Analiz / Doç. Dr. Osman TEK
Ortadoğu, haritaların en çok değiştiği; ama anlamların en az değiştiği coğrafyadır.
Her sınır çizgisi bir savaşın izi, her anlaşma maddesi bir travmanın yankısıdır.
Bu topraklarda çizilen her harita, yalnızca coğrafyayı değil; kimin yaşayıp kimin öleceğini, kimin hükmedip kimin susacağını da tayin eder.
Ama asıl soru şudur: Bugün bu haritaları kim çiziyor?
Güç mü? Mezhep mi? Yoksa hâlâ inançlar mı?
I. Güç: Haritayı Çizen Elin Kalemi
Modern siyasal tarih gösteriyor ki, haritalar genellikle kazananlar tarafından çizilir.
1916’da Sykes–Picot haritası masada iken cetveli tutanlar Fransız ve İngiliz subaylardı.
O gün haritayı çizen güçtü.
Bugün de değişen çok bir şey yok. Haritalar hâlâ “barış masalarında” değil, üstü örtülü operasyon odalarında, hava üslerinde ya da diplomatik şantaj mekanizmalarında yeniden şekilleniyor.
ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan süreçte, Irak haritası yalnız coğrafi değil, etnik ve mezhepsel eksende yeniden bölündü. Aynı şey Suriye için de geçerli: Harita artık bir devletin sınırlarını değil, kimyasal saldırılar, hava bombardımanları ve milislerin kontrol bölgelerini gösteriyor.
İsrail’in güvenlik haritaları ise savunmadan çok, saldırı pozisyonlarını içeriyor.
İran’ın etki alanı ile çakışan bölgeler, birer “önleyici vuruş” hedefi.
Demek ki güç hâlâ harita çiziyor. Ama bu kez cetveller, diplomasiyle değil, drone rotalarıyla ve füze menzilleriyle ölçülüyor.
II. Mezhep: Haritaları Renklendiren Kimlik Katmanı
Ortadoğu’da harita sadece coğrafi değil, mezhebi bir fenomendir.
Bir ülkenin iç savaş yaşayıp yaşamayacağı bazen sınırlarından değil, içindeki mezhep dağılımından okunabilir.
İran’ın Tahran’dan Beyrut’a uzanan “Şii Hilali” stratejisi, işte böyle bir mezhep haritasının kara eksende tahkim edilme çabasıdır.
Karşısında ise Suudi Arabistan, BAE gibi Sünni eksenli rejimlerin İsrail’le kurduğu “Rimland” (çevre kuşak) ittifakı yer alıyor.
Böylece Ortadoğu’da yeni bir harita daha oluşuyor:
“Şii Kuşak” vs. “Sünni Çember”
Bu eksenler artık fizikî sınırlardan çok, sadakat haritaları, milis ağları ve dijital propaganda alanlarıyla çiziliyor.
Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi ülkeler, kendi sınırlarına değil; içlerindeki mezhebi fay hatlarına bölünmüş durumda.
Artık bir bölgenin kime ait olduğu, kimliğinden çok mezhebi renkle kodlanıyor.
III. İnanç: Haritadan Silinmiş Bir Direniş mi, Yoksa Derin Altmetin mi?
Peki ya inanç?
Gerçekten hâlâ haritaları çizecek bir etkiye sahip mi?
Yoksa mezhebin, ideolojinin ve stratejinin ardında gölge gibi kalmış bir iç ses mi artık?
Birçokları için inanç, artık sadece siyasi söylemlerde kullanılan bir arka plan.
Ama gerçek şu ki, hâlâ birçok aktör için harita çizmenin gerekçesi inançtır.
İsrail’in Arz-ı Mev’ûd hayali—Nil’den Fırat’a uzanan kutsal (!) harita—salt güvenlik değil, teolojik bir tahayyüldür.
İran için ise Şiilik, yalnızca mezhebi bir kod değil; devrimin dinî meşruiyet zırhıdır.
Ve IŞİD gibi yapılar, haritayı toprağa değil, kıyamet tahayyülüne göre çizmeye çalıştı.
Bu açıdan bakıldığında inanç, bazen en tehlikeli mürekkep olabilir.
Çünkü bir kez “ilahi hak” olarak sunulan bir harita, diplomasiyle silinemez.
Müzakere değil, fedakârlık, kan ve şehadet ister.
Ve bu da haritanın değişmesini değil, sonsuz çatışmasını garantiler.
IV. Yeni Haritalar: Dijital, Milis Temelli ve Algı Odaklı
Bugünün Ortadoğu’sunda artık sadece kâğıt haritalar yok.
Algı haritaları, sadakat kartografileri, istihbarat destekli psikolojik haritalar var.
Twitter’da çizilen bir “duygu haritası”, bir cephedeki topografyadan daha etkili olabilir.
Milis ağları üzerinden kurulan “gölge devletçikler”, fiziki sınırlardan bağımsız “kontrol alanları” yaratmakta.
Bu, haritaların kurşunla değil, veriyle çizildiği yeni bir çağ.
Bu çağda “kim kazandı” sorusundan çok, “kim algıyı yönetti” sorusu haritayı şekillendiriyor.
Gelinen noktada: Harita Değil, Haritayı Çizen El Önemlidir
Ortadoğu’da harita hâlâ değişiyor.
Ancak artık bu haritayı tek bir el çizmekte değil; güç, mezhep ve inanç arasında gidip gelen kırılgan eller tutmaktadır.
• Güç, haritayı silah menziliyle çizer.
• Mezhep, haritaya renk verir ama ayrıştırır.
• İnanç, haritayı kutsallaştırır ama aynı zamanda onu değiştirilemez kılar.
Ve halk?
Halk çoğu zaman, bu haritaların hiçbiriyle değil, toprakla bağ kurar.
Ama o toprak, onun olmaktan çıkar; çünkü biri onu “renklendirmiş”, biri “çit çekmiş”, biri de “kutsamıştır.”
Vekil Savaşlardan Devlet Merkezlerine Geçiş – Dış Politika Notları (1)
Ortadoğu’da yeni bir denklem: Mezhep, strateji ve çatışma – Dış politika notları (2)