Selahattin Demirtaş, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılmıştı.
Selahattin Demirtaş hakkında, “Cumhurbaşkanına hakaret” nedeniyle verilen hapis cezasının gerekçeli kararında, “Siyasi tartışma özgürlüğü, mutlak değildir. Neticeten konusu suç teşkil eden eylemler, dokunulmazlık zırhına tabi değildir” denildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezası veren mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nce hazırlanan gerekçeli kararda, dava konusu konuşmanın milletvekilliği görevi süresince, suç tarihinden önce ifade edilip edilmediği, Meclis’te veya Meclis çalışmalarında ileri sürdüğü aynı ifadeler olup olmadığı konusunda savunmanın soyut kaldığı ve bu konuda herhangi somut bir delilin sunulmadığı kaydedildi.
SİYASİ TARTIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Milletvekillerinin seçmeni temsil edip ve çıkarlarını savunduğuna yer verilen gerekçeli kararda, “Milletvekilinin siyasi görüşlerini ifade etme özgürlüğü elbette güvence altında olmalıdır. Ancak siyasi tartışma özgürlüğü, mutlak değildir. İfade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Neticeten konusu suç teşkil eden eylemler dokunulmazlık zırhına tabi değildir. Nitekim anayasal koruma, milletvekiline bireysel olarak değil, Meclis’e ve Meclis’teki çalışmalarında sorunsuz şekilde yürütebilmesi için güvence sağlayan ayrıcalıktır. Bu açıdan sanık müdafilerinin sunmuş olduğu açıklamalar her ne kadar Meclis çalışmalarında benzer ifadeler kullanıldığı iddiasında bulunmuş iseler de bu açıklamaların dava konusu konuşma içeriği ile birebir aynı olmadığından sanığın eylemin Anayasa 83/1 fıkrası kapsamında yasama bağışıklığı ile korunması mümkün değildir” denildi.
DEVLETE KARŞI SUÇ
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 5 Kasım 2018 tarihli kararında, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerin yapıldığı anlatılan gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil, devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.”
ELEŞTİRİ VE HAKARET AYRIMI
Gerekçeli kararın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılmaması için, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanmamalı, ifadelerde küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan ögelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek ve eylem hukuka aykırı olacaktır. Siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda kabul edilmektedir. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanamaz. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ile hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez.”
Demirtaş’ın konuşmasının muhatapların onur, şeref ve saygınlığını tereddütsüz bir şekilde rencide edecek nitelikte olduğu tespitinde bulunulan mahkeme, yapılan yargılamada hakaret suçunun unsurları oluştuğu kanaatine varıldığı kaydedildi.
Mahkeme, 22 Mart tarihinde yapılan duruşmada, Demirtaş’ı, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 3,5 yıl hapis cezası vermişti.