her iş kutsaldır, onurludur. Mustafa Hoca elbette ki şerefiyle, dürüstçe ekmeğinin peşindeydi o inşaatta. Belli ki ailesine bakıyordu. Hırsızlık yapmadı. Yolsuzluğa karışmadı. Onun bunun yalakalığını yapmadı. Kimsenin kanına girmedi. Basit bir insan, iyi bir insan, dürüst bir insan olarak, yaşadığı haksızlığı sineye çekti. Kalem tutan ellerine iş eldivenlerini giydi, onca eğitime karşın komplekse kapılmadan bileğinin hakkıyla yevmiyesini çıkardı. Daha dört buçuk yıl önce Tunceli Üniversitesi’nde doçentti. Dün üzerine vinç düştü.

Onlarca uluslararası araştırması var Mustafa Hoca’nın. Yetiştirdiği binlerce de öğrencisi! Emeğiyle sonsuza kadar yaşayacak. Yayınlarına atıflar yapılacak, onun ördüğü bilim duvarının üzerine başka tuğlalar eklenecek. Yetiştirdiği öğrencileri onu sınıfta verdiği derslerden, yaptığı esprilerden hatırlayacak. Böyle gitmez ya, bir gün bu devran dönecek. Onun başına gelenleri herkes konuşacak. Belki çalıştığı fakülteye ya da üniversitesindeki bir araştırma laboratuvarına onun adını verecekler. Onu fişleyen alçaklar, belki hala o üniversitede çalışıyor olacak! O laboratuvarı ve kütüphaneyi kullanırken, her seferinde levhada yazılı olan isme bakacaklar. Az şereflilerse, utanacaklar. İnançlılarsa, ölmekten korkacaklar. Onun iki elini yakalarında hissedecekler.

Emin olun, alçakların üzerine düşen vinçten ağırdır. İftiracının, alçağın, fişçinin ruhuna düşen ağırlık gibisi yoktur. Çoğu onu fark etmese de, yarın karanlık bir odada geberirken, yaptıkları alçaklıklar, ölmeden önce akıllarına gelen son şeyler olacak. Öylece pörtlek gözlerini kapatacaklar. Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. Onların çocukları utanacak, Mustafa Hoca’nın çocukları babalarıyla gurur duyacak. Biliyorum, keşke o hayatta olsaydı da, çocukları Mustafa Hoca’yla öyle gurur duysaydı!

Ama hem Mustafa Hoca’nın, hem de çocuklarının en büyük talihsizlikleri, Türkiye’de doğmuş olmalarıydı. Başka ülkede el üstünde tutulacak binlerce akademisyen, bilim insanı, öğretmen, sanatçı, sporcu, yazar, gazeteci, doktor, hemşire, polis, asker, Türkiye’de doğmaktan sebep olumsuzluklarla karşılaştı. Çoğu damgalandı, kırıldı, hoyratça itilip kakıldı, derdini ailesine bile anlatamadı. İsmi bir KHK’da hain ve terörist olarak yazıldı. Ülkelerinden koptular. Toplumlarından koptular. Ailelerinden koptular. Dostlarından koptular. Mustafa Hoca, yaşamdan koptu. Onun gibi yüzlercesi yaşamdan koptular. Onun gibi binlerce yetişmiş, iyi eğitimli insan bugün yaşam savaşı veriyor. Aileleriyle beraber on binlerce, belki yüz binlercesi, sosyal soykırıma uğratıldı. Türkiye’de vatandaşlık haklarını yitirerek, memleketlerinde mülteciden daha aşağıda statüye mahkûm edildiler. Yine de sineye çekip, hayat kavgasına devam ettiler. En zor, bedensel, düşük ücretli, çoğu zaman kaçak olduğu için tehlikeli işlerde çalışmaktan gocunmadılar. Mustafa Hoca gibi, dimdik durdular.

Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı.

Mehmet Efe Çaman / Tr 724

“Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. ”


Şu soru bile Türkiye’de nasıl her şeyin altüst olduğunu, Türkiye’nin nasıl bir ülke haline geldiğini, yalnızca bir şeylerin değil, birçok şeyin nasıl ters gittiğini göstermeye yeter sanırım: Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu?

Olayı ben de sosyal medyadan öğrendim. Eh işte, verdikleri kadar zaten! Her yerde standart bir haber olarak geçmişler. Türkiye denen yerde yadırganmayan, kanıksanan bir durum bu, farkındayım! Bu noktaya nasıl geldi bu ülke? Bir mühendis, onu bırakın, doktoralı bir mühendis kaç yılda yetişir? Hangi ülkede yetişirse yetişsin, böyle bir beyne toplum değer verir, onu el üstünde tutar. Türkiye hariç! Yetişmiş insan öğüten acımasız bir taş değirmen oldu Türkiye. Eğitimsiz bir insana olsa da üzülürüm, o ayrı mesele. Fakat beş yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, üç ya da dört yıl lise, ardından dört yıl üniversite, sonra yüksek lisans ve doktora ve peşinden uzun yıllar doçent olana kadar araştırmalar, yayınlar! En az 25 yıllık bir eğitim, gelişim, olgunlaşma ve üretim. Bu formatta birinin üzerine şantiyede işçilik yaparken vinç düşerek ölümü, hangi ülkede olursa olsun hayatın olağan akışına aykırıdır. Sadece hayatın değil, ölümün de olağan akışına aykırıdır!


Yazıya başlamadan internetten taradım: Tabii araştırmacı gazeteciliği ve doğru haber yapmasıyla ünlü (!) Türk basını, haberde Mustafa Çamaş’ın akademisyen olduğunu yazmamış. Nasıl yazsın? Mustafa Hoca bir KHK’lı. Benim gibi, binlerce başka akademisyen gibi, o da görevinden bir gecede, kanunsuzca, hatta anayasaya aykırı olarak atılmış. Hain demişler, terörist demişler, yani damgalamışlar. İsmini ilkel devletlerinin resmi paçavrasında yayınlamış, sözde dünya âleme onu afişe etmişler. Şimdi de alçak medyaları, Mustafa Hoca’nın doçent olduğunu, doktor olduğunu, bilim insanı olduğunu, öğretim üyesi olduğunu falan örtbas ediyor. Kimse tabi “Nasıl oluyor da, akademisyen, doktoralı, üniversite hocası biri, halatı kopan vinç altında kalıp hayatını kaybetmiş?” diye merak edip sormuyor. Oysa Mustafa Hoca’nın Research Gate’te ve Google Scholar’da araştırmaları, yayınları, akademik geçmişi duruyor. Herkesin gözleri önünde!

Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu? Nasıl bir ülkedir bunun olduğu yer? Toplumunun ilk 100’üne giren bir bilim insanı mühendis, neden inşaat işçisi olarak çalışır? Onu buna zorlayan nedenler nedir? Basit bir kaza deyip geçemeyiz bu olaya. Elbette mesele bir insanın işçi olması değil. Dürüstçe, alın teriyle olduktan sonra, her iş kutsaldır, onurludur. Mustafa Hoca elbette ki şerefiyle, dürüstçe ekmeğinin peşindeydi o inşaatta. Belli ki ailesine bakıyordu. Hırsızlık yapmadı. Yolsuzluğa karışmadı. Onun bunun yalakalığını yapmadı. Kimsenin kanına girmedi. Basit bir insan, iyi bir insan, dürüst bir insan olarak, yaşadığı haksızlığı sineye çekti. Kalem tutan ellerine iş eldivenlerini giydi, onca eğitime karşın komplekse kapılmadan bileğinin hakkıyla yevmiyesini çıkardı. Daha dört buçuk yıl önce Tunceli Üniversitesi’nde doçentti. Dün üzerine vinç düştü.

Onlarca uluslararası araştırması var Mustafa Hoca’nın. Yetiştirdiği binlerce de öğrencisi! Emeğiyle sonsuza kadar yaşayacak. Yayınlarına atıflar yapılacak, onun ördüğü bilim duvarının üzerine başka tuğlalar eklenecek. Yetiştirdiği öğrencileri onu sınıfta verdiği derslerden, yaptığı esprilerden hatırlayacak. Böyle gitmez ya, bir gün bu devran dönecek. Onun başına gelenleri herkes konuşacak. Belki çalıştığı fakülteye ya da üniversitesindeki bir araştırma laboratuvarına onun adını verecekler. Onu fişleyen alçaklar, belki hala o üniversitede çalışıyor olacak! O laboratuvarı ve kütüphaneyi kullanırken, her seferinde levhada yazılı olan isme bakacaklar. Az şereflilerse, utanacaklar. İnançlılarsa, ölmekten korkacaklar. Onun iki elini yakalarında hissedecekler.

Emin olun, alçakların üzerine düşen vinçten ağırdır. İftiracının, alçağın, fişçinin ruhuna düşen ağırlık gibisi yoktur. Çoğu onu fark etmese de, yarın karanlık bir odada geberirken, yaptıkları alçaklıklar, ölmeden önce akıllarına gelen son şeyler olacak. Öylece pörtlek gözlerini kapatacaklar. Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. Onların çocukları utanacak, Mustafa Hoca’nın çocukları babalarıyla gurur duyacak. Biliyorum, keşke o hayatta olsaydı da, çocukları Mustafa Hoca’yla öyle gurur duysaydı!

Ama hem Mustafa Hoca’nın, hem de çocuklarının en büyük talihsizlikleri, Türkiye’de doğmuş olmalarıydı. Başka ülkede el üstünde tutulacak binlerce akademisyen, bilim insanı, öğretmen, sanatçı, sporcu, yazar, gazeteci, doktor, hemşire, polis, asker, Türkiye’de doğmaktan sebep olumsuzluklarla karşılaştı. Çoğu damgalandı, kırıldı, hoyratça itilip kakıldı, derdini ailesine bile anlatamadı. İsmi bir KHK’da hain ve terörist olarak yazıldı. Ülkelerinden koptular. Toplumlarından koptular. Ailelerinden koptular. Dostlarından koptular. Mustafa Hoca, yaşamdan koptu. Onun gibi yüzlercesi yaşamdan koptular. Onun gibi binlerce yetişmiş, iyi eğitimli insan bugün yaşam savaşı veriyor. Aileleriyle beraber on binlerce, belki yüz binlercesi, sosyal soykırıma uğratıldı. Türkiye’de vatandaşlık haklarını yitirerek, memleketlerinde mülteciden daha aşağıda statüye mahkûm edildiler. Yine de sineye çekip, hayat kavgasına devam ettiler. En zor, bedensel, düşük ücretli, çoğu zaman kaçak olduğu için tehlikeli işlerde çalışmaktan gocunmadılar. Mustafa Hoca gibi, dimdik durdular.

Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı.

Mehmet Efe Çaman / Tr 724

Bu Haberlerde İlginizi Çekebilir

Johan Vande Lanotte: AİHM, çığır açan bir karara imza attı

Johan Vande Lanotte: AİHM, çığır açan bir karara imza attı

September 27, 2023
5.1k
Gökhan Güneş: Yeni bir insan hakları mücadelesi süreci başlamıştır

Gökhan Güneş: Yeni bir insan hakları mücadelesi süreci başlamıştır

September 27, 2023
5.1k

“Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. ”


Şu soru bile Türkiye’de nasıl her şeyin altüst olduğunu, Türkiye’nin nasıl bir ülke haline geldiğini, yalnızca bir şeylerin değil, birçok şeyin nasıl ters gittiğini göstermeye yeter sanırım: Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu?

Olayı ben de sosyal medyadan öğrendim. Eh işte, verdikleri kadar zaten! Her yerde standart bir haber olarak geçmişler. Türkiye denen yerde yadırganmayan, kanıksanan bir durum bu, farkındayım! Bu noktaya nasıl geldi bu ülke? Bir mühendis, onu bırakın, doktoralı bir mühendis kaç yılda yetişir? Hangi ülkede yetişirse yetişsin, böyle bir beyne toplum değer verir, onu el üstünde tutar. Türkiye hariç! Yetişmiş insan öğüten acımasız bir taş değirmen oldu Türkiye. Eğitimsiz bir insana olsa da üzülürüm, o ayrı mesele. Fakat beş yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, üç ya da dört yıl lise, ardından dört yıl üniversite, sonra yüksek lisans ve doktora ve peşinden uzun yıllar doçent olana kadar araştırmalar, yayınlar! En az 25 yıllık bir eğitim, gelişim, olgunlaşma ve üretim. Bu formatta birinin üzerine şantiyede işçilik yaparken vinç düşerek ölümü, hangi ülkede olursa olsun hayatın olağan akışına aykırıdır. Sadece hayatın değil, ölümün de olağan akışına aykırıdır!


Yazıya başlamadan internetten taradım: Tabii araştırmacı gazeteciliği ve doğru haber yapmasıyla ünlü (!) Türk basını, haberde Mustafa Çamaş’ın akademisyen olduğunu yazmamış. Nasıl yazsın? Mustafa Hoca bir KHK’lı. Benim gibi, binlerce başka akademisyen gibi, o da görevinden bir gecede, kanunsuzca, hatta anayasaya aykırı olarak atılmış. Hain demişler, terörist demişler, yani damgalamışlar. İsmini ilkel devletlerinin resmi paçavrasında yayınlamış, sözde dünya âleme onu afişe etmişler. Şimdi de alçak medyaları, Mustafa Hoca’nın doçent olduğunu, doktor olduğunu, bilim insanı olduğunu, öğretim üyesi olduğunu falan örtbas ediyor. Kimse tabi “Nasıl oluyor da, akademisyen, doktoralı, üniversite hocası biri, halatı kopan vinç altında kalıp hayatını kaybetmiş?” diye merak edip sormuyor. Oysa Mustafa Hoca’nın Research Gate’te ve Google Scholar’da araştırmaları, yayınları, akademik geçmişi duruyor. Herkesin gözleri önünde!

Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu? Nasıl bir ülkedir bunun olduğu yer? Toplumunun ilk 100’üne giren bir bilim insanı mühendis, neden inşaat işçisi olarak çalışır? Onu buna zorlayan nedenler nedir? Basit bir kaza deyip geçemeyiz bu olaya. Elbette mesele bir insanın işçi olması değil. Dürüstçe, alın teriyle olduktan sonra, her iş kutsaldır, onurludur. Mustafa Hoca elbette ki şerefiyle, dürüstçe ekmeğinin peşindeydi o inşaatta. Belli ki ailesine bakıyordu. Hırsızlık yapmadı. Yolsuzluğa karışmadı. Onun bunun yalakalığını yapmadı. Kimsenin kanına girmedi. Basit bir insan, iyi bir insan, dürüst bir insan olarak, yaşadığı haksızlığı sineye çekti. Kalem tutan ellerine iş eldivenlerini giydi, onca eğitime karşın komplekse kapılmadan bileğinin hakkıyla yevmiyesini çıkardı. Daha dört buçuk yıl önce Tunceli Üniversitesi’nde doçentti. Dün üzerine vinç düştü.

Onlarca uluslararası araştırması var Mustafa Hoca’nın. Yetiştirdiği binlerce de öğrencisi! Emeğiyle sonsuza kadar yaşayacak. Yayınlarına atıflar yapılacak, onun ördüğü bilim duvarının üzerine başka tuğlalar eklenecek. Yetiştirdiği öğrencileri onu sınıfta verdiği derslerden, yaptığı esprilerden hatırlayacak. Böyle gitmez ya, bir gün bu devran dönecek. Onun başına gelenleri herkes konuşacak. Belki çalıştığı fakülteye ya da üniversitesindeki bir araştırma laboratuvarına onun adını verecekler. Onu fişleyen alçaklar, belki hala o üniversitede çalışıyor olacak! O laboratuvarı ve kütüphaneyi kullanırken, her seferinde levhada yazılı olan isme bakacaklar. Az şereflilerse, utanacaklar. İnançlılarsa, ölmekten korkacaklar. Onun iki elini yakalarında hissedecekler.

Emin olun, alçakların üzerine düşen vinçten ağırdır. İftiracının, alçağın, fişçinin ruhuna düşen ağırlık gibisi yoktur. Çoğu onu fark etmese de, yarın karanlık bir odada geberirken, yaptıkları alçaklıklar, ölmeden önce akıllarına gelen son şeyler olacak. Öylece pörtlek gözlerini kapatacaklar. Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. Onların çocukları utanacak, Mustafa Hoca’nın çocukları babalarıyla gurur duyacak. Biliyorum, keşke o hayatta olsaydı da, çocukları Mustafa Hoca’yla öyle gurur duysaydı!

Ama hem Mustafa Hoca’nın, hem de çocuklarının en büyük talihsizlikleri, Türkiye’de doğmuş olmalarıydı. Başka ülkede el üstünde tutulacak binlerce akademisyen, bilim insanı, öğretmen, sanatçı, sporcu, yazar, gazeteci, doktor, hemşire, polis, asker, Türkiye’de doğmaktan sebep olumsuzluklarla karşılaştı. Çoğu damgalandı, kırıldı, hoyratça itilip kakıldı, derdini ailesine bile anlatamadı. İsmi bir KHK’da hain ve terörist olarak yazıldı. Ülkelerinden koptular. Toplumlarından koptular. Ailelerinden koptular. Dostlarından koptular. Mustafa Hoca, yaşamdan koptu. Onun gibi yüzlercesi yaşamdan koptular. Onun gibi binlerce yetişmiş, iyi eğitimli insan bugün yaşam savaşı veriyor. Aileleriyle beraber on binlerce, belki yüz binlercesi, sosyal soykırıma uğratıldı. Türkiye’de vatandaşlık haklarını yitirerek, memleketlerinde mülteciden daha aşağıda statüye mahkûm edildiler. Yine de sineye çekip, hayat kavgasına devam ettiler. En zor, bedensel, düşük ücretli, çoğu zaman kaçak olduğu için tehlikeli işlerde çalışmaktan gocunmadılar. Mustafa Hoca gibi, dimdik durdular.

Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı.

Mehmet Efe Çaman / Tr 724

“Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. ”


Şu soru bile Türkiye’de nasıl her şeyin altüst olduğunu, Türkiye’nin nasıl bir ülke haline geldiğini, yalnızca bir şeylerin değil, birçok şeyin nasıl ters gittiğini göstermeye yeter sanırım: Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu?

Olayı ben de sosyal medyadan öğrendim. Eh işte, verdikleri kadar zaten! Her yerde standart bir haber olarak geçmişler. Türkiye denen yerde yadırganmayan, kanıksanan bir durum bu, farkındayım! Bu noktaya nasıl geldi bu ülke? Bir mühendis, onu bırakın, doktoralı bir mühendis kaç yılda yetişir? Hangi ülkede yetişirse yetişsin, böyle bir beyne toplum değer verir, onu el üstünde tutar. Türkiye hariç! Yetişmiş insan öğüten acımasız bir taş değirmen oldu Türkiye. Eğitimsiz bir insana olsa da üzülürüm, o ayrı mesele. Fakat beş yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, üç ya da dört yıl lise, ardından dört yıl üniversite, sonra yüksek lisans ve doktora ve peşinden uzun yıllar doçent olana kadar araştırmalar, yayınlar! En az 25 yıllık bir eğitim, gelişim, olgunlaşma ve üretim. Bu formatta birinin üzerine şantiyede işçilik yaparken vinç düşerek ölümü, hangi ülkede olursa olsun hayatın olağan akışına aykırıdır. Sadece hayatın değil, ölümün de olağan akışına aykırıdır!


Yazıya başlamadan internetten taradım: Tabii araştırmacı gazeteciliği ve doğru haber yapmasıyla ünlü (!) Türk basını, haberde Mustafa Çamaş’ın akademisyen olduğunu yazmamış. Nasıl yazsın? Mustafa Hoca bir KHK’lı. Benim gibi, binlerce başka akademisyen gibi, o da görevinden bir gecede, kanunsuzca, hatta anayasaya aykırı olarak atılmış. Hain demişler, terörist demişler, yani damgalamışlar. İsmini ilkel devletlerinin resmi paçavrasında yayınlamış, sözde dünya âleme onu afişe etmişler. Şimdi de alçak medyaları, Mustafa Hoca’nın doçent olduğunu, doktor olduğunu, bilim insanı olduğunu, öğretim üyesi olduğunu falan örtbas ediyor. Kimse tabi “Nasıl oluyor da, akademisyen, doktoralı, üniversite hocası biri, halatı kopan vinç altında kalıp hayatını kaybetmiş?” diye merak edip sormuyor. Oysa Mustafa Hoca’nın Research Gate’te ve Google Scholar’da araştırmaları, yayınları, akademik geçmişi duruyor. Herkesin gözleri önünde!

Biyo-mühendislik uzmanı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın üzerine, halatı kopan vinç kolunun düşmesi ve ölümü nasıl oldu? Nasıl bir ülkedir bunun olduğu yer? Toplumunun ilk 100’üne giren bir bilim insanı mühendis, neden inşaat işçisi olarak çalışır? Onu buna zorlayan nedenler nedir? Basit bir kaza deyip geçemeyiz bu olaya. Elbette mesele bir insanın işçi olması değil. Dürüstçe, alın teriyle olduktan sonra, her iş kutsaldır, onurludur. Mustafa Hoca elbette ki şerefiyle, dürüstçe ekmeğinin peşindeydi o inşaatta. Belli ki ailesine bakıyordu. Hırsızlık yapmadı. Yolsuzluğa karışmadı. Onun bunun yalakalığını yapmadı. Kimsenin kanına girmedi. Basit bir insan, iyi bir insan, dürüst bir insan olarak, yaşadığı haksızlığı sineye çekti. Kalem tutan ellerine iş eldivenlerini giydi, onca eğitime karşın komplekse kapılmadan bileğinin hakkıyla yevmiyesini çıkardı. Daha dört buçuk yıl önce Tunceli Üniversitesi’nde doçentti. Dün üzerine vinç düştü.

Onlarca uluslararası araştırması var Mustafa Hoca’nın. Yetiştirdiği binlerce de öğrencisi! Emeğiyle sonsuza kadar yaşayacak. Yayınlarına atıflar yapılacak, onun ördüğü bilim duvarının üzerine başka tuğlalar eklenecek. Yetiştirdiği öğrencileri onu sınıfta verdiği derslerden, yaptığı esprilerden hatırlayacak. Böyle gitmez ya, bir gün bu devran dönecek. Onun başına gelenleri herkes konuşacak. Belki çalıştığı fakülteye ya da üniversitesindeki bir araştırma laboratuvarına onun adını verecekler. Onu fişleyen alçaklar, belki hala o üniversitede çalışıyor olacak! O laboratuvarı ve kütüphaneyi kullanırken, her seferinde levhada yazılı olan isme bakacaklar. Az şereflilerse, utanacaklar. İnançlılarsa, ölmekten korkacaklar. Onun iki elini yakalarında hissedecekler.

Emin olun, alçakların üzerine düşen vinçten ağırdır. İftiracının, alçağın, fişçinin ruhuna düşen ağırlık gibisi yoktur. Çoğu onu fark etmese de, yarın karanlık bir odada geberirken, yaptıkları alçaklıklar, ölmeden önce akıllarına gelen son şeyler olacak. Öylece pörtlek gözlerini kapatacaklar. Mustafa Hoca yayınlarıyla, öğrencileriyle, namusuyla işçilik yapışıyla, direnciyle anılırken, o alçaklar haysiyetsizlikleri ve şerefsizlikleriyle hatırlanacak. Onların çocukları utanacak, Mustafa Hoca’nın çocukları babalarıyla gurur duyacak. Biliyorum, keşke o hayatta olsaydı da, çocukları Mustafa Hoca’yla öyle gurur duysaydı!

Ama hem Mustafa Hoca’nın, hem de çocuklarının en büyük talihsizlikleri, Türkiye’de doğmuş olmalarıydı. Başka ülkede el üstünde tutulacak binlerce akademisyen, bilim insanı, öğretmen, sanatçı, sporcu, yazar, gazeteci, doktor, hemşire, polis, asker, Türkiye’de doğmaktan sebep olumsuzluklarla karşılaştı. Çoğu damgalandı, kırıldı, hoyratça itilip kakıldı, derdini ailesine bile anlatamadı. İsmi bir KHK’da hain ve terörist olarak yazıldı. Ülkelerinden koptular. Toplumlarından koptular. Ailelerinden koptular. Dostlarından koptular. Mustafa Hoca, yaşamdan koptu. Onun gibi yüzlercesi yaşamdan koptular. Onun gibi binlerce yetişmiş, iyi eğitimli insan bugün yaşam savaşı veriyor. Aileleriyle beraber on binlerce, belki yüz binlercesi, sosyal soykırıma uğratıldı. Türkiye’de vatandaşlık haklarını yitirerek, memleketlerinde mülteciden daha aşağıda statüye mahkûm edildiler. Yine de sineye çekip, hayat kavgasına devam ettiler. En zor, bedensel, düşük ücretli, çoğu zaman kaçak olduğu için tehlikeli işlerde çalışmaktan gocunmadılar. Mustafa Hoca gibi, dimdik durdular.

Belki üzerine vinç düştü Doç. Dr. Mustafa Çamaş’ın. Ama ülkesinin üzerine düşen, utançtı.

Mehmet Efe Çaman / Tr 724

ShareTweet
Previous Post

Kılıçdaroğlu: İktidar olduğumuzda aldığınız kredilerin faizlerinin tamamını sileceğim

Next Post

Kosova’da kaçırılmaktan son anda kurtulan öğretmen Uğur Toksoy yaşadıklarını anlatıyor

İLGİLİ HABERLER

Johan Vande Lanotte: AİHM, çığır açan bir karara imza attı
ANALİZ

Johan Vande Lanotte: AİHM, çığır açan bir karara imza attı

September 27, 2023
5.1k
Gökhan Güneş: Yeni bir insan hakları mücadelesi süreci başlamıştır
ANALİZ

Gökhan Güneş: Yeni bir insan hakları mücadelesi süreci başlamıştır

September 27, 2023
5.1k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: İnsan kalitesine inanmayanlar ülkelerini içten içe çürütüyorlar
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: İnsan kalitesine inanmayanlar ülkelerini içten içe çürütüyorlar

September 25, 2023
5k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Kibri altında ezilenler tarihin çöplüğünde yerini hazırlar
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Kibri altında ezilenler tarihin çöplüğünde yerini hazırlar

September 20, 2023
5.1k
15 Temmuz sonrası, yağmalanan daireler şirketler ve sahipsiz televizyonlar…
15 TEMMUZ

15 Temmuz sonrası, yağmalanan daireler şirketler ve sahipsiz televizyonlar…

September 17, 2023
5.3k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Dünyanın alkışladığı en makul çabalar nasıl hasede takıldı?
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Dünyanın alkışladığı en makul çabalar nasıl hasede takıldı?

September 11, 2023
5.1k
Daha Fazla Haber

AİHM’in ihlal kararı: AKP yargısına yol göstermeye çabalayan Erşan Şen’e Dr. Gökhan Güneş cevap verdi

AİHM’in ihlal kararı: AKP yargısına yol göstermeye çabalayan Erşan Şen’e Dr. Gökhan Güneş cevap verdi
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.2k

Devamını oku

Yalçınkaya ve Gezi kararları sonrası Kılıçdaroğlu’ndan AKP hükumetine AYM ve AİHM uyarısı

Yalçınkaya ve Gezi kararları sonrası Kılıçdaroğlu’ndan AKP hükumetine AYM ve AİHM uyarısı
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

‘Altın Portakal’da Sansüre tepki: Demet Akbağ jüri başkanlığından istifa etti, Yönetmen Müfit Can Saçıntı festivale katılmayacağını açıkladı

‘Altın Portakal’da Sansüre tepki: Demet Akbağ jüri başkanlığından istifa etti, Yönetmen Müfit Can Saçıntı festivale katılmayacağını açıkladı
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.2k

Devamını oku

Bahçeli’nin fotoğraf çektirdiği Sedat Şahin’in yeğenine operasyon: 41 kişi gözaltına alındı

Bahçeli’nin fotoğraf çektirdiği Sedat Şahin’in yeğenine operasyon: 41 kişi gözaltına alındı
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Prof. Dr. Özgenç, Akarca’yı istifaya davet etti: Yargıtay Başkanı emniyet müdürü ile neden görüşür?

Prof. Dr. Özgenç, Akarca’yı istifaya davet etti: Yargıtay Başkanı emniyet müdürü ile neden görüşür?
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

İçişleri Bakanı Yerlikaya cemaate yönelik ‘Nefret Operasyonu’na övgüler dizdi

İçişleri Bakanı Yerlikaya cemaate yönelik ‘Nefret Operasyonu’na övgüler dizdi
by Özkan yazar
September 29, 2023
0
5.2k

Devamını oku

‘Kanun Hükmü’ndeki KHK’lı öğretmen: 50 davadan beraat ettim

‘Kanun Hükmü’ndeki KHK’lı öğretmen: 50 davadan beraat ettim
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Bahçeli’nin Soylu mesajı İçişleri’nde nasıl yankılandı?

Bahçeli’nin Soylu mesajı İçişleri’nde nasıl yankılandı?
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Tamer Karadağlı şaşırtmadı: Bakanlığımızın aldığı kararın arkasındayız

Tamer Karadağlı şaşırtmadı: Bakanlığımızın aldığı kararın arkasındayız
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Profesör Sözüer uyardı: AİHM kararlarını uygulamak zorundayız

Profesör Sözüer uyardı: AİHM kararlarını uygulamak zorundayız
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

AİHM’in ‘Yalçınkaya kararı’: Siyasi palavraları bırakın

AİHM’in ‘Yalçınkaya kararı’: Siyasi palavraları bırakın
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Depremzedelere gönderilen yardımları çalan emniyet müdürü tahliye edildi

Depremzedelere gönderilen yardımları çalan emniyet müdürü tahliye edildi
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5k

Devamını oku

MESEM gerçeği: Denetimsizlik, fazla mesai, ucuz işgücü…

MESEM gerçeği: Denetimsizlik, fazla mesai, ucuz işgücü…
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5k

Devamını oku

Altın Portakal’da başa dönüldü: Eğer burada geri adım atılırsa sanata daha da büyük baskılar gelecektir

Altın Portakal’da başa dönüldü: Eğer burada geri adım atılırsa sanata daha da büyük baskılar gelecektir
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Altın Portakal yönetimi ‘Kanun Hükmü’nü yine seçkiden çıkardı

Altın Portakal yönetimi ‘Kanun Hükmü’nü yine seçkiden çıkardı
by aktifhabercom
September 29, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Gezi davasında karar çıktı; Osman Kavala, Can Atalay’ın aralarında bulunduğu 5 kişinin cezası onandı

Gezi davasında karar çıktı; Osman Kavala, Can Atalay’ın aralarında bulunduğu 5 kişinin cezası onandı
by Özkan yazar
September 28, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Uluslararası Ceza Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş: Bakan kararı okumamış, AİHM‘in Yalçınkaya kararı bal gibi emsal olur.

Uluslararası Ceza Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş: Bakan kararı okumamış, AİHM‘in Yalçınkaya kararı bal gibi emsal olur.
by Özkan yazar
September 28, 2023
0
5.2k

Devamını oku

AKP – MHP’liler Adliyelerde rüşvet ağını nasıl kurdu, nasıl işliyor?

AKP – MHP’liler Adliyelerde rüşvet ağını nasıl kurdu, nasıl işliyor?
by Özkan yazar
September 28, 2023
0
5.1k

Devamını oku

‘Artık adil bir iltica başvuru süreci mümkün olmayacak’

‘Artık adil bir iltica başvuru süreci mümkün olmayacak’
by Özkan yazar
September 28, 2023
0
5.6k

Devamını oku

Erdoğan’ın uçak sayısını neden saklıyorlar; Tek cümlelik açıklama var, cevap yine yok

Erdoğan’ın uçak sayısını neden saklıyorlar; Tek cümlelik açıklama var, cevap yine yok
by Özkan yazar
September 28, 2023
0
5.1k

Devamını oku
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.