Terör ve şiddet olaylarına karşı Hizmet Hareketi’nin duruşu üzerine bir analiz.
Fethullah Gülen ve fikir mimarı olduğu Gülen/Hizmet Hareketi eğitim, yardımlaşma, diyalog, barış ve hoşgörü esaslarına bağlılıklarıyla tüm dünyada tanınırlığa ulaşmış durumda. Bununla birlikte, Gülen Hareketi 2016 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bir tavsiye kararına istinaden, bu yönde nihai bir yargı kararı bulunmasa da AKP Hükümeti tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edilmekte.
AKP Hükümeti 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile Rus Büyükelçi Karlov’un öldürülmesi gibi hadiselerden, açık ve somut bir illiyet bağı gösterememekle beraber, Gülen Hareketi’ni sorumlu tutmakta. Bu suçlamaların uluslararası düzeyde pek inandırıcı bulunmaması sebebiyle, AKP Hükümeti Gülen Hareketi’ne yönelik hücumunu takviye etmek ve suçlamalarına yeni bir boyut kazandırmak için Gülen Hareketi’nin IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunduğunu göstermeye ayrı bir önem vermekte. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Malezya’da Gülen Hareketi’ne mensup 3 kişinin kaçırılıyormuşcasına tutuklanmaları ile Gülen Hareketi’ne mensup oldukları belirtilen 16 kişinin Suudi Arabistan tarafından Türkiye’ye iade edilmeleri işlemlerinin IŞİD’le mücadele kapsamında gerçekleştirildiği açıklandı.
Ayrıca sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlarda da ilerleyen günlerde yapılacak yeni polis operasyonlarında Gülen Hareketi mensuplarına, silahlı direnç göstermeleri mazeret gösterilerek kanlı müdahalelerde bulunulmasının planlandığı ve hatta bu operasyonlar hakkında nasıl haberler yapacaklarına ilişkin olarak bazı basın mensuplarının şimdiden bilgilendirildikleri ifade edilmekte.
Peki bahsettiğimiz planlarla oluşturulmak istenen imaja itibar edilerek, Gülen Hareketi’nin terör eylemlerinde bulunduğunu savunmak inandırıcı ve makul olabilir mi? Fethullah Gülen’in terörizme ve terör örgütlerine ilişkin şimdiye kadarki duruşu nasıl ve ne yönde? .
Herkesin bildiği üzere, esas mesleği vaizlik olan Gülen, Türkiye’deki birçok ilde vaazlar vermiş ve bu yolla Hizmet Hareketi’nin mayasını oluşturacak geniş bir halk kesimiyle yakın diyalog tesis edebilme imkanını elde etmiştir.
Gülen’in 80li ve 90lı yıllarda camilerde verdiği vaazlarda anlattıklarına göz attığımızda defalarca emniyet, güven ve sulha yaptığı vurgu dikkatleri çekiyor.
Örneğin Gülen:
– 30 Nisan 1989’da İnsanı Yücelten Vasıflar serisinin 7. vaazında “Müslümanların asayişi ihlal eden davranışlarda bulunmayacaklarını, bilakis emniyetin bekçileri olduklarını, inananların nizam insanı olduklarını, kargaşa ve nizami bozmanın karşısında durduklarını, sevgi insanı oldukları cihetle husumete ayıracak vakitleri olmadığını, diğer yandan müslümanların nizama aykırı davrandıklarını göstermeye çalışan kötü niyetlilere malzeme olabilecek eylemlerden de kaçınmaları gerektiğini”,
– 25 Şubat 1990 tarihli Güven Toplumu adlı vaazında “mümin kelimesinin manasının ve hakiki müminin en belirgin vasfının emniyet olduğunu, güven ve emniyetin müslümanların yamaçlarının gülü çiçeği olduğunu, yeryüzünde emniyet ve güvenin temsilcilerinin müminler olduğunu ve günümüzde güven cemaatine çok büyük ihtiyaç olduğunu”,
– 22 Nisan 1990 tarihli Ruhun Dinamikleri adlı vaazında “cihanın kapılarının kılıçla değil emniyetle açılacağını, bütün dünyanın Hz. Peygamber ve ashabına emin olduklarından dolayı kapılarını açtıklarını ve Osmanlıların çok geniş bir coğrafyayı asırlarca huzur içinde idare etmelerinin emniyet telkin etmelerinden kaynaklandığını” belirtmiş.
Fethullah Gülen’in vaazlarının yanısıra verdiği röportajlarda ve gazetelerde yayımlanan yazılarında da terörizme ilişkin tutumunu açıkladığı görülmekte.
Bu çerçevede, Nevval Sevindi’nin 1997 yılında yayımlanan ‘Fethullah Gülen ile New York Sohbeti’ adlı kitabında Gülen’in “terörizm kadar İslam’a ters başka birşey olamayacağını, Kur’ana göre haksız yere bir insanı öldürmenin tüm insanların öldürülmesiyle denk kabul edildiğini, İslam alimlerine göre bu şekilde insan öldürenin ebediyen cehennemde kalacağını, terörle hiçbir yere varılamayacağını, varılsa varılsa dünyada felakete ahirette de cehenneme varılacağını” ifade ettiği aktarılıyor.
11 Eylül terör saldırısının hemen ardından, 17 Eylül 2001 tarihinde Zaman Gazetesi’nin Kürsü köşesinde Gülen’in ‘Müslüman Terörist Olamaz’ başlıklı bir yazısına yer verilmiş. Gülen bu yazısında “özünde İslam’ın sevgi dini olup terör yanlısı olmadığını, İslam’ı anlamış bir müslümanın terörist olmasının düşünülemeyeceğini, müslümanın her türlü terör hadisesinden uzak duran, kin ve nefretin her çeşidini sinesinden çıkarıp atmış bir sevgi ve muhabbet fedaisi olduğunu” ifade etmiş.
Gülen Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a verdiği 21-22 Mart 2004 yılında yayımlanan röportajda ise “dünyada en nefret ettiği insanlardan birinin Bin Ladin olduğunu, zira adıgeçenin İslam’ın aydınlık çehresini kirlettiğini, sebep olduğu korkunç tahribatın tamirinin yıllar alacağını, teröre girmiş bir insanın müslüman kalmasının çok zor olduğunu, adam öldürerek Allah’ın rızasını kazanmanın ve cennete girmenin mümkün olmayacağını ve mukaddes hedeflere batıl vesilelerle ulaşılamayacağını” dile getirmiş.
Ayrıca Bin Ladin’e ve El-Kaide terörüne yönelik belirttiğimiz şekildeki kesin tavrı, 2005 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından El-Kaide’nin Türkiye ayağı hakkında hazırlanan raporda zikredilmiş ve Gülen’in teröre karşı en sert tepkiyi veren kişi olduğu vurgulanmış (1).
Gülen 2008 yılında dünyanın en büyük entelektüeli seçilmesi vesilesiyle Foreign Policy dergisinin yönelttiği sorulara verdiği yanıtlarda ise “İslam’ın terörizmin kesinlikle karşısında yer aldığını, teröristin müslüman olamayacağı ve gerçek müslümanın terörist
olamayacağı hususlarını daha önce defalarca dile getirdiğini, terörizmi cehalet, fakirlik ve ötekiden nefret gibi temel problemlerin doğurduğunu ve bu kapsamda diyalog ve eğitim faaliyetlerinin en etkili vasıtalardan olduğunu” belirtmiş.
Keza Fethullah Gülen IŞİD terörüne de net bir şekilde karşı çıkmış. Hatta bu AKP hükümeti IŞİD’e karşı nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda kararsızken gerçekleşmiş. Bu kapsamda herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetlerinde IŞİD’in terör örgütü olduğunu açıkça ifade etmiş ve terör eylemlerini tel’in etmiş.
Bu meyanda Gülen;
-14 Ekim 2014 tarihli 425. Nağme sohbetinde “IŞİD’in İslam’ın çehresini karartan şer şebekesi olduğunu, El-Kaide’nin ardından birden bire kan döken cellatlar ve eşkıya güruhu olan IŞİD’in zuhur ettiğini ve İslam’dan insanların uzaklaşmasına sebep olduğunu”,
– 26 Kasım 2015 tarihli 492. Nağme sohbetinde “terör gruplarının bir dönemde Selefilik adıyla, El-Kaide adıyla, bir dönemde IŞİD adıyla, Boko Haram adıyla, şimdilerde de Murabitun adıyla İslam’ın nurlu simasına zift akıttıklarını, bu terör örgütlerinin fevkalade yobaz, mutasallit ve mütehakkim olduklarını ve insanları ölüm ile kendileri gibi olma aras
ında tercih yapmaya zorlandıklarını” dile getirmiş.
Fethullah Gülen’in IŞİD aleyhindeki duruşunu yansıtan göstergeler sadece sohbetleriyle sınırlı değil. Gazetelerde yazdığı makalelerde ve basına verdiği ilanlarda da IŞİD’e karşı duruşunu tüm dünyaya yansıtmış. Bu kapsamda,
– Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan 27 Ağustos 2015 tarihli ve “Muslims Must Combat the Extremist Cancer” başlıklı makalesinde “IŞİD adlı yapı Ortadoğu’da kanlı eylemler yapmaya devam ederken, Müslümanların bu ve diğer terör örgütlerini ortaya çıkaran totaliter zihniyete karşı koymaları gerektiğini” ifade etmiş,
– The New York Times’ta 25 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan makalesinde “batılı demokrasilerin itidalli bir Müslüman sesi aradıkları sırada, El-Kaide’nin 11Eylül saldırılarından IŞİD’in zalimce infazlarına ve Boko Haram’ın çocuk kaçırma eylemlerine kadar tüm aşırılıkçı şiddet olayları aleyhinde kendisinin ve Hizmet Hareketindeki arkadaşlarının daima net bir duruş sergilediklerini” belirtmiş,
– 2014 yılı Eylül ve Ekim aylarında New York Times, Washington Post, Wall Street Journal, Chicago Tribune ve Los Angeles Times (2), Guardian, Le Monde, De Morgen (Belçika), De Volkskrant (Hollanda) ve NRC Handelsblad (Hollanda) (3) ile Kürtçe yayın yapan
Rudaw, Hawlati, Basnews, Kürdistani Nwe, Xebat ve Çavder’ın (4) aralarında bulunduğu birçok gazetede IŞİD’in terör eylemlerini tel’in eden ve bu eylemlerin Kur’ana ve sünnete aykırı olduğunu belirten açıklama metinleri yayınlamış,
– Rus Haber Ajansı Regnum’a verdiği 2 Kasım 2016 tarihinde yayımlanan mülakatta ise IŞİD terörünün kabul edilemezliğini ve bu radikallerle mücadeleye ilişkin düşüncelerini ortaya koymuş (5).
Yukarıda sıraladığımız üzere, Gülen’in tüm açıklamaları ve söylemleri seksenli yıllardan beri terörizm ve kargaşa ile tüm terör gruplarına açık ve net bir şekilde karşı durduğunu ve sulhün ve emniyetin yanında yer aldığını yansıtmakta.
Ayrıca terör örgütlerine karşı duruş sadece söylem boyutunda da kalmamış. Zira Gülen’in fikir yapıcısı olduğu Hizmet Hareketiyle ilişkili kurum ve yöneticilerin sebep olduğu terör veya suç eylemi şöyle dursun asayişi bozan hal ve davranışlara dair bir kayıt bulunmamakta. 15 Temmuz darbe girişimi ve Rus Büyükelçinin öldürülmesi gibi hadiselerin ise illiyet bağı ortaya konamamış soyut suçlamalarla Gülen Hareketi’ne yüklenmeye çalışıldığı görülmekte.
Öte yandan, Gülen Hareketi’nin terör karşısındaki duruşunu yansıtan dikkat çekici bir durum daha var:
AKP hükümetince 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçlanan Gülen Hareketi’ne mensup oldukları gerekçesiyle tasfiye edilen ve tutuklanan onbinlerce kişi var. Bunların arasında asker, polis, hakim, savcı ve mülki idare amirleri gibi görevleri gereği ateşli silah sahibi olan birçok kişi de bulunuyor. Ancak ilginçtir ki bir terör örgütüyle irtibatlı oldukları varsayılan bu kişilerden bir tanesi bile tasfiye edilmeleri veya derdest edilmeye çalışılmaları karşısında silahlı direnç göstermek bir yana taşkınlıkta dahi bulunmadılar. Bu durumda söz konusu kişilerin terörizmle bağını izah edebilmek için hukuk literatürüne şiddete başvurmayan terör örgütleri tanımının eklenmesi gerekeceğe benziyor.
IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği halinde faaliyet gösterdiği iddiası çerçevesinde, Gülen Hareketi’ne hayali hakikat göstermek veya dayanaksız/zorlama yorumlar yapmak suretiyle
atf-ı cürümde bulunulduğunu kabul etmek akla daha uygun gelmekte. Büyük ihtimalle ABD, Almanya, İngiltere ve AB kurumları da bizimle aynı mantık silsilesinden hareketle Gülen Hareketi’nin darbe girişiminden sorumlu tutulmasını inandırıcı bulmamakta.
Yazımızın sonunda 23 Nisan 2017 tarihinde herkul.org sitesinde yayınlanan ‘Karasevdalılar ve Zamanın Ruhu’ adlı bamteli sohbetinde Gülen’in Hizmet Hareketi ile IŞİD’in işbirliği içerisinde gösterilmeye çalışılması hakkındaki ifadelerini paylaşalım: “Hani siz öteden beri terörü lanetlediniz. IŞİD gibi, Boko Haram gibi, el-Kâide gibi, Murâbıtîn gibi -ve daha adı-unvanı duyulmamış- değişik terör örgütleri hakkında, belki elli defa “terör örgütü” dediniz. Buna rağmen.. “Terörist, Müslüman olamaz!” demenize rağmen.. “Müslüman, katiyen terörizme girmez!” demenize rağmen… “Yahu bunları karalamak istedik; karalamak istedik ama bir türlü karalayamadık! Acaba bir de IŞİD’çi desek nasıl olur?!.” falan, gibi hesaplarının ve planlarının karşınıza çıkması karşısında da -rica ederim- sakın şaşırmayın!.. O mantığın normal gördüğü şeylerdendir bunlar. Öyle bir mantık ki, mantık açısından iflas etmiş bir mantık!..”
Kaynaklar:
(1) http://www.internethaber.com/el-kaideye-en-sert-tepki-gulenden-1133913h.htm
(2) http://afsv.org/fethullah-gulen-issues-strong-condemnation-of-isis/#.WRFJbUSjMwg
(3) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46052-fethullah-gulen-hocaefendi-avrupanin-onde-gelen-gazetelerine-ilan-verdi-isidi-kinadi
(4) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46214-zaman-fethullah-gulen-hocaefendi-kurt-gazetelerine-ilan-vererek-isidi-kinadi
(5) http://haberrus.com/politics/2016/11/03/fethullah-gulen-rus-basinina-konustu-3uncu-dunya-savasi-endisesi-tasiyorum.html
Terör ve şiddet olaylarına karşı Hizmet Hareketi’nin duruşu üzerine bir analiz.
Fethullah Gülen ve fikir mimarı olduğu Gülen/Hizmet Hareketi eğitim, yardımlaşma, diyalog, barış ve hoşgörü esaslarına bağlılıklarıyla tüm dünyada tanınırlığa ulaşmış durumda. Bununla birlikte, Gülen Hareketi 2016 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bir tavsiye kararına istinaden, bu yönde nihai bir yargı kararı bulunmasa da AKP Hükümeti tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edilmekte.
AKP Hükümeti 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile Rus Büyükelçi Karlov’un öldürülmesi gibi hadiselerden, açık ve somut bir illiyet bağı gösterememekle beraber, Gülen Hareketi’ni sorumlu tutmakta. Bu suçlamaların uluslararası düzeyde pek inandırıcı bulunmaması sebebiyle, AKP Hükümeti Gülen Hareketi’ne yönelik hücumunu takviye etmek ve suçlamalarına yeni bir boyut kazandırmak için Gülen Hareketi’nin IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunduğunu göstermeye ayrı bir önem vermekte. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Malezya’da Gülen Hareketi’ne mensup 3 kişinin kaçırılıyormuşcasına tutuklanmaları ile Gülen Hareketi’ne mensup oldukları belirtilen 16 kişinin Suudi Arabistan tarafından Türkiye’ye iade edilmeleri işlemlerinin IŞİD’le mücadele kapsamında gerçekleştirildiği açıklandı.
Ayrıca sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlarda da ilerleyen günlerde yapılacak yeni polis operasyonlarında Gülen Hareketi mensuplarına, silahlı direnç göstermeleri mazeret gösterilerek kanlı müdahalelerde bulunulmasının planlandığı ve hatta bu operasyonlar hakkında nasıl haberler yapacaklarına ilişkin olarak bazı basın mensuplarının şimdiden bilgilendirildikleri ifade edilmekte.
Peki bahsettiğimiz planlarla oluşturulmak istenen imaja itibar edilerek, Gülen Hareketi’nin terör eylemlerinde bulunduğunu savunmak inandırıcı ve makul olabilir mi? Fethullah Gülen’in terörizme ve terör örgütlerine ilişkin şimdiye kadarki duruşu nasıl ve ne yönde? .
Herkesin bildiği üzere, esas mesleği vaizlik olan Gülen, Türkiye’deki birçok ilde vaazlar vermiş ve bu yolla Hizmet Hareketi’nin mayasını oluşturacak geniş bir halk kesimiyle yakın diyalog tesis edebilme imkanını elde etmiştir.
Gülen’in 80li ve 90lı yıllarda camilerde verdiği vaazlarda anlattıklarına göz attığımızda defalarca emniyet, güven ve sulha yaptığı vurgu dikkatleri çekiyor.
Örneğin Gülen:
– 30 Nisan 1989’da İnsanı Yücelten Vasıflar serisinin 7. vaazında “Müslümanların asayişi ihlal eden davranışlarda bulunmayacaklarını, bilakis emniyetin bekçileri olduklarını, inananların nizam insanı olduklarını, kargaşa ve nizami bozmanın karşısında durduklarını, sevgi insanı oldukları cihetle husumete ayıracak vakitleri olmadığını, diğer yandan müslümanların nizama aykırı davrandıklarını göstermeye çalışan kötü niyetlilere malzeme olabilecek eylemlerden de kaçınmaları gerektiğini”,
– 25 Şubat 1990 tarihli Güven Toplumu adlı vaazında “mümin kelimesinin manasının ve hakiki müminin en belirgin vasfının emniyet olduğunu, güven ve emniyetin müslümanların yamaçlarının gülü çiçeği olduğunu, yeryüzünde emniyet ve güvenin temsilcilerinin müminler olduğunu ve günümüzde güven cemaatine çok büyük ihtiyaç olduğunu”,
– 22 Nisan 1990 tarihli Ruhun Dinamikleri adlı vaazında “cihanın kapılarının kılıçla değil emniyetle açılacağını, bütün dünyanın Hz. Peygamber ve ashabına emin olduklarından dolayı kapılarını açtıklarını ve Osmanlıların çok geniş bir coğrafyayı asırlarca huzur içinde idare etmelerinin emniyet telkin etmelerinden kaynaklandığını” belirtmiş.
Fethullah Gülen’in vaazlarının yanısıra verdiği röportajlarda ve gazetelerde yayımlanan yazılarında da terörizme ilişkin tutumunu açıkladığı görülmekte.
Bu çerçevede, Nevval Sevindi’nin 1997 yılında yayımlanan ‘Fethullah Gülen ile New York Sohbeti’ adlı kitabında Gülen’in “terörizm kadar İslam’a ters başka birşey olamayacağını, Kur’ana göre haksız yere bir insanı öldürmenin tüm insanların öldürülmesiyle denk kabul edildiğini, İslam alimlerine göre bu şekilde insan öldürenin ebediyen cehennemde kalacağını, terörle hiçbir yere varılamayacağını, varılsa varılsa dünyada felakete ahirette de cehenneme varılacağını” ifade ettiği aktarılıyor.
11 Eylül terör saldırısının hemen ardından, 17 Eylül 2001 tarihinde Zaman Gazetesi’nin Kürsü köşesinde Gülen’in ‘Müslüman Terörist Olamaz’ başlıklı bir yazısına yer verilmiş. Gülen bu yazısında “özünde İslam’ın sevgi dini olup terör yanlısı olmadığını, İslam’ı anlamış bir müslümanın terörist olmasının düşünülemeyeceğini, müslümanın her türlü terör hadisesinden uzak duran, kin ve nefretin her çeşidini sinesinden çıkarıp atmış bir sevgi ve muhabbet fedaisi olduğunu” ifade etmiş.
Gülen Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a verdiği 21-22 Mart 2004 yılında yayımlanan röportajda ise “dünyada en nefret ettiği insanlardan birinin Bin Ladin olduğunu, zira adıgeçenin İslam’ın aydınlık çehresini kirlettiğini, sebep olduğu korkunç tahribatın tamirinin yıllar alacağını, teröre girmiş bir insanın müslüman kalmasının çok zor olduğunu, adam öldürerek Allah’ın rızasını kazanmanın ve cennete girmenin mümkün olmayacağını ve mukaddes hedeflere batıl vesilelerle ulaşılamayacağını” dile getirmiş.
Ayrıca Bin Ladin’e ve El-Kaide terörüne yönelik belirttiğimiz şekildeki kesin tavrı, 2005 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından El-Kaide’nin Türkiye ayağı hakkında hazırlanan raporda zikredilmiş ve Gülen’in teröre karşı en sert tepkiyi veren kişi olduğu vurgulanmış (1).
Gülen 2008 yılında dünyanın en büyük entelektüeli seçilmesi vesilesiyle Foreign Policy dergisinin yönelttiği sorulara verdiği yanıtlarda ise “İslam’ın terörizmin kesinlikle karşısında yer aldığını, teröristin müslüman olamayacağı ve gerçek müslümanın terörist
olamayacağı hususlarını daha önce defalarca dile getirdiğini, terörizmi cehalet, fakirlik ve ötekiden nefret gibi temel problemlerin doğurduğunu ve bu kapsamda diyalog ve eğitim faaliyetlerinin en etkili vasıtalardan olduğunu” belirtmiş.
Keza Fethullah Gülen IŞİD terörüne de net bir şekilde karşı çıkmış. Hatta bu AKP hükümeti IŞİD’e karşı nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda kararsızken gerçekleşmiş. Bu kapsamda herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetlerinde IŞİD’in terör örgütü olduğunu açıkça ifade etmiş ve terör eylemlerini tel’in etmiş.
Bu meyanda Gülen;
-14 Ekim 2014 tarihli 425. Nağme sohbetinde “IŞİD’in İslam’ın çehresini karartan şer şebekesi olduğunu, El-Kaide’nin ardından birden bire kan döken cellatlar ve eşkıya güruhu olan IŞİD’in zuhur ettiğini ve İslam’dan insanların uzaklaşmasına sebep olduğunu”,
– 26 Kasım 2015 tarihli 492. Nağme sohbetinde “terör gruplarının bir dönemde Selefilik adıyla, El-Kaide adıyla, bir dönemde IŞİD adıyla, Boko Haram adıyla, şimdilerde de Murabitun adıyla İslam’ın nurlu simasına zift akıttıklarını, bu terör örgütlerinin fevkalade yobaz, mutasallit ve mütehakkim olduklarını ve insanları ölüm ile kendileri gibi olma aras
ında tercih yapmaya zorlandıklarını” dile getirmiş.
Fethullah Gülen’in IŞİD aleyhindeki duruşunu yansıtan göstergeler sadece sohbetleriyle sınırlı değil. Gazetelerde yazdığı makalelerde ve basına verdiği ilanlarda da IŞİD’e karşı duruşunu tüm dünyaya yansıtmış. Bu kapsamda,
– Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan 27 Ağustos 2015 tarihli ve “Muslims Must Combat the Extremist Cancer” başlıklı makalesinde “IŞİD adlı yapı Ortadoğu’da kanlı eylemler yapmaya devam ederken, Müslümanların bu ve diğer terör örgütlerini ortaya çıkaran totaliter zihniyete karşı koymaları gerektiğini” ifade etmiş,
– The New York Times’ta 25 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan makalesinde “batılı demokrasilerin itidalli bir Müslüman sesi aradıkları sırada, El-Kaide’nin 11Eylül saldırılarından IŞİD’in zalimce infazlarına ve Boko Haram’ın çocuk kaçırma eylemlerine kadar tüm aşırılıkçı şiddet olayları aleyhinde kendisinin ve Hizmet Hareketindeki arkadaşlarının daima net bir duruş sergilediklerini” belirtmiş,
– 2014 yılı Eylül ve Ekim aylarında New York Times, Washington Post, Wall Street Journal, Chicago Tribune ve Los Angeles Times (2), Guardian, Le Monde, De Morgen (Belçika), De Volkskrant (Hollanda) ve NRC Handelsblad (Hollanda) (3) ile Kürtçe yayın yapan
Rudaw, Hawlati, Basnews, Kürdistani Nwe, Xebat ve Çavder’ın (4) aralarında bulunduğu birçok gazetede IŞİD’in terör eylemlerini tel’in eden ve bu eylemlerin Kur’ana ve sünnete aykırı olduğunu belirten açıklama metinleri yayınlamış,
– Rus Haber Ajansı Regnum’a verdiği 2 Kasım 2016 tarihinde yayımlanan mülakatta ise IŞİD terörünün kabul edilemezliğini ve bu radikallerle mücadeleye ilişkin düşüncelerini ortaya koymuş (5).
Yukarıda sıraladığımız üzere, Gülen’in tüm açıklamaları ve söylemleri seksenli yıllardan beri terörizm ve kargaşa ile tüm terör gruplarına açık ve net bir şekilde karşı durduğunu ve sulhün ve emniyetin yanında yer aldığını yansıtmakta.
Ayrıca terör örgütlerine karşı duruş sadece söylem boyutunda da kalmamış. Zira Gülen’in fikir yapıcısı olduğu Hizmet Hareketiyle ilişkili kurum ve yöneticilerin sebep olduğu terör veya suç eylemi şöyle dursun asayişi bozan hal ve davranışlara dair bir kayıt bulunmamakta. 15 Temmuz darbe girişimi ve Rus Büyükelçinin öldürülmesi gibi hadiselerin ise illiyet bağı ortaya konamamış soyut suçlamalarla Gülen Hareketi’ne yüklenmeye çalışıldığı görülmekte.
Öte yandan, Gülen Hareketi’nin terör karşısındaki duruşunu yansıtan dikkat çekici bir durum daha var:
AKP hükümetince 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçlanan Gülen Hareketi’ne mensup oldukları gerekçesiyle tasfiye edilen ve tutuklanan onbinlerce kişi var. Bunların arasında asker, polis, hakim, savcı ve mülki idare amirleri gibi görevleri gereği ateşli silah sahibi olan birçok kişi de bulunuyor. Ancak ilginçtir ki bir terör örgütüyle irtibatlı oldukları varsayılan bu kişilerden bir tanesi bile tasfiye edilmeleri veya derdest edilmeye çalışılmaları karşısında silahlı direnç göstermek bir yana taşkınlıkta dahi bulunmadılar. Bu durumda söz konusu kişilerin terörizmle bağını izah edebilmek için hukuk literatürüne şiddete başvurmayan terör örgütleri tanımının eklenmesi gerekeceğe benziyor.
IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği halinde faaliyet gösterdiği iddiası çerçevesinde, Gülen Hareketi’ne hayali hakikat göstermek veya dayanaksız/zorlama yorumlar yapmak suretiyle
atf-ı cürümde bulunulduğunu kabul etmek akla daha uygun gelmekte. Büyük ihtimalle ABD, Almanya, İngiltere ve AB kurumları da bizimle aynı mantık silsilesinden hareketle Gülen Hareketi’nin darbe girişiminden sorumlu tutulmasını inandırıcı bulmamakta.
Yazımızın sonunda 23 Nisan 2017 tarihinde herkul.org sitesinde yayınlanan ‘Karasevdalılar ve Zamanın Ruhu’ adlı bamteli sohbetinde Gülen’in Hizmet Hareketi ile IŞİD’in işbirliği içerisinde gösterilmeye çalışılması hakkındaki ifadelerini paylaşalım: “Hani siz öteden beri terörü lanetlediniz. IŞİD gibi, Boko Haram gibi, el-Kâide gibi, Murâbıtîn gibi -ve daha adı-unvanı duyulmamış- değişik terör örgütleri hakkında, belki elli defa “terör örgütü” dediniz. Buna rağmen.. “Terörist, Müslüman olamaz!” demenize rağmen.. “Müslüman, katiyen terörizme girmez!” demenize rağmen… “Yahu bunları karalamak istedik; karalamak istedik ama bir türlü karalayamadık! Acaba bir de IŞİD’çi desek nasıl olur?!.” falan, gibi hesaplarının ve planlarının karşınıza çıkması karşısında da -rica ederim- sakın şaşırmayın!.. O mantığın normal gördüğü şeylerdendir bunlar. Öyle bir mantık ki, mantık açısından iflas etmiş bir mantık!..”
Kaynaklar:
(1) http://www.internethaber.com/el-kaideye-en-sert-tepki-gulenden-1133913h.htm
(2) http://afsv.org/fethullah-gulen-issues-strong-condemnation-of-isis/#.WRFJbUSjMwg
(3) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46052-fethullah-gulen-hocaefendi-avrupanin-onde-gelen-gazetelerine-ilan-verdi-isidi-kinadi
(4) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46214-zaman-fethullah-gulen-hocaefendi-kurt-gazetelerine-ilan-vererek-isidi-kinadi
(5) http://haberrus.com/politics/2016/11/03/fethullah-gulen-rus-basinina-konustu-3uncu-dunya-savasi-endisesi-tasiyorum.html
Terör ve şiddet olaylarına karşı Hizmet Hareketi’nin duruşu üzerine bir analiz.
Fethullah Gülen ve fikir mimarı olduğu Gülen/Hizmet Hareketi eğitim, yardımlaşma, diyalog, barış ve hoşgörü esaslarına bağlılıklarıyla tüm dünyada tanınırlığa ulaşmış durumda. Bununla birlikte, Gülen Hareketi 2016 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bir tavsiye kararına istinaden, bu yönde nihai bir yargı kararı bulunmasa da AKP Hükümeti tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edilmekte.
AKP Hükümeti 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile Rus Büyükelçi Karlov’un öldürülmesi gibi hadiselerden, açık ve somut bir illiyet bağı gösterememekle beraber, Gülen Hareketi’ni sorumlu tutmakta. Bu suçlamaların uluslararası düzeyde pek inandırıcı bulunmaması sebebiyle, AKP Hükümeti Gülen Hareketi’ne yönelik hücumunu takviye etmek ve suçlamalarına yeni bir boyut kazandırmak için Gülen Hareketi’nin IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunduğunu göstermeye ayrı bir önem vermekte. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Malezya’da Gülen Hareketi’ne mensup 3 kişinin kaçırılıyormuşcasına tutuklanmaları ile Gülen Hareketi’ne mensup oldukları belirtilen 16 kişinin Suudi Arabistan tarafından Türkiye’ye iade edilmeleri işlemlerinin IŞİD’le mücadele kapsamında gerçekleştirildiği açıklandı.
Ayrıca sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlarda da ilerleyen günlerde yapılacak yeni polis operasyonlarında Gülen Hareketi mensuplarına, silahlı direnç göstermeleri mazeret gösterilerek kanlı müdahalelerde bulunulmasının planlandığı ve hatta bu operasyonlar hakkında nasıl haberler yapacaklarına ilişkin olarak bazı basın mensuplarının şimdiden bilgilendirildikleri ifade edilmekte.
Peki bahsettiğimiz planlarla oluşturulmak istenen imaja itibar edilerek, Gülen Hareketi’nin terör eylemlerinde bulunduğunu savunmak inandırıcı ve makul olabilir mi? Fethullah Gülen’in terörizme ve terör örgütlerine ilişkin şimdiye kadarki duruşu nasıl ve ne yönde? .
Herkesin bildiği üzere, esas mesleği vaizlik olan Gülen, Türkiye’deki birçok ilde vaazlar vermiş ve bu yolla Hizmet Hareketi’nin mayasını oluşturacak geniş bir halk kesimiyle yakın diyalog tesis edebilme imkanını elde etmiştir.
Gülen’in 80li ve 90lı yıllarda camilerde verdiği vaazlarda anlattıklarına göz attığımızda defalarca emniyet, güven ve sulha yaptığı vurgu dikkatleri çekiyor.
Örneğin Gülen:
– 30 Nisan 1989’da İnsanı Yücelten Vasıflar serisinin 7. vaazında “Müslümanların asayişi ihlal eden davranışlarda bulunmayacaklarını, bilakis emniyetin bekçileri olduklarını, inananların nizam insanı olduklarını, kargaşa ve nizami bozmanın karşısında durduklarını, sevgi insanı oldukları cihetle husumete ayıracak vakitleri olmadığını, diğer yandan müslümanların nizama aykırı davrandıklarını göstermeye çalışan kötü niyetlilere malzeme olabilecek eylemlerden de kaçınmaları gerektiğini”,
– 25 Şubat 1990 tarihli Güven Toplumu adlı vaazında “mümin kelimesinin manasının ve hakiki müminin en belirgin vasfının emniyet olduğunu, güven ve emniyetin müslümanların yamaçlarının gülü çiçeği olduğunu, yeryüzünde emniyet ve güvenin temsilcilerinin müminler olduğunu ve günümüzde güven cemaatine çok büyük ihtiyaç olduğunu”,
– 22 Nisan 1990 tarihli Ruhun Dinamikleri adlı vaazında “cihanın kapılarının kılıçla değil emniyetle açılacağını, bütün dünyanın Hz. Peygamber ve ashabına emin olduklarından dolayı kapılarını açtıklarını ve Osmanlıların çok geniş bir coğrafyayı asırlarca huzur içinde idare etmelerinin emniyet telkin etmelerinden kaynaklandığını” belirtmiş.
Fethullah Gülen’in vaazlarının yanısıra verdiği röportajlarda ve gazetelerde yayımlanan yazılarında da terörizme ilişkin tutumunu açıkladığı görülmekte.
Bu çerçevede, Nevval Sevindi’nin 1997 yılında yayımlanan ‘Fethullah Gülen ile New York Sohbeti’ adlı kitabında Gülen’in “terörizm kadar İslam’a ters başka birşey olamayacağını, Kur’ana göre haksız yere bir insanı öldürmenin tüm insanların öldürülmesiyle denk kabul edildiğini, İslam alimlerine göre bu şekilde insan öldürenin ebediyen cehennemde kalacağını, terörle hiçbir yere varılamayacağını, varılsa varılsa dünyada felakete ahirette de cehenneme varılacağını” ifade ettiği aktarılıyor.
11 Eylül terör saldırısının hemen ardından, 17 Eylül 2001 tarihinde Zaman Gazetesi’nin Kürsü köşesinde Gülen’in ‘Müslüman Terörist Olamaz’ başlıklı bir yazısına yer verilmiş. Gülen bu yazısında “özünde İslam’ın sevgi dini olup terör yanlısı olmadığını, İslam’ı anlamış bir müslümanın terörist olmasının düşünülemeyeceğini, müslümanın her türlü terör hadisesinden uzak duran, kin ve nefretin her çeşidini sinesinden çıkarıp atmış bir sevgi ve muhabbet fedaisi olduğunu” ifade etmiş.
Gülen Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a verdiği 21-22 Mart 2004 yılında yayımlanan röportajda ise “dünyada en nefret ettiği insanlardan birinin Bin Ladin olduğunu, zira adıgeçenin İslam’ın aydınlık çehresini kirlettiğini, sebep olduğu korkunç tahribatın tamirinin yıllar alacağını, teröre girmiş bir insanın müslüman kalmasının çok zor olduğunu, adam öldürerek Allah’ın rızasını kazanmanın ve cennete girmenin mümkün olmayacağını ve mukaddes hedeflere batıl vesilelerle ulaşılamayacağını” dile getirmiş.
Ayrıca Bin Ladin’e ve El-Kaide terörüne yönelik belirttiğimiz şekildeki kesin tavrı, 2005 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından El-Kaide’nin Türkiye ayağı hakkında hazırlanan raporda zikredilmiş ve Gülen’in teröre karşı en sert tepkiyi veren kişi olduğu vurgulanmış (1).
Gülen 2008 yılında dünyanın en büyük entelektüeli seçilmesi vesilesiyle Foreign Policy dergisinin yönelttiği sorulara verdiği yanıtlarda ise “İslam’ın terörizmin kesinlikle karşısında yer aldığını, teröristin müslüman olamayacağı ve gerçek müslümanın terörist
olamayacağı hususlarını daha önce defalarca dile getirdiğini, terörizmi cehalet, fakirlik ve ötekiden nefret gibi temel problemlerin doğurduğunu ve bu kapsamda diyalog ve eğitim faaliyetlerinin en etkili vasıtalardan olduğunu” belirtmiş.
Keza Fethullah Gülen IŞİD terörüne de net bir şekilde karşı çıkmış. Hatta bu AKP hükümeti IŞİD’e karşı nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda kararsızken gerçekleşmiş. Bu kapsamda herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetlerinde IŞİD’in terör örgütü olduğunu açıkça ifade etmiş ve terör eylemlerini tel’in etmiş.
Bu meyanda Gülen;
-14 Ekim 2014 tarihli 425. Nağme sohbetinde “IŞİD’in İslam’ın çehresini karartan şer şebekesi olduğunu, El-Kaide’nin ardından birden bire kan döken cellatlar ve eşkıya güruhu olan IŞİD’in zuhur ettiğini ve İslam’dan insanların uzaklaşmasına sebep olduğunu”,
– 26 Kasım 2015 tarihli 492. Nağme sohbetinde “terör gruplarının bir dönemde Selefilik adıyla, El-Kaide adıyla, bir dönemde IŞİD adıyla, Boko Haram adıyla, şimdilerde de Murabitun adıyla İslam’ın nurlu simasına zift akıttıklarını, bu terör örgütlerinin fevkalade yobaz, mutasallit ve mütehakkim olduklarını ve insanları ölüm ile kendileri gibi olma aras
ında tercih yapmaya zorlandıklarını” dile getirmiş.
Fethullah Gülen’in IŞİD aleyhindeki duruşunu yansıtan göstergeler sadece sohbetleriyle sınırlı değil. Gazetelerde yazdığı makalelerde ve basına verdiği ilanlarda da IŞİD’e karşı duruşunu tüm dünyaya yansıtmış. Bu kapsamda,
– Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan 27 Ağustos 2015 tarihli ve “Muslims Must Combat the Extremist Cancer” başlıklı makalesinde “IŞİD adlı yapı Ortadoğu’da kanlı eylemler yapmaya devam ederken, Müslümanların bu ve diğer terör örgütlerini ortaya çıkaran totaliter zihniyete karşı koymaları gerektiğini” ifade etmiş,
– The New York Times’ta 25 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan makalesinde “batılı demokrasilerin itidalli bir Müslüman sesi aradıkları sırada, El-Kaide’nin 11Eylül saldırılarından IŞİD’in zalimce infazlarına ve Boko Haram’ın çocuk kaçırma eylemlerine kadar tüm aşırılıkçı şiddet olayları aleyhinde kendisinin ve Hizmet Hareketindeki arkadaşlarının daima net bir duruş sergilediklerini” belirtmiş,
– 2014 yılı Eylül ve Ekim aylarında New York Times, Washington Post, Wall Street Journal, Chicago Tribune ve Los Angeles Times (2), Guardian, Le Monde, De Morgen (Belçika), De Volkskrant (Hollanda) ve NRC Handelsblad (Hollanda) (3) ile Kürtçe yayın yapan
Rudaw, Hawlati, Basnews, Kürdistani Nwe, Xebat ve Çavder’ın (4) aralarında bulunduğu birçok gazetede IŞİD’in terör eylemlerini tel’in eden ve bu eylemlerin Kur’ana ve sünnete aykırı olduğunu belirten açıklama metinleri yayınlamış,
– Rus Haber Ajansı Regnum’a verdiği 2 Kasım 2016 tarihinde yayımlanan mülakatta ise IŞİD terörünün kabul edilemezliğini ve bu radikallerle mücadeleye ilişkin düşüncelerini ortaya koymuş (5).
Yukarıda sıraladığımız üzere, Gülen’in tüm açıklamaları ve söylemleri seksenli yıllardan beri terörizm ve kargaşa ile tüm terör gruplarına açık ve net bir şekilde karşı durduğunu ve sulhün ve emniyetin yanında yer aldığını yansıtmakta.
Ayrıca terör örgütlerine karşı duruş sadece söylem boyutunda da kalmamış. Zira Gülen’in fikir yapıcısı olduğu Hizmet Hareketiyle ilişkili kurum ve yöneticilerin sebep olduğu terör veya suç eylemi şöyle dursun asayişi bozan hal ve davranışlara dair bir kayıt bulunmamakta. 15 Temmuz darbe girişimi ve Rus Büyükelçinin öldürülmesi gibi hadiselerin ise illiyet bağı ortaya konamamış soyut suçlamalarla Gülen Hareketi’ne yüklenmeye çalışıldığı görülmekte.
Öte yandan, Gülen Hareketi’nin terör karşısındaki duruşunu yansıtan dikkat çekici bir durum daha var:
AKP hükümetince 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçlanan Gülen Hareketi’ne mensup oldukları gerekçesiyle tasfiye edilen ve tutuklanan onbinlerce kişi var. Bunların arasında asker, polis, hakim, savcı ve mülki idare amirleri gibi görevleri gereği ateşli silah sahibi olan birçok kişi de bulunuyor. Ancak ilginçtir ki bir terör örgütüyle irtibatlı oldukları varsayılan bu kişilerden bir tanesi bile tasfiye edilmeleri veya derdest edilmeye çalışılmaları karşısında silahlı direnç göstermek bir yana taşkınlıkta dahi bulunmadılar. Bu durumda söz konusu kişilerin terörizmle bağını izah edebilmek için hukuk literatürüne şiddete başvurmayan terör örgütleri tanımının eklenmesi gerekeceğe benziyor.
IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği halinde faaliyet gösterdiği iddiası çerçevesinde, Gülen Hareketi’ne hayali hakikat göstermek veya dayanaksız/zorlama yorumlar yapmak suretiyle
atf-ı cürümde bulunulduğunu kabul etmek akla daha uygun gelmekte. Büyük ihtimalle ABD, Almanya, İngiltere ve AB kurumları da bizimle aynı mantık silsilesinden hareketle Gülen Hareketi’nin darbe girişiminden sorumlu tutulmasını inandırıcı bulmamakta.
Yazımızın sonunda 23 Nisan 2017 tarihinde herkul.org sitesinde yayınlanan ‘Karasevdalılar ve Zamanın Ruhu’ adlı bamteli sohbetinde Gülen’in Hizmet Hareketi ile IŞİD’in işbirliği içerisinde gösterilmeye çalışılması hakkındaki ifadelerini paylaşalım: “Hani siz öteden beri terörü lanetlediniz. IŞİD gibi, Boko Haram gibi, el-Kâide gibi, Murâbıtîn gibi -ve daha adı-unvanı duyulmamış- değişik terör örgütleri hakkında, belki elli defa “terör örgütü” dediniz. Buna rağmen.. “Terörist, Müslüman olamaz!” demenize rağmen.. “Müslüman, katiyen terörizme girmez!” demenize rağmen… “Yahu bunları karalamak istedik; karalamak istedik ama bir türlü karalayamadık! Acaba bir de IŞİD’çi desek nasıl olur?!.” falan, gibi hesaplarının ve planlarının karşınıza çıkması karşısında da -rica ederim- sakın şaşırmayın!.. O mantığın normal gördüğü şeylerdendir bunlar. Öyle bir mantık ki, mantık açısından iflas etmiş bir mantık!..”
Kaynaklar:
(1) http://www.internethaber.com/el-kaideye-en-sert-tepki-gulenden-1133913h.htm
(2) http://afsv.org/fethullah-gulen-issues-strong-condemnation-of-isis/#.WRFJbUSjMwg
(3) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46052-fethullah-gulen-hocaefendi-avrupanin-onde-gelen-gazetelerine-ilan-verdi-isidi-kinadi
(4) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46214-zaman-fethullah-gulen-hocaefendi-kurt-gazetelerine-ilan-vererek-isidi-kinadi
(5) http://haberrus.com/politics/2016/11/03/fethullah-gulen-rus-basinina-konustu-3uncu-dunya-savasi-endisesi-tasiyorum.html
Terör ve şiddet olaylarına karşı Hizmet Hareketi’nin duruşu üzerine bir analiz.
Fethullah Gülen ve fikir mimarı olduğu Gülen/Hizmet Hareketi eğitim, yardımlaşma, diyalog, barış ve hoşgörü esaslarına bağlılıklarıyla tüm dünyada tanınırlığa ulaşmış durumda. Bununla birlikte, Gülen Hareketi 2016 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bir tavsiye kararına istinaden, bu yönde nihai bir yargı kararı bulunmasa da AKP Hükümeti tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edilmekte.
AKP Hükümeti 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile Rus Büyükelçi Karlov’un öldürülmesi gibi hadiselerden, açık ve somut bir illiyet bağı gösterememekle beraber, Gülen Hareketi’ni sorumlu tutmakta. Bu suçlamaların uluslararası düzeyde pek inandırıcı bulunmaması sebebiyle, AKP Hükümeti Gülen Hareketi’ne yönelik hücumunu takviye etmek ve suçlamalarına yeni bir boyut kazandırmak için Gülen Hareketi’nin IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunduğunu göstermeye ayrı bir önem vermekte. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Malezya’da Gülen Hareketi’ne mensup 3 kişinin kaçırılıyormuşcasına tutuklanmaları ile Gülen Hareketi’ne mensup oldukları belirtilen 16 kişinin Suudi Arabistan tarafından Türkiye’ye iade edilmeleri işlemlerinin IŞİD’le mücadele kapsamında gerçekleştirildiği açıklandı.
Ayrıca sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlarda da ilerleyen günlerde yapılacak yeni polis operasyonlarında Gülen Hareketi mensuplarına, silahlı direnç göstermeleri mazeret gösterilerek kanlı müdahalelerde bulunulmasının planlandığı ve hatta bu operasyonlar hakkında nasıl haberler yapacaklarına ilişkin olarak bazı basın mensuplarının şimdiden bilgilendirildikleri ifade edilmekte.
Peki bahsettiğimiz planlarla oluşturulmak istenen imaja itibar edilerek, Gülen Hareketi’nin terör eylemlerinde bulunduğunu savunmak inandırıcı ve makul olabilir mi? Fethullah Gülen’in terörizme ve terör örgütlerine ilişkin şimdiye kadarki duruşu nasıl ve ne yönde? .
Herkesin bildiği üzere, esas mesleği vaizlik olan Gülen, Türkiye’deki birçok ilde vaazlar vermiş ve bu yolla Hizmet Hareketi’nin mayasını oluşturacak geniş bir halk kesimiyle yakın diyalog tesis edebilme imkanını elde etmiştir.
Gülen’in 80li ve 90lı yıllarda camilerde verdiği vaazlarda anlattıklarına göz attığımızda defalarca emniyet, güven ve sulha yaptığı vurgu dikkatleri çekiyor.
Örneğin Gülen:
– 30 Nisan 1989’da İnsanı Yücelten Vasıflar serisinin 7. vaazında “Müslümanların asayişi ihlal eden davranışlarda bulunmayacaklarını, bilakis emniyetin bekçileri olduklarını, inananların nizam insanı olduklarını, kargaşa ve nizami bozmanın karşısında durduklarını, sevgi insanı oldukları cihetle husumete ayıracak vakitleri olmadığını, diğer yandan müslümanların nizama aykırı davrandıklarını göstermeye çalışan kötü niyetlilere malzeme olabilecek eylemlerden de kaçınmaları gerektiğini”,
– 25 Şubat 1990 tarihli Güven Toplumu adlı vaazında “mümin kelimesinin manasının ve hakiki müminin en belirgin vasfının emniyet olduğunu, güven ve emniyetin müslümanların yamaçlarının gülü çiçeği olduğunu, yeryüzünde emniyet ve güvenin temsilcilerinin müminler olduğunu ve günümüzde güven cemaatine çok büyük ihtiyaç olduğunu”,
– 22 Nisan 1990 tarihli Ruhun Dinamikleri adlı vaazında “cihanın kapılarının kılıçla değil emniyetle açılacağını, bütün dünyanın Hz. Peygamber ve ashabına emin olduklarından dolayı kapılarını açtıklarını ve Osmanlıların çok geniş bir coğrafyayı asırlarca huzur içinde idare etmelerinin emniyet telkin etmelerinden kaynaklandığını” belirtmiş.
Fethullah Gülen’in vaazlarının yanısıra verdiği röportajlarda ve gazetelerde yayımlanan yazılarında da terörizme ilişkin tutumunu açıkladığı görülmekte.
Bu çerçevede, Nevval Sevindi’nin 1997 yılında yayımlanan ‘Fethullah Gülen ile New York Sohbeti’ adlı kitabında Gülen’in “terörizm kadar İslam’a ters başka birşey olamayacağını, Kur’ana göre haksız yere bir insanı öldürmenin tüm insanların öldürülmesiyle denk kabul edildiğini, İslam alimlerine göre bu şekilde insan öldürenin ebediyen cehennemde kalacağını, terörle hiçbir yere varılamayacağını, varılsa varılsa dünyada felakete ahirette de cehenneme varılacağını” ifade ettiği aktarılıyor.
11 Eylül terör saldırısının hemen ardından, 17 Eylül 2001 tarihinde Zaman Gazetesi’nin Kürsü köşesinde Gülen’in ‘Müslüman Terörist Olamaz’ başlıklı bir yazısına yer verilmiş. Gülen bu yazısında “özünde İslam’ın sevgi dini olup terör yanlısı olmadığını, İslam’ı anlamış bir müslümanın terörist olmasının düşünülemeyeceğini, müslümanın her türlü terör hadisesinden uzak duran, kin ve nefretin her çeşidini sinesinden çıkarıp atmış bir sevgi ve muhabbet fedaisi olduğunu” ifade etmiş.
Gülen Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a verdiği 21-22 Mart 2004 yılında yayımlanan röportajda ise “dünyada en nefret ettiği insanlardan birinin Bin Ladin olduğunu, zira adıgeçenin İslam’ın aydınlık çehresini kirlettiğini, sebep olduğu korkunç tahribatın tamirinin yıllar alacağını, teröre girmiş bir insanın müslüman kalmasının çok zor olduğunu, adam öldürerek Allah’ın rızasını kazanmanın ve cennete girmenin mümkün olmayacağını ve mukaddes hedeflere batıl vesilelerle ulaşılamayacağını” dile getirmiş.
Ayrıca Bin Ladin’e ve El-Kaide terörüne yönelik belirttiğimiz şekildeki kesin tavrı, 2005 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından El-Kaide’nin Türkiye ayağı hakkında hazırlanan raporda zikredilmiş ve Gülen’in teröre karşı en sert tepkiyi veren kişi olduğu vurgulanmış (1).
Gülen 2008 yılında dünyanın en büyük entelektüeli seçilmesi vesilesiyle Foreign Policy dergisinin yönelttiği sorulara verdiği yanıtlarda ise “İslam’ın terörizmin kesinlikle karşısında yer aldığını, teröristin müslüman olamayacağı ve gerçek müslümanın terörist
olamayacağı hususlarını daha önce defalarca dile getirdiğini, terörizmi cehalet, fakirlik ve ötekiden nefret gibi temel problemlerin doğurduğunu ve bu kapsamda diyalog ve eğitim faaliyetlerinin en etkili vasıtalardan olduğunu” belirtmiş.
Keza Fethullah Gülen IŞİD terörüne de net bir şekilde karşı çıkmış. Hatta bu AKP hükümeti IŞİD’e karşı nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda kararsızken gerçekleşmiş. Bu kapsamda herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetlerinde IŞİD’in terör örgütü olduğunu açıkça ifade etmiş ve terör eylemlerini tel’in etmiş.
Bu meyanda Gülen;
-14 Ekim 2014 tarihli 425. Nağme sohbetinde “IŞİD’in İslam’ın çehresini karartan şer şebekesi olduğunu, El-Kaide’nin ardından birden bire kan döken cellatlar ve eşkıya güruhu olan IŞİD’in zuhur ettiğini ve İslam’dan insanların uzaklaşmasına sebep olduğunu”,
– 26 Kasım 2015 tarihli 492. Nağme sohbetinde “terör gruplarının bir dönemde Selefilik adıyla, El-Kaide adıyla, bir dönemde IŞİD adıyla, Boko Haram adıyla, şimdilerde de Murabitun adıyla İslam’ın nurlu simasına zift akıttıklarını, bu terör örgütlerinin fevkalade yobaz, mutasallit ve mütehakkim olduklarını ve insanları ölüm ile kendileri gibi olma aras
ında tercih yapmaya zorlandıklarını” dile getirmiş.
Fethullah Gülen’in IŞİD aleyhindeki duruşunu yansıtan göstergeler sadece sohbetleriyle sınırlı değil. Gazetelerde yazdığı makalelerde ve basına verdiği ilanlarda da IŞİD’e karşı duruşunu tüm dünyaya yansıtmış. Bu kapsamda,
– Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan 27 Ağustos 2015 tarihli ve “Muslims Must Combat the Extremist Cancer” başlıklı makalesinde “IŞİD adlı yapı Ortadoğu’da kanlı eylemler yapmaya devam ederken, Müslümanların bu ve diğer terör örgütlerini ortaya çıkaran totaliter zihniyete karşı koymaları gerektiğini” ifade etmiş,
– The New York Times’ta 25 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan makalesinde “batılı demokrasilerin itidalli bir Müslüman sesi aradıkları sırada, El-Kaide’nin 11Eylül saldırılarından IŞİD’in zalimce infazlarına ve Boko Haram’ın çocuk kaçırma eylemlerine kadar tüm aşırılıkçı şiddet olayları aleyhinde kendisinin ve Hizmet Hareketindeki arkadaşlarının daima net bir duruş sergilediklerini” belirtmiş,
– 2014 yılı Eylül ve Ekim aylarında New York Times, Washington Post, Wall Street Journal, Chicago Tribune ve Los Angeles Times (2), Guardian, Le Monde, De Morgen (Belçika), De Volkskrant (Hollanda) ve NRC Handelsblad (Hollanda) (3) ile Kürtçe yayın yapan
Rudaw, Hawlati, Basnews, Kürdistani Nwe, Xebat ve Çavder’ın (4) aralarında bulunduğu birçok gazetede IŞİD’in terör eylemlerini tel’in eden ve bu eylemlerin Kur’ana ve sünnete aykırı olduğunu belirten açıklama metinleri yayınlamış,
– Rus Haber Ajansı Regnum’a verdiği 2 Kasım 2016 tarihinde yayımlanan mülakatta ise IŞİD terörünün kabul edilemezliğini ve bu radikallerle mücadeleye ilişkin düşüncelerini ortaya koymuş (5).
Yukarıda sıraladığımız üzere, Gülen’in tüm açıklamaları ve söylemleri seksenli yıllardan beri terörizm ve kargaşa ile tüm terör gruplarına açık ve net bir şekilde karşı durduğunu ve sulhün ve emniyetin yanında yer aldığını yansıtmakta.
Ayrıca terör örgütlerine karşı duruş sadece söylem boyutunda da kalmamış. Zira Gülen’in fikir yapıcısı olduğu Hizmet Hareketiyle ilişkili kurum ve yöneticilerin sebep olduğu terör veya suç eylemi şöyle dursun asayişi bozan hal ve davranışlara dair bir kayıt bulunmamakta. 15 Temmuz darbe girişimi ve Rus Büyükelçinin öldürülmesi gibi hadiselerin ise illiyet bağı ortaya konamamış soyut suçlamalarla Gülen Hareketi’ne yüklenmeye çalışıldığı görülmekte.
Öte yandan, Gülen Hareketi’nin terör karşısındaki duruşunu yansıtan dikkat çekici bir durum daha var:
AKP hükümetince 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçlanan Gülen Hareketi’ne mensup oldukları gerekçesiyle tasfiye edilen ve tutuklanan onbinlerce kişi var. Bunların arasında asker, polis, hakim, savcı ve mülki idare amirleri gibi görevleri gereği ateşli silah sahibi olan birçok kişi de bulunuyor. Ancak ilginçtir ki bir terör örgütüyle irtibatlı oldukları varsayılan bu kişilerden bir tanesi bile tasfiye edilmeleri veya derdest edilmeye çalışılmaları karşısında silahlı direnç göstermek bir yana taşkınlıkta dahi bulunmadılar. Bu durumda söz konusu kişilerin terörizmle bağını izah edebilmek için hukuk literatürüne şiddete başvurmayan terör örgütleri tanımının eklenmesi gerekeceğe benziyor.
IŞİD gibi terör örgütleriyle işbirliği halinde faaliyet gösterdiği iddiası çerçevesinde, Gülen Hareketi’ne hayali hakikat göstermek veya dayanaksız/zorlama yorumlar yapmak suretiyle
atf-ı cürümde bulunulduğunu kabul etmek akla daha uygun gelmekte. Büyük ihtimalle ABD, Almanya, İngiltere ve AB kurumları da bizimle aynı mantık silsilesinden hareketle Gülen Hareketi’nin darbe girişiminden sorumlu tutulmasını inandırıcı bulmamakta.
Yazımızın sonunda 23 Nisan 2017 tarihinde herkul.org sitesinde yayınlanan ‘Karasevdalılar ve Zamanın Ruhu’ adlı bamteli sohbetinde Gülen’in Hizmet Hareketi ile IŞİD’in işbirliği içerisinde gösterilmeye çalışılması hakkındaki ifadelerini paylaşalım: “Hani siz öteden beri terörü lanetlediniz. IŞİD gibi, Boko Haram gibi, el-Kâide gibi, Murâbıtîn gibi -ve daha adı-unvanı duyulmamış- değişik terör örgütleri hakkında, belki elli defa “terör örgütü” dediniz. Buna rağmen.. “Terörist, Müslüman olamaz!” demenize rağmen.. “Müslüman, katiyen terörizme girmez!” demenize rağmen… “Yahu bunları karalamak istedik; karalamak istedik ama bir türlü karalayamadık! Acaba bir de IŞİD’çi desek nasıl olur?!.” falan, gibi hesaplarının ve planlarının karşınıza çıkması karşısında da -rica ederim- sakın şaşırmayın!.. O mantığın normal gördüğü şeylerdendir bunlar. Öyle bir mantık ki, mantık açısından iflas etmiş bir mantık!..”
Kaynaklar:
(1) http://www.internethaber.com/el-kaideye-en-sert-tepki-gulenden-1133913h.htm
(2) http://afsv.org/fethullah-gulen-issues-strong-condemnation-of-isis/#.WRFJbUSjMwg
(3) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46052-fethullah-gulen-hocaefendi-avrupanin-onde-gelen-gazetelerine-ilan-verdi-isidi-kinadi
(4) http://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-haberler/fethullah-gulen-hakkinda-2014-haberleri/46214-zaman-fethullah-gulen-hocaefendi-kurt-gazetelerine-ilan-vererek-isidi-kinadi
(5) http://haberrus.com/politics/2016/11/03/fethullah-gulen-rus-basinina-konustu-3uncu-dunya-savasi-endisesi-tasiyorum.html