Profesör Özgür Demirtaş, BDDK’nın “bilançosunda 15 milyon lirayı aşan döviz bulunduran şirketler ticari kredi kullanamayacak” kararının ciddi sonuçları olacağını kaydetti.
BDDK’nın 24 Haziran 2022 tarihli kararını yorumlayan Demirtaş, “900 bin küsur Dolar üzeri Döviz bulunduran şirketlere kredi VERİLMEYECEK dedi. Detaylıca yazarsam: ” “bilançosundaki döviz miktarı 15 milyon lirayı aşan şirketler eğer döviz mevcutları aktiflerinin veya yıllık hasılatının yüzde 10’undan fazla ise bankalardan nakit tl ticari kredi kullanamayacak.” Bu kararın çok ciddi sonuçları olacaktır” dedi.
Demirtaş özetle şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
BDDK’nın aldığı kararlar şirketleri ilgilendiren kararlar olsa da kişileri de birebir ilgilendiriyor. İnanılmaz bir döneme girdik diye düşünüyorum.
BDDK son kararında, ‘Eyy Türkiye’deki şirketler, hesabınızda eğer 900 bin dolardan fazla paranız varsa dolar tutuyorsanız, o zaman ben size kredi verilmesini, kredi almanızı yasaklıyorum’ dedi.
Bu ne demek, 900 bin dolardan fazla döviz tutmayın bozacaksınız, demektir bu. Çok büyük bir artısı yok, bildiğiniz baştan aşağı eksi…
Türkiye’de şirketler günlük faaliyetlerini yürütmek için banka kredisine ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla çoğu şirketi bağlıyor bu olay. Miktar da şirketler için oldukça düşük. Orta ölçekli şirketler için çok düşük.
“BU KADAR KOLAY OLSA HER ÜLKE MARS’A ARAÇ İNDİRİRDİ”
Peki diyeceksiniz ki, “Özgür Hocam bu iyi bir şey değil mi, şirketler dövizi bozsun, döviz de düşsün…” Ah benim canım arkadaşım o kadar kolay oluyor olsaydı… Yüzlerce devlet var, döviz sıkıntısı yaşayan her devlet bunun gibi kanun geçirirdi ve bütün problemleri çözülürdü. Ondan sonra da Mars’a insanlı araç indirirdi. Bu işler öyle olmuyor. Öyle kolay olsaydı binlerce sayfalık ekonomi kitapları yazılmazdı arkadaşlar.
Türkiye’de diyelim ki bir şirket bir üretim yapıyor, illa ithalat şirketi olmasına gerek yok, üretim yaparken bile o şirketin ithalat yapması gerekiyor… Diyelim ki bir şirket Türkiye’de bir kalem üretiyor. Dış tarafı alimünyum. Alimünyumu ithal etmesi lazım, plastiğini ithal etmesi lazım. Diyelim limon kolonyası üretiyorsa etil alkolü dışardan ithal etmesi lazım. Yani Türkiye’deki üretici şirketler aslında bir şeyleri ithal eden şirketler. Bunlar ithal edebilmek için de dolar ve euro tutmak zorunda.
Şimdi siz bu şirketlere diyorsunuz ki, ‘Kardeşim sen bu doları orda tutmayacaksın…’ Bir de aynı zamanda direkt ithalat yapan şirketler var. Onların zaten döviz tutması gerekiyor.
Önce şunu anlatayım: Bunda amaçlanan şey ne ve bu nasıl sonuçlanacak. Bir kere amaçlanan çok net… Dövizin düşürülmesi için alınmış bir karar bu…
“KUR KORUMALI MEVDUAT İNANILMAZ BİR ZARAR”
Aralık 2021’de Kur Korumalı Mevduat diye bir şey çıkarıldı. Hükümet dedi ki, ‘Ya siz dolar almayın, gelin siz TL’nizi bize verin. Biz size doların artışı kadar ekstra bir faiz vereceğiz.’ Ben buna sonsuz faiz diyorum. Ve kur koruma mevduatı ortaya çıktı. Ancak kur koruma mevduatından sonra dolar/TL düştü ama tabi ki geçici oldu, sonra artışa geçti. Çünkü hane halkı ve şirketler hala dolar almaktaydı.
Ne oldu, işte kur korumalı mevduata yatırılan paralar aslında bize inanılmaz bir zarar olarak geri döndü. Milyarlarca Türk Lirası faiz ödemesi yapılmak zorunda.
Düşünsenize dolar 12, 13, 14’ken, o ürüne girenler dolar 17’ye çıktığı zaman aradaki farkı TL olarak bizim Hazinemizden almaktalar. Peki kim ödüyor kardeşim bu ekstra parayı… Hazine… Hepimiz bu ürünü alanların ekstra faizini ödemek zorundayız. Çıkış yolu bu değil. Çözüm bu değil.
Peki ne oldu. Kur Korumalı Mevduat doları biraz düşürdü, bize iki üç ay süre kazandırdı. Kur aynı seviyeye neredeyse yaklaştı.
Bu arada sadece bu önlem alınmadı. Aynı zamanda bildiğiniz gibi Merkez Bankası arka kapı yollarını kullanarak, dolar satmaktaydı piyasaya… Peki bu dolarlar nereden geliyor. Hem Merkez Bankası’nın kendi rezervlerini eritmesinden geliyor, hem de ihracatçılara bir kural getirildi. Denildi ki, ‘Siz ihraç ettiğiniz miktarın yüzde 20’sini kadar bozacaksınız.
100 bin liralık mal mı ihraç edeceksiniz, 25 bin dolarını bozacaksınız kardeşim. Sonra yüzde 40’a çıkarıldı. Ordan gelen dolarlar, başka taraftan gelen dolarlar, kur korumalı mevduata para yatıran şirketlerin oraya TL yatırmak için bozduğu dolarlarla piyasaya satış yapılarak dolar/TL’nin çıkması engellenmeye çalışıldı. Ancak bu da pil yavaş yavaş bittiği için fazla işe yaramadı.
“ŞİRKETLER KKM’YE GEÇECEK, ZARAR BÜYÜYECEK”
Zannediyorum BDDK’nın bu son çıkardığı kural, şirketlere diyor ki; ‘Kardeşim dolar/TL’yi tutmak için dolara ihtiyacımız var. Dolayısıyla siz eyy şirketler 900 bin doların üzerinde döviziniz varsa ve kredi kullanmak istiyorsanız, o fazladan doları satacaksınız.
Peki şirketler ne yapacak, kredi kullanmak zorunda. O zaman bu satışı yapacaklar. Peki büyük ihtimalle Pazartesi’nden itibaren ne olacak? Şirketlerin bir kısmı, dolarlarını ekstra kısımlarını bozup, kur korumalı mevduata geçecek. İyi de ben ne yaptım, bir bardak suyu bir yerden aldım öbür bardağa koydum. Amacım o bardaktaki suyu başka bir yere boşaltmaktı ama başka bir yere koydum.
Ne demek istiyorum: Kur korumalı mevduat TL cinsinden olsa da aslında dövize endeksli. Dövizin ta kendisi… O da bir döviz hesabı. Biz biliyoruz ki kur korumalı mevduata yatırım yapan şirketler aslında dolar yatırımcısı. Aslında öyle bir ürün olmasa anında gidip dolar alacaklar.
Dolayısıyla şirketlere siz 900 bin doların üstündeki dolarınızı bozacaksınız dediğiniz zaman ve zorladığınız zaman kredi vermem diyerek, tabi elleri mahkum bunu yapacaklar.
Belki dolar/TL’de kısa bir düşüş olacak ama kur korumalı mevduattaki zarar git gide daha da artacak. Arkadaşlar bu çıkar yol değil.
Peki bazı şirketler kur korumalı mevduata geçecek sonra ne olacak, sonra dolar talebi tekrar geldiği zaman, dolar azaldığı zaman tekrar problemle karşılaşacağız. Bu sefer ne yapacağız? Ya 900 bin doları da indiriyorum, 1 TL bile dolar tutmayacaksın mı diyeceğiz.
Hadi onu da yaptık. O dolarları da sattık bitirdikten sonra ne yapacağız. Allah aşkına bana söyler misiniz, sonu ne olacak. Ha bu iş seçime kadar gidelim de sonrası ne olursa olsun ise, ah ah ah biz sadece 6 aylık 1 yıllık değil Türkiye için 10 yıllık 50 yıllık, 100 yıllık planlar yapmalıyız.
“İTHALAT PATLAYACAK, DIŞ TİCARET AÇIĞI ARTACAK”
Bazı şirketler de ürktüğü için çok değişik hareketler de yapabilir. O zaman regülatörler ne yapacak. Örneğin, bazı şirketler diyecek ki, diyelim içerde 3 milyon dolar para var. Ben alimünyum alıyorum, onunla kalem yapıyorum. Başka bir şirket diyecek ki ben onunla pamuk alıyorum, onunla gömlek yapıyorum diyecek. Benim o 3 milyon dolara ihtiyacım var, sen boz diyorsun diyecek. Onu bozmak istemeyen şirketler gidip, önden mallarını alacaklar. Yani zaten ithal edecekleri, alimünyumu, demiri, çeliği, pamuğu önden sipariş verecek, bu sefer de ithalat patlayacak, dış ticaret açığı patlayacak. E bu mu çözüm. Allah aşkına bu mu çözüm.
“PARA YURTDIŞINA GİDECEK”
Dur daha bitmedi. Yurtdışında belki kendileri başka bir şirket kuracak. Bizim Türkiye olarak en büyük dertlerimizden biri paranın yurtdışına kaçması. Biz parayı Türkiye’ye çekmek istiyoruz. Ama bazı şirketler bakacaklar ki burda güven yok. O zaman yurtdışında bir şirket kuracaklar, kendi şirketleri o şirketlerden mal alacaklar. O dolarları yurtdışına kaçırmış olacağız.
“DOLARLAR KİŞİSEL HESAPLARINA ÇEKİLECEK”
Bazı şirketler ne yapacak, 3 milyon dolar var. 900 bin dolar kararı çıktı. Diyecek ki, bari ben bu parayı, hissedarlarıma temettü, kâr payı dağıtayım diyecek. O zaman bu insanlar bu dolarları kendi kişisel hesaplarına çekecekler. O zaman ne olacak. Bu mu çözüm. O zaman, temettü çekmek yasaktır kararı mı çıkaracağız. Yasaksa insanlar niye şirket kursun ki.
Temettüyü durdurmayacaksak, temettü çekenleri engellemeyeceksek, 3 milyon doları olan şirket, 2 milyon 100 bin dolarını temettü olarak dağıtır, 900 bin dolarını şirket hesabında tutar, krediyi de çeker. Peki bunu nasıl engelleyeceğiz.
Diyeceksiniz ki, hissedarlar şirketten kâr payı çekerken bir temettü vergisi ödüyorlar. Doğrudur ama önünde sonunda hissedarlar o vergiyi ödemek zorundalar.
“BU KARARI BİR KEZ DAHA İNCELEYİN”
Ben regülatörlerden bir kez daha rica ediyorum. Bu kararı bir kez daha inceleyin. Bu karar Türkiye’nin çıkarına değil. Bu karar kısa vadede dolar/TL’yi tutmak için çıkarılmış bir karar gibi gözüküyor. Bu karar sağlıklı bir karar değil. Matematiksel olarak doğru bir karar değil. Optimal değil.
Bakın 10 yıldır alınan kararlar, Türkiye’nin çıkarına kararlar olsaydı TL bu kadar değer kaybeder miydi? Faiz bu kadar artar mıydı? Enflasyon bu kadar artar mıydı? Ekmek 5 lira olur muydu? Ben size söylüyorum 10 lira olacak. Demek ki o kararlar da yanlışmış, bu karar da yanlış.
“1989 ÖNCESİNE Mİ DÖNÜYORUZ”
Bu karardan dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü şirketler burada açıkları bulup, kullanmaya çalışacaktır. Elleri mahkum. Bunu engelleyebilmek için bizim optimal, serbest piyasa kurallarına uygun. Burada sermayenin serbest hareketi çok önemli… Biliyorsunuz 1989 öncesinde Türkiye’de sermaye serbest hareket etmiyordu. Sermayenin serbest hareket etmediği ülkelerin nasıl felaket, nasıl rezil durumlarda olduğunu anlatmama gerek yok.
“KARARI BDDK’NIN ÇIKARMASI HUKUKİ DEĞİL”
1989’dan sonra 32 numaralı kararla, Türkiye’de sermaye hareketleri serbest hale getirildi. Ne yani biz şimdi 1989 öncesine mi dönüyoruz. Bu karar BDDK tarafından çıkmış gibi gözüküyor, kredileri ilgilendirdiği için ama… Direkt olarak döviz alımını ilgilendirdiği için… Ben hukukçu değilim bilemem ama sanki bu kararın Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılması gerekiyor gibi düşünüyorum.
Umuyorum ki böyle yanlış kararlar alınmaz. Umuyorum ki şapkadan daha fazla tavşan çıkarılmaz ve Merkez Bankası faizi düşürüldüğü zaman neler olduğunu canlı bir şekilde geçmiş 8 ayda çatır çatır yaşadık. Umut ediyorum bu konuda daha fazla inat edilmez. Türkiye’nin geldiği nokta bir somun ekmeğin 5 lira olduğu nokta. Bu nokta doğru bir nokta değil. Demek ki kararlar yanlış.