Tarih 19.01.2007 saat 15:01, yer İstanbul – Şişli’deki Agos Gazetesi önü, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olan Hrant Dink; elinde kalemi ile okulda olması gereken, 16 yaşındaki Ogün SAMAST tarafından, el yapımı Ardeşen diye adlandırılan silahla katledilir. Tetiği çektiren sebep ne olmuştur, bir çocuk tanımadığı birini hem de yaşadığı il olan Trabzon’dan kalkıp gelerek niye öldürür ki? Bunun için biraz geriye gidip o tetiğin çekilmesi için gelişen olayları ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu irdelemek gerekir. ( Adli ve idari soruşturmaların ve yargılamalar; Sosyo-politik, etnik ve dini demografik analiz ve Türk siyasal sisteminin siyasal şiddet unsurlarıyla dizayn edilmesi alışkanlıkları gibi konjonktürel açılardan incelenecek)
HRANT DİNK CİNAYETİNİN DREYFUS’U; RAMAZAN AKYÜREK*
Hrant DİNK 1990’lı yıllar başında ermeni meselesi ile ilgili çıkan yanlış haberleri düzeltmeye çalışır, buna dair yazılar yazar, kitap eleştirileri yapar. Ermeni toplumunun kapalı yasadığını, kapalı yaşamdan çıkılması ve Ermeni meselesinin tartışmaya açılmasıyla iki taraflı olmak üzere toplumdaki önyargıların kırılacağı düşüncesi ve inancıyla birkaç kişiyle birlikte Türkçe-Ermenice yayın yapan ve haftada bir yayınlanacak olan AGOS Gazetesini çıkarmaya karar verir. ( 5 Nisan 1996) Gazetenin başyazarlığını ve Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenir. Bunun dışında başka gazeteler içinde yazı yazar, televizyon ve radyolardaki söyleşi ve panellere, programlara katılır.
2002 yılında Şanlıurfa’da katıldığı bir sempozyumda “Ben Türk değilim, Türkiyeliyim ve Ermeniyim” dediği için hakkında Türklüğü neşren tahkir ve tezyif suçlamasıyla dava açılır, beraat eder.
2003 yılında Sidney’de bulunduğu sırada eylem yapılacağına dair bir ihbar mektubu gelir. Dışişleri Bakanlığınca; bu ihbar mektubu Emniyet Genel Müdürlüğüne (EGM), İstihbarat Daire Başkanlığına (İDB), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığına, İstanbul’da da 28 Ocak 2003 günü İl Emniyet Müdür Yardımcısı Şefik KUL tarafından İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğüne gönderilir. 5 Mart 2003 tarihinde de mektup içeriğinde yer alanlar Hrant Dink ile ilgili İDP (İstihbarat Değerlendirme Projesi) kayıtlarına da işlenir.
2004 yılında Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müracaatta bulunarak Ermeni cemaatine yönelik tehditlerden bahisle bir internet sitesinde bomba yapım tekniklerinin anlatıldığı, Ermeni cemaatine ait okul, kilise gibi kurumlarının adreslerinin belirtildiğine dair bir dilekçe verir. İnternet sitesi kapatılır, söz konusu kişide sevk edildiği mahkemece tutuklanır.
6 Şubat 2004’te Agos Gazetesinde; Gaziantepli Hripsime Gazalyan’a dayanılarak Sabiha Gökçen’in (Atatürk’ün manevi kızı ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu) yetimhaneden alınmış ermeni olduğuna ilişkin iddiayı içeren bir haber yapılır. Bu haber 21 Şubat 2004 tarihinde Hürriyet gazetesi tarafından haberleştirilir. Bu habere atıfla Sabiha Gökçen mi? Hatun Sebilciyan mı? Başlığı altında haber Türk toplumunun ve Türkiye’nin gündemine sokulur, ertesi günkü devam haberinde de “Ermeni değil Boşnak” olduğu savunulur. Haberin bu şekilde Hürriyet Gazetesinde yayınlanmasından sonra 22 Şubat 2004 günü Genel Kurmay Başkanlığı tarafından haberden hareketle Hrant Dink’e yönelik oldukça ağır ifadeler içeren basın açıklaması yapılır. Basın açıklamasında özetle şu ifadelere yer verilir;
“ 21 Şubat 2004 günü bir gazetede Sabiha Gökçen’in 80 yıllık sırrı başlığıyla bir iddia haber olarak yayınlanmıştır. 2001 yılında kaybettiğimiz Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Atatürk’ün Türk milletine bir armağanıdır”, “…. milli duygu ve değerleri de kötüye kullanarak bu şekilde yayımlamanın habercilik olarak nitelendirilmesini kabul etmek mümkün değildir. Burada asıl önemli olan husus yapılan bu haberle neyin amaçlandığıdır. Ulusal birlik ve beraberliğimizin en güçlü olması gereken bu dönemde milli birlik ve beraberliğimize, milli değerlerimize yönelik bu tip yayınların ne amaçla yapıldığı, Türk toplumunun büyük bir kesimince artık anlaşılmakta ve endişeyle izlenmektedir. Türk toplumunun birlik ve beraberliğine layık olduğu toplumsal barışa, Atatürk’ün manevi varlığına ve düşünce sistemine Türk milletine yakışır sağduyu içerisinde sahip çıkmanın ve savunmanın Türk Silahlı Kuvvetleri yanında her Türk vatandaşına ve bütün kurumlarına düşen açık ve seçik bir görev olduğu ortadadır.”
Şimdi herkesçe biliniyor ki Hrant Dink’in kendi beyanlarıyla da sabit 2004 yılındaki bu haberden sonra Hrant Dink toplumun (ülkenin) gündemine çok etkili bir şekilde PR uzmanlarınca Türk düşmanı, vatan haini olarak lanse edilmiştir ve Genel Kurmay bildirisi şu ifadeleri kullanmıştır. “Ulusal birlik ve beraberliğimizin en güçlü olması gereken bu dönemde” yani ulusalcılık ve milliyetçilik akımlarının ve yapılanmalarının yükselişe geçtiği/geçirildiği ve topluma da bunun empoze edilmeye çalışıldığı bir dönemdir. “Türk toplumunun milli manevi değerlerine sahip çıkmanın ve savunmanın Türk Silahlı kuvvetleri yanında her Türk vatandaşına ve bütün kurumlarına düşen açık ve seçik bir görev olduğu ortadadır.”
23 Şubat 2004’te Genelkurmay açıklamasından sonra Hürriyet, Sabah, Akşam, Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleri ve köşe yazarları Genelkurmay’ı destekleyen ve Gökçen’in Ermeni olamayacağını ileri süren haberler yayınlamıştır. Ulusalcı Yazar olarak kabul edilen Milliyet’ten Hasan Pulur ve Melih Aşık, Hrant Dink’in “Cumhuriyet ve Türkiye düşmanı bir Ermeni” olduğu, Cumhuriyet’ten İlhan Selçuk konuyla ilgili köşe yazısında “Ermenilerin ortalıkta bırakıp kaçtıkları çocuklardan sayılıyor Sabiha” cümlesi ile ortamı tahrik ettiği, Cumhuriyet’ten Deniz Som, Dink’in “Adolf Hitler’in bile ilerisinde bir faşist” olduğunu ileri sürer. 2004 Şubat’ının sonunda Emin Çölaşan Dink’in “şeriatçı özlemi olanlar, Türkiye’nin bölünmesini isteyenler, Apo’ya özgürlük isteyenler” ile aynı şeyi yaptığını yazar. Önce Vatan gazetesinden Orhan Kiverlioğlu, “Hrant’ın hırlayışı” başlıklı bir yazı kaleme alır ve Dink’in “maymun genleri taşıdığını” iddia eder. Yazısında “Türklüğe hırlayan Hrant’ın kafasına dank edecek bir kanun olmalı” ve “insan suretindeki Ermeni tarihçi sürüngenlere de Türk kanının zehirli vasfını içtimai şifa niyetine göstermek lâzım” şeklinde ifadeler de bulunmaktadır. 2006 Mart’ında Ortadoğu gazetesi “Ya sev ya terk et” ve “Kovun bunları” başlıklı haberler yapmıştır. Dink’in isminin geçtiği tüm haberlerde isminin yanında “Türklüğe hakaretten yargılanan Ermeni gazeteci” ibaresi kullanılmıştır.
Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak 2007 tarihinden geriye dönük 1 Ocak 2006 tarihine kadar basında yer alan haberler incelendiğinde de;
-Ulusalcı Yeniçağ, Halka ve Olaylara Tercüman ve Ortadoğu gazetelerinde Hrant Dink’in yargılandığı “Türklüğe hakaret” davası ile ilgili olumsuz bir dil kullanıldığı,
-Kemal Kerinçsiz’in Dink aleyhindeki konuşmalarının bu gazetelerde cinayetten önceki 6 ay boyunca haber yapıldığı,
-Bu dönemde Hrant Dink hakkında yalnızca 1. sayfalarda yer alan 129 haber yazıldığı,
-Ulusalcı Yeni Mesaj, Yeni Çağ, Gözcü, Halka ve Olaylara Tercüman ve Ortadoğu gazetelerinde Hrant Dink’e karşı nefreti artıran bir dil kullanıldığı görülmektedir.
İşte Ogün Samast’ı bu iş için azmettirip eline silahı veren Yasin Hayal ile çevresindekiler; Yasin Hayal’in daha sonra dediği üzere gazetelerin bu nefret dilinden ve yazılanlardan etkilenip, kahraman olacaklarına da inandırıldıkları için, Türk devleti adına kahraman olacakları duygu ve düşüncesiyle bu cinayeti bir çocuk üzerinden işlemişlerdir. Aynı 5 Şubat 2006 günü Trabzon Santa Maria Kilisesi rahibi Andrea Santaro nun 16 yaşındaki Oğuzhan AKDİL tarafından ayin sırasında tabanca ile vurularak öldürülmesi gibi.
Hrant Dink için başlangıç noktası Genel Kurmay bildirisidir. Arkası da yuvarlanan bir çığ gibi gelmiştir. (Bunu görevleri gereği öğrenip engellemeye kalkışan emniyet görevlileri ve AİHM’inde kararının 82. paragrafında takdirine konu ilk soruşturmayı yürüten her iki savcı da ne yazık ki daha sonra o çığın altına itilmişlerdir). Dink ailesinin vekilleri soruşturmanın kamu görevlilerini de ilgilendiren kısmı bakımından AHİM’e taşırla. Ahim de bahse konu kararının 82.ci paragrafında: “soruşturmayı 2007’de gerçekleştiren F. Seçen ve S. Berna Altayın yaptıkları sorşturmayı takdire şayan bulurlar. Zira her iki savcı da Trabzon eminiyeti ve jandarmasının Dink souşturmasına yönelik ekiklikleri tebitle birlikte ilgi mahallin savcılığına görev kapsamları gerği soruşturmayı yapmalarını iletir. AHİM’in taktirlerini hak eden bu başarılı savcılar ilerleyen yılarda Dink soruşturmasının sanıkları haline getirilmişlerdir. Onların detaylı sokuşturulmasını istediği kişiler ise tam tersine hiçbir şekilde konuya dahil edilmişler veya edilenler de beraat etmişlerdir).
Genel Kurmay Başkanlığı; basın açıklamasının yanı sıra MİT Müsteşarı Şenkal ATASAGUN’u (Milliyetçi ve ulusalcı gruplarla ilişkisi artık gün yüzüne çıkmış olup halen (aşırı sağcı) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin baş danışmanlığını yapan) arayarak Hrant Dink ile görüşülmesini ister. MİT İstanbul Bölge Başkanlığının isteği üzerine Vali Yardımcısı Ergün GÜNGÖR’ün Sabiha Gökçen ile ilgili iddiasına kaynak bilgi ve belgelerin verilmesi maksatlı Hrant Dink’i arayarak makamına daveti üzerine; Dink, belirlenen 24.02.2004 günü valiliğe gider. Odada biri bayan olmak üzere iki kişi daha bulunmaktadır. Vali yardımcısı Erol Güngör kişileri “akrabaları” olarak tanıtır. Bunlardan birisi MİT İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı Özel YILMAZ, diğeri MİT personeli Handan SELÇUK’tur.
Sonrasında Özel Yılmaz; “adli mercilere kendilerinin o gün oraya Müsteşarlık makamının verdiği talimat ve Bölge başkanının şifai emirleri üzerine sadece Hrant Dink’in teslim edeceği evrak ve belgeleri almak için gittiklerini, görüşme yapmak için gidilmediğini, Hrant Dink’in kendileri orda iken üstlerine geldiğini, görüşmenin tamamen tesadüf olduğu ve spontane gelişen bir durumun ortaya çıktığını, Vali yardımcısının kendilerini akrabası olarak tanıtması üzerine onu zorda bırakmamak için MİT görevlisi olduklarını açıklamadıklarını” söyler.
Erol Güngör ise adli birimlere; “MİT görevlilerinin öncesinde özellikle kendilerini o şekilde tanıtmasını istediklerini” beyan eder.
Hrant Dink’in daha sonra “Had Bildirme” ve “Kaleminin Kırıldığı” şeklinde anlattığı görüşmeye elindeki bilgi ve belgeleri paylaşması amacıyla çağrılmıştır. Açılışı Vali Yardımcısı yapar, nazikçe söze başlar yazdığı yazının o anki toplumsal durum itibariyle sıkıntı oluşturacağından bahseder. Konuşmayı, akrabam dediği erkek devralır ve kimseye de bırakmaz ve sonradan yapılan resmi açıklamaya göre de “nezaket çerçevesinde bu tür yazıların yaşanan hassas zamanda toplumda sıkıntıya yol açacağı ifade edilerek tehditler hakkında uyarıldığı” şeklinde belirtilmişse de; Aslında Hrant Dink’e göre kulağı çekilerek uyarılır. Kalkıp giderken çağrılma amacı olan elindeki bilgi ve belgeleri istemek kimsenin aklına gelmez. Kendisinin hatırlatması ve masaya bırakması üzerine tamam denilir.
Aslında öncesinde (Ocak ve Şubat ayları içerisinde) Hrant Dink tarafından Agos Gazetesinde “Ermeni Kimliği Üzerine” başlığını taşıyan 8 yazıdan oluşan bir yazı dizisi yayımlanmıştır. Yazılardan “Ermeni Kimliği Üzerine Türk’ten Kurtulmak” başlıklı yazısı 30 Ocak 2004 tarihli nüshada, “Ermeni Kimliği Üzerine Ermenistan’la Tanışmak” başlıklı yazısı 13 Şubat 2004 tarihli nüshada yayınlanır. Ulusal ve yerel gazeteler ile televizyonlarda haber yapılmamış olan 13 Şubat 2004 tarihli bu yazıda kurduğu “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan Ermeni’nin Ermenistan ile kuracağı asli damarında mevcuttur” ifadesi birbiriyle irtibatlı 8 yazıda anlatılmaya çalışılan bağlamından koparılmak suretiyle 25 Şubat 2004 tarihinde Mehmet SOYKAN adlı kişi tarafından suç duyurusuna konu edilir. Hrant Dink ve Karin Karakaşlı’ya yönelik Türklüğe ve aziz Türk milletine hakaret, isyana ve teröre teşvik, kışkırtma ve bölücülük suçlaması yöneltilir. Yine bu konu ile ilgili Recep TANER adlı bir başka kişi daha suç duyurusunda bulunur. Türk Ortadoks Kilisesi tarafından da bu yazı Cumhuriyet Başsavcılığına posta ile gönderilir. Akabinde tek tip benzer dilekçelerle Bahri ORAL, Akif BARANSEL, Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Federasyonu, Sema AKSU, Mehmet Akif GUT, Gökmen KILIÇOĞLU ve Bitlis’te Birinci Dünya Harbinde Ermeni Çetelerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği de Dink hakkında suç duyurusunda bulunurlar. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi de bu yazıyı tetkike değer görüldüğünü belirterek savcılığa intikal ettirir.
Suç duyurusundan sonra 26 Şubat 2004 İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent TEMİZ önderliğinde bir grup tarafından Agos Gazetesi önünde eylem yapılır, “ya sev ya terk et, bir gece ansızın gelebiliriz” sloganları atılır. Basın açıklaması yapılır, açıklamada “Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir” denilmek ve Agos Gazetesi önüne siyah çelenk bırakılmak suretiyle sonlandırılır.
3 Mart 2004 günü “Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Federasyonu” olarak adlandırılan grupta yine aynı şekilde Agos Gazetesi önünde eylem yapar. Bu gelişmeler üzerine İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü Aydın TÜRKELİ imzasıyla Bakırköy ve Şişli Emniyet Müdürlükleriyle, İstanbul Terörle Mücadele Müdürlüğüne Hrant Dink’in işyeri ve ikamet adresi çevrelerinde gerekli tedbirin alınması yönünde bir talimat yazısı gönderilir.
16 Nisan 2004’te Hrant Dink ve Yazı İşleri Müdürü Karin Karakaşlı için Türlüğü neşren tahkir ve tezyif etmek suçlamasıyla iddianame düzenlenir. Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi heyetinin düzenledikleri 15 Mayıs 2005 tarihli raporda kendilerine tevdi edilen yazının suç içermediğine dair değerlendirmelerine rağmen her ne hikmetse 7 Ekim 2005 tarihinde Hrant Dink hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ‘Türklüğü aşağıladığı’ iddiası ile ‘mahkumiyet ’ kararı verilir.
Dink mahkumiyeti aklına bile getirmez, yazısının genel itibariyle suç içermediğini, böyle bir kastının olmadığını ifade eder.
Mahkumiyet kararı öncesinde de Hrant Dink mahkumiyet kararı beklemediği için basına verdiği demeçte; “bu suç benim algılamamla ırkçılıktır ve ben böyle bir suç işlemedim. Bu benim alnıma sürülen kara bir leke, yargı, eğer bunu düzeltmezse ülkemi terk eder çeker giderim” şeklinde beyanda bulunur.
Mahkum olduğu davanın şikayetçisi olanlar bu seferde basına verdiği demeçteki beyanını da gerekçe göstererek “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla tekrar şikayette bulunurlar ve Hrant Dink hakkında 14 Ekim 2005 tarihinde bir dava daha açılır.
Hrant Dink duruşmaların devamı esnasında gerek adliye koridorlarında gerekse dışarıda sadece protestolara maruz kalmaz, linç girişimlerine de maruz kalır. Hatta kendisi gibi benzer şekilde Orhan PAMUK hakkında açılan davaya katılmak üzere gittiği Şişli Adliye binasında “sende ataların gibi hainsin” hakaretine maruz kalır. Dışarıda açılan “misyoner çocukları” yazılı pankartta da Hrant Dink’in ismi yer alır.
Hrant Dink hakkında açılan davaların devamı sırasında da olaylar devam eder. İstanbul Emniyetinin İstihbarat ve TEM Şube görevlileri tarafından da dava, davalara katılanlar ve yaşanılan olaylara dair resmi evrak hazırlanır.
İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan GÜLER tarafından 15 Mayıs 2006, 4 Temmuz 2006 ve 12 Aralık 2006 tarihli imzalanan ve EGM İstihbarat Daire Başkanlığına konuya ilişkin arşivlere de girmesi için üç evrak düzenlenerek gönderilir.
-15/05/2006 tarihli evrakta şu bilgilere yer verilmiştir:
“Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant DİNK’in, Türklüğe hakaret etme davasından yargılandığı 2.Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmayı etkilemek amacı ile ülkücü görüşe mensup şahıslar tarafından;
16/05/2006 günü saat 11.00 sıralarında İlimiz Şişli İlçesi Adliye Binası önünde toplanan yaklaşık (50) kişilik gruba hitaben, Gazi Haşan FETTAN isimli şahıs tarafından yapılan konuşma esnasında grup tarafından ‘Sayın AB Parlamento Milletvekilleri, AB’ye karşı, A.İ.H.M. ve Adalet Divanına Benim Açtığım Davaları da Takip Etmeninizi Rica Ederim / AB’ye 1 Trilyonluk Dava / Misyoner Çocuğu Hrant Dink Türk Ermenilerinin Huzurunu Bozma / Hrant Yediğin Ekmeğe Hıyanet Etme / Türk Milletinin Varlığına Saldırmak Özgürlük Olamaz / Gaflet, Dalalet Hatta Hıyanet İçerisinde Olanlar Olabilir, Onları Uyarıyoruz…/Ne Mutlu Türküm Diyene – Kuvayı Milliye Derneği İstanbul Şubesi’ ibareli pankartlar ile ‘Muhtaç Olduğunu Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur-Atatürk’ yazılı döviz açılmış olup, adliye binası önüne gelen Özgürlük ve Dayanışma Partisi-ÖDP ‘ne mensup yaklaşık (15) kişilik grup tarafından ‘Irkçılığa Son, Halkların Kardeşliği’ ibareli dövizler açılıp ‘Faşizme Karşı Omuz Omuza’ şeklinde sloganlar attıkları…(25-30) kişilik gruba adliye binası önünde Av. Kemal Kerinçsiz tarafından yapılan konuşma esnasında grup tarafından ‘Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez’ / “Türkiye Türk’tür, Türk Kalacak” / ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ / ‘Burası Türkiye Ya Sev Ya Terk Et ’ / ‘Her Şey Vatan İçin ’ şeklinde sloganlar atılmasını müteakip gruplar saat 14.00 sıralarında normal olarak dağılmıştır.
-EGM İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen 04.07.2006 tarihli ikinci evrakta da:
“Türk Milletine Hakaret suçundan hakkında dava açılan Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant DİNK’in devam eden duruşması ile ilgili olarak;
04/07/2006 günü saat 09.30’dan itibaren Şişli İlçesi Şişli Adliyesinde başlayan duruşmaya aralarında Av. Kemal KERİNÇSİZ ve Sevgi ERENEROL’un da bulunduğu yaklaşık (20) kişilik Ulusalcı grup ile Hrant DİNK’in avukatları ve taraftarlarının bulunduğu yaklaşık (20) kişilik grup katılmıştır. Mahkeme heyetinin duruşmayı 12.12.2006 tarihine ertelemesinin ardından adliye binası önünde Hukukçular Birliği Başkanı Av. Kemal KERİNÇSİZ tarafından kısa bir konuşma yapılması esnasında ‘Soros ‘un Çocukları (Pamuk, Hrant, Mağden, Belge vs.) ’ / ‘Oyna Hrant Sen Oyna, Senden Başka Yiğit Kalmadı.’ ibareli pankartlar açılıp ‘Türkiye Türk’tür Türk Kalacak.’, ‘Ermeni Haini’, ‘Avrupa ’nın Piyonu.’, ‘Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez. ’ şeklinde sloganlar atılmasını müteakip grup saat 12.00 sıralarında normal olarak dağılmıştır. ”
-EGM İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen 12.12.2006 tarihli üçüncü evrakta ise:
“Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant DİNK’in Türklüğe hakaret etme davasından yargılandığı 2.Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmayı etkilemek amacı ile Büyük Hukukçular Birliği tarafından;
12.12.2006 günü saat 09.40 sıralarında İlimiz Şişli İlçesi Adliye Binası önünde toplanan yaklaşık (15) kişilik grup tarafından ‘Hrant Dink, Taşnak, Hınçak. Asala ve Devşirmeler Seninle Gurur Duyuyor – Büyük Türk Milleti’ ibareli pankart açılmış olup adliye binası önünde Av. Kemal KERİNÇSİZ tarafından yapılan konuşmaya müteakip grup saat 09.50 sıralarında normal olarak dağılmıştır. ”
Yine İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından 03.07.2006 tarihinde hazırlanan İstanbul Valiliği, İstanbul İl Emniyeti Müdüriyet Makamı, Terörle Mücadele Şube, Güvenlik Şube, Çevik Kuvvet ve EKKM Emniyet Müdür Yardımcıları, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Radyo TV ve Foto Film Şube Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğü, EKKM Şube Müdürlüğü, Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü, Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü ile İstanbul MİT Bölge Başkanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığına yazılan “Haber Notu Formu” adını taşıyan 03.07.2006 tarihli evrakta şu bilgilere yer verilmiştir :
“Türk Milletine hakaret suçundan hakkında dava açılan Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in devam eden duruşması ile ilgili olarak ülkücü görüşlere mensup kişiler tarafından;
04.07.2006 günü saat 10.30 sıralarında ilimiz Şişli İlçesi Şişli Adliye binası önünde toplanacak olan gruplar tarafından protesto eylemi yapılacağı yönünde bilgiler alınmıştır. Arz. ”
Şeklinde yaşanılanlar resmiyete dökülür ve devletin hafızasına geçirilir.
Bursa’dan Ahmet DEMİR adıyla Agos gazetesine gönderilen ve Hrant DİNK’e hitaben yazılan mektupta “Hrant DİNK, oğlunu, seni ve Serkis SAROPYAN’ı bir daha konuşmamak üzere susturacağız. Önce oğlunun cesedini Ankara çıkışındaki jandarma bölgelerinden birinden alacaksın” ifadeleri kullanılmış ve bu tehdit ile ilgili Hrant Dink’in avukatları tarafından 02/02/2006 tarihinde Şişli C. Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulmuştur.
Hrant DİNK hakkında kurulan mahkumiyet kararı 01/05/2006 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanır, bu karara yönelik itiraz da Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından 11.07.2006 tarihinde reddedilmiştir.
Hrant DİNK hakkında 14 Temmuz 2006 tarihinde Reuters Haber Ajansına verdiği bir beyan nedeni ile 2006 yılı Eylül ayında ‘Türklüğü Aşağılama’ suçlaması ile bir yeni dava daha açılmıştır. Bu gelişmeler basın-yayın organlarında haber olarak yer alır.
Hrant Dink davalarının görüldüğü ve tehditlerin devam edip ona karşı olayların yaşandığı tarihlerde Fransa Ulusal Parlamentosunda Ermeni meselesi ile ilgili yasa tasarısı 2006 yılının 10 ve 11. Aylarında gündeme gelmiş ve tasarı ülkemizde büyük bir tepkiyle karşılanmıştır.
Türkiye Ermenileri Patriği Mutafyan tarafından Fransız Ulusal Meclisindeki bu yasa tasarısının gündemde olduğu 11/10/2006 tarihinde İstanbul Valisi Muammer GÜLER’e hitaben dilekçe yazılır. Dilekçede;
“Sayın Valimiz gayet gergin olan siyasi ve sosyal ortamı göz önünde bulundurarak Türkiye Ermenileri toplumuna ait tüm okulların, hastanelerin, kiliselerin ve kurumların güvenliğinin sağlanması konusunu yüksek tensiplerinize sunarım” denmektedir.
Yapılan başvuru İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne gönderilmiş ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından da Emniyet Müdür Yardımcısı Ömer YANIK yazısıyla 12/10/2006 tarihinde ‘gereği’ için alınacak tedbirlerle ilgili talimat yazısı olarak ilgili birimlere ve İstihbarat Şube Müdürlüğüne gönderilmiştir.
EGM İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından da 12/10/2006 tarihinde Fransa Ulusal Meclisinde Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili görüşülen yasa tasarısının Türkiye’de eylemler yapılmasına neden olacağı öngörüsü ile muhtemel eylemler konulu bir yazı yazılmış, bu yazı 81 İl Emniyet istihbarat Şube Müdürlüğüne ve dolayısı ile İstanbul İl Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğüne de gönderilmiş, provokatif eylemlere uygun bir ortam meydana geldiği, Ermenilere ve kurumlarına yönelik tepkisel eylemler gerçekleşebileceğinin değerlendirildiği belirtilmiş, müteyakkız olunması ve aşırı tepki gösterebilecek grupların yakinen izlenmesine yönelik istihbari çalışmalara ağırlık kazandırılması ve gelişmelerden bilgi verilmesi talep edilmiştir.
Geliyorum diyen ama engel olunmayan/olunamayan gerçek; 19 Ocak 2007’de Hrant Dink öldürülür. Katili 16 yaşındaki ergen Ogün Samast, Samsun terminalinde yakalanır. Azmettiren ve cinayetin işlenmesinde iştiraki olduğu tespit edilen Yasin HAYAL ve Ahmet İSKENDER, Ersin YOLCU, Tuncay UZUNDAL, Zeynel Abidin YAVUZ’da sonrasında yakalanıp, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıp mahkûmiyetlerine karar verilir.
Tetiği Çeken Ogün SAMAST:
Katil, 16 yaşında reşit bile olmamış; belki işlediği cinayetin siyasi bir cinayet olduğunu o an için ayırt edemeyen, ikamet ettiği Trabzon merkez Pelitli’de ailesiyle yaşayıp Pelitli Sporda futbol oynayan birisidir. Ne yazık ki mahallenin abisi olarak görüp özendiği aynı takımda oynayan Yasin HAYAL ile arkadaştır. Onun ve görünürde olmayan Erhan Tuncel’in ırkçı ve radikal sohbetlerinden etkilenmiştir. Onların telkinleri ve Türk toplumunun kahramanı olma, Türkiye için önemli bir düşmanı ortadan kaldırma düşünce ve hayali ile Hrant Dink’i öldürmeyi kabul eder.
Cinayetin Görünen Azmettiricisi Yasin HAYAL:
1981 doğumludur. Trabzon ili Pelitli Beldesinde yaşar. Sabit bir işi yoktur. Simit satar, ramazan davulu çalar, inşaatlarda babasına yardım eder. Alperen Ocaklarına ve mahalle arkadaşları ile internet kafelere takılır. 2006 yılında Pelitli sporda top oynamış ve yerel gazete manşetlerine çıkmıştır. Hiçbir işte istikrarlı değildir. Çevresinde boş gezenin boş kalfası olarak bilinir. Mc Donalds Bombacısı olarak çevresinde ünlenmiştir. Bombalama eyleminden tutuklanıp cezaevinden çıktıktan sonra Pelitli de MHP’nin irtibat bürosu olarak faaliyette bulunan çay ocağı ihalesini alır ve işletir. Dengesiz ve agresif bir kişiliğe sahip olarak bilinir. Yakın arkadaşları Ersin YOLCU, Erhan TUNCEL, Zeynel Abidin YAVUZ, Ahmet İSKENDER, Tuncay UZUNDAL ve Ogün SAMAST’tır. Cinayet öncesi son 5 yıllık yaşamına bakarsak;
*Mart 2002 (Gölbaşı/ANKARA) Bayrak Garnizonunda asker iken izne geldiğinde Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Santero’yu darp eder.
*16.08.2004 Trabzon Havalimanında Başbakanın uçağına bomba konulacak şeklinde asılsız ihbarda bulunur.
*24.10.2004 Trabzonda ki McDonal’s adlı işyerine el yapımı patlayıcı atar, 6 kişinin yaralanmasına sebebiyet verir.
*30.10.2004 kaçtığı İstanbul ilinde yakalanır. İstanbul Emniyetince sorgulanır. (istihbarat şubeden Volkan Altunbudak’ın da katıldığı) 31.10.2004 tutuklanıp, Trabzon F Tipi Cezaevine konur.
*13.09.2005 onbir (11) ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.
*09.10.2005 hakkında Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünün daha sonra elamanı (Yardımcı İstihbarat Elemanı – YİE) olan Erhan TUNCEL tarafından Ermenilere karşı kin beslediği, eylem yaparsa bunu İstanbul’da gerçekleştireceği bilgisi verilir.
*Eylül-Ekim 2005 Çoşkun İĞCİ’nin (Yasin Hayal’in Eniştesi) ifadesine göre; Jandarma Yasin Hayal hakkında kendisinden bilgi toplamasını ister.
*08.11.2005 Trabzon Emniyeti Yasin Hayal’i teknik takibe alır.
*15.02.2006 YİE Erhan Tuncel, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi personeline Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeyi planladığı bilgisini verir.
*17.02.2006 Trabzon Emniyet Müdürlüğü 246 ve 248 sayılı yazılar ile İstihbarat Daire Başkanlığına ve İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğüne Yasin Hayal ile ilgili (Hrant Dink’e yönelik) eylem bilgisini bildirir.
*08.05.2006 Ramazan AKYÜREK Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünden ayrılır.
*01.07.2006 Engin DİNÇ Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevinden yeni İl Emniyet Müdürü Reşat ALTAY’ın Faruk SARI ile çalışmak istemesi nedeniyle alınır. Yaklaşık 3 ay kadar yeni atanan Şube Müdürü Faruk Sarı’ya görevinde yardımcı olur, birlikte yürütürler. Eylül 2006’da Afyon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak göreve başlar.
*Temmuz 2006 Çoşkun İğci’nin Yasin’in planlarından haberdar olup ondan silah temini için para alması, bunun bilgisini Trabzon Jandarma İstihbarat Şubesi görevlilerine iletmesi.
*01.09.2006 Çoşkun İğci’nin aldığı silah parasını Yasin’e geri vermesi.
*17.11.2006 Trabzon Emniyet Müdürlüğünün Erhan Tuncel’in YİE’liğine son vermesi.
*23.11.2006 Erhan Tuncel’in YİE’lik statüsüne son verilmesi işlemine İstihbarat Daire Başkanlığı’nın onay vermesi.
*19.01.2007 Ogün Samast’ın Hrant Dink cinayetini gerçekleştirmesi.
Asıl Azmettirici Erhan TUNCEL YİE’mi? Yoksa Çift Taraflı Eleman mı?
1981 Elazığ doğumludur. Trabzon ili Pelitli Beldesinde yaşar. Sabit bir işi olmamakla birlikte üniversite öğrencisidir. Restoranlarda garsonluk, kurban bayramında dönemlik olarak hayvan alım-satımı yapar. Bir dönem BBP Alperen Ocaklarında bulunmuş ve burada Yasin HAYAL ile tanışmıştır. Ocak Başkanlığı yaptığı da söylenir, kendisi teklif edildiğini ancak öğrenci olması nedeniyle kabul etmediğini belirtir. Yasin Hayal’in McDonald’s adlı işletmeyi bombalayıp, tutuklanması ve tahliyesinden kısa bir süre sonra Trabzon Emniyeti için Yardımcı istihbarat elemanlığı teklifini kabul eder. Bu iş Dink cinayetinden 2 ay öncesine kadar devam eder. Bir ara Trabzon Jandarmasında görevli bir personel ile aynı evi paylaşması nedeniyle hem emniyet hem de jandarmada tanıdıkları çoktur. Diğer arkadaşlarıyla, birlikte internet kafelere takılır. Menfaatçi biri olarak tanınır ve tanıdığı herkesi kullanan biri olarak bilinir. Engin Dinç ile Trabzon istihbarat şubede görüşebilecek ve Tekirdağ F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan kendisine abi diye hitap ettiği mektubu atacak ve bazı taleplerde bulunacak kadar da samimidir. Bir dönem aynı evi paylaştığı Tuncay Uzundal tarafından emniyet ile olan ilişkileri bilindiğinden kendisine “ben olsam senin yerine Jandarma ile çalışırım” sözüne muhatap olur. Yakın arkadaşları Yasin HAYAL, Tuncay UZUNDAL, Ersin YOLCU, Zeynel Abidin YAVUZ ve Ahmet İSKENDER’dir. Yargıtay temyiz incelemesinde; hakkında, olayın azmettiricisi olduğu gerekçesiyle mahal (ilk mahkeme) mahkemesi kararının bozulmasına hükmeder.
İKİ ŞEHİRDE ÜÇ KURUMUN GÖREVLİLERİ:
Hrant Dink’in avukatları ise göz göre göre gelen bu cinayette kamu görevlilerininde kusuru bulunduğuna dair olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımasının sonucu; AİHM’den soruşturmanın kusuru bulunan Trabzon Emniyeti, Jandarması ve İstanbul Emniyetinde ki görevliler hakkında yetersiz yapıldığı sonucu çıkar. Görevliler Hakkında yazımıza konu soruşturma başlar, dava açılır ve yargılama yapılıp karar verilir.
TRABZON :
İl Emniyet Müdürlüğü;
*Ramazan AKYÜREK; Aralık 2003 ile 8 Mayıs 2006 tarihleri arası Trabzon İl Emniyet Müdürü, Mayıs 2006 ile Ekim 2009 tarihleri arasında ise EGM İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapar. 27.02.2015 tarihinde tutuklanır. (8 yılı aşan bir süredir tutukluluğu devam ettirilmektedir) Hakkında Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Tasarlayarak Adam Öldürme, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yoketme veya Gizleme, Görevi Kötüye Kullanma suçlamasıyla yargılanır. Yargılama sonucu Kasten Adam Öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbed hapis, Resmi Belgeyi Yoketmekten 5 yıl 7 ay 15 gün, Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olma eylemi yönünden hakkında Ankara 4. ACM’nde 2015/208 esas sayılı yargılama dosyası bulunduğu için bu eylem yönünden reddine, Kamu Görevlisinin Görevi İhmal eylemi yönünden de aradan geçen süre sebebiyle davanın zamanaşımına uğramasından kaynaklı düşmesine hükmedilir.
*Engin DİNÇ; 26.08.2004 ile 30.06.2006 tarihleri arası Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü, yeni müdür Reşat Altay’ın Faruk SARI’yı istemesi ve getirtmesi sebebiyle Temmuz –Eylül 2006 arası yine Trabzon’da İstihbarat Şubeden alınmış fakat yeni Şube Müdürü Faruk Sarı ile Eylül ayına kadar birlikte olarak yürütür, Eylül 2006 da Afyon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğüne atanır. Hiç Tutuklanmaz. Bilakis sonrasında İstihbarat Daire Başkanlığına atanır, üzerine atılı suçlamalar sebebiyle yargılanırken İstihbarat Daire Başkanlığı görevine devam eder. İhraç da olunmaz. Dava sonucu hakkında açılmış olan İhmali Davranışla Kasten Öldürme suçlamasından Temmuz 2006’da Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevi sona ermiş olduğu gerekçesiyle Beraatine, Kamu Görevlisinin Görevi İhmal eylemi yönünden de aradan geçen süre sebebiyle davanın zamanaşımına uğramasından kaynaklı düşmesine karar verilir.
*Reşat ALTAY; Ramazan Akyürek sonrası (Mayıs 2006) atanır ve cinayet tarihinde Trabzon İl Emniyet Müdürüdür. Engin Dinç ile çalışmak istemez, geldiği yer deki birlikte çalıştığı Faruk SARI’yı Trazon İstihbarat Şube Müdürlüğüne ister. Hakkında İhmali Davranışla Kasten Adam Öldürme, Kamu Görevlisinin Görevi İhmali ve Resmi Belgeyi Yoketme suçlaması iddiasıyla dava açılır. Tutuklanmaz. Dava sonucunda İhmali Davranışla Kasten Adam Öldürme ve Resmi Belgeyi Yoketme suçlamalarından beraatine, Kamu Görevlisinin Görevi İhmal eylemi yönünden de aradan geçen süre sebebiyle davanın zamanaşımına uğramasından kaynaklı düşmesine hükmolunur.
*Faruk SARI; Temmuz 2006 sonrası Reşat Altay’ın birlikte çalışma teklifi üzerine Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğüne atanır. Tutuklanmaz. Hakkında Kasten Adam Öldürme, Resmi Belgeyi Bozma, Yoketme veya Gizleme, Görevi İhmal suçlamasıyla iddianame düzenlenir. Yargılama sonucu Kasten Adam Öldürme eyleminden 12 yıl 6 ay, Resmi Belgeyi Yoketmekten 3 yıl 9 ay hapis cezasına, Görevi İhmalden ise diğerleri gibi zamanaşımından kaynaklı davanın düşmesine karar verilir.
*Ercan DEMİR; Dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı, hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Tasarlayarak Adam Öldürme, Resmi Belgeyi Bozma, Yoketme veya Gizleme, Görevi Kötüye Kullanma suçlamasıyla dava açılır. Görevi İhmal suçundan zamanaşımı nedeniyle açılan davanın düşmesine, diğer açılan tüm suçlamalardan ise beraatine karar verilir. Sürecin tamamında Trabzon istihbaratında yer almış tek yetkilidir.
*Muhittin ZENİT; Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğündü Polis Memuru olarak görev yapar. Haziran 2006 tarihinde tayininin çıkmasıyla Bayburt İli Emniyetine atanır. Yasin Hayal’in 2004 deki bombalama eyleminden sonra telefon görüşmelerindeki incelemede öğrenci olan Erhan Tuncel’i fark edip ona YİE’lik teklifini amirlerinin bilgisi dahilinde götüren ve Bayburt’a tayini çıkana kadar onunla görüşen istihbarat görevlisidir. 13.01.2015 tarihinde tutuklanır. Hakkında Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye olma, Tasarlayarak Adam Öldürme, Resmi Belgeyi Bozma, Yoketme veya Gizleme, Görevi Kötüye Kullanma suçlamasıyla dava açılır. Görevi İhmal suçundan zamanaşımı nedeniyle açılan davanın düşmesine, diğer tüm suçlamalardan ise beraatine hükmolunur.
İl Jandarma Komutanlığı ;
*Ali ÖZ; Dönemin İl Jandarma Komutanı, Tutuklanmaz. Hakkında Başkasını Araç Olarak Kullanmak Suretiyle Adam Öldürmekten 25 yıl, Resmi Belgede Sahtecilik suçundan 3 yıl 4 ay, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçlamasından açılan bu davadan ise beraatine karar verilir.
*Metin YILDIZ; Dönemin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü, hakkında Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs, Silahlı terör Örgütüne Üye Olma, Kasten Adam Öldürme, Başkasını Araç Olarak Kullanmak Suretiyle Adam Öldürme ve Görevi ihmal suçlamalarıyla dava açılır. Görevi İhmalden zamanaşımı sebebiyle düşme, Resmi Belgede Sahtecilikten 3 yıl 4 ay hapis cezası, diğer tüm suçlamalardan da beraat eder. Ne hikmetse görevinden ihraç edilmeyen kamu görevlilerinden bir başkasıdır.
İSTANBUL :
*Celalettin CERRAH; Dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü, Tutuksuz, hakkında sadece Kamu Görevlisinin Görevini İhmal suçlamasıyla dava açılmış olup, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verilmiştir.
*Ahmet İlhan GÜLER; Dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü, Tutuklanmaz, hakkında İhmali davranışla Kasten Adam Öldürme ve Kamu Görevlisinin Görevini İhmal suçlamasıyla dava açılmış olup, Görevi İhmalden zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine, diğer suçlamadan ise beraatine karar verilir.
Her iki ilde emniyet ve Jandarmadan başka görevlilere ve Samsun ilinden Ogün Samast’ı otogarda yakalayıp hakkında işlem yapanların davranış şekillerinden kaynaklı, katili kahraman gibi göstermiş olmalarından ve çekimlerde bulunmuş basın mensupları hakkında da dava açılır. Ancak bu diğer şahıslar konumuz dışı.
Bu iller ve kişiler haricinde ANKARA İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANLIĞI’ndan Mayıs 2006 ya kadar Ramazan Akyürek öncesi Başkanlık görevini yürüten Sabri UZUN için Görevi İhmal, dönemin İDB C Şube Müdürlüğü görevini yürütmüş olan Ali Fuat YILMAZER hakkında da Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olma, Kasten Adam Öldürme, Resmi Belgeyi Bozma, Yoketme veya Gizleme, Görevi İhmal suçlamasıyla dava açılır. Görevi İhmal suçundan zamanaşımı nedeniyle açılan davanın düşmesine, Kasten Adam Öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbed, Resmi Belgeyi Yoketme suçlamasından 4 yıl 6 ay hapis cezaları, Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olma eylemi yönünden hakkında Ankara 4. ACM’nde 2015/208 esas sayılı yargılama dosyası bulunduğu için bu eylem yönünden reddine hükmolunur.
BİRİMLERDE YÜRÜTÜLEN İŞLEMLER:
Trabzon Emniyeti;
Trabzon McDonal’s işletmesinin bombalanması eylemini gerçekleştiren, eylem sonrası kaçtığı İstanbul ilinde 30.10.2004 günü yakalanıp önce orada İstanbul İstihbarat Şube görevlilerinin (Volkan ALTUNBULAK) bizzat katıldığı ilk sorgusundan ve 31.10.2004 günü tutuklanmasından sonra Trabzon’a gönderilen ve orada 11 ay F tipi cezaevinde tutuklu kalıp, tutuksuz yargılanmak üzere mahkemesince serbest bırakılan Yasin Hayal, 13 Eylül 2005 günü tahliyesini müteakip çevresindeki insanlara İstanbul’da yaşayan Hrant Dink isimli gazeteciyi öldüreceğini söylemeye başlar. Hatta Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince 13 Ekim 2005 tarihinde tespitle evrak düzenlenir. Evrakta Yasin Hayal’in cezaevinde irtibatlar edindiği, radikal fikirlere sahip olduğu, Ermenilere karşı büyük bir kin beslediği ve bir sonraki eylemini İstanbul’da yapmayı tasarladığı bilgileri yer alır.
Bombalama eylemi sırasında İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç’tir.
Trabzon İstihbarat Şubede Polis Memuru olan Muhittin ZENİT; telofonla takip çalışmaları sırasında Yasin Hayal ile telefon irtibatı olup, o dönem öğrenci olan Erhan Tuncel’i tespit eder. Yasin’in çevresindeki diğer kişilerin ya uyuşturucu kullanan yahut da süfli olarak değerlendirdiği kişiler olmasından Erhan’a YİE’lik teklifinde bulunur. Buna dair İstihbarat şubesinde 05.11.2004 tarihli rapor düzenler. Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir yazıyı paraflar, Engin Dinç imzalar ve yazı Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’e sunulur. 17.11.2004 tarihinde de Ramazan Akyürek’in imzasıyla Erhan Tuncel, Mehmet Kurt kod adı ile deneme safhasına alınarak İDB’na yazısı gönderilir. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri UZUN’un 02.12.2004 tarihli OLUR yazısı ile YİE olarak çalıştırılmaya başlanır.
31 Ocak 2006 tarihinde Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesinden Engin Dinç imzasıyla GEREĞİ için İstanbul, Ankara ve Erzurum İstihbarat Şube Müdürlüklerine ve BİLGİ için İstihbarat Daire Başkanlığına bir yazı gönderilir. İçeriğinde;
“ Radikal dini yapılanmalara yönelik sürdürülen çalışmalarda hedeflerimiz arasında yer alan Yasin Hayal ile irtibatlı olan Mustafa isimli şahsın üç adet silah temin etmeye çalıştığı,…yapılan çalışmalarda şahsın 1982 doğumlu Mustafa Öztürk olduğu,…şahsın Erzurum İlinde bulunduğu dönemlerde Alperen Ocakları içerisinde faaliyet gösterdiği, şahsın ilimizde bulunduğu süre içerisinde ilimiz Alperen Ocakları içerisinde bulunan şahıslarla irtibatlı olduğu, Yasin Hayal’in aynı grup içerisinde olmasından dolayı tanıştıkları ve şahsın 2004 yılı içerisinde yapmış olduğu McDonald’s isimli işyerine bomba atma olayından haberdar olduğu ve şahsın eylem sonrasında kendi ikametlerinde saklanmasında yardımcı olduğu….” belirtilmektedir. Yazının gönderildiği yerler arasında İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü de vardır. Gelen bu yazıyı havale eden İl İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’dir. Mahkemede gösterilen yazı üzerindeki imzasını doğrular. (İstanbul 14. ACM 2016/32 Esas sayılı yargılama dosyasının 07.11.2016 ve 08.11.2016 tarihli gerçekleşen duruşma SEGBİS Çözümleri)
15 Şubat 2006 günü YİE ile gerçekleştirilen buluşmada Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik eylem gerçekleştirileceği bilgisi öğrenilir.
Engin Dinç edinilen bilgi sonrası 16 Şubat 2006 günü İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güner’i cep telefonundan arayarak konuyu anlatıp, “ abi bunlar manyak bir grup, bu adamı öldürmek isteyen en az on tane grup vardır. Ben sizin yerinizde olsam bu adamı korurum ” dediği, aramasının gereği olarak ta “önemli olaylarda ve eylem duyumlarında teamül gereği bu konuyla ilgili karşı istihbarat şube müdürlüğünü telefonla da bilgilendirerek bu konuya dikkatini çekeriz, bu nedenle Ahmet İlhan Güler’i aradım (26.08.2015 İst. C. Başsavcılığı ifadesi ) dediği, A. İ. Güler’in de “ tamam kardeş ilgileniriz ” diye karşılık verdiği. Engin Dinç’in bu beyanına dair A. İ. Güler ilk önce “beni bu konuda arayan kimse olmadı” diyerek telefon görüşmesini kabul etmeyip, inkar eder. (08.12.2014 – 17.10.2015 İstanbul C. Başsavcılığı ve emniyette şüpheli olarak alınan ifadeleri)
Yargılama sürecinde; Telekominikasyon İletişim Başkanlığı’nın 21.10.2015 tarihli yazısı ekinde gönderilen HTS kayıtlarına göre 16 Şubat 2016 günü saat 21:12, 22:14 ve 22:22’de karşılıklı arayıp 4 adet görüşme yaptıklarının doğrulanması üzerine bu kez de görüşme yaptıklarını kabulle içeriğinin “abi bir yazı gönderiyoruz” şeklinde olmuş olabileceğini, ancak “öldürülecek veya sizin yerinizde olsam korurdum” gibi bir şey söylemediğini beyan ederek, yine inkar yolunu seçer, kabul etmez. ( İstanbul 14. ACM 2016/32 Esas sayılı yargılama dosyasının 07.11.2016 ve 08.11.2016 tarihli SEGBİS Çözümleri ) Ancak; dikkatten kaçan ve kaçırılan detay, telefon görüşmesinin, resmi yazının yazılmasından bir gün önce olmasıdır. Ortada henüz yazı yoktur. 246 sayılı yazının İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilmesi için 17 Şubat 2006 günü imza amaçlı Ramazan Akyürek’e sunulduğu esnada İstanbul’a bildirilmesi konusu konuşulur ve Ramazan Akyürek’in İstanbul İstihbarat Şubeye de yazılı bildirilmesini söylemesi sonrası İstanbul’a 248 sayılı yazı da 17 Şubat 2006 da yazılır ve gönderilir. Ahmet İlhan Güler gerçeği söylememekte, kendi söylemlerini yalanlayan deliller ortaya çıktığında ise başka bahaneler üretmektedir. Niçin? Neyi saklamakta yada neyin üzerini örtme gayreti içindedir .!!! Savcılık ve Mahkeme de bu detayları görmez, görmek istemez! Hatta savcılık iddianamede; Ahmet İlhan Güler’in beyanlarının hayatın olağan akışına uyduğu, Engin Dinç’in bu söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını yansıtır.
17 Şubat 2006 tarihli düzenlenen 9 nolu F4 raporunun Engin Dinç tarafından üst yazısı makama sunulur. R. Akyürek raporun içeriği itibariyle bu bilginin haber notu yapılarak ilgili birim ve makamlarla paylaşılmasını söylediğinde, aralarında konuşurlar. Engin Dinç, elde edilen bu istihbari bilginin Yasin Hayal’in sıkça fikir değiştiren biri olması nedeniyle, onu hem fiziki hem de teknik takibe aldıklarını, ayrıca YİE aracılığıyla kontrol altında tuttuklarını, bilgi paylaşımını onu bir süre daha takip ettikten sonra değerlendireceklerini söyler. Bu husus zaten kanun, yönetmelik ve uygulama itibariyle Engin Dinç’in yetki ve sorumluluğu altındadır. Muhittin Zenit tarafından yazılan ve İstihbarat Daire Başkanlığına (İDB) 17.02.2006 tarih ve 027246 sayı ile Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in imzası ile gönderilen rapor içeriğinde özetle;
1.paragrafta Dink’e karşı ses getirici bir eylemde bulunacağı,
2.paragrafta Dink’in öldürüleceği (ne pahasına olursa olsun öldürüleceği)
3.paragrafta eylemcilerin eyleme giderken baz istasyonlarının takibinden kurtulmak için telefonlarını götürmeyeceklerini, köyde bırakacaklarını,
4.paragrafta silahı köyden temin edecekleri,
5.paragrafta raporu düzenleyen memurun değerlendirmesi olup; “Yasin Hayal’in daha önce Mc Donald’s adlı işyerinin bombalama eylemini gerçekleştirdiği, bu eylemi gerçekleştirmeden önce çevresinde bulunan insanlara eylemi gerçekleştireceğini söylediği, cezaevinden çıktıktan sonra radikal söylemlere devam ettiği göz önüne alındığında şahsın düşündüğü eylemi yapabilecek kapasiteye sahip olduğu belirtilmektedir.
Bu yazıya, eki olarak 15.02.2006 tarihli YİE Buluşma (F3) raporu, buna dair tutulan (F4) Haber Raporu, İstanbul Emniyeti İstihbarat Müdürlüğüne yazılan 027248 sayılı yazı da eklenir. (Uygulama olarak ta olayla ilgisi bulunan İl İstihbarat birimleri de istihbarat sisteminden sorgulama yaptıkları takdirde yazıları görebilmektedir.) Saat 17:36 itibariyle yazı İDB’ye gönderilir. Saat 17:47 de İDB ekranına düşer.
Haber notunda dağıtım olarak Vali, Emniyet Müdürü, ilgili şube müdürü, Tugay Komutanlığı, Jandarma Komutanlığı, MİT Müdürlüğü, İstihbarat Daire Başkanlığı, ilgili ishbarat şube müdürlükleri ve diğer kısımlar yer almaktadır.
Engin Dinç, 246 sayılı İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilecek yazının imzaya sunumu sırasında Hrant Dink’in İstanbul’da yaşaması nedeniyle bu bilgiyi İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e telefonla ilettiğini de Ramazan Akyürek’e beyan eder. Ramazan Akyürek’in yazıyla bildirilsin talimatı üzerine durum 248 sayılı resmi yazı ile İstanbul İstihbaratına da bildirilmiş olur. Zira Hrant Dink cinayetinin tasarısına ilişkin bilgi istihbarat açısından çok önemli bir bilgidir, normal koşullarda eleman raporları sadece İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilir, rapor içerisindeki bilgilerin önemi yüksek derecede olduğu için bu konuda ayrıca İstanbul İstihbarata resmi yazı yazılmıştır.
Yazıyı Muhittin Zenit hazırlar, şube müdürüne götürdüğünde Engin Dinç müdahale ederek yazı da değişiklik yaptırır. Yazı bu haliyle İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne gönderilir. Yazının konusu Yasin Hayal’dir. İçeriğinde ise ;
“ İlimiz Atatürk alanı karşısında faaliyet gösteren Mc Donald’s isimli işyerine 24.10.2004 günü saat 13:30 sıralarında el yapımı, parça tesirli bomba atmaktan ve (6) şahsın yaralanmasına sebep olmaktan tutuklanarak cezaevine konulan ve 13.09.2005 tarihinde tahliye olan Yasin Hayal (İDP: 2918865) isimli şahısla ilgili olarak devam eden çalışmalarda;
YİE’den alınan bilgilerden ‘ bahse konu şahsın çevresinde bulunan arkadaşlarına Ermenilere karşı büyük bir kin beslediğini ve önümüzdeki günlerde İstanbul İlinde ses getirecek bir eylem yapmayı planladığını, hedef olarak ta Türkleri ve Türkiye’yi karalayıcı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink (İDP: 3248124) isimli şahsı seçtiğini maddi imkan sağladığı takdirde bahse konu eylemi gerçekleştirmek için İstanbul İline gideceğini ve Sarıgazi İlçesinde bir fırında çalıştığı bilinen abisi Osman Hayal’in yanında kalacağını söylediği ’ öğrenilmiştir.
Ayrıca bahse konu şahsın Mc Donal’s isimli işyerine yapmış olduğu eylem öncesinde de yine benzer söylemlerde bulunduğu göz önüne alınarak şahsın söz konusu eylemi yapabilecek bir yapıya sahip olduğu değerlendirilmekte olup 0538 7193181 numaralı telefonu kullanan şahsa yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. ” Arz ederim.
Denilmektedir. Yazıda; sadece 246 nolu evrakta yer alan öldürüleceği ibaresi yer almaz. Yargılama esnasında öğrenilir ki, Osman Hayal İstanbul Sarıgazi’deki çalıştığı fırındaki işini bırakmış bu yazının yazıldığı zaman da Trabzon’dadır ! ( Bu yanlış bilgi neden verilmiştir. Ya da Trabzon İstihbarat Şube bunu araştırmadan mı? Yazmıştır. Ortaya çıkmamıştır.)
Özkan Mumcu 26.12.2014 tarihli savcılık ifadesinde, İstanbul’a yazılan yazı sonrası İstanbul İstihbaratından Volkan Altunbulak’ın kendisini telefonla arayarak sorduğunu, kendisinin de ona Yasin’in bombalama olayı dahil her şeyi anlattığını belirtir. İstanbul İstihbarat C Büro Amiri Volkan Altunbulak’ta 17.11.2014 tarihli savcılık ifadesinde; “Trabzon’un gönderdiği yazı sonrası araştırmamızı Özkan Mumcu’yu (Trabzonda memur) telefonla arayarak bildirdim, yazı ile bildirmedik, Bahadır Tekin ve Özcan Özkan’ın (sahte rapor düzenliyor) düzenlediği rapor sistemde kaydı yapılacak bir rapor değildi” der.!!!
İstihbarat Daire Başkanlığı;
17.02.2006 günü mesai bitimi sonrası saat 17:47 de 246 sayılı yazı ve ekleri İDB’na düşer. A Şube Müdürlüğüne gönderilir. Yazının C Şubesini ilgilendirdiği anlaşılınca C Şubeye sevk edilir. C Şube Müdürü olan Ali Fuat YILMAZER’de Daire Başkanı Sabri Uzun ile birlikte o gün mesai bitimi sonrası bir haftalık yurt dışına görevli gitmesi sebebiyle yerine C Şube Müdür Yardımcısı Bülent DEMİREL vekalet etmektedir. Yazı kendisine iletildiğinde içeriğinde Yasin Hayal geçtiğinden önemli görür. Dairede daha önce Çeçenistan’a gitmeye çalışanlara ilişkin liste çalışması yapıldığı o listeden ve bombalama eyleminden dolayı, önemine binaen kendilerine bildirilen bu hususların İstanbul’a da bildirilmemiş tarafları varsa bildirilmesi için yazının üzerine ‘bildirelim’ şeklinde talimat yazar. Ayrıca yargılama sırasında mahkemede bu husus kendisine sorulduğunda “Trabzon’dan Daire Başkanlığına gönderilen yazı ve eklerinin (F4) İstanbul İstihbaratı tarafından sorgulandığında network üzerinden görüleceğini” doğrular. (Öyleyse bu kadar önemli bir konu İstanbul İstihbaratı tarafından ya önemsenmedi yahut araştırma yapılmadı veya akla gelmeyen başka bir nedenle geçiştirilip sadece arşive konuldu!)
EGM İstihbarat Daire Başkanlığına BİLGİ için gönderilen/gelen yazılarla ilgili olarak yapılması gereken; konuyla ilgisi olan İl ve birimlerin network üzerinden sistemden görebilmeleri adına ARŞİVE girilmesidir. Eğer ki yazılarda kişi veya hedef kişi adı da geçiyorsa bunlar içinde İstihbarat Değerlendirme Projesi (İDP) numarası verilerek bilgi sayfası açılır. İl ve birimlerden bu kişilerle ilgili bilgi gelmesi halinde kişi bilgilerine eklenir. İDP numarası zaten varsa ilgili bilgi o zaman var olan kişi numarasına eklenir. Bilgi için gönderilmiş ama karşı bir ili ilgilendiren önemli bir husus görülürse Başkanlık tarafından karşı il istihbarat müdürlüğünün bilgilendirilmesi gerekir. Bir ilden gelen yazı eğer ki DAĞITIMLI olarak gelmişse; ( karşı il istihbarat şubeye de yazı yazılmışsa ) Daire başkanlığı görevlilerince bilginin an itibariyle sisteme girilmesi dışında yapılacak işi kalmaz. Çünkü yapılacak işlem, araştırılacak husus veya bilginin değerlendirilerek atılması gereken adım, GEREĞİ için karşı il istihbarat şubeye bildirilmiştir. Onun karşı yazı ve bilgilendirmesine göre yeni hareket tarzı belirlenecektir. İDB de yerel makamların yapacakları işlerin sonuçlarını bekleyecektir.
İDB C Şubesinde C2 büro amiri olarak görev yapmakta olan Komiser Yılmaz ANGIN yazı ekindeki 248 sayılı ve ‘konusu Yasin Hayal’ olan evrakla ilgili gelişmelerin Yasin Hayal ile ilgili şahıs notu açılarak içine girilmesi, kaydedilmesi notunu düşer. Evrakta belirtilen 05387193181 nolu telefonun İstanbul teması var mı? diye kontrol eder, 05372844255 nolu İstanbul’daki bir telefonla görüşmesini görüp evraka not olarak düşer. Yargılama esnasında “bunlar benim değil İstanbul’un yapması gerekli işlemler, bununla birlikte İstanbul istihbaratının konuya ilişkin cevabi bir çalışmasında anlamlandırmak ya da ilave bilgi üretmek amacıyla yapılmış bir hazırlık çalışması olup, bu işlemlerin İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünce yapılması gereken işlemler olduğunu, kendisinin bu çalışmayı arşivleme ve bilgi havuzu için yaptığını, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünün bu konuda kendilerinden herhangi bir bilgi talebinde bulunmadığı ve kendileri (İDB) ile Trabzon’a cevap vermediği için ( cevap vermeme olayının doğruluğu da yargılama esnasında ortaya çıkar.) işlem bu aşamada kalmıştır ” diyecektir. ( 17.12.2014 tarihli savcılıkta alınan ifadesi)
Trabzon Emniyeti;
Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Muhittin Zenit ve Mehmet Ayhan tarafından YİE olan Erhan Tuncel ile yapılan görüşme sonrası 08.04.2006 tarihinde 10 nolu F4 raporu düzenlenir. Bu raporda; Erhan’ın, “ Yasin Hayal’in İstanbul’daki Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e yönelik eylem gerçekleştireceğini söylemiştim. Talimatınız gereği kendisi ile görüşüyorum, böyle bir eylemi yaptığı takdirde kendisinin ve ülkemizin büyük bir zarar göreceği konusunu işliyorum. Halen kendisi Pelitli Beldesinde Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) mahalli irtibat bürosu olarak faaliyet yürüten bir kahvehanenin işletmeciliğini aldı ve çalıştırıyor ” dediği belirtilir. ( İlginç olan, tüm beldede ve insanlar arasında yaptıkları ve karakteri çok iyi bilinen kriminal vaka düzeyindeki birinin milliyetçi söylemleri siyasetlerinin merkezi olarak tanımlanan partinin irtibat bürosu gibi faaliyet gösteren yerinin işleticiliğini alması, daha doğrusu ona verilmesidir!!! Yine ilginç olan Hiçbir YİE’nin irtibat halinde olduğu kişiyi düşündüğü eylemden vazgeçirmeye çalışmayacağı gibi istihbarat çalışmalarında da istihbarat görevlilerinin böyle bir talebi YİE’den istemeyecekleridir.!!!)
Erhan Tuncel ile görüşülen ve ondan emniyet istihbarat görevlilerince alınan bilgilere dayanarak 12 adet F3, 10 adet de F4 raporu düzenlendiği anlaşılır. Bu raporlardan 10 adet F3 ve 4 raporunun Ramazan Akyürek’in Trabzon İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığı sırada düzenlenmiş, İstihbarat Daire Başkanlığına (İDB) gönderilmiş evraklardır. R. Akyürek’in tayinin çıkmasından sonraki cinayete kadar geçen geri kalan 8 aylık zamanda ise sadece iki adet F3 buluşma raporu Reşat Altay döneminde düzenlenerek İDB’ye gönderilmiştir. Adeta tüm çalışmalar askıya alınmıştır.
Erhan Tuncel ile yapılan görüşmelere ait 21.11.2004 F3, 22.11.2004 F4, 28.11.2004 F3, 29.11.2004 F4, 18.12.2004 F3, 21.12.2004 F4, 30.03.2005 F3, 31.03.2005 F4, 29.04.2005 F3, 30.04.2005 F4, 25.05.2005 F3, 31.05.2004 F4, 09.10.2005 F3, 13.10.2005 F4, 26.12.2005 F3, 30.12.2005 F4, 12.02.2006 F3, 15.02.2006 F4, 07.04.2006 F3, 08.04.2006 F4 Ramazan Akyürek döneminin, 12.09.2006 F3, 12.09.2006 (F4), 17.10.2006 F3, 17.10.2006 (F4) Reşat Altay döneminin Raporlarıdır. (Eleman Bilgisi)
Burayı kolaylaştırmak* Akabinde; Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünce, Yasin Hayal ile ilgili olarak kendisi ve telefonu teknik takibe alınır. Erhan Tuncel’in telefonu da samimiyeti ve verdiği bilgilerin doğruluğunu teyit amaçlı takibe alınır. (Ramazan Akyürek dönemi İstihbaratın çalışmaları) Sonraki süreçte * Yasin hayal ve grubu ile ilgili çok sayıda F5 takip tarassut raporları düzenlenecektir. Ama düzenlenen bu raporların Savcılık soruşturma başlattığı zaman İDB’ye bildirilmeyip Trabzon arşivinde tutuldukları anlaşılır. (Ramazan Akyürek sonrası) Ne hikmetse savcılık iddianamede Ramazan Akyürek’in ilgisinin ve bilgisinin bulunmadığı bu raporları ‘imha ettirdi, yokettirdi veya sistemden sildirdi’ diyerek onun aleyhine delil olarak gösterecektir. Yargılama esnasında gerçek ortaya çıkacaktır. Ama bu gerçek yargı heyeti tarafından bir türlü kabullenemeyecek, hatta tamamlanan celse sonlarında ki tutukluluk değerlendirmelerinde iddia makamınca Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer için hep F3, F4 ve olmayan F5 raporlarını gerekçe göstererek tutukluluk hallerinin devamını isteyecektir. (74. Celse sonu gibi.)
İlk zamanlarda Yasin hayal grubunun yapmayı planladıkları eylem düşünce aşamasındadır. Eylemi gerçekleştirme adına keşif ya da silah temini, alımı gibi hareketleri tespit olunmaz. Dinlenen telefon görüşmelerinde de bu yönde bir hazırlıkları olduğuna dair ifadeleri de görülmez. Her şey konuşma aşamasındadır.
İl Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek’in 08 Mayıs 2006 tarihinde İstihbarat Daire Başkanlığı’na ataması yapılır. Yerine Tekirdağ İl Emniyet Müdürü Reşat ALTAY atanır. Bundan sonra istihbarat şubede ki çalışmalarda düzensizlik başlar. Bazı görüşmelerde Erhan Tuncel’de tutarsızlıklar görülmesi, deneme süresi içinde olması ve verdiği bilginin sağlamlığının kontrolü adına Yasin Hayal’in telefonları dinlemeye alınırken, Erhan Tuncel’in de telefonları Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesince dinlemeye alınır. Ne yazık ki, cinayet öncesi dinlenen telefon görüşmelerinin çözümlerinin yapılmadığı anlaşılır. (Düzenlenen iddianamenin 24-25 sahifeleri) Ramazan Akyürek sonrası ilginç bir şekilde 03.08.2006 ile 27.09.2006 tarihleri arası 56 gün (yaklaşık 2 ay) Yasin Hayal’in telefonu için dinleme kararı da alınmaz ve teknik takip yapılmaz, (en kritik dönem en hayati eksiklikler) neden? Niçin? Bu husus Engin Dinç’e sorulduğunda ben o tarihlerde İstihbarat Şubeden ayrılmıştım (26.08.2015 savcılık ifade) der, ama eylül ayı sonuna kadar Faruk Sarı’yla görevi birlikte yürüttükleri de bilinmektedir! Ortada bir gariplik bulunmaktadır. Polis memuru Muhittin Zenit ve Ramazan Akyürek Dışında diğer tüm personel Trabzon’da ve görevlerinin başındadırlar.
Reşat Altay istihbarat şubeye müdür olarak önceki çalıştığı yerde birlikte görev yaptığı Faruk Sarı’yı ister. Engin Dinç’in istihbarat şube müdürlüğü görevi 30 Haziran 2006 da resmi olarak sona erer. Eylül 2006 da Afyon’a İstihbarat Şube Müdürü olarak atanmasına kadar Faruk Sarı’yla görevi birlikte yürütür. (Faruk Sarı 20.12.2016 İst. TEM şube ifadesi) Engin Dinç 26.08.2015 tarihli savcılık ifadesinde; “yeni gelen emniyet müdürüne brifing verirken konudan bahsettim. Ben ayrıldıktan sonra İstihbaratta aynı personel devam ediyordu. Reşat Altay’ın getirmiş olduğu (Faruk Sarı) şube müdürü de 6 ay içerisinde kendisine neden konuyu aktarmamış. Ayrıca YİE Erhan Tuncel’in 14.09.2006 tarihli F3 (buluşma) raporunu Reşat Altay imzalamıştır.17.11.2006 tarihli Erhan Tuncel’in YİE’likten düşümü ve YİE olarak görevine son verilmesi ile ilgili evrakta Reşat Altay’ın imzası yer almaktadır. Faruk Sarı’ya da görevi devrederken tüm bilgileri aktararak gizli evrakları da teslim ettim” diyerek görevi devralanları ve sorumluları kendince gösterir.
Yasin Hayal’e ait 03.08.2006 ile 27.09.2006 tarihleri arası teknik takip kararı alınmaz.??? (Muhittin Zenit tayinle Bayburt’a gitmiştir. Engin Dinç yerini yeni gelen Faruk Sarı’ya bırakmış ama onun işe alışması için eylül ayına kadar çalışmalarında yardımcı olduğu da bilinmektedir.!!! Kaldı ki şube müdür yardımcısı dahil diğer personel görevdedir.)
Engin Dinç, Erhan Tuncel ile istihbarat çalışma ve geleneğine aykırı olacak şekilde mayıs sonu veya haziran başlarında kendi makam odasında yalnız görüşür. (Şube müdürü bir YİE ile makam odasında niye görüşür ki! Sonraki süreçte Dink cinayeti nedeniyle Tekirdağ F tipinde tutuklu iken Erhan Tuncel’in Engin Dinç’e yazdığı mektup bunun ipuçlarını verecektir. )
2006 yılı haziranında Bayburt’a Muhittin Zenit’in tayin olması üzerine Erhan ile görüşmeleri istihbaratta görevli polis memuru Özkan MUMCU yapmaya başlar. Onunda ağustos ayında askere gitmesi üzerine Erhan Tuncel ile görüşmeleri Mehmet Ayhan devralır. Erhan Tuncel ile buluşma görüşme ve haber akışında sorunlar yaşanmaktadır. Mehmet Ayhan durumu dönemin İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı ve Bürolar Amiri Ercan DEMİR ile görüşür. Erhan’ın durumunun elemanlıktan çıkarılması için yönergeye uyduğu düşünülür. Ercan Demir’in de tavrı bu yöndedir. (İst. 14. ACK 2016/32 E. 12. Celse 3. Bölüm SEGBİS Çözümü)
Faruk Sarı 24.12.2014 tarihli savcılıkta verdiği ifadesinde konuyu “…hatırladığım kadarıyla Erhan Tuncel Mart 2006 dan sonra görüşmelere gelmemeye başlamış, 9 aylık süreç içerisinde görevli memurlar (Erhan ile en son irtibatlı olan polis Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya ) ve bu polisin amiri Özkan Mumcu, Erhan Tuncel’in güvenilmez, yalan söylemeye meyilli olduğu, buluşmalara soğuk davrandığını belirtmeleri, Yardımcım Ercan Demir’in de ‘Yardımcı İstihbarat Elemanlığına’ son verilmesini teklif etmeleri üzerine ben de bu teklifi müdürüm Reşat Altay’a ilettim. Ben bu teklifi Reşat Altay’a götürdüğümde “Engin’in bahsettiği problemli çocuk bu mu” demişti. Bu konuya ilişkin net bir bilgim olmamakla beraber Erhan Tuncel bizim görevlilerimizden ziyade daha çok İl Jandarma Komutanlığı görevlileri ile görüşmeler yapmıştır.
Erhan ile son olarak 7 Nisan 2006 tarihinde F3 Buluşma Raporu ve akabinde de ( Nisan 2006 günü de F4 Haber Raporu ( Ramazan Akyürek dönemi) tanzim edilmiş, 8 Nisan 2006 tarihinden sonra Erhan Tuncel ile ilgili görüşmelerde muhtemelen istihbari bilgi edinilemediği için F3 – F4 düzenlenmemiş” demekle kendi döneminde hiçbir şey yapılmadığını, ne yapılmışsa Ramazan Akyürek döneminde yapılmış olduğunu doğrulamaktadır.
Ekim ayı içerisinde Erhan Tuncel ile YİE’likten çıkarılmadan önce son bir kez deneme amaçlı görüşme yapılır. Kendisinin jandarma ile tespiti yapılmıştır. Erhan’ın “jandarma sizden daha cok para veriyor ” dediği ve eylül ayında kendisin elemanlıktan vazgeçtiği belirtilir. (Ercan Demir İst. 14. ACM 2016/32 E. 13. Celse 2. Bölüm SEGBİS çözümü)
Kasım ayı içerisinde Erhan Tuncel YİE’likten çıkartılır. Soğutma dönemi diye adlandırılan bir dönem de bulunduğundan hemen kendisine haber verilmez.
Olay tanıklarından Nihayet ALTUN’un anlatımına göre; “Cinayetten 2,5 ay öncesi çalışmaya başladığı Mihmandar adlı kafeye koyu renkli lüks araçlarla bazı şahısların gelerek Yasin Hayal’i sordukları, eğer Yasin Hayal kafede ise onu da yanlarına alarak gittikleri, gelenlerin hep aynı kişiler olmadıkları, aynı araçlarla da gelmedikleri, gelenlerin kafede hiç konuşmadıkları, bu olayların cinayet tarihinden önceki 10 günlük süre içerisinde daha da sıklaştığı” sonradan öğrenilir. (Tanık Nihayet ALTUN’un 27 Ocak 2007 tarihli beyanı) Tanık beyanından da anlaşıldığı üzere Yasin Hayal’in irtibatı Pelitli içerisindeki süfli kişilerden ibaret değilmiş.
Cinayetten sonraki kamu görevlileri ile ilgili inceleme, soruşturma veya kovuşturma süresince Engin Dinç diğer görevlilerin aksine ihraç olunmaz!!! Halbuki tüm sürecin tam kalbinde yer alır. Üstelik sonraki süreçte İstihbarat Daire Başkanı olarak atanır. Yargılamanın devamı esnasında da bu görevine devam eder??? Yargılama sonunda da sütten çıkmış AKKAŞIK haline getirilir. Birileri yemeği yemiş fatura Ramazan Akyürek’e kesilmiş!
Telefon Dinlemesindeki Düşündüren Şüphe?
Ali Fuat Yılmazer’in açıklamaları ve karşılıklı soru ve cevapların gerçekleştiği yargılamanın devam ettiği 06-07.02.2017, 09-10.02.2017, 13-14.03.2017, 16.03.2017, 10.04.2017 ve 11.04.2017 tarihli duruşmalar sırasında telefon dinlemelerine ilişkin büyük bir şüphe ortaya konur. Peki o şüpheye konu olay nedir? Taraflardan ve gelen belgelerden de yalanlanamayan işte o gerçek, A. F. Yılmazer’in anlatımına göre;
“Erhan Tuncel’in telefonlarının hedef olarak dinlenmesiyle ilgili Mayıs 2006 da işleme girmediği anlaşılan bir talep formu var. (Dikkat! R. Akyürek ayrılmıştır) Cinayet tasarısı ile ilgili bu husus çok önemlidir.
Eğer soruşturma konusu edilir, arkası araştırılırsa Dink cinayetinin asıl gerçek organizasyonu, cinayeti işleyen tetikçi grubunun arkasındaki özelliklede devlet içindeki gerçek bağlantılarına ilişkin bir deşifrasyonun ortaya çıkacağına inanıyorum. Mayıs 2006 tarihli istihbaratta dinleme talep formu şeklinde tanzim edilmiş, imzalanmış ancak işleme konmamış bir belge var. İddianame ekinde ben bulamadım. Müdahil avukatlarınca verilmişti. Fakat iddianame eklerinde bununla bağlantılı olduğunu düşündüğüm bir belge buldum. 65. klasör, sayfa 63-71 arasında. Bu belge Levent Yarımel ve Durmuş Demirbaş’ın bilirkişi olarak görevlendirildikleri dönemde İstihbarat Daire Başkanlığından bir takım bilgi ve evrakları istemeleri üzerine, Daire başkanlığı o taleplerin hazırlanması için Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünden talepte bulunmuş ve TEKOP Şube Müdürlüğüne, Trabzon İstihbarat Şubenin dinleme faaliyetleri ile ilgili bir yazı göndermiş, ekinde kararlar var. Şimdi bu 63-71 sayfalar arası 65. sayfada imha tutanakları var. Tüm imha tutanakları! Yasin Hayal ile Erhan Tuncel’in tüm telefonuna ait, bu telefonlarda Yasin Hayal’in 0538 7193181, Erhan Tuncel’in telefonu 0555 674 4623, isim yazmıyor imha tutanaklarında. Sadece telefon numarası, kaç kez görüşme yapıldığı ve imha edildiğine dair. İlk sırada Yasin’e ait 5387193181 nolu telefon, ikinci sırada ise 5057131832 nolu başka bir numara. Erhan Tuncel’in Temmuz 2006 dan itibaren dinlemeye alınan numarasından farklı bir numara, evrak ekinde sadece Yasin ve Erhan Tuncel’in telefonları olduğu için ben, bu numaranın Erhan Tuncel adına alınmış bir karar olduğunu varsayıyorum. Bu numaranın karşısındaki dinleme tarih aralığı 02.05.2006 – 31.07.2006. Bu dinlemede sisteme düşen konuşma adedi sıfır (0) ve tutanak böyle tanzim edilmiş. O zaman akla şu geliyor. Bölgemizde gizli olarak yürütülen aşırı sağ faaliyetlerin deşifre edilebilmesi amacıyla bir talepte bulunulmuş, ne hikmetse bu talep uygulamaya girmemiş, Temmuz ayında aynı ile bu şekilde talep formu üzerine dinleme kararı alınmış, fakat mayıs ayında tahmin ediyorum Erhan Tuncel ile ilgili bir başka telefon dinlemeye alınmış, 2 mayıstan 31 Temmuza kadar 3 ay dinleme yapılıyor ve sıfır ses kaydı. Bu şu demektir; biz dinleme yapmadan önce o kişinin telefonunun DARA diye adlandırdığımız sistem üzerinden aktif olup olmadığını kontrol ederiz, sorgularız, telefon aktif değilse o zaman o numarayı dinlemeye almayız. Öyleyse Trabzon istihbarat şubesi öyle bir telefonu dinlemeye almış ki üç ay boyunca bir tek ses düşmemiş o telefona. Bu da akla şunu getirir, birisi yada birileri Erhan Tuncel’e o telefonu kullanma demiş, ikinci bir durum ise karar alınacakken başka bir telefona alınmış. Fakat işlem devam ettirilmiş (süre sonuna kadar) fakat böyle bir hata istihbaratta izahı mümkün olacak türden karşılaşılabilecek bir hata değildir. Böyle hata olmaz. Çünkü sistemde görülüyor. Gideceksin mahkemeden karar alacaksın, hiç konuşması bulunmayan bir telefona. Ben neden alayım ki, veya ikinci durum gerçek telefon üzerinden başka bir telefon için alınıyor. Peki böyle bir cambazlığı Trabzon İstihbarat Şubede kim yapar? Ortada; ikinci ayda bize Hrant Dink cinayeti tasarısını veren bir eleman var. İki yıldır kayıtları alınmamış bu elemanın, üçüncü ayda bu eleman kayda alınıyor (mart 2006) 4. ayda istihbarattan bir tane daha. Bu esnada istihbaratta olmayacak bir şey; bir örneği daha yoktur. Çünkü böyle bir yöntem yoktur! Biz, eleman marifetiyle eylemciyi eylemden vazgeçirmeye çalışıyoruz. Ne polisin, ne istihbaratın böyle bir yöntemi yoktur. İkinci bir örneği de çıkmaz. Elemanların böyle bir misyonu yoktur. Bu başa gelecek beladan kurtulmanın telaşıdır. Bunu yazmışlar, görmüşler, personel görmüş. 4. Ay, 5. Ayda Erhan Tuncel böyle bir gerekçeyle hedef haline getiriliyor. Hani İDP’de kaydı! Bu bilgiler neden arşive girmez? Niye, İstihbarat Daire Başkanlığına yazılmaz! Erhan Tuncel’in bu hususiyetlerini gördünüz madem! Burda çok ciddi bir tezgah var. Cinayetin gerçek boyutları çözülmek isteniyorsa, çözümleme ihtiyacı hissediyorsanız, işte üzerine gidilecek bir yer. Ama gidilmiyor, gidilmemiş, ben mahkemenizin dikkatine sunuyorum! Bu telefon kime aittir? Niçin dinlenilmiş, Neden görüşmesi olmayan bir telefona karar alınmış, ama neden dinlemesi yapılmamış o tarihte, istihbarat şubesinin bunları bilmemesi, tespit edememesi diye bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir yanlışlık ancak ve ancak kasti olarak yapılır” diyecektir. Yine arkası aranmayacaktır! Açıklamaya ihtiyaç var (DEVAMI YARIN…)