“Eskiden mahallede silah sesi duyunca ‘kimin düğünü var?’ diye düşünürdük. Şimdi ise ‘hangi grup, hangi gruba silah sıkıyor?’ diye düşünüyoruz.”
İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki Zübeyde Hanım Mahallesi’nde yaşayan esnaf Hüseyin, bir süredir içinde bulunduğu yeni durumu bu sözlerle özetliyor.
Eviyle çocuklarının ilkokulu arasında yalnızca 100 metre var. Ancak artık her gün çocuklarının elini tutarak onları okula götürüp aldığını anlatıyor.
Hüseyin’in aktardığı bu tablo, İstanbul’un farklı semtleri için de geçerli.
Barış Boyun ve Daltonlar suç örgütleriyle ilgili davalar, “yeni nesil mafya” olarak adlandırılan grupların Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da yoğun faaliyet gösterdiğini ortaya koyuyor.
BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici, bu grupların hangi şartlarda ortaya çıktığını, gençleri nasıl etkilediğini ve semtlerde yaşamı nasıl dönüştürdüğünü İstanbul’un farklı mahallelerinde araştırdı.
‘İstanbul’un bu kadar kriminal olduğunu hiç görmemiştim’
Bahçelievler Yenibosna Mahallesi sakini, 50’li yaşlardaki Tekin, yaptığı ticari işler nedeniyle geçmişte geleneksel mafya gruplarını “gözlemleme” fırsatı bulduğunu, şimdi de mahallesinde gençlerin yeni gruplara katılımını gördüğünü söylüyor.
“İstanbul’un bu kadar kriminal olduğunu hiç görmemiştim” diyor.
Bu duruma en fazla tanıklık eden kesimlerden biri esnaf.
Zaten bu tür gruplarla ilgili davalarda, şikayetçiler arasında esnaf önemli yer tutuyor.
İddianamelere göre kimi semtlerde bu tür gruplar yer yer işyerlerinden “haraç, sokak hakkı, ceza ve hükümlü parası” gibi söylemlerle zorla para istiyor.
Alamadıklarında ise motorsiklete binmiş kasklı saldırganlar, işyerlerine ateş açabiliyor.
Gazi Mahallesi’nde tekstil atölyesi işleten Ekber’e göre etrafta tefecilik de çok yaygın ve borçlar zamanında tahsil edilmeyince silahlar patlayabiliyor.
Aynı mahalleden kanaat önderi konumundaki bir esnaf olan Haydar ise “Şimdi mahallede yeni bir durum var” diyor ve ekliyor:
“Esnaf son dönemde ‘gelecekler’ korkusuyla polisi çağırıp dükkanının önünde bekletmeye başladı.”
Yenibosna’dan Tekin bu konuda farklı bir gözlemini aktarıyor:
“İlla ki kendi halinde esnafa da bulaştıkları vakalar oluyor ama hedef aldıkları esnafın bir kısmı, gayri meşru işler yapan ya da açığı olan ve çok para kazanan adamlar. Onlara gidip, ‘Madem bunu yapıyorsun bize pay vereceksin’ diyorlar.”
Suç örgütleri arasında da sık sık çatışmalar yaşanıyor.
Ekber bu durumun kendilerine etkisini örneklerle anlatıyor:
“Geçenlerde bir çatışmada ailemden birinin dükkanına kurşun geldi, camları kırıldı. Bu olaylar o kadar arttı ki Heykel Meydanı’nın orada bir kahve var. Sürekli camlarını değiştiriyor.”
Esenyurt’ta yaşayan ve bir özel şirkette çalışan Berna, kısa süre önce ailesiyle bir esnaf lokantası açmaya niyetlendiğini ancak bir arkadaşının, dükkan aradığı bölge hakkında “Ne dükkanı? Orada geçenlerde ünlü baklavacı dükkanını taradılar” deyince vazgeçtiğini anlatıyor.
Aileler çocukları için kaygılı
Son dönemde yaşananlar nedeniyle aileler de çocukları için kaygılı.
Sultangazi’de, geçen yıl iki grup arasında çıkan çatışma sırasında yoldan geçen 15 yaşındaki Büşra Polat, kurşun isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmişti.
Bu olayın ardından, mahallede aktif olan “Arap Emrah” lakaplı Emrah Sever ve Volkan Reçber’in liderleri olduğu iki suç örgütüne operasyon düzenlenmişti.
Gazi Mahallesi’nden Haydar, geçen yıl Reçber’in ölen bir yakını için mahallede verilen hayır yemeğine katılanlara saldırı düzenlendiğini söylüyor.
Haydar bu yaşananlar nedeniyle sadece gençlerden değil ailelerden de mahalleden ayrılmak isteyen çok insan olduğunu söylüyor.
Ayrıca bu tür grupların mahallelerinde dönem dönem konvoylarla gövde gösterisi yaptığını aktarıyor.
Esenyurt’tan Berna’nın aktardığına göre ise son yıllarda geceleri mahallede dolaşan motosikletli gençlerin sayısı artmış.
Bunun yanında bir de mahallerinde kim olduğu anlaşılamayan bir profil oluştuğunu ekliyor Berna:
“Eskiden herkes kimin ne olduğunu bilirdi. Anlaşılırdı. Sağcının sağcı, solcunun solcu, torbacının torbacı olduğu kestirildi. Şimdi etrafta, kestirilemeyen profilde insanlar var.”
Son beş-altı yıldır eve geç saatte yalnız yürümeyi bıraktığını, metrobüsten indikten sonra kısa mesafe bile olsa taksi çağırdığını söylüyor Berna.
Politik semtlerde büyük dönüşüm
“Yeni nesil” suç örgütlerinin bazılarının etkin olduğu semtler arasında, Nurtepe ve Gazi gibi, geçmiş dönemde solcu grupların etkin olduğu, “politik” semtler de var.
Buralarda dolaşıldığında hâlâ duvarların politik sloganlar ve afişlerle dolu olduğunu görülüyor.
Ancak bu görüntünün aksine, buralardaki bazı sol grupların etkileri geçmişe kıyasla azalmış durumda.
Herkes, “Gezi eylemleri ve ardından da 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası yasa dışı sol gruplara operasyonların arttığı, bu örgütler zayıflayınca çetelerin ortaya çıktığı” tespitini yapıyor.
Gazi Mahallesi’nden Ekber, “Eskiden devrimci örgütler güçlüyken uyuşturucu ve fuhuş olayı yoktu. Bunu yapanları yakaladıklarında sokak sokak gezdirip teşhir ederler, döverler ve mahalleden yollarlardı. Gençleri tedavi ederlerdi. Şimdi her yerde torbacı var” diyor.
Bu süreçte dikkat çeken gelişmelerden biri de geçmişte kimi yasa dışı silahlı sol grupların eylemlerinde yer almış bazı kişilerin, bu grupların zayıflamasının ardından “yeni nesil” suç örgütlerine katılması oldu.
Genç bir Okmeydanı sakini olan Kerem, bu dönüşümün gözlerinin önünde yaşandığını anlatıyor:
“Bu insanlar siyaseti bırakıp ‘Mahalleye sahip çıkıyoruz’ söylemiyle örgütlenmeye başladı. Mahalleli de ilk zamanlar bunlara sahip çıktı. Güç oluşturmak için kimisi uyuşturucu, kimisi kumar, kimisi tefeciliğe kimisi de tetikçiliğe başladı. Bir süre sonra ufak çetecikler oluşmaya başlayınca bu sefer aralarında alan hakimiyeti kavgası çıktı. Sonra bunlar sol gruplarla da çatışmaya girdi.
“Senelerdir görüşmüyorum ama o dönemlerden en yakın arkadaşlarımın kimisi şimdi Barış Boyun’un yakınında, kimisi Gürcistan’da, kimisi Almanya’da kimisi Fransa’da bu işleri yapıyor.”
‘Geçlerin rol modeli kalmadı’
Kağıthane sakini ve şu an iş arayan bir mühendis olan Ahmet ise bu mahallelerdeki dönüşümün gençler üzerindeki etkisini şöyle yorumluyor:
“Bu mahallelerdeki gençlerin rol modelleri geçmişte solcu abi, ablalarıyken şimdi rol modelleri kalmadı.”
Son dönemde bu mahallelerde polisin varlığı da gözle görülür şekilde artmış durumda.
Biz de geçmişte görülmediği kadar çok polis aracı, motosikletli ekip ve hatta TOMA ile karşılaşılıyor.
Zübeyde Hanım Mahallesi’nden Hüseyin bunu sorguluyor:
“Normalde artık daha fazla polis olduğu için daha fazla güvende olmamız gerekmez miydi?”
Grupların siyasi çizgisi var mı?
Bu “yeni nesil” suç örgütlerinin siyasi bir çizgiye sahip olup olmadığı da merak konusu.
Yenibosna’dan Tekin, geçmişte mahallelerde Ülkücü mafya ekolünün baskın olduğunu hatırlatıyor ve bugünkü tabloyu şöyle değerlendiriyor:
“Bence mahallelerdeki gruplarda artık Ülkücü görüşte olanlar fazla yok. Onlar daha yüksek yerlerde varlardır ama mahallelerde pek yoklar.”
Hem iddianameler hem de mahallelerde yaptığımız görüşmeler, bu yeni grupların bir siyasi görüşe sahip olmadığını gösteriyor.
Tekin, bu durumu şöyle örneklendiriyor:
“Yeni bir durum olarak Alevi ailelerin çocukları da var. İki yıl önce Fransa’da öldürülen Gülbey Dilsiz öyleydi. Dersimli. Cenazesi Cemevi’nden kalktı. Ayrıca Kürt çocuklar da var. Mesela Çirkinler öyle. İsimleri Yılmaz Güney’in lakabından geliyormuş. Ahmet Kaya müzikli Tiktok paylaşımı yapıyorlar. Ama bunların hiçbirinin bir siyasi çizgisi yok. Hepsi kriminal.”
Kerem, sürecin başında Sedat Peker grubunun Alevi gençleri yanına çekmek için özel çaba gösterdiğini savunuyor.
Gazi Mahallesi’nden Haydar da bir örnek veriyor:
“Mesela tanıdığımız biri vardı. Sol bir gruptan yatmıştı. Çıkınca bu çetelere bulaştı. Adam şimdi yeri geldiğinde üç hilalli, bozkurtlu bir resmin önünde de fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşabiliyor. Yani hiçbir çizgileri yok.”
Meselenin temelinde yoksulluk mu var?
Bu tür “yeni nesil” gruplara ilginin neden arttığı, son dönemin en çok tartışılan konularından biri.
Farklı semtlerde hemen herkes, ekonomik sorunların bunda önemli bir payı olduğu görüşünde.
Kağıthane’de yaşayan, yeni üniversite mezunu ve iş arayan 23 yaşındaki Özge, durumu şöyle özetliyor:
“Bunların hepsinin dar gelirli semtlerden çıkması tesadüf değil.”
Özge ardından da “mahallelerdeki eğitimin yetersizliğinden, sınıfların kalabalık olmasından ve akran zorbalığının yaygınlığından” söz ediyor.
‘Eskiden bu işlerin bir raconu vardı’
Yenibosna’dan Tekin’e göre bu grupların büyümesinde ve onlara katılımın artmasında yoksulluk önemli ancak tek başına yeterli bir gerekçe değil:
“Sonuçta yoksulluk yeni bir şey değil. Bu dönemin olayı farklı. Uyuşturucu meselesi bence çok önemli. Yurt dışına çıkış isteği de var. Bir de artık ahlak diye bir şey kalmadı.”
“Ahlak” konusundaki kaygısını şöyle açıyor Tekin:
“Eskiden bu işlerde bir racon vardı, o artık kalktı. Adamı hamile karısının yanında infaz edebiliyorlar. Hiçbir ilke kalmadı.”
Tekin ayrıca silah temininin de çok kolaylaştığını söylüyor:
“Şimdi mesela merdiven altı yapılan CNC silahları da yaygın. Çok uzun süre kullanılmıyor ama adamların işini görüyor.”
‘Birileri kısa yoldan para kazanmak istiyor’
Kağıthane’den Özge, gençlerin bu gruplara ilgisini anlatırken kuşaklar arası farklara dikkat çekiyor:
“Z kuşağı olarak öyle bir noktadayız ki çok çalışsak da üst kuşaklar gibi bir ev, bir araba alamayacağız. O zaman bazı insanlar, ‘nasılsa bir şey elde edemeyeceğiz’ deyip parasını giyime, kuşama, tatile veriyor. Birileri de bu noktada kısa yoldan para kazanmak istiyor.”
“Hızlı para” motivasyonunun bu gruplara yönelimde etkili olduğunu savunan Özge, kadın arkadaş çevresinden de bir örnek veriyor:
“Only Fans inanılmaz yayılmış durumda. Benim arkadaşlarımdan bir sürü yapan var. Onlarla konuştuğumda ‘Ya ne olacak ki?’ diyorlar.”
İngiltere merkezli OnlyFans sitesinde içerik üreticileri kişiye özel cinsel içerik paylaşıp bunun karşılığında para alıyor.
Esenyurt’tan Berna ise gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“Bizim mahalledeki biraz eğitimli gençler A 101’de, BİM’de kasiyer oluyor. Daha eğitimsiz, şehrin yaşamında kimliğini bulamamış çocuklarsa bu gruplara kayabiliyor.”
Yenibosna’dan Tekin, bazı semtlerde bu gruplara katılan gençlerin mahalle sakinlerinden saygı da gördüğünü ve bunun da bir “motivasyon kaynağı” olduğunu söylüyor.
Bazı kişiler, çeşitli televizyon ve internet dizilerinin de “mafya kültürünü” özendirdiği görüşünde. Özellikle “Çukur” ve “Adana 01” dizileri sıkça anılıyor.
‘Bu dünyaya’ giren gençlerin hikayelerinde neler var?
Beyoğlu’na bağlı Piripaşa Mahallesi’nde büyümüş, şimdi bir kafede çalışan Cüneyt’le buluştuğumuzda, bu tarz gruplara karışan iki eski arkadaşının hikayesini anlatıyor.
İlk hikayede, Cüneyt’in arkadaşı hâlâ hayatta:
“Liseyi birlikte okuyorduk. Okulu bıraktı. Konfeksiyonda çalışmaya başladı. Mahalle abileriyle takılırken uyuşturucuya başladı. Torbacılığa başladı. Kendine ev kiraladı. Altına araba aldı. Eskortlara gidiyordu. Sonra tetikçiliğe başlamış. O sırada koptuk. Adam vurmuş, vurulmuş, hapse girmiş. O dünyada epey yükselmiş.”
Cüneyt, bu süreçte ailenin de sorumluluğu olduğunu düşünüyor:
“Arkadaşım eve para götürdüğü zaman anne, babası ona ‘Bu yaşta bu kadar parayı nereden buldun?’ diye sormadı. Ailesine ev aldı, aile daha da mutlu oldu.”
Cüneyt ikinci hikayedeki arkadaşınınsa öldüğünü anlatıyor:
“Yine lise arkadaşım. Okul bitince önce mahallede ufak tefek vurdu kırdı işlerine başladı. Çevresine adam topladı. Sonra daha üstlerden birilerine monte oldu. O dönem koptuk. Haliç’te bir kafe vardı, onu işletmeye başladı. Rakip bir grup, takıldığı kızlardan birine ‘Sana para verelim yerini söyle’ demiş. Kız da konum atmış. Geldiler, çocuğu kendi mekanında öldürdüler.”
Kağıthane’den Ahmet ise çocukken sık sık alay edilen, kendisinden küçük bir arkadaşının bu gruplardan birine katıldığını, çatışmada yaralandığını, hapse girip çıktığını anlatıyor.
Hâlâ görüştüklerini belirten Ahmet, “Öyle bir dünyada olmasına rağmen biraraya geldiğimizde ilginç bir şekilde gayet normal görünüyor. Bu konuları hiç konuşmuyoruz” diyor.
Özge ise bu kişilerin yaptıklarını gizlememelerine şaşırıp gülüyor:
“Şimdi biz konuşuyoruz ve haberde ismimiz yazılmayacak ama adamlar Tiktok’ta ellerinde silahlarla yaptıklarını açık açık yayınlıyor.”
Rezidansların etkisi
Esenyurt sakini esnaf Halil’e göre, ilçelerinde öne çıkan sorunlardan biri de çok katlı binalar.
Halil, Esenyurt ve Kayaşehir gibi bölgelerdeki küçük odalı rezidanslarda bu tür grupların faaliyetlerini çok daha kolay yürütebildiğini savunuyor.
Hatta bazı site yönetimlerinin bu gruplar tarafından ele geçirildiğini de iddia ediyor.
Uyuşturucu yayılıyor, yeni moda ‘peçete’
İddianamelere göre “yeni nesil suç örgütlerinin” en önemli gelir kaynaklarından biri uyuşturucu ticareti.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 16 Ekim’de yayımladığı 2025 Uyuşturucu Raporu’na göre, 2024 yılında “sentetik ecza” olarak bilinen, uyuşturucu etkisi taşıyan ilaçların yakalanma oranı bir önceki yıla kıyasla %227 arttı.
Uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı %42 yükselirken, uyuşturucu bağlantılı şüpheli sayısı da %20 artarak 374 bin 948’e ulaştı.
Semtlerde uyuşturucuya erişim cep telefonu uygulamalarının da etkisiyle her zamankinden daha kolay hale gelmiş durumda.
Kağıthane’den Özge, uyuşturucu satışının neden durdurulamadığını sorguluyor:
“Gültepe’de küçük bir ev var. Bütün çevreye uyuşturucu satışı oradan yapılıyor. Bunu herkes biliyor. Hatta satanlar bir anne ile kızı. Ama durmuyor.”
Gazi Mahallesi’nden Ekber ise son dönemde mahallelerinde uyuşturucunun en çok motosikletli ekipler aracılığıyla satıldığını anlatıyor ve ekliyor:
“Hatta deşifre olmamak için artık genç kızlara da sattırmaya başladılar.”
Mahallelerde aktarılanlara göre, son dönemde “peçete” adı verilen bir uyuşturucu hızla yayılıyor.
‘Adı bilinmeyen bir sürü grup var’
Mahallelerde birçok grubun ismi anılıyor, ancak en sık karşılaştığımız isim “Daltonlar” oluyor.
Yenibosna’dan Tekin’e göre ise aslında çok daha fazla grup var:
“İstanbul’da işlerini sessizce yürüten, sosyal medya kullanmayan, belki daha küçük çaplı bir sürü grup var. Gayrimeşru işler her yerde.”
Tekin, geçmişte gözlemlediği suç örgütleriyle kıyaslayarak şimdiki gençlerin bu dünyayı nasıl algıladığını şöyle anlatıyor:
“Gençler bunu oyun gibi görüyor. Can almışsın, can vermişsin. Bu işin dönüşü yok. Hiç ölmeyecek gibi yaşıyorlar.”
Ardından da ekliyor: “Finalde paketsin. Ya tabuttasın ya da cezaevinde.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – MAHMUT HAMSİCİ