Selahattin Demirtaş, Der Spiegel dergisinden gazeteci Hasnain Kazim’in, “Erdoğan’ın bu seçimle gitmesi mümkün mü?” sorusuna yanıtına bu cümlelerle başladı.
Demirtaş, “Seçim sonucunu tanımayan olursa halk da onu tanımaz, darbe yapmaya kalkanın sarayını başına yıkar” dedi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı, WDR Editörü Fulya Canşen’in, “HDP belediye seçimlerinde İstanbul’da CHP’ye bir jest yaptı. Karşılığını aldı mı? Benzer bir jesti yine yapmak gerekli mi?” sorusuna, “HDP son yerel seçimlerde kimseye jest yapmadı aslında, demokrasi mücadelesinin büyümesi, otoriter rejimin gerilemesi için üstüne düşen tarihi görevi, sorumluluğu yerine getirdi” yanıtını verdi.
Demirtaş, HDP’nin bundan sonra da aynı sorumluluk duygusuyla ve bilinciyle hareket edeceğini söyledi.
“Batılı liderler gölge etmesin başka ihsan istemiyoruz”
BBC’nin halen Roma’da görev yapan eski İstanbul muhabiri Mark Lowen ise Demirtaş’a, “Batılı ülkelerin ve liderlerin devam eden tutukluluğunuz ile ilgili olarak neler yapmasını, ne gibi yaptırımlarda bulunmasını isterdiniz ve sizce onların baskısı Türkiye hükümetinin kararlarını etkileyebilir mi?” sorusunu yöneltti.
Demirtaş, “Soruna çok açık cevap vermek istiyorum Mark, lafı hiç dolandırmayacağım. Diyojen’e atıfla, ‘Batılı liderler gölge etmesin başka ihsan istemiyoruz’ “dedi.
Demirtaş, Batılı liderlere yönelik eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü:
“Erdoğan’la bu kadar iş tutmasalar, kirli anlaşmalara imza atmasalar bize yeterdi. Doğrudan destek beklemiyorduk ama köstek olmasaydılar iyi olurdu.”
“Sorunun adı ‘mülteci sorunu’ değil ‘zorla yerinden edilme’ sorunu”
Selahattin Demirtaş, Alman n-tv televizyonun sunucusu Nadja Kriewald’ın, “Sizce mülteci sorunu nasıl çözülmeli?” sorusunu yanıtlarken ise “Sorunun adı ‘mülteci sorunu’ değil ‘zorla yerinden edilme’ sorunudur. Konuyu bu şekilde tariflemek, sorununun nedenleri ve çözümleri hakkında daha gerçekçi, daha adil bir perspektif ortaya koymamızı kolaylaştırır” dedi.
Demirtaş, “Kim, kimi neden zorla yerinden göç ettirdi? Her bir Avrupalının, Kanadalının, ABD’li veya Türkiyelinin bu soruyu kendine, hükümetine, devletine sorması ve hakikatle yüzleşerek adil bir cevap vermesi gerekir” diye konuştu.
Modern sömürgecilik faaliyeti altında Afrika’nın, Orta Doğu’nun, Asya’nın madenlerinin ve yer üstü zenginliklerinin Avrupalı şirketlerce talan edildiğini, o coğrafyanın halklarının açlıktan kırıldıklarını hatırlatan Demirtaş, “Avrupa halkları ise pırıl pırıl restoranlarda orta pişmiş bifteklerine kırmızı şarap mı, beyaz şarap mı iyi gider telaşına düştüler” ifadelerini kullandı ve ekledi:
“Çözüm mü? Çok basit, ya hızlı trenlerinizi, steaklerinizi (bifteklerinizi) ve şaraplarınızı o malların ortaklarıyla yani mültecilerle severek paylaşırsınız veya 300 yıldır onlardan çaldıklarınızı ülkelerine iade eder, onların da kendi topraklarında demokratik yönetimler, refah toplumu inşa etmelerine canı gönülden yardım eder ve ülkelerine dönmelerini teşvik edersiniz. Avrupa devletlerine ve hükümetlerine yapacağım en adil çağrı bu olur.”
Diğer tüm çözüm arayışlarının dışlayıcı, ötekileştirici, incitici ve geçici olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Zaten Erdoğan hükümeti dahil tüm Avrupa hükümetleri mültecileri siyasi bir pazarlık, şantaj unsuru olarak görüp güvenlik meselesi olarak ele alıyor. Oysa mültecilere yaşatılan trajedi tarihseldir ve bir adalet ve eşitlik sorunudur” dedi.
Genç bir avukatken birçok Avrupalı sivil toplum örgütünden mülteci hakları konusunda eğitim aldığını söyleyen Demirtaş, “Avrupalılar bize mültecilerin haklarını, hukukunu öğretiyordu. Ama ne zaman ki mülteciler Avrupa sınırına dayandı işte bize o eğitimleri veren Avrupalılar mültecileri Akdeniz’in karanlık sularına gömmeye başladılar” diye konuştu.
“Siz Erdoğan’ın yerinde olsanız bu Avrupa’nın hukukunu dikkate alır mıydınız?”
Yunanistan’ın, tutulduğu cezaevinden 10 kilometre uzakta her gün mültecileri döverek, işkence ederek, çırılçıplak soyup paralarına el koyarak Türkiye’ye püskürttüğünü söyleyen Demirtaş, “Aynı Avrupa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aracılığıyla hakkımda ağır ihlal ve salıverme kararı verdi ve Türk hükümeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararını tanımadığını açıkladı. Siz Erdoğan’ın yerinde olsanız bu Avrupa’nın hukukunu dikkate alır mıydınız? Erdoğan da dikkate ve ciddiye almıyor zaten” diye konuştu.
Avrupa’ya değil, Avrupa’da direnen halklara, siyasi gruplara, kişilere inandığını vurgulayan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benim ve bizim için bir şeyler yapmak istiyorsanız kendi hükümetlerinizin iki yüzlülüğünü teşhir edin, onların sömürü politikalarına karşı çıkın. Mülteci pazarlığı yapmak için Erdoğan gibi bir otoriterle her fırsatta el sıkışmalarını teşhir edin.
“Siz bizi kurtaramazsınız, biz de sizi. Ama birlikte mücadele edip birlikte kurtulabiliriz. Yani ya hep beraber ya da hiç!”
Günter Wallraff’a: “Hapiste olmamın bir nedeni de sensin”
Zaman zaman esprili cevaplar da veren Demirtaş, Almanya’da Türkiye’den gelen maden işçilerinin çalışma koşullarını anlatan “En Alttakiler” kitabının yazarı Günter Wallraff’ın sorusuna yanıtında, “Hapiste olmamın bir nedeni de sensin, bir de Tolstoy, Marx, Balzac, Ahmedê Xanî, Lenin, Che, Dickens, Nazım Hikmet, Ahmed Arif!” dedi.
Demirtaş, soru gönderen herkesle “özgür günlerde görüşebilmeyi” diledi, yanıtlarını “Bildiğim tek Almanca cümle ile bitireyim: Ich liebe dich (Sizi seviyorum)” diyerek noktaladı.