Türkiye-ABD ve Batılı müttefikleri arasında yaşanan mücadele ve gerilim, Türkiye-NATO ilişkilerini sorgulayan yorumları da beraberinde getiriyor.
Ancak Cohon, ‘İslamcı’ olarak nitelediği AKP hükümetiyle birlikte bu karşılıklı güven ilişkisinin son yıllarda zedelendiğini belirtiyor.
Cohon’un yazısının satırbaşları şöyle:
Türkiye, NATO için rahattı.
Ve sonra Erdoğan geldi.
Erdoğan evde İslamiyet’i güçlendirdikçe Türkiye’nin dış politikalarını da İslamlaştırdı. İslam Devleti’nin IŞİD için gönderdiği askerlerinin ve silah dolu kamyonlarının, sınırdan geçip Suriye’ye gitmesine izin verdi, böylece Sünni Müslüman dostlarının, Suriye Alevi rejimine (Şii bir oluşum) karşı, Sünnilerle Şiiler arasında devam eden 1400 yıllık savaşın devamı olan çatışmada savaşabilmelerine yardım etti. Hamas teröristlerinin yanında durarak hemen İsrail karşıtı trene atladı, Türkiye’nin İsrail’le hala diplomatik ilişkileri olmasına rağmen İsrail’i yok etmekle tehdit etti. Bu analizle ilgili en önemli gerçek, ABD’nin, binlerce hava kuvvetleri personeli ve nükleer silahlarının bulunduğu İncirlik hava üssünü kullanmasına izin vermemesi oldu, ABD Başkanı George W. Bush burayı kullanarak Irak’ı işgal edip Sünni bir Arap diktatörü indirmişti, tıpkı şimdi Erdoğan’ın dönüştüğü gibi bir adamı.
Mesele Erdoğan’ın, o savaşta Amerika’nın hava üssünü kullanmasını engellemesinin yasal olup olmaması ya da ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin doğru mu yanlış mı olduğu değil; mesele daha çok Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin, gerektiği zaman NATO ülkeleri yardıma çağırdığında yanında olacağına güvenilen bir ortak olmaması.
Şimdi durum çok daha problemli bir hale geliyor. Kısa süre önce Erdoğan ordusunu bir başka NATO ülkesinin gözünü korkutmak için kullandı, bir Türk donanma gemisi Ege Denizi’nde tartışmalı bir adanın yakınındaki bir Yunan Sahil Güvenlik gemisine çarptı. Daha da kötüsü, Türkiye Suriye’de Afrin’i işgal etti ve şu anda hem Suriye hükümetini destekleyenlerle savaşıyor hem de Kürt asilerle. Bu eylemler sadece NATO’yu bölme tehdidi oluşturmakla kalmıyor, ayrıca NATO’yu Türkiye’nin başlattığı bir savaşa girmeye de itebilir.
Bu arada Türkiye, Müslüman ekonomik göçmenlerin akınıyla aktif olarak Avrupa medeniyetinin de yavaş yavaş kuyusunu kazıyor ve Erdoğan bunların “mülteci” olduklarını söyleyebilirken kuşkusuz, utanmaz bir Avrupa’yı İslamlaştırma girişimi içerisinde. Ve NATO, Türkiye’nin İran istihbaratıyla yakın ilişkileri olduğunu bilirken, gizli NATO istihbaratını paylaşmakta Türkiye’nin sağduyusuna nasıl güvenebilir ki?
Yani Türkiye’nin NATO’ya ne faydası var? Pek yok! Aslında bu noktada Türkiye’nin negatifleri, pozitiflerini fersah fersah aşıyor. Türkiye bir NATO ortağı olmaktan çok bir yük.
Ama eğer Türkiye NATO’dan atılacak olursa ABD, bölgede olabilecek İran, Türk ve hatta Rus saldırılarına karşı doğu Akdeniz’de başka nerede hava üssü için bir yer bulabilir? Tek bir olasılık var. Amerika’nın güvenlik ortağı İsrail de doğu Akdeniz’de ve güneyde geniş, az insanın yaşadığı bir çölü var, tam da bir Amerikan üssüne uygun. Aslında şu anda orada ufak bir ABD radar üssü var. Dahası, Amerikalılar İsrail’de çok popüler, yani Türkiye’deki izne çıkan Amerikan hava ve donanma personelinin yaşadıklarının aksine, İsrail’de tacize uğrayıp dövülmezler. Modern altyapısıyla, Ortadoğu’daki konumuyla, Batı değerleri, ve ABD’yle sahip olduğu ortak değerlerle İsrail, en yakın askeri müttefiki olarak bir ABD hava üssü için mükemmel yer olabilir. Çünkü Amerika’nın Ortadoğu’daki tek gerçek ve güvenilir müttefiki Türkiye değil, İsrail’dir.