Analiz / Doç. Dr. Osman Tek
Mezhepsel farklılıklar, tarih boyunca toplulukları birleştiren değil, ayrıştıran bir etken olarak öne çıkarılmıştır. Ancak, Fethullah Gülen’e göre, bu farklılıklar, ayrılıktan ziyade zenginlik olarak değerlendirilmelidir. Cemevleri, bu bağlamda yalnızca bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren bir uzlaşma platformu olarak görülmelidir. Gülen, cemevleri meselesine dair yaptığı açıklamalarda, her topluluğun inanç ve ibadet özgürlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini vurgular. Ona göre, Alevîlerin cemevlerinde kendi ibadetlerini yerine getirmeleri, toplumsal barış ve birlik için bir tehdit değil, tam aksine bir fırsattır.
Cemevlerinin Önemi ve Toplumsal Fonksiyonu
Fethullah Gülen, cemevlerini Alevî kültürünün ve inançlarının önemli bir taşıyıcısı olarak görür. Ona göre, cemevleri, sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda Alevîlerin toplumsal dayanışmayı güçlendirdiği ve kültürel birikimlerini aktardıkları yerlerdir. Bu bağlamda, cemevlerinin resmî bir statüye kavuşması gerektiğini ifade eden Gülen, bu mekânların sadece Alevî toplumuna değil, tüm topluma açık bir kültürel ve dinî paylaşım alanı olarak hizmet edebileceğini belirtir.
Uzlaşma İçin Cemevlerinin Rolü
Gülen, cemevlerinin sadece bir ibadet mekânı olmanın ötesinde, farklı inanç gruplarını bir araya getirebilecek önemli bir zemin sunduğunu savunur. Ona göre, Alevîler ve Sünnîler, cemevlerinde düzenlenecek diyalog toplantıları ve kültürel etkinlikler aracılığıyla birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulabilirler. Bu, hem önyargıların kırılmasına hem de toplumun farklı kesimleri arasında daha güçlü bir anlayış ve iş birliğinin gelişmesine katkı sağlar. Gülen, cemevlerinin kitap kültürüne geçişte de önemli bir araç olabileceğini belirtir.
Kitabî Kültüre Geçiş ve Cemevleri
Fethullah Gülen, Alevî toplumunun vicahî kültürden kitabî kültüre geçişinin, Alevîlik üzerindeki yanlış algıların düzeltilmesi açısından önemli olduğunu savunur. Ona göre, Alevîlik inançlarının ve ritüellerinin yazılı kaynaklara dayandırılması, hem Alevî toplumunun kendi değerlerini korumasına hem de diğer kesimlerin bu değerleri daha doğru anlamasına yardımcı olacaktır. Cemevleri, bu sürecin hayata geçirilebileceği ideal mekânlar olarak değerlendirilmektedir. Gülen, Alevîlerin İmam Cafer-i Sadık’ın Buyruk’u, Hacı Bektaş Veli’nin Makalat’ı gibi temel eserlerini sistematik bir şekilde günümüz koşullarına uygun olarak yayımlamalarını ve genç kuşaklara aktarmalarını önerir.
Cemevleri ve Resmî Statü Meselesi
Fethullah Gülen, cemevlerinin resmî statüsü konusunda nihai kararın devletin ilgili kurumlarına ait olduğunu belirtmekle birlikte, kendi şahsî görüşü olarak camilerin yanında cemevlerinin de bulunmasında bir sakınca görmediğini ifade eder. Ona göre, bu durum, yalnızca Alevîlerin değil, aynı zamanda Sünnîlerin de mezhepsel hoşgörü kültürünü geliştirmesine katkı sağlayacaktır.
Birlik ve Diyalog İçin Çağrı
Gülen, cemevleri gibi tartışmalı konularda ortak bir uzlaşma zemini bulmanın, toplumun her kesiminde hoşgörüyü artıracağını ve toplumsal barışı güçlendireceğini savunur. Ona göre, uzlaşma, farklılıkları görmezden gelmek değil, onları anlamak ve saygı duymaktır. Diyalog çağrısını yalnızca Alevîlere değil, tüm toplum kesimlerine yönelten Gülen, “Birbirimizin değerlerine saygı gösterdiğimiz ölçüde kendi değerlerimizin saygı görmesini bekleyebiliriz” diyerek, farklı kesimler arasında bir empati köprüsü kurulmasının önemini vurgular.
Fethullah Gülen, cemevlerinin Alevî-Sünnî diyalogunda önemli bir rol oynayabileceğini ve toplumsal barışa hizmet eden mekânlar olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Ona göre, cemevlerinin resmî statüsü tartışmaları, toplumu kutuplaştırmak yerine, birleştirici bir platform oluşturma yönünde değerlendirilmelidir. Cemevlerinin yalnızca bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda diyalog ve uzlaşma için bir araç olarak görülmesi, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden bir toplum anlayışının inşasına katkı sağlayacaktır.
(Not: Bu makale M. Fethullah Gülen’nin “Vuslat Muştusu adlı eserinde yer alan ‘Mum Söndürme İftirası’ başlıklı yazısından özetlenmiştir.)