OHAL Komisyonu’nun Türkiye ile AB arasında danışıklı dövüş olduğu iddia edildi.
Son yayımlanan 685 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu yorumlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Avrupa ile Türkiye’nin danışıklığı dövüşü” olarak değerlendirdi.
OHAL ilanından bu yana KHK’lerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunu dile getiren Türkdoğan, “AİHM’in KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin davasında verdiği karar, Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin tavsiyeleri sonucunda Türkiye bu iki değişikliği yapmak zorunda kaldı. Eğer bu KHK’ler çıkmasaydı Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından ‘nitelikli izleme’ sürecine alınacaktı” dedi.
‘AİHM KENDİSİNE DAVA GELMESİNİ İSTEMİYOR’
Uluslararası sistemin insan haklarını yeterince korumadığını ifade eden Türkdoğan, şu eleştirilerde bulundu: “AİHM kendisine gelen başvuruların neden kabul etmiyor da Türkiye’ye ‘şöyle yaparsan daha iyi olur’ diyor. Çünkü Kendisine 100 binlerce dosyanın gelmesini istemiyor. Bir mahkemenin görevi önüne gelecek davaları engellemek mi yoksa önünü gelen davalara seri bir şekilde yanıt vermek midir? Bu noktada sert şekilde eleştiriyoruz. AİHM, Türkiye’ye ‘bireysel başvuru yolu’ açıldığından beri Türkiye’den dava gelmemesi için elinden gelen gayreti gösteriyor.”
AİHM AK’NİN ETKİSİNDE
Türkdoğan, AİHM’in bu tutumunun Avrupa Konseyi’nde siyasal anlayışın mahkeme üzerindeki etkisi sonucu oluştuğunu söyledi.
‘AİHM SUYA YAZI YAZDI’
Türkdoğan, OHAL ilanından bu yana cezai yaptırım yapılmadan yüz binlerce insanın işinden olduğu ve birçok kurumun kapatıldığını hatırlatarak, “Ne AYM ne AİHM 100 binlerce hak ihlalini durduramadı. Tam 6 ay sonra itiraz yolu açıldı, 6 aylık gecikmeyle böyle bir KHK geldi” dedi. Türkdoğan, “Eğer AİHM ilk başvuruda bir pilot karar verseydi, Türkiye’den kamudan arındırmanın nasıl olacağının standartlarını belirleseydi çok daha isabetli olacaktı. Ancak bunu yapmadı AİHM, ‘suya yazı yazdı.'” diye konuştu.
‘EN İYİMSER ŞEKİLDE 10-12 YIL SÜRER’
Türkdoğan, OHAL Komisyonu’nun yapısı ve işleyiş şekline bakıldığında bağımsız ve hızlı bir komisyon olacağına inanmadığını sözlerine ekledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: “Komisyon 7 kişiden oluşuyor. Tahmini olarak bu komisyona 100 bin dosya gelecek. Bu dosyalar ne kadar süre içinde inceleyeceğine dair bir süre yok. Bu 7 kişi 100 bin dosyayı nasıl inceleyecek, yıllar sürer. 3 ay sonra komisyon kuruluyor. Mağdurlar başvurdu ve 6 içinde reddedildi, diyelim. Sadece Ankara mahkemeleri yetkili. Bu kadar çok dava bu kadar az mahkeme. Davanın görüşülüp karara bağlanması en az 1 yıl sürer. En az 6 ay da bölge mahkemesine itiraz. Ve ardından Danıştay süreci, en az 2 yıl. Danıştay’dan da dönerse ardından AYM’ye gidilecek ve davaların sayısı göz önüne alındığında AYM süreci de 3 yıl sürer. Daha sonra AİHM süreci başlar ve 4-5 yıl da buradaki süreç. En iyi ihtimalle 10-12 yıllık bir süreç mağdurların önünde. Bu haliyle OHAL Komisyonu’ndan beklentiye girmemek gerekiyor.”
‘İNSAN HAKLARI ARAÇSALLAŞTIRILIYOR’
Türkdoğan ayrıca, gözaltı sürecinin 30’da 14 güne düşürülmesinin halen Sözleşme’ye aykırılık taşıdığını da hatırlatarak, “Türkiye nitelikli izlemeye noktasına gelseydi tabi ki sevinmezdik ancak gerçek bu. Keşke Türkiye nitelikli izleme değil de hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı bir noktada olsaydı. Eğer gözaltı süresi 30’dan 14’e düştü diye nitelikli izlemeye alınmıyorsa Türkiye, demek ki insan hakları araçsallaştırılıyor ve siyasette malzeme yapılıyor demektir” diye belirtti.
OHAL Komisyonu’nun Türkiye ile AB arasında danışıklı dövüş olduğu iddia edildi.
Son yayımlanan 685 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu yorumlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Avrupa ile Türkiye’nin danışıklığı dövüşü” olarak değerlendirdi.
OHAL ilanından bu yana KHK’lerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunu dile getiren Türkdoğan, “AİHM’in KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin davasında verdiği karar, Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin tavsiyeleri sonucunda Türkiye bu iki değişikliği yapmak zorunda kaldı. Eğer bu KHK’ler çıkmasaydı Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından ‘nitelikli izleme’ sürecine alınacaktı” dedi.
‘AİHM KENDİSİNE DAVA GELMESİNİ İSTEMİYOR’
Uluslararası sistemin insan haklarını yeterince korumadığını ifade eden Türkdoğan, şu eleştirilerde bulundu: “AİHM kendisine gelen başvuruların neden kabul etmiyor da Türkiye’ye ‘şöyle yaparsan daha iyi olur’ diyor. Çünkü Kendisine 100 binlerce dosyanın gelmesini istemiyor. Bir mahkemenin görevi önüne gelecek davaları engellemek mi yoksa önünü gelen davalara seri bir şekilde yanıt vermek midir? Bu noktada sert şekilde eleştiriyoruz. AİHM, Türkiye’ye ‘bireysel başvuru yolu’ açıldığından beri Türkiye’den dava gelmemesi için elinden gelen gayreti gösteriyor.”
AİHM AK’NİN ETKİSİNDE
Türkdoğan, AİHM’in bu tutumunun Avrupa Konseyi’nde siyasal anlayışın mahkeme üzerindeki etkisi sonucu oluştuğunu söyledi.
‘AİHM SUYA YAZI YAZDI’
Türkdoğan, OHAL ilanından bu yana cezai yaptırım yapılmadan yüz binlerce insanın işinden olduğu ve birçok kurumun kapatıldığını hatırlatarak, “Ne AYM ne AİHM 100 binlerce hak ihlalini durduramadı. Tam 6 ay sonra itiraz yolu açıldı, 6 aylık gecikmeyle böyle bir KHK geldi” dedi. Türkdoğan, “Eğer AİHM ilk başvuruda bir pilot karar verseydi, Türkiye’den kamudan arındırmanın nasıl olacağının standartlarını belirleseydi çok daha isabetli olacaktı. Ancak bunu yapmadı AİHM, ‘suya yazı yazdı.'” diye konuştu.
‘EN İYİMSER ŞEKİLDE 10-12 YIL SÜRER’
Türkdoğan, OHAL Komisyonu’nun yapısı ve işleyiş şekline bakıldığında bağımsız ve hızlı bir komisyon olacağına inanmadığını sözlerine ekledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: “Komisyon 7 kişiden oluşuyor. Tahmini olarak bu komisyona 100 bin dosya gelecek. Bu dosyalar ne kadar süre içinde inceleyeceğine dair bir süre yok. Bu 7 kişi 100 bin dosyayı nasıl inceleyecek, yıllar sürer. 3 ay sonra komisyon kuruluyor. Mağdurlar başvurdu ve 6 içinde reddedildi, diyelim. Sadece Ankara mahkemeleri yetkili. Bu kadar çok dava bu kadar az mahkeme. Davanın görüşülüp karara bağlanması en az 1 yıl sürer. En az 6 ay da bölge mahkemesine itiraz. Ve ardından Danıştay süreci, en az 2 yıl. Danıştay’dan da dönerse ardından AYM’ye gidilecek ve davaların sayısı göz önüne alındığında AYM süreci de 3 yıl sürer. Daha sonra AİHM süreci başlar ve 4-5 yıl da buradaki süreç. En iyi ihtimalle 10-12 yıllık bir süreç mağdurların önünde. Bu haliyle OHAL Komisyonu’ndan beklentiye girmemek gerekiyor.”
‘İNSAN HAKLARI ARAÇSALLAŞTIRILIYOR’
Türkdoğan ayrıca, gözaltı sürecinin 30’da 14 güne düşürülmesinin halen Sözleşme’ye aykırılık taşıdığını da hatırlatarak, “Türkiye nitelikli izlemeye noktasına gelseydi tabi ki sevinmezdik ancak gerçek bu. Keşke Türkiye nitelikli izleme değil de hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı bir noktada olsaydı. Eğer gözaltı süresi 30’dan 14’e düştü diye nitelikli izlemeye alınmıyorsa Türkiye, demek ki insan hakları araçsallaştırılıyor ve siyasette malzeme yapılıyor demektir” diye belirtti.
OHAL Komisyonu’nun Türkiye ile AB arasında danışıklı dövüş olduğu iddia edildi.
Son yayımlanan 685 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu yorumlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Avrupa ile Türkiye’nin danışıklığı dövüşü” olarak değerlendirdi.
OHAL ilanından bu yana KHK’lerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunu dile getiren Türkdoğan, “AİHM’in KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin davasında verdiği karar, Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin tavsiyeleri sonucunda Türkiye bu iki değişikliği yapmak zorunda kaldı. Eğer bu KHK’ler çıkmasaydı Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından ‘nitelikli izleme’ sürecine alınacaktı” dedi.
‘AİHM KENDİSİNE DAVA GELMESİNİ İSTEMİYOR’
Uluslararası sistemin insan haklarını yeterince korumadığını ifade eden Türkdoğan, şu eleştirilerde bulundu: “AİHM kendisine gelen başvuruların neden kabul etmiyor da Türkiye’ye ‘şöyle yaparsan daha iyi olur’ diyor. Çünkü Kendisine 100 binlerce dosyanın gelmesini istemiyor. Bir mahkemenin görevi önüne gelecek davaları engellemek mi yoksa önünü gelen davalara seri bir şekilde yanıt vermek midir? Bu noktada sert şekilde eleştiriyoruz. AİHM, Türkiye’ye ‘bireysel başvuru yolu’ açıldığından beri Türkiye’den dava gelmemesi için elinden gelen gayreti gösteriyor.”
AİHM AK’NİN ETKİSİNDE
Türkdoğan, AİHM’in bu tutumunun Avrupa Konseyi’nde siyasal anlayışın mahkeme üzerindeki etkisi sonucu oluştuğunu söyledi.
‘AİHM SUYA YAZI YAZDI’
Türkdoğan, OHAL ilanından bu yana cezai yaptırım yapılmadan yüz binlerce insanın işinden olduğu ve birçok kurumun kapatıldığını hatırlatarak, “Ne AYM ne AİHM 100 binlerce hak ihlalini durduramadı. Tam 6 ay sonra itiraz yolu açıldı, 6 aylık gecikmeyle böyle bir KHK geldi” dedi. Türkdoğan, “Eğer AİHM ilk başvuruda bir pilot karar verseydi, Türkiye’den kamudan arındırmanın nasıl olacağının standartlarını belirleseydi çok daha isabetli olacaktı. Ancak bunu yapmadı AİHM, ‘suya yazı yazdı.'” diye konuştu.
‘EN İYİMSER ŞEKİLDE 10-12 YIL SÜRER’
Türkdoğan, OHAL Komisyonu’nun yapısı ve işleyiş şekline bakıldığında bağımsız ve hızlı bir komisyon olacağına inanmadığını sözlerine ekledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: “Komisyon 7 kişiden oluşuyor. Tahmini olarak bu komisyona 100 bin dosya gelecek. Bu dosyalar ne kadar süre içinde inceleyeceğine dair bir süre yok. Bu 7 kişi 100 bin dosyayı nasıl inceleyecek, yıllar sürer. 3 ay sonra komisyon kuruluyor. Mağdurlar başvurdu ve 6 içinde reddedildi, diyelim. Sadece Ankara mahkemeleri yetkili. Bu kadar çok dava bu kadar az mahkeme. Davanın görüşülüp karara bağlanması en az 1 yıl sürer. En az 6 ay da bölge mahkemesine itiraz. Ve ardından Danıştay süreci, en az 2 yıl. Danıştay’dan da dönerse ardından AYM’ye gidilecek ve davaların sayısı göz önüne alındığında AYM süreci de 3 yıl sürer. Daha sonra AİHM süreci başlar ve 4-5 yıl da buradaki süreç. En iyi ihtimalle 10-12 yıllık bir süreç mağdurların önünde. Bu haliyle OHAL Komisyonu’ndan beklentiye girmemek gerekiyor.”
‘İNSAN HAKLARI ARAÇSALLAŞTIRILIYOR’
Türkdoğan ayrıca, gözaltı sürecinin 30’da 14 güne düşürülmesinin halen Sözleşme’ye aykırılık taşıdığını da hatırlatarak, “Türkiye nitelikli izlemeye noktasına gelseydi tabi ki sevinmezdik ancak gerçek bu. Keşke Türkiye nitelikli izleme değil de hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı bir noktada olsaydı. Eğer gözaltı süresi 30’dan 14’e düştü diye nitelikli izlemeye alınmıyorsa Türkiye, demek ki insan hakları araçsallaştırılıyor ve siyasette malzeme yapılıyor demektir” diye belirtti.
OHAL Komisyonu’nun Türkiye ile AB arasında danışıklı dövüş olduğu iddia edildi.
Son yayımlanan 685 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu yorumlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Avrupa ile Türkiye’nin danışıklığı dövüşü” olarak değerlendirdi.
OHAL ilanından bu yana KHK’lerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunu dile getiren Türkdoğan, “AİHM’in KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin davasında verdiği karar, Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin tavsiyeleri sonucunda Türkiye bu iki değişikliği yapmak zorunda kaldı. Eğer bu KHK’ler çıkmasaydı Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından ‘nitelikli izleme’ sürecine alınacaktı” dedi.
‘AİHM KENDİSİNE DAVA GELMESİNİ İSTEMİYOR’
Uluslararası sistemin insan haklarını yeterince korumadığını ifade eden Türkdoğan, şu eleştirilerde bulundu: “AİHM kendisine gelen başvuruların neden kabul etmiyor da Türkiye’ye ‘şöyle yaparsan daha iyi olur’ diyor. Çünkü Kendisine 100 binlerce dosyanın gelmesini istemiyor. Bir mahkemenin görevi önüne gelecek davaları engellemek mi yoksa önünü gelen davalara seri bir şekilde yanıt vermek midir? Bu noktada sert şekilde eleştiriyoruz. AİHM, Türkiye’ye ‘bireysel başvuru yolu’ açıldığından beri Türkiye’den dava gelmemesi için elinden gelen gayreti gösteriyor.”
AİHM AK’NİN ETKİSİNDE
Türkdoğan, AİHM’in bu tutumunun Avrupa Konseyi’nde siyasal anlayışın mahkeme üzerindeki etkisi sonucu oluştuğunu söyledi.
‘AİHM SUYA YAZI YAZDI’
Türkdoğan, OHAL ilanından bu yana cezai yaptırım yapılmadan yüz binlerce insanın işinden olduğu ve birçok kurumun kapatıldığını hatırlatarak, “Ne AYM ne AİHM 100 binlerce hak ihlalini durduramadı. Tam 6 ay sonra itiraz yolu açıldı, 6 aylık gecikmeyle böyle bir KHK geldi” dedi. Türkdoğan, “Eğer AİHM ilk başvuruda bir pilot karar verseydi, Türkiye’den kamudan arındırmanın nasıl olacağının standartlarını belirleseydi çok daha isabetli olacaktı. Ancak bunu yapmadı AİHM, ‘suya yazı yazdı.'” diye konuştu.
‘EN İYİMSER ŞEKİLDE 10-12 YIL SÜRER’
Türkdoğan, OHAL Komisyonu’nun yapısı ve işleyiş şekline bakıldığında bağımsız ve hızlı bir komisyon olacağına inanmadığını sözlerine ekledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: “Komisyon 7 kişiden oluşuyor. Tahmini olarak bu komisyona 100 bin dosya gelecek. Bu dosyalar ne kadar süre içinde inceleyeceğine dair bir süre yok. Bu 7 kişi 100 bin dosyayı nasıl inceleyecek, yıllar sürer. 3 ay sonra komisyon kuruluyor. Mağdurlar başvurdu ve 6 içinde reddedildi, diyelim. Sadece Ankara mahkemeleri yetkili. Bu kadar çok dava bu kadar az mahkeme. Davanın görüşülüp karara bağlanması en az 1 yıl sürer. En az 6 ay da bölge mahkemesine itiraz. Ve ardından Danıştay süreci, en az 2 yıl. Danıştay’dan da dönerse ardından AYM’ye gidilecek ve davaların sayısı göz önüne alındığında AYM süreci de 3 yıl sürer. Daha sonra AİHM süreci başlar ve 4-5 yıl da buradaki süreç. En iyi ihtimalle 10-12 yıllık bir süreç mağdurların önünde. Bu haliyle OHAL Komisyonu’ndan beklentiye girmemek gerekiyor.”
‘İNSAN HAKLARI ARAÇSALLAŞTIRILIYOR’
Türkdoğan ayrıca, gözaltı sürecinin 30’da 14 güne düşürülmesinin halen Sözleşme’ye aykırılık taşıdığını da hatırlatarak, “Türkiye nitelikli izlemeye noktasına gelseydi tabi ki sevinmezdik ancak gerçek bu. Keşke Türkiye nitelikli izleme değil de hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı bir noktada olsaydı. Eğer gözaltı süresi 30’dan 14’e düştü diye nitelikli izlemeye alınmıyorsa Türkiye, demek ki insan hakları araçsallaştırılıyor ve siyasette malzeme yapılıyor demektir” diye belirtti.