Son derece sıkıntılı bir dönemden geçen ekonomi için 13 Eylül tarihi kritik bir hal aldı. Piyasalar, Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kilitlendi.
Piyasalar, Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kilitlendi. Faiz artırımı, ekonomik krizden çıkışın tek yolu olarak gösteriliyor. Ekonomik gündem de buna göre demleniyor. Yapılan haberler “güçlü bir faiz artışı” beklentisini tetikliyor. Piyasalar ‘faiz’ ve ‘kur’ oyununa mahkûm edilirken, başka seçenekler ve arayışlar gözardı ediliyor. Devletin haber kuruluşları dahi yaptıkları servis ve yayınlarla faiz artırımına yol yapıyor.
AA’nın haberine göre, ekonomistler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinde artış yapacağını tahmin ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, muhtemel faiz artışının aslında enflasyondaki son seviyeye bir tepki olarak düşünülebileceğini, bir anlamda sinyal etkisi taşıyacağını belirtti. 3 Eylül’deki yüksek enflasyon rakamlarından sonra TCMB’den gelen yönlendirmenin kesin bir faiz artışı olacağına işaret ettiğini söyleyen Saltoğlu, “Şahsen 500 puan kadar yüksek bir artış beklemiyorum. Ama 300-350 baz puan arası bir artış sanki daha makul geliyor. Yoksa özellikle makroekonomik olarak çok özel bir etkisi olmayabilir gelinen noktada. Kur ataklarına belki çare olmaz ama kur dalga boylarının belirli bir oranda sınırlanmasına faydalı olabilir” diye konuştu.
ATILACAK FAİZ ADIMI KURDA STABİLİZASYONUN ÖNCÜSÜ OLABİLİR
Turkish Yatırım Araştırma Bölüm Başkanı Baki Atılal da TCMB’nin son faiz kararında sözlü yönlendirme (forwardguidence) olarak “koruma” dediğini, geçen haftaki açıklamasında ise “parasal duruş yeniden şekillendirilecektir” demesiyle birlikte oluşan faiz artışı beklentisinin, hem 10 yıllık tahvil faizlerinde hem de kurda gerilemeye neden olduğunu söyledi.
Üstelik bu dönemde dolar endeksinin 95-95,5 bandına yerleşirken, ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin de yüzde 2,83’ten 2,95’lere yükseldiğini belirten Atılal, 10 yıllık ve gösterge tahvil faizi farkının 5,05 puan seviyesinde bulunduğunu ifade etti.
Atılal, “Merkez Bankası’nın kötüleşen dolar/TL kısa vade zımni oynaklık oranlarını, TÜFE-ÜFE enflasyon beklentilerini göz önüne alarak, yıllık TÜFE’nin yüzde 17,90 seviyesinde olmasına karşın politika faizinin yüzde 17,75’te bulunması ve bunun da pozitif reel faiz sunmadığını görerek ve de Orta Vadeli Programı (OVP) da gözeterek TCMB’nin politika faizinde 250 baz puanlık artış yapmasını beklemekteyiz” diye konuştu.
Faiz artışı ile kısa vadede sıcak paranın çekebileceğini dile getiren Atılal, gelişmekte olan pazarlar arasında oluşan olumsuz algının hafifletilmiş olacağına dikkati çekti.
VATANDAŞIN YÜKÜ ARTIYOR
Son birkaç yıldır ekonomide giderek büyüyen sıkıntıları gidermek için gerekli hamleleri “zamanında” yapamayan ekonomi yönetimi için “faiz artışı” dışında bir yol kalmadığı yorumları yapılıyor. Neticede, vatandaşın sırtındaki yük daha da ağırlaşacak ve muhtemelen milyonlar “acı ilacı” içecek… Bankalar ve rantiye, faizden kazandıklarıyla daha da semirecek!
Son derece sıkıntılı bir dönemden geçen ekonomi için 13 Eylül tarihi kritik bir hal aldı. Piyasalar, Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kilitlendi.
Piyasalar, Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kilitlendi. Faiz artırımı, ekonomik krizden çıkışın tek yolu olarak gösteriliyor. Ekonomik gündem de buna göre demleniyor. Yapılan haberler “güçlü bir faiz artışı” beklentisini tetikliyor. Piyasalar ‘faiz’ ve ‘kur’ oyununa mahkûm edilirken, başka seçenekler ve arayışlar gözardı ediliyor. Devletin haber kuruluşları dahi yaptıkları servis ve yayınlarla faiz artırımına yol yapıyor.
AA’nın haberine göre, ekonomistler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinde artış yapacağını tahmin ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, muhtemel faiz artışının aslında enflasyondaki son seviyeye bir tepki olarak düşünülebileceğini, bir anlamda sinyal etkisi taşıyacağını belirtti. 3 Eylül’deki yüksek enflasyon rakamlarından sonra TCMB’den gelen yönlendirmenin kesin bir faiz artışı olacağına işaret ettiğini söyleyen Saltoğlu, “Şahsen 500 puan kadar yüksek bir artış beklemiyorum. Ama 300-350 baz puan arası bir artış sanki daha makul geliyor. Yoksa özellikle makroekonomik olarak çok özel bir etkisi olmayabilir gelinen noktada. Kur ataklarına belki çare olmaz ama kur dalga boylarının belirli bir oranda sınırlanmasına faydalı olabilir” diye konuştu.
ATILACAK FAİZ ADIMI KURDA STABİLİZASYONUN ÖNCÜSÜ OLABİLİR
Turkish Yatırım Araştırma Bölüm Başkanı Baki Atılal da TCMB’nin son faiz kararında sözlü yönlendirme (forwardguidence) olarak “koruma” dediğini, geçen haftaki açıklamasında ise “parasal duruş yeniden şekillendirilecektir” demesiyle birlikte oluşan faiz artışı beklentisinin, hem 10 yıllık tahvil faizlerinde hem de kurda gerilemeye neden olduğunu söyledi.
Üstelik bu dönemde dolar endeksinin 95-95,5 bandına yerleşirken, ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin de yüzde 2,83’ten 2,95’lere yükseldiğini belirten Atılal, 10 yıllık ve gösterge tahvil faizi farkının 5,05 puan seviyesinde bulunduğunu ifade etti.
Atılal, “Merkez Bankası’nın kötüleşen dolar/TL kısa vade zımni oynaklık oranlarını, TÜFE-ÜFE enflasyon beklentilerini göz önüne alarak, yıllık TÜFE’nin yüzde 17,90 seviyesinde olmasına karşın politika faizinin yüzde 17,75’te bulunması ve bunun da pozitif reel faiz sunmadığını görerek ve de Orta Vadeli Programı (OVP) da gözeterek TCMB’nin politika faizinde 250 baz puanlık artış yapmasını beklemekteyiz” diye konuştu.
Faiz artışı ile kısa vadede sıcak paranın çekebileceğini dile getiren Atılal, gelişmekte olan pazarlar arasında oluşan olumsuz algının hafifletilmiş olacağına dikkati çekti.
VATANDAŞIN YÜKÜ ARTIYOR
Son birkaç yıldır ekonomide giderek büyüyen sıkıntıları gidermek için gerekli hamleleri “zamanında” yapamayan ekonomi yönetimi için “faiz artışı” dışında bir yol kalmadığı yorumları yapılıyor. Neticede, vatandaşın sırtındaki yük daha da ağırlaşacak ve muhtemelen milyonlar “acı ilacı” içecek… Bankalar ve rantiye, faizden kazandıklarıyla daha da semirecek!