‘İnsan kaçırma tereddütsüz bir vahşiliktir. Ancak mağdurların ölümüne sebep olan şey kaçırılma vahşiliği değil, insanların sessizliğidir. Sessiz kalınan her gün kaçırılan insanların ölüme gidişine imkan tanıyacaktır. O nedenle ses verelim’
AKP iktidarında; yasaların değil iktidarın rahatsız olduğu söz ve fiiller suç, konuşması istenmeyen kişiler suçlu, baskı, tehdit, korkutma, sindirme, işkence, kaçırma yöntemleriyle elde edilen malzemeler de suç delili.
Saçmalıklarla, zırvalarla, uçuk kaçık yorumlarla hazırlanmış iddianameler, basit şeklî kurallara dahi riayet etme lüzumu hissedilmeden yapılan yargılamalar, ‘bu kadar da olmaz!’ dedirten mahkeme kararları ise cezalandırma aracı.
Yapılan tüm bu hukuksuzluklar güç gösterisi şeklinde yansıtılsa da aslında çaresizliğin göstergesi. Yapılan bu hukuksuzluklarla bir dönem netice almak elbette mümkün, ancak istenildiği gibi sonuçlanmayacağı da bir hakikat.
Hukuksuzlukları yapanların gerekli cezai müeyyide ile karşılaşmaları için yapılması gerekenlerden biri, sorumluların hesap vermesi için mücadele etme düşüncesi ve gayreti olmalı.
Adalet sadece mağduriyetin sonlandırılması ile karşılanmaz; sorumluların hesap vermesi de gerekir. Haksızlığı yapan, yapılmasına izin veren, ortam oluşturan, ses çıkartmayan, yardım eden ve gizleyenler de kusur derecelerine göre hesap vermeli. Hesap vermeli ki, adalet sağlansın. Bu nedenle de sorumluların hesap vereceği, vermesi gerektiği inancının yitirilmemesi gerekiyor.
Gökhan Türkmen, Erkan Irmak, Özgür Kaya, Salim Zeybek, Yasin Ugan, Mustafa Yılmaz. Gündüz vakti siyah transporter’larla kaçırılan ve 6 ay sonra emniyette ortaya çıkan insanlık suçu mağduru 6 kişi. Emniyette ortaya çıktıklarında hep bir ağızdan kaçırılmadıklarını, kendilerinin emniyete gelerek teslim olduklarını ve AİHM ile BM’ye yapılan başvuruların geri çekilmesini istediklerini söylemişlerdi.
Hepimiz biliyoruz ki bu insanlar devlet görevlileri tarafından kaçırıldı, işkence edildi, zorla ifade metni yazdırıldı, sonra da emniyete teslim edildi.
İktidarın kabul etmediği bu vahşiliği, Gökhan Türkmen, Erkan Irmak ve eski MİT mensubu Mesut Geçer, tutuklanmalarından sonra özel kurulmuş mahkemede zor şartlar altında verdikleri ifadelerinde tüm süreci anlatarak kayıtlara geçirmiş oldular.
Mağdurlar halen tutuklu ve bu kişilere karşı tehdit, şantaj, kortkutma devam ediyor. İşledikleri ‘insanlık suçunun’ ortaya çıkmasını istemedikleri için AİHM başvurularının çektirilmesi için baskı yapmaya devam ediyorlar. Baskılara dayanamayan iki mağdur yakını başvurularını geri çekti.
Mağdurun kimliğine bakmaksızın bu insanlarla dayanışma içinde olmazsak, faillerin hesap vermesi için mücadele etmezsek, ailelerin yaşadıklarını hissetmezsek, mağdurlarla empati kurmazsak, kısaca yokmuş, bitmiş, kendiliğinden düzelecekmiş gibi davranırsak, bu tür alçakça suçlar işlenmeye ve failleri cezasız kalmaya devam edecek.
Ankara’da kaçırılan Yusuf Bilge Tunç’tan bir yıldır haber yok: Ailesi yardım istiyor
Yusufsuz 365Günhttps://t.co/5QD0NcYRFX
VPNsiz https://t.co/fYiWkknitO pic.twitter.com/BUEivFXKI9
— Tr724 (@Tr724) August 6, 2020
Yusuf Bilge Tunç, 6 Ağustos 2019 tarihinde kaçırıldı ve hala kendisinden haber alınamıyor. Öğretmen babası, gözü yaşlı annesi, çaresiz kalmış eşi ve çocukları Yusuf’tan bir ses, bir haber almayı bekliyor. İsimlerini bilmediğimiz, unuttuğumuz belki de duymadığımız başka insanlar da çaresizce kaçırılan yakınlarının ortaya çıkmasını bekliyor.
Hayatlarından umudunu kestikleri yavrularının bir mezarı olsun diye, 25 yıldır evlatlarını arayan ‘Cumartesi Anneleri’ haykırışlarını sürdürüyor.
Bu dehçet verici sorunla her karşılaşıldığında, sadece yargısal olarak değil, her düzeyde en etkili cezanın talep edilmesi yanında, yapılan bu vahşiliğin cezasız bırakılması gayretlerine yüksek dozda tepki verilmesi gerekiyor. Yaşanan bu vahşiliği normalleştiren, görmemezlikten gelen, hesap sormayan anlayış, yeniden işlenmesine de zemin hazırlıyor. Bu nedenle insan kaçırma vahşiliğini işleyenlerin en yüksek, en sert cezaları almaları için mücadele etmek, bu vahşiliğin yapılmasına zemin hazırlayan, yardım eden, destekleyen ve cesaretlendirenleri de teşhir etmek, bu vahşiliğin sonlandırılması için bir zorunluluktur.
Faili bilinmesine rağmen kaçırılan insanların ortaya çıkartılamamasının nedeni; yaşanan sessizlik, kabul edilmiş çaresizlik, korku, mücadele gücünün olmayışı, mağdurların ve ailelerinin yalnız bırakılmaları…
Yusuf Bilge Tunç skandalını bir milletvekili olarak kamuoyuna sunuyorum. Bu kadar rezalet, bu kadar skandal olamaz! Uluslararası kuruluşların sorularına da cevap veremeyen bir iktidar var. Bu durum başka ülkede olsa; bakan istifa eder, hükümet düşer!pic.twitter.com/eZD71as1x6
— Ömer Faruk Gergerlioğlu (@gergerliogluof) August 10, 2020
Bir yılı aşkın süredir kayıp olan Yusuf Bilge Tunç, Sunay Elmas, Ayhan Oran ve tüm kaçırılan kişilerin ortaya çıkartılması ve bu vahşiliğin sorumlularının cezalandırılması için mağdurların desteğe ihtiyacı var. Yapılması gereken caydırıcılık ve bu vahşiliğin tekrar yapılmasına imkan sağlayan zemini ortadan kaldırmak. Bunun için de mağdurlarla dayanışma içinde olmak gerekiyor.
30 Ağustos tarihi ‘Zorla Kaybedilenler Günü’ olarak anılıyor. Mağdurlarla dayanışılması, onlara destek olunması ve faillerin cezalandırılması için mücadele ortaya konulması gereken bir gün.
Evet, insan kaçırma tereddütsüz bir vahşiliktir. Ancak mağdurların ölümüne sebep olan şey kaçırılma vahşiliği değil, insanların sessizliğidir. Sessiz kalınan her gün kaçırılan insanların ölüme gidişine imkan tanıyacaktır. O nedenle ses verelim, ses olalım, ses çıkartalım, aileleri cesaretlendirelim, onlarla dayanışma içinde olalım, faillerin cezalandırılması için mağdurların yanında olalım, mağdurların tehdide, şantaja uğramaması, boyun eğmemesi için çabalayalım. Mağdurun cesaretlenmesi, failin cezalandırılma korkusunu tatması için ses çıkartalım…
Kaynak: Tr724