“Kastım Katarlı askerî öğrencilerin Türkiye’de tıp ve eczacılık gibi bölümlerde okuyacak olması değil. O tartışmaya konu olan anlaşma ile aynı gün imzalanan ancak Türkiye’de kimsenin dikkatini çekmeyen başka bir teknik düzenleme.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar aşkı herkesin malumu.
Gerek Başbakanlığı gerekse de Cumhurbaşkanlığı döneminde en çok ziyaret ettiği ülke Katar’dı. En fazla misafir ettiği resmi isimler de Katarlılar oldu.
İki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler sıradışı özellikler barındırıyor.
Mesela Katar Emiri El Sani, Erdoğan’a 400 milyon dolarlık Boeing 747-8 uçağı hediye etti. Katar’ın finans ve medya başta olmak üzere Türkiye’de bir çok alanda büyük yatırımları var. Hatta bazı yatırımları stratejik önemde.
Erdoğan ailesinin de Katar’da yatırımları olduğu biliniyor.
İşte bu sıradışı ilişki geçtiğimiz günlerde yeni bir aşamaya geçti. Konunun uzmanlarına göre söz konusu anlaşma bir tür sömürgeleştirme faaliyeti.
Kastım Katarlı askerî öğrencilerin Türkiye’de tıp ve eczacılık gibi bölümlerde okuyacak olması değil. O tartışmaya konu olan anlaşma ile aynı gün imzalanan ancak Türkiye’de kimsenin dikkatini çekmeyen başka bir teknik düzenleme.
Sonradan yalanlanan “Katarlı öğrencilere sınavsız tıp eğitimi” manşeti bir hayli ilgi çekti ama Türkiye ve Katar arasındaki 2 Mart 2021 tarihli anlaşmaların içerisindeki asıl skandal anlaşma başka.
Anlaşmanın resmi adı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti arasında Katar askeri hava aracı ve destek personelinin Türkiye Cumhuriyeti topraklarında geçici konuşlanması konusunda teknik düzenleme”.
İlk bakışta rutin bir teknik düzenleme havası veriyor.
Ancak anlaşma maddelerinin içine girdiğinizde, satır aralarını okuduğunuzda skandallar başlıyor.
Teknik detaylara boğmadan anlatmaya çalışayım…
Her şeyden önce söz konusu düzenleme bir nevi Türk Ordusu’nun sömürgeleştirilmesi olarak görülebilir. Çünkü bu anlaşmaya göre Katar uçakları hiçbir sınırlama yapılmadan Türk hava sahası ve meydanlarını kullanabilecek. “Genel gerekçe” bölümünde yer alan bu ifadeye göre Katar’a ait bir uçak Edirne’den Van’a istediği yere uçar, iner, kalkar ve hepsi “eğitim faaliyeti” olarak tanımlanabilir.
Yeni gelmişken hatırlatayım, daha önce bu çapta bir izin hiçbir ülkeye verilmedi.
Mesela ABD’nin Irak’ın kuzeyine yönelik uçuş yasağını denetlediği Operation Northern Watch (ONW) İncirlik Üssü ile sınırlandırılmış, giriş çıkış koordinatları belirlenmişti.
Ayrıca gözlemci ile uçuluyordu.
3 Haziran 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanan anlaşmanın gerekçesi “Katarlı askeri pilotların eğitim ve tecrübe birikimine katkı sağlamak” olarak gösteriliyor. Anlaşma çerçevesinde Türkiye’nin hava sahası ve hava alanları Katar tarafından kullanılabilecek.
Söz konusu anlaşmanın “Uygulama Esasları” bölümünde yer alan maddeler ise “Nasıl yani?” dedirtiyor. İlk bakışta normal-sıradan teknik bir takım düzenlemeler gibi duran bu başlıklar çok farklı amaçlara hizmet etmeye müsait.
Şöyle ki:
Mesela 9. Madde diyor ki: “Gelen ülke (Katar), uçakları evsahibi ülkenin askeri ekipmanlarını, malzemelerini, tehlikeli maddelerini, mühimmatını, personelini veya insani yardım malzemelerini Türkiye içinde ve dışında taşıma ve havadan atma/atlatma amacıyla kullanılmasına müsaade eder.”
Anlaşma çerçevesinde Katar’ın Türkiye topraklarında en fazla 36 uçağı bulunabilecek. Bu uçaklar “ihtiyaç halinde” Türkiye’ye ait malzemelerin (tanım hayli geniş) ülke içinde ya da dışında taşınmasında kullanılabilecek.
10. maddede bu düzenleme biraz daha genişletilerek şu husus eklenmiş: “Gelen ülke. Envanterinde bulunan diğer hava ulaştırma araçlarının ev sahibi ülkenin askeri ekipmanlarını, malzemelerini, tehlikeli maddelerini, mühimmatını ve personelini Türkiye içinde ya da dışında taşınması amacıyla kullanımına müsaade eder.”
“Terimler ve tanımlar” başlığında yer alan bölümün ikinci maddesinde ise özetle Katarlı pilotların TSK’nın yurt dışında icra edeceği ulaştırma görevlerine katılabileceği karara bağlanıyor.
Sonuçta bu anlaşma bir çeşit teknik düzenleme. O yüzden sizi teknik düzenlemelerle boğmak istemiyorum.
İşin özü şu:
Söz konusu anlaşma ile Türkiye meydanları ve hava sahası baştan başa Katar’a açılmış oluyor. ‘Eğitim uçuşu’ adı altında her şey yapılabilir.
Her ne kadar “Katar uçaklarında bulunan istihbarata yönelik elektronik cihazlar Türkiye istemediği sürece Türk hava sahasında kapalı tutulur” dense de konunun uzmanları söz konusu anlaşma ile Türkiye’nin sırlarının da Katar’a açılacağı görüşünde.
Aslında söz konusu düzenleme Türkiye’nin pilot ve uçak ihtiyacının ne kadar büyük boyutlara ulaştığının da itirafı.
Çünkü 15 Temmuz darbe girişimi iddiası sonrası tasfiyelerle büyük zaafa uğrayan Türk Hava Kuvvetlerinin ciddi bir pilot açığı var. Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemleri nedeniyle ABD ambargosuna muhatap ve F-35 programından çıkartıldı.
Türk Hava Kuvvetleri’nin bel kemiğini oluşturan F-16’lar ise ekonomik ömrünü tamamlıyor. Bir başka ifadeyle pilot ve uçak açığını Katar’dan temin etmek gibi bir amaç güdülüyor.
Anlaşmaya göre Katar uçakları Türk hava sahası ve limanlarını kullanabilecek. Sonuçta bunlar askeri uçaklar ve kargo uçağı ile her şeyi taşıyabilirler. Diplomatik uçuş numarası verildiği için dikkat de çekmeyecekler.
Türkiye’nin adı son yıllarda silah-savaşçı-uyuşturucu transferleri ile anıldığı düşünülürse söz konusu anlaşmanın da gizli ajandalara göre dizayn edilmesi kuvvetle muhtemel. Türk uçakları NATO bünyesinde olduğu için kullanamayacağı yerleri Katar uçakları ile kapatmak mümkün.
Konunun uzmanlarına göre söz konusu anlaşma ile Türkiye Katar tarafından sömürgeleştiriliyor. Çünkü eğitim adı altında Türkiye’nin hava sahası ve limanları Katar’a açılıyor. Katar ile Erdoğan rejiminin sıradışı ilişkisi düşünülürse bu anlaşma ile TSK’nın da Katar’ın hizmetine açılması söz konusu.
Bu noktada şunu da hatırlatmakta fayda var: Katar tek başına İsrail gibi kendi güvenliğini sağlayabilecek bir ülke değil. Bir anlamda silahlı kuvvetleri rejimi korumak için var, dış güvenlik konusunda çok bir rolü yok.
Hal böyle iken Katar-Türkiye askeri ilişkilerini sadece Katar ordusunun eğitilmesine bağlamak mantıklı değil. Ayrıca Katar’ın güvenlik bürokrasisinin elitleri İngiltere ve ABD’de eğitildi. Yani Türkiye ve Katar arasındaki askeri yakınlaşmayı salt askeri ihtiyaçlara göre açıklamak eksik kalır. Dikkat edilirse askeri alandaki yakınlaşma 15 Temmuz sonrası daha da hızlandı. Bu anlaşma ile Katar hava ulaştırması ve lojistiği de Erdoğan’ın emrine verilmiş oldu. Türkiye’nin Afganistan’da alacağı rol düşünüldüğünde söz konusu anlaşma daha da önemli hale geliyor. Şimdilik elimizde somut bir veri yok ama Katar uçakları Afganistan ile Türkiye arasında diplomatik kleransla her şeyi taşıyabilir. Her şey mümkün.
Son olarak, bu kadar ciddi sonuçları olan bir anlaşmanın ‘Katarlılara sınavsız tıp fakültesi imkanı’ gündemiyle kamufle edildiğini de düşünürseniz ekstra şüpheci olmamızı gerektiren çok şey olduğu kesin.
Adem Yavuz Arslan / TR724