Temmuz ayı TÜFE enflasyonu yüzde 0,55’le aylık yüzde 1 olan beklentinin altında kaldı. Ancak, enflasyon verisinin detayları sevinecek, umutlanacak fazla gerekçe olmadığını anlatıyor.
Hatta hemen hızla çekirdek enflasyon göstergelerinde göz gezindirince, yüzde 15,10 olan çekirdek enflasyon kaçınılmaz olarak manşete yansıyacak şekilde derinde nasıl bir güç biriktiğinin habercisi.
Üstelik geçtiğimiz hafta içi doğalgazla başlayan, elektriğe uzanan büyük zam silsilesi zaten sene sonunda manşet enflasyona en az 1 tam puan ekleyecek boyutta. Bir de bu zamlarla oluşan maliyet baskısının iç tüketim hızla yavaşlarken kısmen de olsa ürün fiyatlarına yansıyabileceği hesaba katıldığında; etkisinin 1 tam puandan fazla olma olasılığı ortaya çıkıyor.
Bir de liranın ABD yaptırım haberi ile devalüasyon hızında artışla dolar karşısında değerinin 5,08’e ulaştığını; sene başından beri liradaki değer kaybının yüzde 25’i aştığını; liradaki değer kaybının da önümüzdeki aylarda devamının beklendiğini hatırlarsak enflasyon tarafında Temmuz ayı beklentilerin altında kaldı; yıllık enflasyon yüzde 16’yı geçmedi diye sevinecek hiçbir şey yok.
Çünkü enflasyon yüzde 16’nin üzerine çıkacak; hatta daha da yukarı gidecek. Şeytan detaylarda gizli zaten.
TÜFE enflasyonun detaylarına bakınca, Temmuz ayında artışı beklentinin altında tutan gıda ve içecek fiyatlarındaki 0,28 gerileme. Ama yıllık bazda gıda enflasyonu yüzde 19,4 ile korkunç bir seviyede.
Önümüzdeki aylarda kışa doğru gıda enflasyonun ekside kalması mümkün değil; manşet enflasyonu kontrol altına almak adına gıda sektörü tarım sektörünün başıboş bırakılmış sorunlu yapısını yansıtır şekilde problemli alan kalmaya devam edecek.
Yine mevsimsel indirim sezonu içinde olmamız nedeniyle giyim fiyatlarındaki yüzde 3,07’lik gerileme de manşet enflasyonun beklentinin altında kalmasına yardımcı olmuş durumda; ama bu taraftaki fiyat gerilemesi sürprizli değil.
Diğer sektörlerde de yüzde birin altında kalan fiyat artışları neredeyse yok; birçoğunda liranın devalüasyonu kaynaklı maliyet baskıları fiyatlara yansımakta.
TÜFE enflasyonun neden olduğu yerde kalamayacağı ve daha da yükseleceğinin başka bir açıklayıcısı da elbette üretici fiyatlarının (YÜ-ÜFE) yüzde 25 gibi korkunç yüksek bir seviyeye ulaşmış olması.
Hiçbir detaya bakmasanız bile aşağıdaki grafikten çekirdek enflasyonu yüzde 15’e taşıyan gücü izlemek çok kolay. 2017’de liranın bu seneye kıyasla daha ılımlı değer kaybettiği senede maliyet tarafında enflasyon yüzde 15 civarında değişim gösteriyor. 2018’deyse Nisan ayındaki lira krizi ile beraber Yİ-ÜFE kontrolden çıkıp istikrarlı şekilde yüzde 25’e ulaşıyor.
Daha yukarı gider mi? Gider; çünkü liranın devalüasyonu seçimden sonra kısmen meraklı beklentilerle yavaşlamışken, merkez bankasının faiz artırmadığı toplantı ve ardından ABD yaptırımları lira üzerindeki olumsuz beklentileri yeniden beslemiş durumda.
O zaman çekirdek enflasyonun da yüzde 15,1’den daha yukarılara gitme riski de artmış durumda.
Yİ-ÜFE’nin detaylarına bakarsak da, asıl baskıyı yaratanın ara malı fiyatları kaynaklı (aylık yüzde 2,08; yıllık yüzde 30) olduğunu görüyoruz. Çünkü liranın değer kaybı yeni ithal edilen ara malları fiyatlarını elbette yukarı itiyor.
Geçtiğimiz en az 10 yıl içinde yerli üretim ve ihracata dönük üretimde ara malı ithalatına bağlı yapıyı gerekli yapısal reformlarla değiştirmemiş olmanın bedeli bugün ödeniyor işte. Bundan da bugünden yarına kaçıp kurtulmak mümkün değil.
Peki, şimdi ne olacak; kim düşürecek bu enflasyonu?
Merkez bankasının enflasyon raporunu açıklarken revize ettiği yıl sonu beklentisi olan yüzde 13,4 TÜFE enflasyonu daha o gün açıklanan enerji zamlarıyla anlamsız hale gelmişti.
Üzerine bir de ABD yaptırımlarının gelişiyle liranın yeni bir tur olumsuz döngüye girişi doğal olarak manşet ve çekirdek enflasyonda olumsuz etki yaratacak. Manşet Yİ-ÜFE’de yüzde 30’a doğru bir hareketi; manşet TÜFE enflasyonundaysa yüzde 20’ye doğru bir hareketi izleyeceğiz hep beraber gibi görünüyor.
Merkez bankası faiz artırır mı? Bir noktada oraya doğru itilecek.
Ama bu derde çare olur mu? İç kanamayı kısmen yavaşlatmaya benzeyecek.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanının açıklayacağı 100 gün ve ötesine ait planların detayları önemli. Dün basına kısmen yansıdığı kadarıyla biraz yurtdışına harcama kontrolü kalemleriyle göz kırpılırken, bir yandan da Mart 2019 seçimlerine yönelik planlar destekleniyor.
Sorunlu reel sektör kredileri, bankaların gelecek dönemde olası sermaye ihtiyaçları gibi dikenli konulara pek değinilmiyor.
Kısacası, ayakları yere basan, gerçekçi bir politika setinin etkin ve hızlı uygulaması dışında başka çare yok enflasyonu zaman içinde kademeli olarak düşürecek.
Godot’u hep beraber bekliyoruz.