Erk Acarer’e göre örgütün eylem planlaması değişiyor…
Türkiye ekseninde radikal dini örgütlenmelere ilişkin kitapları olan Acarer, görev yaptığı Birgün Gazetesi bünyesinde terör örgütü IŞİD üzerine araştırma haberleriyle tanınıyor. Acarer, Türkiye’de IŞİD’in gerçekleştirdiği terör saldırıları ve örgütsel yapılanmasını ele aldığı “IŞİD ve Türkiye – Katili Tanıyoruz” kitabı Ayrıntı Yayınları’nca yeni yayımlandı. Kitabında IŞİD örgütlenmesine ilişkin dava süreçleriyle birlikte belgelere dayalı bilgiler aktaran Acarer, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı.
Irak ve Suriye’de son dönemde yenilgiler yaşayan IŞİD’in zayıflaması veya parçalanması durumunda Türkiye için olası sonuçları değerlendiren Acarer, son olarak New York’taki terör saldırısında görüldüğü üzere Türkiye’de IŞİD üyeleri ve sempatizanları tarafından “yalnız kurt saldırısı” olarak da nitelenen bireysel saldırısı ihtimalini yorumladı. Acarer’e göre; Türkiye’nin din ve devlet işlerinin ayrı tutulması gerekliliğine işaret eden laiklik ilkesinden gittikçe uzaklaşması radikal örgütlere zemin yaratıyor. Mesela müftülüklere resmi nikah kıyılması izni verilmesi gibi Türkiye’de kadın hakları açısından geriye gidişler olması kadın varlığını eşit görmeyen terör örgütleri ideolojisine yardımcı oluyor. Irak ve Suriye’ye savaşmaya gitmiş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan IŞİD’lilerin ülkeye dönüş yapması nedeniyle Türkiye için fırtınalı günler bekliyor.
Türkiye’de yapılanma nasıl gelişti?
Erk Acarer, Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesini tanıyabilmek amacıyla süreci en azından 2013 yılından bugüne ele almak gerektiği düşüncesinde. Gaziantep gibi Suriye sınırına yakın yerleşim yerlerini yakından tanıyan ve o bölgeye sıkça seyahat eden bir gazeteci olduğunu kaydeden Acarer, “Mesela Antep’te her kesimden arkadaşlıklarım var. Sınıfsal açıdan ‘lümpen proletarya’ diyebileceğimiz kesimde, kot pantolon yerine bol kesimli pantolon giyimi başladı. Derneklerden söz edilmeye başlandı. IŞİD aslında çok da kötü bir örgüt değil. Örgütün kredi kartı borçlarını ödediğinden, ailelerine yardım ettiğinden söz ediyorlardı. Ortadoğu ülkelerinde artık ne yazık ki Türkiye’yi de içine almak gerekiyor. Bu coğrafyada din kullanışlı bir araç. Dolayısıyla mesela ‘Cennette 72 hurimiz var’ gibi öldükleri zaman için IŞİD’in güzel vaatleri olduğu anlatılıyordu. Bunlar, Akçakale, Harran, Urfa ve Adıyaman’da da sıkça duyuldu. Yani 2013’ten sonra yeni zihniyet şekillendi. Sayı zannettiğimizden çok fazla oldu. Sempatizan bazında da militan bazında da böyle oldu.” dedi.
Türkiye’den Suriye’ye geçiş yapmış çok sayıda IŞİD militanı olduğunu Kobani’de yaşanan süreçte belgelerden ve bölge insanlarından bunun ortaya çıktığını belirten Acarer, “Yüzde 30 civarında Türkiye’den gitmiş, savaşan IŞİD militanı olduğunu düşünüyorum.” ifadesini kullandı.
IŞİD’e sempati duyan kitle meselesi..
Türkiye’de IŞİD’e yakın kitlelerden insanlar ile görüşüldüğünde“Her sakallıyı IŞİD’li zannetmeyin” denildiğini söyleyen Acarer, ancak Türkiye’de IŞİD’e sempati duyan ciddi bir nüfus olduğunu dile getirdi. Acarer, IŞİD’e sempati duyulması bakımından Ankara Katliamı sonrasında Konya’da oynanan milli maçta yapılan saygı duruşunda katliamda ölenleri yuhalayanları, Antep’te Paris Katliamı’ndan sonra IŞİD bayrağıyla gezenleri anımsattı. “Ama IŞİD’e sempati duyulması yanı sıra şiddete yol açacak fiziki tehlikeler de var şüphesiz” diyen Acarer, savaşlardan dönen IŞİD’liler sorununu vurguladı. Acarer, “Bu insanlar Suriye ve Irak’ta savaşlardan geri dönüyorlar. Bu insanlar terzi veya tamirci olmayacak. Orada bir eğitim aldılar. Dolayısıyla parça parça hücrelerden söz edebiliriz. Devletin IŞİD’lileri nasıl konsolide edeceği, nasıl kullanmayı planladığı düşündüğü fikri önemli. Türkiye’de Hizbullah militanlarından bildiğimiz tuhaf bir devlet geleneği gözlendi. ‘IŞİD’in yapılanması bakımından sınır illerinde gördüğümüz Cundullah, Esedullah yazılmaları neydi? Polis olduğu iddia edilen, Arapça konuşmalarına tanıklık ettiğimiz insanları kim oluşturdu?’ gibi sorular şimdi daha da önemli. Türkiye’ye IŞİD’in dönüşünde neler olacağı önemli.” dedi.
Türkiye’de IŞİD’in gerçekleştirdiği terör saldırıları dava süreçlerinde “Paramiliter Çeteler” sorununu gördüğünü kaydeden Acarer, Ankara, Suruç ve Diyarbakır saldırıları dava dosyalarındaki belgelere, sanıklara ve şüphelilere bakıldığında bunun açıkça gözlenebildiğini de sözlerine ekledi.
IŞİD, Türkiye’nin cebinde akrep mi?
Irak ve Suriye’de IŞİD’in yenilgiler almasıyla birlikte örgütte dönüşüm süreci başladığına işaret eden Acarer, “Örgütsel parçalanmaları aslında daha da sıkıntılı. Bu hikayeyi, El-Kaide’den biliyoruz. Bu örgüt dönüştü ve El-Nusra oldu, sonra Irak El-Kaidesi diye başka örgüt çıktı. Parçalı bir sürü örgüt çıktı. Daha kötüsü iyice Selefi zihniyet çıktı. Bunun Türkiye’de yapılanması başlı başına bir felaket.” diye konuştu.
“Ben bir fırtına bekliyorum. Şimdi eylem planlaması değişiyor. Bu örgütlerde hücreler başıboş kaldı. Farklı yerleşim yerlerinde savaştan dönebilenler dönüş yaptı” diyen Acarer, dolayısıyla “yalnız kurt” denilen başıboşluk kaynaklı bireysel terör saldırıları olabileceğini dile getirdi. Türkiye’ye dönüş yapan IŞİD’lilerin şimdi hücrelerine geri çekildiğini belirten Acarer, bir dönem Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘Cebinde akrep olanı akrep sokacak bir gün’ sözünü anımsatarak, ‘Şimdi bu aşamada Türkiye’de bireysel eylem yapma kapasitesi olan militanlar hem de bu eylemlerini kontrol edememe riski fazlasıyla var” görüşünde.
Acarer, Ankara, Suruç, Diyarbakır gibi terör saldırıları dava dosyalarına bakıldığında, IŞİD’in adım adım nasıl örgütlendiğine ilişkin belgeler, tanık veya sanık ifadeleri bulunduğunu belirterek, yoktan bir örgütlenme ortaya çıkmadığını vurguladı.
Erk Acarer’e göre örgütün eylem planlaması değişiyor…
Türkiye ekseninde radikal dini örgütlenmelere ilişkin kitapları olan Acarer, görev yaptığı Birgün Gazetesi bünyesinde terör örgütü IŞİD üzerine araştırma haberleriyle tanınıyor. Acarer, Türkiye’de IŞİD’in gerçekleştirdiği terör saldırıları ve örgütsel yapılanmasını ele aldığı “IŞİD ve Türkiye – Katili Tanıyoruz” kitabı Ayrıntı Yayınları’nca yeni yayımlandı. Kitabında IŞİD örgütlenmesine ilişkin dava süreçleriyle birlikte belgelere dayalı bilgiler aktaran Acarer, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı.
Irak ve Suriye’de son dönemde yenilgiler yaşayan IŞİD’in zayıflaması veya parçalanması durumunda Türkiye için olası sonuçları değerlendiren Acarer, son olarak New York’taki terör saldırısında görüldüğü üzere Türkiye’de IŞİD üyeleri ve sempatizanları tarafından “yalnız kurt saldırısı” olarak da nitelenen bireysel saldırısı ihtimalini yorumladı. Acarer’e göre; Türkiye’nin din ve devlet işlerinin ayrı tutulması gerekliliğine işaret eden laiklik ilkesinden gittikçe uzaklaşması radikal örgütlere zemin yaratıyor. Mesela müftülüklere resmi nikah kıyılması izni verilmesi gibi Türkiye’de kadın hakları açısından geriye gidişler olması kadın varlığını eşit görmeyen terör örgütleri ideolojisine yardımcı oluyor. Irak ve Suriye’ye savaşmaya gitmiş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan IŞİD’lilerin ülkeye dönüş yapması nedeniyle Türkiye için fırtınalı günler bekliyor.
Türkiye’de yapılanma nasıl gelişti?
Erk Acarer, Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesini tanıyabilmek amacıyla süreci en azından 2013 yılından bugüne ele almak gerektiği düşüncesinde. Gaziantep gibi Suriye sınırına yakın yerleşim yerlerini yakından tanıyan ve o bölgeye sıkça seyahat eden bir gazeteci olduğunu kaydeden Acarer, “Mesela Antep’te her kesimden arkadaşlıklarım var. Sınıfsal açıdan ‘lümpen proletarya’ diyebileceğimiz kesimde, kot pantolon yerine bol kesimli pantolon giyimi başladı. Derneklerden söz edilmeye başlandı. IŞİD aslında çok da kötü bir örgüt değil. Örgütün kredi kartı borçlarını ödediğinden, ailelerine yardım ettiğinden söz ediyorlardı. Ortadoğu ülkelerinde artık ne yazık ki Türkiye’yi de içine almak gerekiyor. Bu coğrafyada din kullanışlı bir araç. Dolayısıyla mesela ‘Cennette 72 hurimiz var’ gibi öldükleri zaman için IŞİD’in güzel vaatleri olduğu anlatılıyordu. Bunlar, Akçakale, Harran, Urfa ve Adıyaman’da da sıkça duyuldu. Yani 2013’ten sonra yeni zihniyet şekillendi. Sayı zannettiğimizden çok fazla oldu. Sempatizan bazında da militan bazında da böyle oldu.” dedi.
Türkiye’den Suriye’ye geçiş yapmış çok sayıda IŞİD militanı olduğunu Kobani’de yaşanan süreçte belgelerden ve bölge insanlarından bunun ortaya çıktığını belirten Acarer, “Yüzde 30 civarında Türkiye’den gitmiş, savaşan IŞİD militanı olduğunu düşünüyorum.” ifadesini kullandı.
IŞİD’e sempati duyan kitle meselesi..
Türkiye’de IŞİD’e yakın kitlelerden insanlar ile görüşüldüğünde“Her sakallıyı IŞİD’li zannetmeyin” denildiğini söyleyen Acarer, ancak Türkiye’de IŞİD’e sempati duyan ciddi bir nüfus olduğunu dile getirdi. Acarer, IŞİD’e sempati duyulması bakımından Ankara Katliamı sonrasında Konya’da oynanan milli maçta yapılan saygı duruşunda katliamda ölenleri yuhalayanları, Antep’te Paris Katliamı’ndan sonra IŞİD bayrağıyla gezenleri anımsattı. “Ama IŞİD’e sempati duyulması yanı sıra şiddete yol açacak fiziki tehlikeler de var şüphesiz” diyen Acarer, savaşlardan dönen IŞİD’liler sorununu vurguladı. Acarer, “Bu insanlar Suriye ve Irak’ta savaşlardan geri dönüyorlar. Bu insanlar terzi veya tamirci olmayacak. Orada bir eğitim aldılar. Dolayısıyla parça parça hücrelerden söz edebiliriz. Devletin IŞİD’lileri nasıl konsolide edeceği, nasıl kullanmayı planladığı düşündüğü fikri önemli. Türkiye’de Hizbullah militanlarından bildiğimiz tuhaf bir devlet geleneği gözlendi. ‘IŞİD’in yapılanması bakımından sınır illerinde gördüğümüz Cundullah, Esedullah yazılmaları neydi? Polis olduğu iddia edilen, Arapça konuşmalarına tanıklık ettiğimiz insanları kim oluşturdu?’ gibi sorular şimdi daha da önemli. Türkiye’ye IŞİD’in dönüşünde neler olacağı önemli.” dedi.
Türkiye’de IŞİD’in gerçekleştirdiği terör saldırıları dava süreçlerinde “Paramiliter Çeteler” sorununu gördüğünü kaydeden Acarer, Ankara, Suruç ve Diyarbakır saldırıları dava dosyalarındaki belgelere, sanıklara ve şüphelilere bakıldığında bunun açıkça gözlenebildiğini de sözlerine ekledi.
IŞİD, Türkiye’nin cebinde akrep mi?
Irak ve Suriye’de IŞİD’in yenilgiler almasıyla birlikte örgütte dönüşüm süreci başladığına işaret eden Acarer, “Örgütsel parçalanmaları aslında daha da sıkıntılı. Bu hikayeyi, El-Kaide’den biliyoruz. Bu örgüt dönüştü ve El-Nusra oldu, sonra Irak El-Kaidesi diye başka örgüt çıktı. Parçalı bir sürü örgüt çıktı. Daha kötüsü iyice Selefi zihniyet çıktı. Bunun Türkiye’de yapılanması başlı başına bir felaket.” diye konuştu.
“Ben bir fırtına bekliyorum. Şimdi eylem planlaması değişiyor. Bu örgütlerde hücreler başıboş kaldı. Farklı yerleşim yerlerinde savaştan dönebilenler dönüş yaptı” diyen Acarer, dolayısıyla “yalnız kurt” denilen başıboşluk kaynaklı bireysel terör saldırıları olabileceğini dile getirdi. Türkiye’ye dönüş yapan IŞİD’lilerin şimdi hücrelerine geri çekildiğini belirten Acarer, bir dönem Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘Cebinde akrep olanı akrep sokacak bir gün’ sözünü anımsatarak, ‘Şimdi bu aşamada Türkiye’de bireysel eylem yapma kapasitesi olan militanlar hem de bu eylemlerini kontrol edememe riski fazlasıyla var” görüşünde.
Acarer, Ankara, Suruç, Diyarbakır gibi terör saldırıları dava dosyalarına bakıldığında, IŞİD’in adım adım nasıl örgütlendiğine ilişkin belgeler, tanık veya sanık ifadeleri bulunduğunu belirterek, yoktan bir örgütlenme ortaya çıkmadığını vurguladı.