Milli eğitimden parti eğitimine geçişin tüm aşamaları.
İktidar partisi göreve geldiği günden bu yana yaptığı düzenlemelerin hiçbirinde gerçekten eğitimde faydalı bir sonuç elde etme eğitimin sorunlarını çözme gibi bir amaç taşımıyor. Toplum önünde inandırıcılıktan uzak olumlu mesajlar verilerek faydalı şeyler yaptıkları yönünde kanaat oluşturulurken, düzenlemelerin görünen yüzü ile gerçek hedeflerinin birbirinden farklı olduğunu konun tarafları çok iyi biliyor.
ART NİYETLİ DÜZENLEMELER NEREDE YAPILIYOR
28 Şubatın olumsuzluklarını gidermek üzere farklı dünya görüşünden insanların da destek verdiği Başbakanlıkta kurulan birim başlangıçta Sezer’in vetolarından dolayı bir ileri bir geri ürkek tavırlarla faaliyete başlıyor. İlk yıllarda atılan olumlu adımlar Meclis çoğunluğu ile geçiriliyor ve toplumdan destek de görüyor. İstediği düzenlemeyi geçirebileceklerini gördükten sonra giderek cesaret kazanıyorlar ve toplum yararı bir kenara bırakılarak siyasi ya da kişisel hedefleri doğrultusunda faaliyete yöneliyorlar. Başbakanlıktaki ekip kademeli olarak art niyetli çalışmalara ortak olacaklarla değiştiriliyor. Sonraki dönemde ekip Cumhurbaşkanlığı sarayında oluşturulan kanuni dayanaktan yoksun örtülü ekiplere dönüşüyor ve her konuda arka planında art niyet içeren metinler hazırlanıyor. Çoğu zaman hazırlanan metinlerin amacını ilgili birimlerdekiler hata Bakanlar bile bilmiyor. Bazen ilgili birimlerde hiç görüşülmeden konu meclise getirilip el çabukluğuyla geçiriliyor. Zorunluluk olan alanlarda yapılan ortak akıl toplantıları çoğu zaman yetkisiz ekiplerce hazırlanmış metinlerin aba altından sopa gösterilerek zorla tasdik ettirilmesi amacı taşıdığına çok sayıda örnek göstermek mümkün.
İHL NE ÖĞRENCİ SEVKETMEK İÇİN LİSELERE GİRİŞ SİTEMİ 3 KEZ DEĞİŞTİRİLİYOR
Liselerine giriş sınavı olarak bilinen o günkü adıyla OKS ile ilgili düzenleme: 2004 yılında Başbakanın Milli Eğitim Bakanına OKS‘yi kaldırın talimatı verdiği duyuluyor. Hatta Başbakanlıkta hazırlanmış OKS’nin kaldırılmasıyla ilgili düzenlemeyi talimat olarak gönderdiği, Bakanın önüne konan metne dayanarak OKS’nin kaldırılması yönünde basında açıklamalar yaptığı, Şura’da bu yönde karar çıkarıldığı biliniyor. Ancak Bakanın sınavı tümden kaldırmanın problemlerini gördükten sonra o günkü şartlarda partideki etkisine güvenerek sınavları kaldırma yerine değişiklik yapmayla yetindiği, Başbakanın kendi ekibince hazırlanmış metinde değişiklik yaptığı için basın önünde bakanın sorgulandığı, ilerleyen dönemde bu gerekçeyle bakanın görevden alındığı aktarılıyor. İHL’ye öğrenci yönelimini engellediği düşüncesiyle OKS kaldırmayla başlayan sınav düzenlemeleri sonraki dönemde de devam ettiği, önce üç yıla yayılmış SBS sonra tek yıllık SBS ardından TEOG’la sınavlar üzerinde sürekli oynandığı görülüyor.
İHL ORTAOKULUNU AÇMAK İÇİN KESİNTİSİZ EĞİTİM KALDIRILIYOR
İktidarın 2002 yılından itibaren İHL’lerine öğrenci akışının önündeki engelleri kaldırmak gibi bir gizli ajandası var. Bunu açıktan telaffuz edilmesinin toplumda tepki çekebileceği düşünülüyor ve düzenlemeler zamana yayılarak aşamalı olarak yapılıyor. İktidarın karar merkezinde eğitim adına yapılan birçok düzenlemenin içine İHL konusu bir şekilde iliştiriliyor. Farklı yaş grubundan öğrenciler aynı ortamda bulunmasının pedagojik açıdan mahzurları ve zorunlu eğitimin 8 yıldan 12 yıla çıkarılması gibi makul gerekçeler öne sürülerek 8 yıllık kesintisiz eğitim 4+4 olarak kesintili hale getiriliyor. Ancak bu düzenlemenin içine İHL’lerinin orta kısımlarının yeniden açılması hükmü kaş göz arasında yerleştiriliyor. Yapılan düzenleme imam hatip ortaokullarını özendirmede yeterli olmayınca en lüks semtlerdeki en iyi okul binalarından bazıları dâhil 2.000’den fazla bina bazı yerlerde çevre sakinlerinin ve velilerin tüm tepkilerine rağmen imam hatip ortaokuluna verilerek veliler çocuklarını yakınlarındaki imam hatip ortaokuluna göndermek zorunda bırakılıyor. Arka arkaya yapılan art niyetli organize çalışmalar sonucu, İHL ortaokullarına 657 binden fazla öğrenci aktarılıyor. Bir yandan zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıyoruz reklamı yapılırken diğer yandan lise düzeyinde eğitim gören 5.513.000 öğrenciye açık lise esnekliği getirilerek 1.287.00 öğrencinin, yani %23’ünün zorunlu eğitimi delmesi için yol bulunuyor. Böylece amacın zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmak olmadığı bunun kılıf olarak kullanıldığı ortaya çıkıyor.
YÖNETİCİLERİ DÜNYA GÖRÜŞÜNE GÖRE AYIKLAMAK İÇİN PERFORMANS PUANI GETİRİLİYOR
Görünüşte eğitimde 4 yılını dolduran yöneticilerin performansının değerlendirilmesi bahanesi kullanılarak 17.000 yöneticiyi kapsayan düzenleme yapılıyor. Ancak puanlamada 75 puanlık baraj için gerekli puanın 65 puanlık kısmı İl İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün takdirine bırakılarak yöneticilerin siyasi eğilimlerine göre eleme sistemi kuruluyor. İktidara yakın sendika tarafından organize bir çalışmayla belirlenmiş görüşünü beğenmedikleri idarecilerin çoğuna il-ilçe yöneticilerinin düşük puan vermesi sağlanarak işlem siyasi kıyıma dönüştürülüyor. İktidar sendikasından olan yöneticilere yüksek puan verilerek elenmeleri engellenirken diğer sendikalara mensup 7 bin yöneticinin idarecilik hakkı bir çırpıda ellerinden alınıyor. Eğitim sen’in raporuna göre yönetici atamaları ve sınav değerlendirme kriterlerinin sürekli değiştirildiği, en asgari kriterlerinin bile ortadan kaldırılıp tümüyle keyfi uygulamaya açık yöntemler geliştirildiği, yöneticileri belirleme yetkisinin mülakatla aynı siyasi görüştekilere ve parti teşkilatlarına bırakıldığı belirtiliyor. 8 yıllık yöneticilere rotasyon uygulaması dâhil art niyetli birçok yol kullanılarak il-ilçe teşkilatları ve okul yönetimleri aynı sendika mensuplarınca ele geçiriliyor.
EN SAYGIN OKULLARIN YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN PROJE OKULLAR OLUŞTURULUYOR
Ülkenin özellikle büyük merkezlerinde en saygın okulların yönetimini ele geçirmek için art niyetli bir plan yapılıyor. İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray lisesinin de aralarında bulunduğu büyük şehirlerdeki yaklaşık 150 okul görünüşte olumlu amaçla yapıldığı izlenimi veren bir düzenlemeyle proje okullara dönüştürülüyor. Ancak düzenlemeye yöneticilerin yeniden atanmasıyla ilgili olarak siyasi tercihlere açık hükümler getiriliyor. Hiç yöneticilik sınavına girmemiş siyasi kadrolar resen müdür olarak atanıyor ve tarihi boyunca siyasetin hiç bulaşmadığı en köklü okullar siyasi kavgaların alanı haline getiriliyor. İstanbul erkek lisesinde öğrenciler göreve gelen yöneticiyi törende arkalarını dönerek protesto ediyorlar. Bu okullarda 8 yıldan fazla görev yapmış öğretmenlerle ilgili düzeleme yapılarak öğretmen düzeyinde siyasi kadrolaşmayı sürdürüyor. Yeni yöneticiler daha ilk günlerde şehitler haftasını bahane ederek okulda parti propagandası yaptıkları basına yansıyor. Böylece ülkenin en köklü okullarının yönetimi partililerce ele geçiriliyor.
ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN REKTÖR SEÇİMLERİ KALDIRILIYOR
Cumhurbaşkanlığındaki yasal dayanaktan yoksun ekip ülkede eğitim dâhil her yeri ele geçirme projeleri üretiyor. Ülkenin en köklü üniversitelerinin yönetimini ele geçirme amacıyla düzenlemeler başlıyor. Bunlardan biri de Boğaziçi üniversitesi 1863 yılında kurulan 153 yıldan beri özerk olan ve dünya da ilk 200 üniversite arasında olduğu ifade edilen üniversitede % 86 oyla seçilen rektörün aylarca ataması yapılmıyor bekletiliyor. Üniversitenin bütçeleri kesilerek akademik kadrolar belirsizliğe itiliyor, ihtiyaçlar karşılanamıyor adeta üniversite iktidardan dilencilik etmesi isteniyor. Akademik özgürlüğünü kullanarak barış bildirisine imza atan akademisyenler hakkında soruşturma açması ve iktidara biat etmesinin beklendiği söyleniyor. En başarılı öğrencilerin bulunduğu o güne kadar polisle hiç işi olmamış üniversite önüne polis yığılıyor. Rektör atamalarında istenen sonucun alınması gecikince bu kez OHAL’le elde edilen güç kullanarak tüm rektör seçimlerinin kaldırdığı yönünde KHK çıkarılarak Boğaziçi üniversitesine seçilmemiş biri resen rektör olarak atanıyor. Ülkenin en saygın üniversiteleri bu vb hileli yollarla ya da yetki kullanılarak partililerce kuşatılıp ve ele geçiriliyor.
BEĞENMEDİKLERİ AKADEMİSYENLERİ ATMAK İÇİN YÖK DÜZENLEMESİ YAPILIYOR
ODTÜ’lü akademisyenler Boğaziçi üniversitesinde yaşanan ideolojik yaklaşımı protesto ediyor, cüppeleriyle okudukları bildiride demokrasinin tüm temel kurumları olan parlamento, yargı, siyasi partiler, basın yayın organlarının baskı altına olduğunu ilan ediyorlar. Darbe bahanesiyle binlerce akademisyenin ihraç edildiğini rektörlük seçimlerinin kaldırıldığını üniversite özerkliğinin tümüyle yok edildiğini, başlangıçta vesayet kaldırma vaatleriyle oy alan iktidarın bugün tüm vesayet kurumlarını yeniden devreye soktuğunu anlatıyorlar. Sezer’in ilk sıradaki adayı seçmemesini yılarca eleştiren bir partinin yetkiyi alınca tüm söylediklerini unuttuğunu Sezer’den daha kötü tercihlerde bulunduğunu belirtiyorlar. Şimdi daha da ileri giderek vakıf üniversitelerinin mütevelli heyetinden yapılacak akademik çalışmalara varıncaya kadar her şeye müdahale edildiğini, akademik özgürlüklerin tamamen ortadan kaldırıldığını duyuruyorlar. Kendi Cumhurbaşkanları Gül’ün adamı olduğu için YÖK başkanı Çetinsaya’yı bile görevden aldıklarını duyuruyorlar. Ankara belediye başkanı aracılığıyla yol geçirme bahanesiyle üniversitenin sürekli tedirgin edildiğini açıklıyorlar. İktidarın tehditlerle dolu baskıları karşısında üniversite rektörleri dayanamıyor ve bir bir istifa ediyorlar. Geçici göreve gelen iktidar rektörleri üniversitelerde kıyım yapıyorlar. Dünya görüşünü beğenmedikleri vakıf üniversitelerini teröre destek bahanesi kullanarak KHK ile kapatıyorlar. Akademik kadrolarda görev yapan 5 binden fazla akademisyen hiç delil göstermeden aynı gerekçeyle KHK ile görevden uzaklaştırılıyor. Toplumda etkin rol oynadığı bilinen bazı akademisyenler için daha da ileri giderek tutukluyorlar. Üniversitelerde ve akademik alanda tüm yetkili konumlar partilere aktarılıyor.
KENDİ DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ DESTEKLEMEYENLERİ ELEMEK İÇİN DERSHANE DÜZENLEMESİ YAPILIYOR
Toplum önünde aileleri yükten kurtarmak amacıyla dershanelerin kapatılacağı yönünde düzenleme yapılacağı açıklanıyor. Dershane sahiplerine sizi mağdur etmeyeceğiz sözü veriliyor. Düzenlemeye mevcut dershanelerin istemesi halinde özel okula dönüşebileceği yönünde hüküm konuluyor. Ancak daha sonra başvuranlar arasında ayrımcılık yapacak kriterlere geliştiriliyor. Dershane sahiplerinden okula dönüşmek için başvuran bir bölüm dershaneye izin verilmiyor. Kapatmak istedikleri bir kısım dershaneleri insan hakları ihlali ayrımcılık yaparak faaliyetine son vermeye çalışıyorlar. Bu yollarla kapatamadıklarını engellemek için de OHAL özel KHK ları ile kapatıyorlar.
İSTEDİKLERİ KURUMU KAPATMAK İSTEDİKLERİ EĞİTİMCİYİ İHRAÇ ETMEK İÇİN OHAL İLAN EDİLİYOR
Göreve geldikleri andan itibaren 28 Şubat mahsulü düzenlemeleri kullanarak Başbakanlıkta tüm eğitimciler hakkında bilgi derlemeye başlıyorlar. Eğitimciler hakkında toplanan istihbarı bilgileri kullanıp öğretmenleri dünya görüşüne göre fişliyorlar. Ardından kendi dünya görüşlerinden olmayanlarla ilgili aşamalı çalışma başlatıyorlar. İlk yıllarda merkez teşkilatında, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerindeki kadroları bahaneler bulup bir bir tasfiye ediyorlar. Okul müdürleri dâhil ayıklayamadıkları yöneticiler için toplu görevden almayla sonuçlanacak düzenlemeler yapıyorlar. OHAL ilanıyla çıkardıkları KHK’lar ile öğretmenlerden kendi dünya görüşlerine uymayan 100 bine yakın öğretmeni 2000’e yakın eğitim kurumunu üniversiteyi hiçbir delil göstermeden teröre destek bahanesiyle kapatıyor çalışanları topluca tasfiye ediyorlar. Tasfiye edilenler için gerekçe bulamayınca; banka hesabı, okul kaydı, sendika üyeliği, kullanılan telefon uygulaması gibi legal faaliyetleri suç kapsamına sokup delil gibi sunuyorlar. Ekmeği elinden alınan yüz bini aşkın memura isnat edilen tek suç “bylock” ile haberleşme olarak mahkemelere intikal ediyor, birçoğu bu gerekçe ile tutuklanıyor.
ÖZEL OKULLARA DESTEK REKABET ORTAMINI BOZUP SEKTÖRÜ DİZAYN ETMEDE KULLANILIYOR
İktidar partisi program hedeflerinden biri özel okulların yaygınlaşmasını teşvik etme olarak açıklanıyor, bu amaçla özel okullarda okuyan öğrencilere devlet desteği verilmesi kararlaştırılıyor. Ancak her işte olduğu gibi burada da düzenlemenin serbest rekabet şartlarını ortadan kaldırıp piyasayı istediği gibi şekillendirmek için yapıldığı ortaya çıkmaya başlıyor. Önceleri başvuran her özel okulun yararlanabileceği zannedilen düzenlemelere, özel okullar arasında ayrımcılık yapabilecekleri yollar geliştiriliyor. İstihbarı bilgiler kullanılarak okul kurucuları dünya görüşüne göre tasnif ediliyor ve açıktan ayrımcılık yapılarak başvuranların bazılarını reddeden yazılar yazılıyor. Bu yolla serbest rekabet şartlarında başarısıyla kendini kabul ettirmiş en yaygın okul zincirleri dezavantajlı konuma itilerek önce öğrenci akışı engellenmeye çalışılıyor. Küçük ölçekli yerlerde bu uygulama etkisini gösteriyor ve öğrenci problemi olmayan bazı okullar öğrenci bulamaz hale geliyor. Devlet gücü kullanılarak rekabet şartları bu okullar aleyhine bozularak kendiliğinden kapanması planlanıyor.
Ancak büyük merkezlerdeki güçlü okul zincirleri bu uygulamadan çok fazla etkilenmediği görülünce bu kez okulları yoğun denetim baskısı altına alarak iş yapamaz hale getirme hedefleniyor. İllerde el altından valiliklere talimat gönderilerek her hafta bir devlet biriminin okul aleyhinde rapor yazması isteniyor. Alt yapısı oldukça iyi hazırlanmış okul zincirleri bu uygulamayı da kısmen de olsa savuşturuyor. Bir bölümü mali dengesi bozulurken bir bölümü ayakta kalmayı başarıyor. Mevzuat düzenlemeleriyle okulların tümünün kapatılamadığı görülünce daha radikal bir adım atma gereği duyuluyor ve OHAL ilanıyla 2 bine yakın özel okul delilsiz teröre destek bahanesiyle bir celse de kapatılıyor.
KASITLI DÜZENLEMELERLE ÖZEL OKUL SEKTÖRÜ EL DEĞİŞTİRİYOR
Ülkenin her alanda kademeli olarak parti devleti haline dönüştürüldüğü görülüyor. Gazeteleri ve basını ele geçirmede kullanılan yöntemler şimdi özel okullarda kullanılıyor. Zaman ilerledikçe Devlet desteğinin iktidar partisi çevrelerince kurulacak özel okulları desteklemek amacıyla hazırlandığı da ortaya çıkmaya başlıyor. Sektörde rekabet şartlarının el altından değiştiği özel okul sektörüne hiç tanınmayan yeni aktörlerin girmesiyle de anlaşılıyor. Dünya görüşünden dolayı kapatılıp mallarına el konulan özel okul binalarının bir kısmı imam hatiplere verilerek bu konudaki amaçlarına hizmet eder hale getiriliyor. OHAL’le kapatılıp hazineye devredilen rantı yüksek yerlerdeki okul binalarının hiç para harcamadan partilerle aktarılabilmesi için yeni bir düzenleme yapılıyor. Görünüşte hazineye ait malların isteyen özel okullara kiralanmasıyla ilgili herkese açık bir düzenlemeye insiyatife açık hükümler eklenerek, rekabet ortamının partililer lehine değişeceği bir yapı kuruluyor. Bundan sonra olacakları hep birlikte göreceğiz belki hazineye aktarılan bu binalar hazinenin borçları karşılığı Katarlı bir ortağa verilerek el altından aile şirketlerine devredilecek. Bazı okul zincirleri yavaş yavaş el değiştirmesiyle bunun belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Bir araştırmak lazım hisselerinin önemli bölümü devredilen büyük bir okul grubu kime geçti, İktidarın en büyük destekçisi Sancar ailesinin bir okul grubunu alarak okul sektörüne girdiği biliniyor. Son günlerde yıldızı parlayan okul zincirleri ne durumda? Dershane dönüşümden karlı çıkan zincirlerden bazıları bahaneler bulunup el altından birilerine satılması için yeni tezgâhlar kuruluyor mu? Devlet desteğiyle öğrenci garantisi önceden planlanmış özel okul sektörü bir yolla ele geçirileceği sinyalleri alınıyor. Büyük özveriyle kurulmuş okullar devlet imkânları ve mafyavari yollarla elde edilmiş örtülü kaynaklarla piyasaya giren bir rakiple asla rekabet edemez yavaş yavaş piyasadan çekilirler. Basını ele geçirmede kullanılan yöntemin bu kez özel okulları ele geçirmede kullanıldığının birçok işareti ortaya çıkıyor.