Son birkaç aydır dünya ve Türkiye gündemi İdlib’e kilitlenmiş vaziyette.
1-“ABD’nin, PKK/PYD ile birlikte Kuzey Suriye’den Akdeniz’e ulaşmasını kolaylaştıracak bir bölgede.
2- Sözde Kürdistan koridorunun, Akdeniz’e çıkışını engelleyebilecek bir konumda.
3- Rusya’nın hava ve deniz üslerinin güvenliğini etkileyecek bir alanda.
4- İran’ın, Suriye üzerinden Lübnan’a kadar uzanan Şii koridorunun ana omurgasını oluşturan hattı kesiyor.
5- Suriye’nin kuzey-güney ekseninde ulaşım ve lojistik güzergâhının ülke bütünlüğü için stratejik coğrafi bir bölge olma özelliğini taşıyor.
6- “Vekâlet savaşçılarının” tamamına yakınının sivil halkla birlikte bu bölgede sıkışması tehdidin ve çatışmanın boyutunu da ortaya koyuyor.”
Öztürk’ün aktardığına göre, tüm cihatçı grupların İdlib’de bulunması, bölgede savaşa müdahil olan ve olacak tüm ülkelerin de yeni ittifak grupları oluşturmasına neden olma potansiyeli taşıyor.
İdlib operasyonunun Ortadoğu’nun ilerde şekillenmesinin ana işareti olacağına değinen Öztürk, bunun Türkiye’nin konumunu da belirleme gücü bulunduğunu vurguluyor.
Devletler adına yürütülen vekalet savaşlarının da, İdlib harekatı ile son bulacağını aktaran Öztürk, “Yedi yıllık iç savaş sürecinde gelinen noktada taraflar, karşılıklı niyetlerinin gizli kodlarını artık çözdükleri için İdlib harekâtı sonrasında vekâlet örgütleri sahadaki rollerini bitirmek zorunda olacak” yorumunu yapıyor.
Öztürk, İdlib’de tablonun Suriye lehine sonuçlanmasının yol açabileceği tehlikelere ise şöyle dikkat çekiyor:
“Suriye’nin, İdlib üzerinde kontrolü sağlaması halinde; rejimin ülke üzerindeki kontrolünü gittikçe derinleştireceği, İran’ın stratejik bölgelerdeki özellikle mezhebi yapıyı değiştirmesi yolunu da açabilecek.
Gelişmeleri, bölgeden aldığı son bilgilerle, Ünal Atabay, bize şöyle anlattı: “Suriye’nin, muhalif gruplar üzerinde yaratacağı etki, bu grupların önemli bir kısmının Suriye rejimine bağlanmasını kolaylaştıracak. Aynı şekilde Rusya-Suriye’nin olası İdlib başarısı, El Bab ve Afrin’de yaşadıkları stratejik kayıplarını stratejik dengeye dönüştürecek.
İdlib sonrası taraflar, aynı zamanda Doğu Akdeniz üzerindeki enerji havzalarına dayalı hakimiyet alanları üzerinde de kozlarını paylaşacak. İdlib mücadelesi, Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesine zemin hazırlarken, tarafların ittifak gruplarının oluşumunu da sağlayacaktır.”
Son birkaç aydır dünya ve Türkiye gündemi İdlib’e kilitlenmiş vaziyette.
1-“ABD’nin, PKK/PYD ile birlikte Kuzey Suriye’den Akdeniz’e ulaşmasını kolaylaştıracak bir bölgede.
2- Sözde Kürdistan koridorunun, Akdeniz’e çıkışını engelleyebilecek bir konumda.
3- Rusya’nın hava ve deniz üslerinin güvenliğini etkileyecek bir alanda.
4- İran’ın, Suriye üzerinden Lübnan’a kadar uzanan Şii koridorunun ana omurgasını oluşturan hattı kesiyor.
5- Suriye’nin kuzey-güney ekseninde ulaşım ve lojistik güzergâhının ülke bütünlüğü için stratejik coğrafi bir bölge olma özelliğini taşıyor.
6- “Vekâlet savaşçılarının” tamamına yakınının sivil halkla birlikte bu bölgede sıkışması tehdidin ve çatışmanın boyutunu da ortaya koyuyor.”
Öztürk’ün aktardığına göre, tüm cihatçı grupların İdlib’de bulunması, bölgede savaşa müdahil olan ve olacak tüm ülkelerin de yeni ittifak grupları oluşturmasına neden olma potansiyeli taşıyor.
İdlib operasyonunun Ortadoğu’nun ilerde şekillenmesinin ana işareti olacağına değinen Öztürk, bunun Türkiye’nin konumunu da belirleme gücü bulunduğunu vurguluyor.
Devletler adına yürütülen vekalet savaşlarının da, İdlib harekatı ile son bulacağını aktaran Öztürk, “Yedi yıllık iç savaş sürecinde gelinen noktada taraflar, karşılıklı niyetlerinin gizli kodlarını artık çözdükleri için İdlib harekâtı sonrasında vekâlet örgütleri sahadaki rollerini bitirmek zorunda olacak” yorumunu yapıyor.
Öztürk, İdlib’de tablonun Suriye lehine sonuçlanmasının yol açabileceği tehlikelere ise şöyle dikkat çekiyor:
“Suriye’nin, İdlib üzerinde kontrolü sağlaması halinde; rejimin ülke üzerindeki kontrolünü gittikçe derinleştireceği, İran’ın stratejik bölgelerdeki özellikle mezhebi yapıyı değiştirmesi yolunu da açabilecek.
Gelişmeleri, bölgeden aldığı son bilgilerle, Ünal Atabay, bize şöyle anlattı: “Suriye’nin, muhalif gruplar üzerinde yaratacağı etki, bu grupların önemli bir kısmının Suriye rejimine bağlanmasını kolaylaştıracak. Aynı şekilde Rusya-Suriye’nin olası İdlib başarısı, El Bab ve Afrin’de yaşadıkları stratejik kayıplarını stratejik dengeye dönüştürecek.
İdlib sonrası taraflar, aynı zamanda Doğu Akdeniz üzerindeki enerji havzalarına dayalı hakimiyet alanları üzerinde de kozlarını paylaşacak. İdlib mücadelesi, Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesine zemin hazırlarken, tarafların ittifak gruplarının oluşumunu da sağlayacaktır.”
Son birkaç aydır dünya ve Türkiye gündemi İdlib’e kilitlenmiş vaziyette.
1-“ABD’nin, PKK/PYD ile birlikte Kuzey Suriye’den Akdeniz’e ulaşmasını kolaylaştıracak bir bölgede.
2- Sözde Kürdistan koridorunun, Akdeniz’e çıkışını engelleyebilecek bir konumda.
3- Rusya’nın hava ve deniz üslerinin güvenliğini etkileyecek bir alanda.
4- İran’ın, Suriye üzerinden Lübnan’a kadar uzanan Şii koridorunun ana omurgasını oluşturan hattı kesiyor.
5- Suriye’nin kuzey-güney ekseninde ulaşım ve lojistik güzergâhının ülke bütünlüğü için stratejik coğrafi bir bölge olma özelliğini taşıyor.
6- “Vekâlet savaşçılarının” tamamına yakınının sivil halkla birlikte bu bölgede sıkışması tehdidin ve çatışmanın boyutunu da ortaya koyuyor.”
Öztürk’ün aktardığına göre, tüm cihatçı grupların İdlib’de bulunması, bölgede savaşa müdahil olan ve olacak tüm ülkelerin de yeni ittifak grupları oluşturmasına neden olma potansiyeli taşıyor.
İdlib operasyonunun Ortadoğu’nun ilerde şekillenmesinin ana işareti olacağına değinen Öztürk, bunun Türkiye’nin konumunu da belirleme gücü bulunduğunu vurguluyor.
Devletler adına yürütülen vekalet savaşlarının da, İdlib harekatı ile son bulacağını aktaran Öztürk, “Yedi yıllık iç savaş sürecinde gelinen noktada taraflar, karşılıklı niyetlerinin gizli kodlarını artık çözdükleri için İdlib harekâtı sonrasında vekâlet örgütleri sahadaki rollerini bitirmek zorunda olacak” yorumunu yapıyor.
Öztürk, İdlib’de tablonun Suriye lehine sonuçlanmasının yol açabileceği tehlikelere ise şöyle dikkat çekiyor:
“Suriye’nin, İdlib üzerinde kontrolü sağlaması halinde; rejimin ülke üzerindeki kontrolünü gittikçe derinleştireceği, İran’ın stratejik bölgelerdeki özellikle mezhebi yapıyı değiştirmesi yolunu da açabilecek.
Gelişmeleri, bölgeden aldığı son bilgilerle, Ünal Atabay, bize şöyle anlattı: “Suriye’nin, muhalif gruplar üzerinde yaratacağı etki, bu grupların önemli bir kısmının Suriye rejimine bağlanmasını kolaylaştıracak. Aynı şekilde Rusya-Suriye’nin olası İdlib başarısı, El Bab ve Afrin’de yaşadıkları stratejik kayıplarını stratejik dengeye dönüştürecek.
İdlib sonrası taraflar, aynı zamanda Doğu Akdeniz üzerindeki enerji havzalarına dayalı hakimiyet alanları üzerinde de kozlarını paylaşacak. İdlib mücadelesi, Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesine zemin hazırlarken, tarafların ittifak gruplarının oluşumunu da sağlayacaktır.”
Son birkaç aydır dünya ve Türkiye gündemi İdlib’e kilitlenmiş vaziyette.
1-“ABD’nin, PKK/PYD ile birlikte Kuzey Suriye’den Akdeniz’e ulaşmasını kolaylaştıracak bir bölgede.
2- Sözde Kürdistan koridorunun, Akdeniz’e çıkışını engelleyebilecek bir konumda.
3- Rusya’nın hava ve deniz üslerinin güvenliğini etkileyecek bir alanda.
4- İran’ın, Suriye üzerinden Lübnan’a kadar uzanan Şii koridorunun ana omurgasını oluşturan hattı kesiyor.
5- Suriye’nin kuzey-güney ekseninde ulaşım ve lojistik güzergâhının ülke bütünlüğü için stratejik coğrafi bir bölge olma özelliğini taşıyor.
6- “Vekâlet savaşçılarının” tamamına yakınının sivil halkla birlikte bu bölgede sıkışması tehdidin ve çatışmanın boyutunu da ortaya koyuyor.”
Öztürk’ün aktardığına göre, tüm cihatçı grupların İdlib’de bulunması, bölgede savaşa müdahil olan ve olacak tüm ülkelerin de yeni ittifak grupları oluşturmasına neden olma potansiyeli taşıyor.
İdlib operasyonunun Ortadoğu’nun ilerde şekillenmesinin ana işareti olacağına değinen Öztürk, bunun Türkiye’nin konumunu da belirleme gücü bulunduğunu vurguluyor.
Devletler adına yürütülen vekalet savaşlarının da, İdlib harekatı ile son bulacağını aktaran Öztürk, “Yedi yıllık iç savaş sürecinde gelinen noktada taraflar, karşılıklı niyetlerinin gizli kodlarını artık çözdükleri için İdlib harekâtı sonrasında vekâlet örgütleri sahadaki rollerini bitirmek zorunda olacak” yorumunu yapıyor.
Öztürk, İdlib’de tablonun Suriye lehine sonuçlanmasının yol açabileceği tehlikelere ise şöyle dikkat çekiyor:
“Suriye’nin, İdlib üzerinde kontrolü sağlaması halinde; rejimin ülke üzerindeki kontrolünü gittikçe derinleştireceği, İran’ın stratejik bölgelerdeki özellikle mezhebi yapıyı değiştirmesi yolunu da açabilecek.
Gelişmeleri, bölgeden aldığı son bilgilerle, Ünal Atabay, bize şöyle anlattı: “Suriye’nin, muhalif gruplar üzerinde yaratacağı etki, bu grupların önemli bir kısmının Suriye rejimine bağlanmasını kolaylaştıracak. Aynı şekilde Rusya-Suriye’nin olası İdlib başarısı, El Bab ve Afrin’de yaşadıkları stratejik kayıplarını stratejik dengeye dönüştürecek.
İdlib sonrası taraflar, aynı zamanda Doğu Akdeniz üzerindeki enerji havzalarına dayalı hakimiyet alanları üzerinde de kozlarını paylaşacak. İdlib mücadelesi, Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesine zemin hazırlarken, tarafların ittifak gruplarının oluşumunu da sağlayacaktır.”