Analiz / Doç. Dr. Osman Tek
Alevîlik, tarih boyunca İslam coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olmuş, ancak kimi zaman yanlış anlaşılmış ve çeşitli iftiralara maruz kalmıştır. Bu iftiralar, sadece Alevî toplumuna yönelik değil, aynı zamanda Müslüman toplumun genel birliğine ve kardeşlik duygularına da saldırı niteliği taşımaktadır. Fethullah Gülen, Alevîlere yönelik özellikle “mum söndürme ayini” gibi ithamların, kasıtlı olarak uydurulan büyük bir yalan olduğunu ifade eder. Ona göre, bu tür iftiralar, sadece bir topluluğa zarar vermekle kalmayıp, toplumun vicdanını yaralayan ve birlik duygusunu zedeleyen birer fitne unsuru olarak kullanılmaktadır. Gülen, bu gibi ithamların tarihsel ve sosyal kökenlerini irdeleyerek, hem toplumsal barışın hem de dinî ahlakın nasıl korunabileceğine dair önemli öneriler sunmaktadır.
İftiraların Tarihsel Kökenleri
Gülen, Alevî-Sünnî ayrışmasının tarihsel arka planını ele alırken, Hazreti Ali dönemine kadar uzanan olaylara dikkat çeker. Mezhep farklılıklarının ve yorum ayrılıklarının, genellikle dış mihraklar ve onların içerideki işbirlikçileri tarafından kullanıldığını vurgular. Özellikle “mum söndürme ayini” gibi ithamların, İslam toplumunda ayrılık yaratmak isteyen güçler tarafından uydurulduğunu belirtir. Cem törenlerinde mumların söndürülmesi gibi sembolik bir ritüelin bile, kötü niyetli kimselerce çarpıtılarak, ahlaka ve dine aykırı bir eylem gibi sunulduğunu ifade eder. Bu tür ithamların, cehaletin ve art niyetin bir ürünü olduğuna dikkat çeker ve “Bu tür iddialar, insanlığa karşı büyük bir saygısızlık ve hakikate yapılan en büyük ihanettir” der.
Toplumdaki Etkileri
Gülen, bu tür iftiraların yayılmasının toplumda ciddi yaralar açtığını ve fitne ateşini körüklediğini vurgular. Ona göre, bu fitneler, sadece Alevî-Sünnî çatışmalarını değil, aynı zamanda Alevîliğin kendi içindeki kollar arasında bile husumet tohumlarının ekilmesine yol açmıştır. Gülen, bu durumun kardeşlik bağlarını zayıflattığını ve Müslümanlar arasındaki birlik ruhunu baltaladığını ifade eder.
Çözüm Önerileri
Gülen, bu tür iftiraların önüne geçmek için iki önemli yaklaşım önerir:
1. Doğru Bilgi ve Eğitim: Toplumun her kesiminde Alevîlik ve Sünnîlik üzerine doğru bir bilinç oluşturmak, bu tür iftiraların etkisiz hale gelmesini sağlayacaktır. Alevîlerin inanç ve ibadet pratiklerinin doğru anlaşılması, bu noktada önemli bir adımdır.
2. Birlik ve Diyalog: Alevîler ve Sünnîler arasındaki ortak değerlerin öne çıkarılması ve aralarındaki kardeşlik bağlarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Gülen, her iki kesimin ortak tarihi ve kültürel bağlarını hatırlayarak, farklılıkları bir zenginlik olarak görmeleri gerektiğini savunur.
Sonuç
Fethullah Gülen’in yaklaşımına göre, Alevîlere yönelik iftiralar, cehaletin ve kötü niyetin birer ürünüdür ve toplumdaki ayrılıkların derinleşmesine neden olmaktadır. Bu iftiraların etkisiz hale getirilmesi, doğru bilgi, eğitim ve diyalogla mümkün olabilir. Gülen, geçmişteki ayrılıkların bugüne taşınmaması gerektiğini ve kardeşlik bağlarının yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurgular. Ona göre, Müslümanlar arasındaki her türlü fitne, ortak değerlerin hatırlanması ve bu değerler etrafında birleşilmesiyle bertaraf edilebilir.
Ne yazık ki inanç bağlamında Alevilik ile hiçbir ilgisi olmayan ama Alevilik içine yuvalanan bazı inançsız kimseler, Gülen tarafından ortaya konan bu diyalog zeminini zehirlemek için her yola başvurmuşlardır. Oysa, Alevi kardeşlerimizin evlerine işaret koyan zihniyetlerin boy verdiği bu siyasal zeminde, Gülen’in ortaya koyduğu perspektifi, son derece kıymetli, takdire şayan ve toplumsal barışın inşasında karşılığı olan bir yaklaşım olarak görmeliyiz.
Not: Bu makale M. Fethullah Gülen’nin “Vuslat Muştusu adlı eserinde yer alan ‘Mum Söndürme İftirası’ başlıklı yazısından özetlenmiştir.