Aktivist Osman Kavala’nın 17-25 Aralık soruşturması ile 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, “Anayasayı ihlal” ve ” Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından 1 Kasım’dan bu yana tutuklu.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan 61 yaşındaki Kavala son mektubunda, “Benim gibi cezaevlerinde aylardır belirsizlik içinde iddianamelerinin hazırlanmasını bekleyenlerin sayısı az değil. Bu durum, adil yargılanma mekanizmasında bir dengesizliğe işaret ediyor” diyor.
Masumiyet karinesine dikkat çeken Kavala, “Başından itibaren yargı sürecinin temel unsuru olarak kabul edilmezse bu dengesizlik sürüp gidecek” ifadesiyle “Silivri’de tutukluluğumun altıncı ayı 1 Mayıs’ta tamamlandı. İddianameyi bekliyoruz” beklentisini dile getiriyor.
Kavala’nın özgür kalması için kurulan www.osmankavala.org adresinde yayımlanan mektupta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını hatırlatarak şunları kaydediyor:
“Masumiyet karinesi adil yargılanma hakkının temel bir öğesi olduğu için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olağanüstü bir tedbir olan tutuklama kararı için ‘kuvvetli şüpheyi’ yeterli görmüyor, somut deliller aranmasını gerekli kılıyor. Ülkemizde ise durum farklı. Savcı ağır ceza gerektiren bir suç tarifi yaptığı zaman hâkim kendini tutuklama kararı vermekte adeta zorunlu hissediyor. Yeterli delil olmadan verilen bu kararlar, iddianamenin hazırlanma sürecini de etkiliyor. Tutuklamadan sonra toplanan delillerle tutukluluk kararını haklı çıkarma çabası, bu süreci uzun ve sıkıntılı bir hale getiriyor. İddianamenin hazırlanması uzadıkça, tutukluluk süresi de uzuyor, şüphelinin kendisine verilecek cezaya istinaden özgürlüğünden mahrum bırakıldığı zamanın bedeli telafisi mümkün olmayan bir seviyeye ulaşıyor. Benim gibi cezaevlerinde aylardır belirsizlik içinde iddianamelerinin hazırlanmasını bekleyenlerin sayısı az değil. Bu durum, adil yargılanma mekanizmasında bir dengesizliğe işaret ediyor. Masumiyet karinesi başından itibaren yargı sürecinin temel unsuru olarak kabul edilmezse bu dengesizlik sürüp gidecek. Dengenin en kısa zamanda yeniden kurulması dileğiyle…”
Barış ve kültür aktivisti Kavala, tutuklandığı ilk günden bu yana Türkiye ve Avrupa’da önde gelen kanaat önderleri ve aydınların gündeminde.
Hakkında “Onu tutuklamak, Türkiye’yi ve barışı tutuklamaktır” gibi bazı yorumların da yapıldığı Kavala, “12 Eylül’ü yaşamış ve o günlerin korkunç hatırasını unutmamış biri olarak, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne girişen çevrelerle ilişkilendirilmem benim için son derece rencide edici” diyor ve yıllardan beri Gülen cemaatinin devlet içerisindeki yapılanmasının olumsuzlukları konusunda kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştığını vurguluyor.
Kavala’ya, Gezi olaylarının organizatörü ve finansörü olduğu suçlaması da yöneltiliyor.
Hatırlanacağı gibi Gezi olaylarından sonra bu olayların dış kaynaklı olduğu ve yurt dışından mali kaynak sağlandığı iddiaları ortaya atılmıştı. 2014 tarihli bir gazete yazısında Kavala’yı Gezi olaylarıyla ilişkilendiren bir istihbarat notu olduğundan da söz edilmişti.
Daha sonra bu konuyla ilgili soruşturmayı yürüten kişi, 2015 yılında tutuklandı ve halen tutuklu olarak yargılanıyor. Sonuç olarak, bugüne kadar bu iddialarla ilgili herhangi bir bulgu ortaya çıkmadı ancak bu konuyla ilgili olarak tek tutuklanan Kavala oldu.
Olağanüstü hâl sürecinin yargıdaki iklimi de etkilediğini ve tutuklama kararlarının bu etkiyi yansıtıyor olabileceğini düşündüğünü söylüyor Osman Kavala ve ekliyor:
“Haksız yere tutuklananların bir an önce tahliye edilmesi beklenirken, son günlerdeki tek tip kıyafet yönetmeliği hazırlıkları gibi, masumiyet karinesini ihlal eden girişimlerin insanlar üzerindeki psikolojik etkisi dikkate alınmıyor. Her şeye rağmen, yeni yılın demokrasi ve özgürlükler açısından daha iyi bir yıl olacağına dair inancım tam.”