MHP’nin 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili 3 kitap bastırdığı ve bunlardan 3’üncü cildinin internet satışının hala devam ettiği ortaya çıktı. MHP lideri Devlet Bahçeli, 17-25 Aralık soruşturmalarının önünün kesilmesine tepki göstererek, bu tarihleri Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası olarak kutlayacaklarını açıklamıştı.
Gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga’daki yazısında 17-25 Aralık sürece ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendiren bir yazı kaleme aldı.
Bozkurt, öyle bir operasyondan politik bir başarıyla çıkma deneyiminin dünyada tek olduğuna işaret ederek, “Üzerinden 9 yıl geçmesine karşın muhalefetin bile dillendirmekte tereddüt yaşadığı bir meseleden söz ediyoruz” dedi.
Bozkurt, yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Başlığın tırnak içinde olmasından anlamışsınızdır. Cümle bana ait değil. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 17- 25 Aralık 2013’e dair başlatılan soruşturmaların önünün kesilmesi sonrasında MHP olarak bu tarihleri “rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası” olarak kutlayacaklarını açıklamıştı. Can Dündar’ın gazetesine röportaj için odasına gittiğinde önünde poz verdikleri 17:25’de durdurulmuş saat de hafızalara bu haftaya ilişkin kazınan karelerdendi. Ben de o odada pili üzerinde duran saati görenlerdenim. MHP’nin meseleye yaklaşması o dönem yapılan çok ama çok sert açıklamalardan ibaret değildi. MHP “17 – 25 Aralık yolsuzluk süreci ve cumhurbaşkanlığı seçimleri” adlı 3 cilt de kitap bastırdı. İlk 2 cildini internette bulamadım ama 3’üncü cildi 7.7 TL’ye satışta.
Bahçeli’nin 17-25 Aralık sürecine ilişkin yapılan açıklamalardan oluşuyor kitap ve dili hayli ağır. Bu kitapla birlikte MHP Türkiye genelinde büyük salon toplantıları düzenledi ve 17-25 Aralık’ı anlattı. Pek çok MHP etkinliği AKP iktidarı tarafından çeşitli yöntemlerle de engellenmeye çalışıldı. MHP, TBMM’ye de 17-25 Aralık haftasının “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası” olarak adlandırılması için teklif bile verdi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının teker teker bizzat yargı tarafından bertaraf edilmesi üzerine Bahçeli ortaya çıkan tabloyu “adalet cinayetleri” olarak da nitelendirmiş ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “kardeşimiz de olsa kolunu koparırız” açıklaması üzerine çağrı yapmıştı:
” Kardeş kolu koparmaktan bahseden Başbakan, eğer samimiyse, eğer yürekliyse, Saray’da oturan 17-25 Aralık elebaşısının telkin ve tesirinden kurtularak hukukun önünü açmalıdır”
17-25 ARALIK’A EN AĞIR ELEŞTİRİYİ BAHÇELİ YAPTI
Bugün Bahçeli’nin fotoğraflarının yer aldığı “karar net aday belli” afişleri sizi yanıltmasın 17-25 Aralık’a en ağır eleştiriler Bahçeli ve partisinden gelmiştir. Örneğin koalisyon hükümeti görüşmeleri döneminde de hükümet kurma koşulu 17-25 Aralık iddialarının üzerine gidilmesidir.
’17-25 ARALIK İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR PARTİNİN SİTESİNDE DURUYOR’
Ama hakkını yememek lazım, bugün Bahçeli ve MHP yöneticileri o gün söyledikleri bu sözlerin halen arkasında durmaktadırlar, bir soruya muhatap olduklarında verdikleri yanıt da budur. Çok acayip bir durum yaratsa da öyledir. Bunun en önemli kanıtı da partilerinin resmi internet sitesinde bu açıklamaların tamamının eksiksiz olarak durmasıdır, hiçbiri silinmemiştir. Geri adım sadece 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası etkinliklerinde atılmış ve bu hafta kutlanmamaya başlanmıştır.
‘RÜŞVET, YOLSUZLUK POLİTİK OLARAK ANLAMSIZLAŞTI’
Yolsuzluk, rüşvet gibi kavramlar AKP döneminde öyle aşınmıştır ki bir bakanın kendi bakanlığına dezenfektan satması, bir başka bakanın kendi bakanlığından kendi şirketine arazi tahsis etmesi, teşvik vermesi, doğal olarak çıtanın 17-25 Aralık gibi çok yüksek yerde olması nedeniyle haber değeri bile taşımamaktadır. Soruşturmayı, kovuşturmayı geçtik. Çıtanın yeri konusunda fikir sahibi olmak için hatırlatalım, 17-25 Aralık’ın aktörlerinden birisi Türkiye’yi temsil etme göreviyle Prag’da büyükelçidir.
Oysa Türkiye’de bu gibi meseleler onlarca yıl siyasetçilerin yakasını bırakmazdı. Hayali ihracat kavramını Türkiye’ye hediye eden Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel, yurt dışına mobilya ihraç ediyor gibi yapıp sunta ihraç ederek vergi iadesi alması nedeniyle yargılandı. 1974 yılında gerçekleşen bu olay Demirel’in yakasını ölene kadar bırakmadı. Bu meselelere bakışta, siyasetin eliyle toplumda meydana gelen/getirilen değişim için bu iyi bir örnektir.
Turgut Özal, kabinesinden bir bakanı, hakkındaki iddialar nedeniyle bizzat kendisi Yüce Divan’a göndermiş ve görülen davada tanıklık da yaparak “görevi kötüye kullanma ve rüşvet” suçlarından mahkûm olmasını sağlamıştır.
Bu tür iddialarda TBMM denetiminin aşınması, devletin denetiminin zayıflaması Tansu Çiller ve Refahyol hükümetinin kurulması süreçlerinde başlamıştır, AKP’de bu konuda zirve yaşanmıştır.
‘DOSYAYI KAPATANLARIN ÖNÜ HEP AÇILDI’
Bu konuyla ilgili Bahçeli’nin sadece açıklamaları bile 3 ciltlik kitap oluşturduğuna göre geri kalan kısmın nasıl bir külliyat oluşturacağını varın siz anlayın. Gerçekten bugün bile arama motorlarına 17-25 Aralık yazın binlerce bilgi ile sizi hemen buluşturuyorlar. Bu dosyaların kapatılmasına bir şekilde katkı sağlayanların önü hep açıldı, katkı sağlamayanların ise başına gelmeyen kalmadı. Buna en iyi örnek dönemin İstanbul Valisi ile Emniyet müdürüdür. Onların yerine gelenleri de araştırdığınız zaman ne demek istediğim hemen ortaya çıkıyor.”