AİHM’nin öğretmen Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili ‘katılmıyoruz’ açıklaması yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, mahkemelere AYM’nin bireysel başvuru kararlarının uygulanmasının çağrısında bulundu.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, “Bireysel başvuruyu etkili şekilde uygulamak sadece AYM’nin görevi değil. AYM ile tüm anayasal kurum ve kuruluşların görevidir. AYM, bu görevi yerine getirmek için gece-gündüz, canla-başla çalışıyor” dedi.
Türk Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Avrupa Birliği Avrupa Konseyi Ortak Projesi kapsamında düzenlenen “Adli Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması Bölge Toplantısı’nın 6’ncısı İzmir’de yapıldı. Toplantıya Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da katıldı.
Burada yaptığı konuşmada başta yargı organları olmak üzere kamu gücünü kullanan tüm organların, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularla ilgili kararlarını dikkate alması gerektiğini vurgulayan Zühtü Arslan “Hepimizin ortak sorumluluğu Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına adım attığımız şu günlerde bireysel başvuruyu etkili bir şekilde uygulamaktır” dedi. Arslan, hukuk devletlerinde yorum zenginliğinin önemli olduğunu ancak “yorum kakafonisine” yer olmadığını söyledi.
Zühtü Arslan, AYM’nin bireysel başvuru kararlarına uyulması konusunda mahkemelere ve kamu gücünü kullanan tüm organlara çağrı yaparak “Anayasa Mahkemesi’nden yeni bir ihlal kararı beklemeden kamu gücü kullanan organların burada belirlenen ilkeleri ve esasları dikkate alarak karar vermesi gerekir” diye konuştu.
Arslan, şu ifadeleri kullandı: “AYM, bireysel başvurudaki kararları verirken temel anayasal meseleleri de ele almakta, konuya ilişkin ilkeleri, standartları belirlemekte. Dolayısıyla sadece başvurucunun kişisel zararını gidermekle yetinmemektedir. Bireysel başvurunun Türkiye’deki temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması ve koruna standartlarının yükseltilmesi için getirildiği açıkça anayasa koyucunun ifadesinde karşımıza çıkmaktadır. Bireysel başvuru ile sadece AYM değil tüm hukuk sistemi bir dönüşüm yaşamıştır Türkiye’de. Bu anlamda bireysel başvurunun devrimci bir özelliği vardır, hukuk sisteminde hatta bir devrim yaratmıştır. Hukukun anayasallaşması olarak ifade edilen bir süreç başlamıştır ve bu süreç çok önemli bir noktaya ulaşmıştır bugün itibarıyla. Her alanda anayasa artık çok daha fazla kullanılan bir üst norm haline gelmiştir, bu hem doktrinde böyledir hem de yargı kararlarında böyledir. Bu beraberinde anayasa hükümlerinin yeknesak bir şekilde yorumlanması zorunluluğunu getirmiştir. Çünkü mahkemeler, Anayasa’nın 138. maddesi uyarınca anayasaya uygun karar vermek durumunda olan kurumlardır. Bunu yaptıklarında da kaçınılmaz olarak anayasal hükümleri yorumlamak durumundadır. Ve birden fazla yorumcunun olduğu yerde birden fazla yorum vardır. Bu yorum farklılığı demokratik hukuk devletleri için bir zenginliktir hiç kuşkusuz. Çünkü her başta yargı kurumları olmak üzere her kurum anayasayı yorumlayabilirler. Demokratik hukuk devletlerinde buna yer vardır ama bir şeye yer yoktur; yorum kakofonisine yer yoktur. Yorum kakofonisi, yorum karmaşası demokratik hukuk devletlerinin kabul edebileceği bir şey değildir çünkü bu ortaya çıktığında farklı kişilere farklı hukukun uygulanması gibi bir sorunla karşı karşıya kalırız. Bu durumda anayasa hükümlerinin yeknesak şekilde yorumlanması sorunu karşımıza çıkıyor, bu sorunu çözecek organ da anayasayı yorumlamak ve uygulamakla görevli olan AYM’dir. AYM, anayasa hükümlerini özellikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal maddeleri nihai ve bağlayıcı şekilde yorumlama yetkisine sahip olan bir yüksek mahkemedir. Dolayısıyla objektif etkiyi bu çerçevede tartışmamız gerekiyor.”
Anayasa Mahkemesi, milletvekili seçilmesine rağmen serbest bırakılmayan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay için ‘hak ihlali’ kararı vermiş ancak karara rağmen Atalay serbest bırakılmamıştı.