Yerel seçimlerde özellikle Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerdeki yenilgi sonrası iktidar medyasında çözülme başladı. Birbirini suçlayan yazarlardan “Nerede yanlış yapıyoruz?”öz eleştirilerine kadar farklı yorumlar yapılmaya başlandı
Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, “Bizim mahallenin medyasının bir Sözcü kadar Cumhuriyet kadar etki gücü yok! Bizim hiçbir yazarımızın Yılmaz Özdil kadar, Uğur Dündar kadar, Bekir Coşkun veya Emin Çölaşan kadar itibarı yok” diye yazdı.
“AK Parti’nin ilk yıllarında pek çok gazeteci ve yazar, Erdoğan’ı veya partiyi yapılması muhtemel hatalar veya yanlışlar konusunda samimiyetle uyarırdı” diyen yazar, tepeden kontrollü düzene ilişkin bazı kulisler de veriyor:
“Eleştiride bulunan gazeteciler birileri tarafından aranmaya başlandı. Arayanlar, ’Beyefendi bu yazıdan, şu haberden rahatsız oldu’ diyerek bu eleştiri veya uyarıların önünü kesmeye başladı. Enteresan olan şu ki gazetecileri arayıp ’Beyefendi rahatsız’ diyenlerin çoğu gazeteciydi! Erdoğan adına ama Erdoğan’ın haberi olmadan medyayı kendilerine göre dizayn etmeye çalışıyordu bu arkadaşlar. Erdoğan’a veya davaya sadakatin yanı sıra, kendilerine de ayrıca biat edilmesini istediler. İş zamanla öyle bir hâle geldi ki belli gazeteleri veya internet sitelerini arayıp, ’Şu haberi çıkarın, benim şu yazımı manşet yapın’ diyebilecek kadar şirazeden çıktılar. Söz dinlemeyenleri televizyon ekranlarından ’Paralelci’ ya da ’FETÖ’cü’ ilan ettiler. Kendileri de Erdoğan’a daha yakın, çok daha yakın olabilmek için her şeyi yaptılar. Erdoğan’ın hangi gün hangi camide namaz kılacağını adım adım takip edip, hemen yanı başında saf tuttular.”
Bu kişiler nedeniyle AKP medyası içinde sözünün itibarı olan isimlerin birer ikişer harcanıp gittiğini söyleyen yazar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Meydan onlara kaldı. Bir televizyon programıyla yetinmediler, ikincisini yaptılar. Onunla da yetinmeyip, gazetelerin genel yayın yönetmenliği koltuğunu kaptılar. Yaptıkları televizyon programlarında âdeta bal reklamı yaparcasına AK Parti’yi övmeye başladılar. Parti içinde birilerinin yaptığı yanlışların üzerini örtmeyi marifet sandılar. Bununla da yetinmeyip başka televizyon kanallarına el attılar. AK Parti’yi savunan gazetecilerin ekrana çıkarılmaması için baskı yaptılar. Gerekçesi sorulduğunda, ’O Erdoğan’ı savunuyor tamam ama zaman zaman eleştiride bulunuyor. O eleştiriler de Beyefendi’yi rahatsız ediyor’ dediler. Kendilerine yanaşan ya da yılışan ama AK Parti ile uzaktan yakından ilgisi olmayan isimleri ekrana çıkarmaya başladılar. Bir zamanlar F…’ye terörist yetiştiren eski F… yöneticilerini ekrana çıkarıp konuşturarak onları kahramanlaştırdılar. AK Parti’nin nimetlerinden yararlanmak isteyen gazetecileri topluma dürüst gazeteci olarak lanse ettiler…”
Süleyman Özışık’a göre, “meydan onlara kaldı ama onlar sayesinde AK Parti medyasının bir itibarı kalmadı. ‘CHP’ye vuracağız’ derken Ekrem İmamoğlu gibi ismi cismi bilinmeyen bir adamı kahramanlaştırdılar.”
Özışık, bu isimlerin önümüzdeki dönemde partiye ve davaya zarar verdiği için uzaklaştırılacağını öne sürerken, “Ve siz onları AK Parti’nin azılı muhalifi pozisyonunda göreceksiniz. Hem de çok kısa zaman içinde” diyor.