Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, “kumpas” davalarına ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
İNTERNET ANDICI EN SAĞLAM ERGENEKON DOSYASIYDI
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması konusunda da konuştu Yılmaz. “İnternet Andıcı, Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyaydı,” dedi. Türkan Saylan’la ilgili spekülasyonlara da değindi: “Türkan Saylan gözaltına alınmadı, şüphelilerden çıkan belgeler sonrası sadece evi arandı. Türkan Saylan hukukun dışında mı?”
OKKIR’IN TAHLİYE TALEBİNİ REDDEDEN HAKİMLER HALA GÖREVDE!
Kuddusi Okkır’ın Cemaat’ten hakimlerin tahliye talebini reddettiği için hayatını kaybettiği iddialarıyla ilgili de çok önemli bir detayı paylaştı: “Savcı Zekeriya Öz, Okkır’ın tahliye talebini mahkemeye iletti ancak reddedildi. Kuddusi Okkır’ın tahliye talebini reddeden hakimlerden ikisi halen görevde!”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Youtube kanalında son dönemde ‘kumpas davaları’ olarak adlandırılan soruşturmalara ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. 17/25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasının ardından 183 arkadaşıyla birlikte tayini çıkan ve turizm şubeye atanan Yılmaz, 22 Temmuz 2014’de polislere yönelik operasyonda gözaltına alınmış, 26 Temmuz’da ise tutuklanmıştı. Mesut Yılmaz, yaklaşık 2 yıl cezaevinde kaldı. 14 Haziran 2016’da tahliye olduktan sonra yurt dışına çıktı.
DİNLEMELERİN HEPSİ MAHKEME KARARIYLA YAPILDI
Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Hrant Dink, Zirve katliamı gibi son dönemde ‘kumpas’ olarak adlandırılan davalarla ilgili sorularını cevapladı. Kendilerine yönelik operasyonun sözde ‘usulsüz dinleme’ iddiasıyla başladığını anlattı: “Dinlemeler mahkeme kararıyla yapılmıştı. Usulsüz bir dinleme yoktu. Geçmişe dönük bütün dinlemeleri çıkarttılar. İmha edilmiş belgeleri, gizli kalması gereken belgeleri çıkarıp ifşa ettiler. Bu yaptıkları da suçtu aslında.”
17/25 ARALIK’A KADAR BİZE ÖDÜL VERDİLER
“17/25’e kadar bize ödüller, takdirnameler verildi. 14 sene çalışmışım, hakkımda tek bir leke yok. Başarılarınız hep takdir edilmiş. Ancak 17/25 hadisesi oluyor, ertesi gün ‘terörist’ diyorlar. (Cezaevinde beyaz plastik sandalye üzerinde hayatını kaybeden) Mustafa Kabakçıoğlu benim ekibimdeydi. Çalışkan bir arkadaştı. İşini iyi yapan bir arkadaştı. Sonra bir gün kalktık ki, hepimiz terörist olmuşuz. Madem öyle 17/25’ten önce bizi neden el üstünde tutuyordunuz?”
ERGENEKON DAVASI KUMPAS MIYDI?
Adem Yavuz Arslan, “Ergenekon davasının kumpas, delillerin sahte olduğu” iddialarını hatırlatınca Mesut Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“O dönemde Türkiye’de bir şeyler oluyordu. Rahip Santoro, Zirve katliamı, Hrant Dink cinayeti, Danıştay suikastı. Ve biz ne olduğunu anlamıyorduk. Dink de öldürülünce Organize Büro’nun altında bir birim kurulmasına karar verildi. O birimin başına geçtim. 2007’nin Mart ayında kuruldu birim. Haziran’da el bombası bulununca bu konuya hızlıca bakmamız gerektiğini düşündük. Öncesinde Atabeyler olayı vardı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ulaştık. El bombalarının üzerinde parmak izleri bulundu. Oktay Yıldırım üzerinden emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’e ulaşıldı. Ardından Fikret Emek’in evinden el bombaları, cephanelik çıktı. Her operasyonda bulduğumuz bilgilerle bir adım sonrasına gittik. Adım adım gidildi.”
DELİLLER SAHTE MİYDİ?
“Geçmişte Erol Mütercimler’in yazdığı kitap var. Can Dündar’ın kitabı var. Tuncay Güney’den çıkan belgeler var ama üzeri kapatılmış. (Adil Serdar Saçan tarafından delillerin yok edildiği o dönemde de konuşulmuştu) Susurluk var, üzeri kapatılmış. Devletle iç içe olduğu için tehlikeli bir alan. İşin nereye uzanacağını bilmiyorsun. Bizim için de tehlikeli bir alan. Benim hakkımda şu ana kadar sahte delille ilgili hakkımda açılmış tek dava yok! Madem sahte delil üretildiğini iddia ediyorsunuz, muhatabını bulup önüne koyacaksınız. Kim koydu sahte delili? Hangi delil sahte? Ben bir tane insan hakkında ‘sahte belge üretmek’ suçundan dava açıldığını görmedim. Delillerin polisler tarafından konulduğuna dair bugüne kadar bir tane bile dava yok. Olsa bugüne kadar 30 defa önümüze koyarlardı. Yargıtay kararında da ‘Ergenekon davasının tamamen uydurma ve delillerin tamamen sahte olduğu iddia edilemez’ deniliyor. Bu şu demek, biz bu dosyayı bozuyoruz ama bu yapı hala varlığını devam ettiriyor!”
DİNLEMLERİ HASAN ATİLLA UĞUR YAPTI
Adem Yavuz Arslan, Doğu Perinçek’in “Elimizde Erdoğan’ın 38 kaseti var” açıklamalarını hatırlattı. Söz konusu dinlemeleri kimin yaptığını sordu. Mesut Yılmaz şunları söyledi:
“Levent Ersöz’ün emriyle yapıldı o kayıtlar. Dinlemeleri yapan kısmın başındaki isim Hasan Atilla Uğur. (albay) O dönemde bir çok insanı dinlemişler. Darbe çalışması yapılmış. Sivil toplum, gazeteci, asker ayağı var darbenin. Yüzlerce sivil toplum örgütü toparlanmış. Bunu (başında Şener Eruygur’un bulunduğu) jandarma yapıyor. Bu hem Mustafa Balbay’ın, hem Özden Örnek’in günlüklerinde geçiyor hem de Eruygur’dan ele geçirilen belgelerle sabit.”
LEVENT HABER GÖNDERDİ, KONUŞACAĞIM AMA…
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, yakalanmasının ardından Levent Ersöz’ün kendilerine görüşmek istediği yönünde haber gönderdiğini ilk kez açıkladı:
“2009’da yakalandı Levent Ersöz ve bize bir görüşme talebi iletti. Ben gittim. Levent Ersöz’e bir sıkıntı gelir diye doktor kıyafetiyle gittim. ‘Ben bir tek şartla konuşurum’ dedi. Muhtemelen geçmiş dönemde böyle çalışmışlar. ‘Beni bırakacaksınız’ dedi. Bu mümkün değil dedim. Biz hukuka tabiyiz. Sizi savcıyla görüştürelim dedim. Mevzuata, hukuka bakarız size yardımcı oluruz. ‘Ben düşüneyim’ dedi. Ondan sonra Erhan Keskin, hücresinin önünde havaya ateş etti. Gözaltına alındı şahıs. Sorgusunu ben de seyrettim. 10 çeşit senaryo anlattı. Her sorgulayana ayrı bir senaryo anlattı. Levent Ersöz bu olaydan sonra konuşmaktan vazgeçti. Ergenekon, o dönem onun konuşmasını engellemek için bu eylemi yaptırdı. Çünkü kilit isim Levent Ersöz. 2002-2004 arasındaki bütün dinlemeleri o yaptı. Levent Ersöz’ün avukatları şikayetçi olmaktan vazgeçtiler ve şahıs serbest bırakıldı.”
KUDDUSİ OKKIR NEDEN HAPİSTEYDİ?
Mesut Yılmaz’a özellikle bazı kesimlerin sürekli gündeme getirdiği Kuddusi Okkır konusu da soruldu. İşte Yılmaz’ın söyledikleri:
“İlk dalgalarda gözaltına alındı. Biz Kuddusi Okkır için hiçbir zaman Ergenekon’un kasası demedik. Bunu Ergenekon medyası üretti. Kuddusi Okkır’da devletin tekrar yapılanmasıyla ilgili master planlar çıktı. Kendisi de bunu kabul ediyor. Sade bir vatandaşta bu planların ne işi var. Ayrıca şahıs Muzaffer Tekin’le, Oktay Yıldırım’la irtibatlı… Muzaffer Tekin’de daha çok belge çıktı. Dolayısıyla Kuddusi Okkır’la ilgili adli işlem yapılması kadar doğal bir şey olamaz. Bu yapıyla hareket eden elemanlardan biri Okkır. Savcı da delil karartma şüphesiyle tutuklanmasını istedi.”
OKKIR NEDEN TAHLİYE EDİLMEDİ?
“Neden serbest kalmadı derseniz; bu bizimle ilgili bir konu değil. Savcının, hakimin karar vereceği konular bunlar. Kendisi sağlık sorunları nedeniyle Zekeriya Öz’e dilekçe vermiş. Zekeriya Öz bu dilekçeyi mahkemeye göndermiş. Mahkeme reddetmiş. Bu üç-dört defa üst üste yaşanmış. En son kanser olduğuna dair rapor geldiğinde mahkeme tahliye kararı veriyor. Benim anladığım kadarıyla önceki tahliye taleplerinde kanser olduğuna dair rapor yoktu. Yanlışım varsa düzeltilebilir. O dönem Kuddusi Okkır’ın tahliye talebine ret veren hakimlerden bugün görevde olan hakimler var. İki hakim de halen görevde! Tutuklanmalı mıydı diye sorarsanız; evet tutuklanmalıydı. Çünkü bağlantıları vardı. Ancak Okkır’ın cezaevinde kansere yakalanması, tedavisinin geciktirilmesi konusunun bizimle alakası yok. Ben Kuddusi Okkır’ın kanser olduğunu, dilekçe verdiğini, reddedildiğini vs. tıpkı sizin gibi medyadan öğrendim.”
KARA PROPAGANDA SİTESİ KURMAK BAŞBUĞ’UN İŞİ Mİ?
Programda İnternet Andıcı davası ve dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması da gündeme geldi:
“İnternet Andıcı denilen hadise belki de Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyadır. Her şeyiyle, hiç yoruma mahal bırakmadan. Yani internet sitesi kurmuşsunuz, bunu kendi kredi kartlarınızla kurmuşsunuz, kara propaganda yapmışsınız, kapatma davası açtırmışsınız. Bu süreç net olarak bilgi ve belgelerle ispatlı bir süreç. Bunun talimatını veren de İlker Başbuğ. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde bu hadise yapılıyor. Kendi belgelerinde Ergenekon için ‘TSK içinde kurulmuştur’ deniliyor. Darbe toplantıları yapılmış… Şener Eruygur’un 2002-2004’te yaptığının aynısını İlker Başbuğ 2007-2008’de de devam etmiş. Kapatma davası öncesinde de…”
İKTİDAR KENDİ ZARAR GÖRECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN BİZİM ÖNÜMÜZÜ AÇTI
Mesut Yılmaz, iktidarın söz konusu dönemde operasyonlara destek verdiğini anlatıyor. Bunun sebebini ise “Ergenekon’un kendilerine zarar vermek istediğini biliyorlardı, bunun için operasyonlara destek verdiler. Savcısı olduğunu bile açıkladı,” sözleriyle açıklıyor. Ancak önlerine çıkan setlerden de bahsediyor:
“Bir dönem Daire Başkanlığı’na gitmiştim. Benim Ergenekon kısmına baktığım bilinmiyor. Benim devrem, ‘Ya bu Ergenekon’a bakan arkadaşlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yakında bunların kelleleri gider,’ dedi. Terör çok sıkıntılar yaşadı. O dönem başlarında Selim Kutkan diye bir müdür vardı. Evrakların çoğunu imzalamadı. İşçi Partisi’yle irtibatı çıktı sonra. Böyle hadiseler oldu. Muhtemelen hala görevde. Selim Kutkan ciddi ayak diredi o dönemde. Evrakların altında imzam olmasını istemiyorum, diyordu. O dönem siyasi irade soruşturmanın arkasında durdu. Siyasal iktidar kendisinin zarar göreceğini bildiği için önümüzü açtı o dönem. Ergenekon’un temel amacı hükümeti devirmeye çalışmaktı. Darbe planları yapılmış, ardından kapatma davası açılmış. 2002-2004 yılları arasında normal darbe planları yapılmış. Olmamış, 3-4 yıl sonra kapatma davası açılmış. Cumhuriyet mitingleri yapılmış. Ergenekon operasyonları bunların önünü kesmiş oldu.”
TÜRKAN SAYLAN, HUKUKUN DIŞINDA MI?
Türkan Saylan’la ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi Mesut Yılmaz:
“Neden ÇYDD arandı diyorlar. Şener Eruygur’la düzenli yaptıkları toplantılar bile aranması için yeterli. Delilleri söylemiyorum bile. Sadece adli işlem olarak evi arandı Türkan Saylan’ın. Gözaltına alınmadı, tutuklanmadı. Mevzuya polis gözüyle bakalım. Ulusal Birlik Hareketi denilen yapılanmanın göbeğinde olan bir yapı ÇYDD. Ve siz Şener Eruygur’u darbeye teşebbüsle suçluyorsunuz. Aralarında ciddi bir geçişkenlik var. Deliller bunu net olarak gösteriyor. Şener Eruygur’dan çıkan deliller de bunu doğruluyor. Buna adli işlem yapmazsanız dosya eksik kalır. Ancak Türkan Saylan yaka paça gözaltına alınmıyor, nezaretlerde süründürülmüyor. Sadece evi arandı. Siz ‘Türkan Saylan için hukuk dışına çıkaralım’ derseniz o zaman dosya eksik kalır. Yapılabilecek en az adli işlem yapıldı Türkan Saylan’a… Evinde ele geçirilen belgeler soruşturmayı doğrudan etkileyen nitelikteydi. Net bir şekilde iki ve üçüncü iddianamede yazıyor bu.”
SORUŞTURMA SULANDIRILDI MI?
Adem Yavuz Arslan’ın, özellikle iktidar kanadından yükselen, “Ergenekon vardı ama soruşturma sulandırılınca sonuca ulaşılamadı” sözlerini hatırlatması üzerine Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“Ergenekon’da kimi yanlış gözaltına almışız? Kuddusi Okkır’ı anlattım. İrtibatları kesin. Evinde devletin yeniden yapılandırılması master planı var. (Aynı belgenin orijinali Veli Küçük’te çıkmıştı) Türkan Saylan’a adli işlem yapılmaması yanlış olurdu. Türkan Saylan’ın evi aranması gereklilikti. Türkan Saylan dokunulmaz bir kişi midir? İlker Başbuğ ise üzerine vazife olmayan işler yapmış. Kara propaganda yapmak senin işin mi? Hükümetle ilgili internet siteleri açtırmak ne demek?”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, “kumpas” davalarına ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
İNTERNET ANDICI EN SAĞLAM ERGENEKON DOSYASIYDI
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması konusunda da konuştu Yılmaz. “İnternet Andıcı, Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyaydı,” dedi. Türkan Saylan’la ilgili spekülasyonlara da değindi: “Türkan Saylan gözaltına alınmadı, şüphelilerden çıkan belgeler sonrası sadece evi arandı. Türkan Saylan hukukun dışında mı?”
OKKIR’IN TAHLİYE TALEBİNİ REDDEDEN HAKİMLER HALA GÖREVDE!
Kuddusi Okkır’ın Cemaat’ten hakimlerin tahliye talebini reddettiği için hayatını kaybettiği iddialarıyla ilgili de çok önemli bir detayı paylaştı: “Savcı Zekeriya Öz, Okkır’ın tahliye talebini mahkemeye iletti ancak reddedildi. Kuddusi Okkır’ın tahliye talebini reddeden hakimlerden ikisi halen görevde!”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Youtube kanalında son dönemde ‘kumpas davaları’ olarak adlandırılan soruşturmalara ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. 17/25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasının ardından 183 arkadaşıyla birlikte tayini çıkan ve turizm şubeye atanan Yılmaz, 22 Temmuz 2014’de polislere yönelik operasyonda gözaltına alınmış, 26 Temmuz’da ise tutuklanmıştı. Mesut Yılmaz, yaklaşık 2 yıl cezaevinde kaldı. 14 Haziran 2016’da tahliye olduktan sonra yurt dışına çıktı.
DİNLEMELERİN HEPSİ MAHKEME KARARIYLA YAPILDI
Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Hrant Dink, Zirve katliamı gibi son dönemde ‘kumpas’ olarak adlandırılan davalarla ilgili sorularını cevapladı. Kendilerine yönelik operasyonun sözde ‘usulsüz dinleme’ iddiasıyla başladığını anlattı: “Dinlemeler mahkeme kararıyla yapılmıştı. Usulsüz bir dinleme yoktu. Geçmişe dönük bütün dinlemeleri çıkarttılar. İmha edilmiş belgeleri, gizli kalması gereken belgeleri çıkarıp ifşa ettiler. Bu yaptıkları da suçtu aslında.”
17/25 ARALIK’A KADAR BİZE ÖDÜL VERDİLER
“17/25’e kadar bize ödüller, takdirnameler verildi. 14 sene çalışmışım, hakkımda tek bir leke yok. Başarılarınız hep takdir edilmiş. Ancak 17/25 hadisesi oluyor, ertesi gün ‘terörist’ diyorlar. (Cezaevinde beyaz plastik sandalye üzerinde hayatını kaybeden) Mustafa Kabakçıoğlu benim ekibimdeydi. Çalışkan bir arkadaştı. İşini iyi yapan bir arkadaştı. Sonra bir gün kalktık ki, hepimiz terörist olmuşuz. Madem öyle 17/25’ten önce bizi neden el üstünde tutuyordunuz?”
ERGENEKON DAVASI KUMPAS MIYDI?
Adem Yavuz Arslan, “Ergenekon davasının kumpas, delillerin sahte olduğu” iddialarını hatırlatınca Mesut Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“O dönemde Türkiye’de bir şeyler oluyordu. Rahip Santoro, Zirve katliamı, Hrant Dink cinayeti, Danıştay suikastı. Ve biz ne olduğunu anlamıyorduk. Dink de öldürülünce Organize Büro’nun altında bir birim kurulmasına karar verildi. O birimin başına geçtim. 2007’nin Mart ayında kuruldu birim. Haziran’da el bombası bulununca bu konuya hızlıca bakmamız gerektiğini düşündük. Öncesinde Atabeyler olayı vardı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ulaştık. El bombalarının üzerinde parmak izleri bulundu. Oktay Yıldırım üzerinden emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’e ulaşıldı. Ardından Fikret Emek’in evinden el bombaları, cephanelik çıktı. Her operasyonda bulduğumuz bilgilerle bir adım sonrasına gittik. Adım adım gidildi.”
DELİLLER SAHTE MİYDİ?
“Geçmişte Erol Mütercimler’in yazdığı kitap var. Can Dündar’ın kitabı var. Tuncay Güney’den çıkan belgeler var ama üzeri kapatılmış. (Adil Serdar Saçan tarafından delillerin yok edildiği o dönemde de konuşulmuştu) Susurluk var, üzeri kapatılmış. Devletle iç içe olduğu için tehlikeli bir alan. İşin nereye uzanacağını bilmiyorsun. Bizim için de tehlikeli bir alan. Benim hakkımda şu ana kadar sahte delille ilgili hakkımda açılmış tek dava yok! Madem sahte delil üretildiğini iddia ediyorsunuz, muhatabını bulup önüne koyacaksınız. Kim koydu sahte delili? Hangi delil sahte? Ben bir tane insan hakkında ‘sahte belge üretmek’ suçundan dava açıldığını görmedim. Delillerin polisler tarafından konulduğuna dair bugüne kadar bir tane bile dava yok. Olsa bugüne kadar 30 defa önümüze koyarlardı. Yargıtay kararında da ‘Ergenekon davasının tamamen uydurma ve delillerin tamamen sahte olduğu iddia edilemez’ deniliyor. Bu şu demek, biz bu dosyayı bozuyoruz ama bu yapı hala varlığını devam ettiriyor!”
DİNLEMLERİ HASAN ATİLLA UĞUR YAPTI
Adem Yavuz Arslan, Doğu Perinçek’in “Elimizde Erdoğan’ın 38 kaseti var” açıklamalarını hatırlattı. Söz konusu dinlemeleri kimin yaptığını sordu. Mesut Yılmaz şunları söyledi:
“Levent Ersöz’ün emriyle yapıldı o kayıtlar. Dinlemeleri yapan kısmın başındaki isim Hasan Atilla Uğur. (albay) O dönemde bir çok insanı dinlemişler. Darbe çalışması yapılmış. Sivil toplum, gazeteci, asker ayağı var darbenin. Yüzlerce sivil toplum örgütü toparlanmış. Bunu (başında Şener Eruygur’un bulunduğu) jandarma yapıyor. Bu hem Mustafa Balbay’ın, hem Özden Örnek’in günlüklerinde geçiyor hem de Eruygur’dan ele geçirilen belgelerle sabit.”
LEVENT HABER GÖNDERDİ, KONUŞACAĞIM AMA…
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, yakalanmasının ardından Levent Ersöz’ün kendilerine görüşmek istediği yönünde haber gönderdiğini ilk kez açıkladı:
“2009’da yakalandı Levent Ersöz ve bize bir görüşme talebi iletti. Ben gittim. Levent Ersöz’e bir sıkıntı gelir diye doktor kıyafetiyle gittim. ‘Ben bir tek şartla konuşurum’ dedi. Muhtemelen geçmiş dönemde böyle çalışmışlar. ‘Beni bırakacaksınız’ dedi. Bu mümkün değil dedim. Biz hukuka tabiyiz. Sizi savcıyla görüştürelim dedim. Mevzuata, hukuka bakarız size yardımcı oluruz. ‘Ben düşüneyim’ dedi. Ondan sonra Erhan Keskin, hücresinin önünde havaya ateş etti. Gözaltına alındı şahıs. Sorgusunu ben de seyrettim. 10 çeşit senaryo anlattı. Her sorgulayana ayrı bir senaryo anlattı. Levent Ersöz bu olaydan sonra konuşmaktan vazgeçti. Ergenekon, o dönem onun konuşmasını engellemek için bu eylemi yaptırdı. Çünkü kilit isim Levent Ersöz. 2002-2004 arasındaki bütün dinlemeleri o yaptı. Levent Ersöz’ün avukatları şikayetçi olmaktan vazgeçtiler ve şahıs serbest bırakıldı.”
KUDDUSİ OKKIR NEDEN HAPİSTEYDİ?
Mesut Yılmaz’a özellikle bazı kesimlerin sürekli gündeme getirdiği Kuddusi Okkır konusu da soruldu. İşte Yılmaz’ın söyledikleri:
“İlk dalgalarda gözaltına alındı. Biz Kuddusi Okkır için hiçbir zaman Ergenekon’un kasası demedik. Bunu Ergenekon medyası üretti. Kuddusi Okkır’da devletin tekrar yapılanmasıyla ilgili master planlar çıktı. Kendisi de bunu kabul ediyor. Sade bir vatandaşta bu planların ne işi var. Ayrıca şahıs Muzaffer Tekin’le, Oktay Yıldırım’la irtibatlı… Muzaffer Tekin’de daha çok belge çıktı. Dolayısıyla Kuddusi Okkır’la ilgili adli işlem yapılması kadar doğal bir şey olamaz. Bu yapıyla hareket eden elemanlardan biri Okkır. Savcı da delil karartma şüphesiyle tutuklanmasını istedi.”
OKKIR NEDEN TAHLİYE EDİLMEDİ?
“Neden serbest kalmadı derseniz; bu bizimle ilgili bir konu değil. Savcının, hakimin karar vereceği konular bunlar. Kendisi sağlık sorunları nedeniyle Zekeriya Öz’e dilekçe vermiş. Zekeriya Öz bu dilekçeyi mahkemeye göndermiş. Mahkeme reddetmiş. Bu üç-dört defa üst üste yaşanmış. En son kanser olduğuna dair rapor geldiğinde mahkeme tahliye kararı veriyor. Benim anladığım kadarıyla önceki tahliye taleplerinde kanser olduğuna dair rapor yoktu. Yanlışım varsa düzeltilebilir. O dönem Kuddusi Okkır’ın tahliye talebine ret veren hakimlerden bugün görevde olan hakimler var. İki hakim de halen görevde! Tutuklanmalı mıydı diye sorarsanız; evet tutuklanmalıydı. Çünkü bağlantıları vardı. Ancak Okkır’ın cezaevinde kansere yakalanması, tedavisinin geciktirilmesi konusunun bizimle alakası yok. Ben Kuddusi Okkır’ın kanser olduğunu, dilekçe verdiğini, reddedildiğini vs. tıpkı sizin gibi medyadan öğrendim.”
KARA PROPAGANDA SİTESİ KURMAK BAŞBUĞ’UN İŞİ Mİ?
Programda İnternet Andıcı davası ve dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması da gündeme geldi:
“İnternet Andıcı denilen hadise belki de Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyadır. Her şeyiyle, hiç yoruma mahal bırakmadan. Yani internet sitesi kurmuşsunuz, bunu kendi kredi kartlarınızla kurmuşsunuz, kara propaganda yapmışsınız, kapatma davası açtırmışsınız. Bu süreç net olarak bilgi ve belgelerle ispatlı bir süreç. Bunun talimatını veren de İlker Başbuğ. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde bu hadise yapılıyor. Kendi belgelerinde Ergenekon için ‘TSK içinde kurulmuştur’ deniliyor. Darbe toplantıları yapılmış… Şener Eruygur’un 2002-2004’te yaptığının aynısını İlker Başbuğ 2007-2008’de de devam etmiş. Kapatma davası öncesinde de…”
İKTİDAR KENDİ ZARAR GÖRECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN BİZİM ÖNÜMÜZÜ AÇTI
Mesut Yılmaz, iktidarın söz konusu dönemde operasyonlara destek verdiğini anlatıyor. Bunun sebebini ise “Ergenekon’un kendilerine zarar vermek istediğini biliyorlardı, bunun için operasyonlara destek verdiler. Savcısı olduğunu bile açıkladı,” sözleriyle açıklıyor. Ancak önlerine çıkan setlerden de bahsediyor:
“Bir dönem Daire Başkanlığı’na gitmiştim. Benim Ergenekon kısmına baktığım bilinmiyor. Benim devrem, ‘Ya bu Ergenekon’a bakan arkadaşlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yakında bunların kelleleri gider,’ dedi. Terör çok sıkıntılar yaşadı. O dönem başlarında Selim Kutkan diye bir müdür vardı. Evrakların çoğunu imzalamadı. İşçi Partisi’yle irtibatı çıktı sonra. Böyle hadiseler oldu. Muhtemelen hala görevde. Selim Kutkan ciddi ayak diredi o dönemde. Evrakların altında imzam olmasını istemiyorum, diyordu. O dönem siyasi irade soruşturmanın arkasında durdu. Siyasal iktidar kendisinin zarar göreceğini bildiği için önümüzü açtı o dönem. Ergenekon’un temel amacı hükümeti devirmeye çalışmaktı. Darbe planları yapılmış, ardından kapatma davası açılmış. 2002-2004 yılları arasında normal darbe planları yapılmış. Olmamış, 3-4 yıl sonra kapatma davası açılmış. Cumhuriyet mitingleri yapılmış. Ergenekon operasyonları bunların önünü kesmiş oldu.”
TÜRKAN SAYLAN, HUKUKUN DIŞINDA MI?
Türkan Saylan’la ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi Mesut Yılmaz:
“Neden ÇYDD arandı diyorlar. Şener Eruygur’la düzenli yaptıkları toplantılar bile aranması için yeterli. Delilleri söylemiyorum bile. Sadece adli işlem olarak evi arandı Türkan Saylan’ın. Gözaltına alınmadı, tutuklanmadı. Mevzuya polis gözüyle bakalım. Ulusal Birlik Hareketi denilen yapılanmanın göbeğinde olan bir yapı ÇYDD. Ve siz Şener Eruygur’u darbeye teşebbüsle suçluyorsunuz. Aralarında ciddi bir geçişkenlik var. Deliller bunu net olarak gösteriyor. Şener Eruygur’dan çıkan deliller de bunu doğruluyor. Buna adli işlem yapmazsanız dosya eksik kalır. Ancak Türkan Saylan yaka paça gözaltına alınmıyor, nezaretlerde süründürülmüyor. Sadece evi arandı. Siz ‘Türkan Saylan için hukuk dışına çıkaralım’ derseniz o zaman dosya eksik kalır. Yapılabilecek en az adli işlem yapıldı Türkan Saylan’a… Evinde ele geçirilen belgeler soruşturmayı doğrudan etkileyen nitelikteydi. Net bir şekilde iki ve üçüncü iddianamede yazıyor bu.”
SORUŞTURMA SULANDIRILDI MI?
Adem Yavuz Arslan’ın, özellikle iktidar kanadından yükselen, “Ergenekon vardı ama soruşturma sulandırılınca sonuca ulaşılamadı” sözlerini hatırlatması üzerine Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“Ergenekon’da kimi yanlış gözaltına almışız? Kuddusi Okkır’ı anlattım. İrtibatları kesin. Evinde devletin yeniden yapılandırılması master planı var. (Aynı belgenin orijinali Veli Küçük’te çıkmıştı) Türkan Saylan’a adli işlem yapılmaması yanlış olurdu. Türkan Saylan’ın evi aranması gereklilikti. Türkan Saylan dokunulmaz bir kişi midir? İlker Başbuğ ise üzerine vazife olmayan işler yapmış. Kara propaganda yapmak senin işin mi? Hükümetle ilgili internet siteleri açtırmak ne demek?”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, “kumpas” davalarına ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
İNTERNET ANDICI EN SAĞLAM ERGENEKON DOSYASIYDI
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması konusunda da konuştu Yılmaz. “İnternet Andıcı, Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyaydı,” dedi. Türkan Saylan’la ilgili spekülasyonlara da değindi: “Türkan Saylan gözaltına alınmadı, şüphelilerden çıkan belgeler sonrası sadece evi arandı. Türkan Saylan hukukun dışında mı?”
OKKIR’IN TAHLİYE TALEBİNİ REDDEDEN HAKİMLER HALA GÖREVDE!
Kuddusi Okkır’ın Cemaat’ten hakimlerin tahliye talebini reddettiği için hayatını kaybettiği iddialarıyla ilgili de çok önemli bir detayı paylaştı: “Savcı Zekeriya Öz, Okkır’ın tahliye talebini mahkemeye iletti ancak reddedildi. Kuddusi Okkır’ın tahliye talebini reddeden hakimlerden ikisi halen görevde!”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Youtube kanalında son dönemde ‘kumpas davaları’ olarak adlandırılan soruşturmalara ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. 17/25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasının ardından 183 arkadaşıyla birlikte tayini çıkan ve turizm şubeye atanan Yılmaz, 22 Temmuz 2014’de polislere yönelik operasyonda gözaltına alınmış, 26 Temmuz’da ise tutuklanmıştı. Mesut Yılmaz, yaklaşık 2 yıl cezaevinde kaldı. 14 Haziran 2016’da tahliye olduktan sonra yurt dışına çıktı.
DİNLEMELERİN HEPSİ MAHKEME KARARIYLA YAPILDI
Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Hrant Dink, Zirve katliamı gibi son dönemde ‘kumpas’ olarak adlandırılan davalarla ilgili sorularını cevapladı. Kendilerine yönelik operasyonun sözde ‘usulsüz dinleme’ iddiasıyla başladığını anlattı: “Dinlemeler mahkeme kararıyla yapılmıştı. Usulsüz bir dinleme yoktu. Geçmişe dönük bütün dinlemeleri çıkarttılar. İmha edilmiş belgeleri, gizli kalması gereken belgeleri çıkarıp ifşa ettiler. Bu yaptıkları da suçtu aslında.”
17/25 ARALIK’A KADAR BİZE ÖDÜL VERDİLER
“17/25’e kadar bize ödüller, takdirnameler verildi. 14 sene çalışmışım, hakkımda tek bir leke yok. Başarılarınız hep takdir edilmiş. Ancak 17/25 hadisesi oluyor, ertesi gün ‘terörist’ diyorlar. (Cezaevinde beyaz plastik sandalye üzerinde hayatını kaybeden) Mustafa Kabakçıoğlu benim ekibimdeydi. Çalışkan bir arkadaştı. İşini iyi yapan bir arkadaştı. Sonra bir gün kalktık ki, hepimiz terörist olmuşuz. Madem öyle 17/25’ten önce bizi neden el üstünde tutuyordunuz?”
ERGENEKON DAVASI KUMPAS MIYDI?
Adem Yavuz Arslan, “Ergenekon davasının kumpas, delillerin sahte olduğu” iddialarını hatırlatınca Mesut Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“O dönemde Türkiye’de bir şeyler oluyordu. Rahip Santoro, Zirve katliamı, Hrant Dink cinayeti, Danıştay suikastı. Ve biz ne olduğunu anlamıyorduk. Dink de öldürülünce Organize Büro’nun altında bir birim kurulmasına karar verildi. O birimin başına geçtim. 2007’nin Mart ayında kuruldu birim. Haziran’da el bombası bulununca bu konuya hızlıca bakmamız gerektiğini düşündük. Öncesinde Atabeyler olayı vardı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ulaştık. El bombalarının üzerinde parmak izleri bulundu. Oktay Yıldırım üzerinden emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’e ulaşıldı. Ardından Fikret Emek’in evinden el bombaları, cephanelik çıktı. Her operasyonda bulduğumuz bilgilerle bir adım sonrasına gittik. Adım adım gidildi.”
DELİLLER SAHTE MİYDİ?
“Geçmişte Erol Mütercimler’in yazdığı kitap var. Can Dündar’ın kitabı var. Tuncay Güney’den çıkan belgeler var ama üzeri kapatılmış. (Adil Serdar Saçan tarafından delillerin yok edildiği o dönemde de konuşulmuştu) Susurluk var, üzeri kapatılmış. Devletle iç içe olduğu için tehlikeli bir alan. İşin nereye uzanacağını bilmiyorsun. Bizim için de tehlikeli bir alan. Benim hakkımda şu ana kadar sahte delille ilgili hakkımda açılmış tek dava yok! Madem sahte delil üretildiğini iddia ediyorsunuz, muhatabını bulup önüne koyacaksınız. Kim koydu sahte delili? Hangi delil sahte? Ben bir tane insan hakkında ‘sahte belge üretmek’ suçundan dava açıldığını görmedim. Delillerin polisler tarafından konulduğuna dair bugüne kadar bir tane bile dava yok. Olsa bugüne kadar 30 defa önümüze koyarlardı. Yargıtay kararında da ‘Ergenekon davasının tamamen uydurma ve delillerin tamamen sahte olduğu iddia edilemez’ deniliyor. Bu şu demek, biz bu dosyayı bozuyoruz ama bu yapı hala varlığını devam ettiriyor!”
DİNLEMLERİ HASAN ATİLLA UĞUR YAPTI
Adem Yavuz Arslan, Doğu Perinçek’in “Elimizde Erdoğan’ın 38 kaseti var” açıklamalarını hatırlattı. Söz konusu dinlemeleri kimin yaptığını sordu. Mesut Yılmaz şunları söyledi:
“Levent Ersöz’ün emriyle yapıldı o kayıtlar. Dinlemeleri yapan kısmın başındaki isim Hasan Atilla Uğur. (albay) O dönemde bir çok insanı dinlemişler. Darbe çalışması yapılmış. Sivil toplum, gazeteci, asker ayağı var darbenin. Yüzlerce sivil toplum örgütü toparlanmış. Bunu (başında Şener Eruygur’un bulunduğu) jandarma yapıyor. Bu hem Mustafa Balbay’ın, hem Özden Örnek’in günlüklerinde geçiyor hem de Eruygur’dan ele geçirilen belgelerle sabit.”
LEVENT HABER GÖNDERDİ, KONUŞACAĞIM AMA…
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, yakalanmasının ardından Levent Ersöz’ün kendilerine görüşmek istediği yönünde haber gönderdiğini ilk kez açıkladı:
“2009’da yakalandı Levent Ersöz ve bize bir görüşme talebi iletti. Ben gittim. Levent Ersöz’e bir sıkıntı gelir diye doktor kıyafetiyle gittim. ‘Ben bir tek şartla konuşurum’ dedi. Muhtemelen geçmiş dönemde böyle çalışmışlar. ‘Beni bırakacaksınız’ dedi. Bu mümkün değil dedim. Biz hukuka tabiyiz. Sizi savcıyla görüştürelim dedim. Mevzuata, hukuka bakarız size yardımcı oluruz. ‘Ben düşüneyim’ dedi. Ondan sonra Erhan Keskin, hücresinin önünde havaya ateş etti. Gözaltına alındı şahıs. Sorgusunu ben de seyrettim. 10 çeşit senaryo anlattı. Her sorgulayana ayrı bir senaryo anlattı. Levent Ersöz bu olaydan sonra konuşmaktan vazgeçti. Ergenekon, o dönem onun konuşmasını engellemek için bu eylemi yaptırdı. Çünkü kilit isim Levent Ersöz. 2002-2004 arasındaki bütün dinlemeleri o yaptı. Levent Ersöz’ün avukatları şikayetçi olmaktan vazgeçtiler ve şahıs serbest bırakıldı.”
KUDDUSİ OKKIR NEDEN HAPİSTEYDİ?
Mesut Yılmaz’a özellikle bazı kesimlerin sürekli gündeme getirdiği Kuddusi Okkır konusu da soruldu. İşte Yılmaz’ın söyledikleri:
“İlk dalgalarda gözaltına alındı. Biz Kuddusi Okkır için hiçbir zaman Ergenekon’un kasası demedik. Bunu Ergenekon medyası üretti. Kuddusi Okkır’da devletin tekrar yapılanmasıyla ilgili master planlar çıktı. Kendisi de bunu kabul ediyor. Sade bir vatandaşta bu planların ne işi var. Ayrıca şahıs Muzaffer Tekin’le, Oktay Yıldırım’la irtibatlı… Muzaffer Tekin’de daha çok belge çıktı. Dolayısıyla Kuddusi Okkır’la ilgili adli işlem yapılması kadar doğal bir şey olamaz. Bu yapıyla hareket eden elemanlardan biri Okkır. Savcı da delil karartma şüphesiyle tutuklanmasını istedi.”
OKKIR NEDEN TAHLİYE EDİLMEDİ?
“Neden serbest kalmadı derseniz; bu bizimle ilgili bir konu değil. Savcının, hakimin karar vereceği konular bunlar. Kendisi sağlık sorunları nedeniyle Zekeriya Öz’e dilekçe vermiş. Zekeriya Öz bu dilekçeyi mahkemeye göndermiş. Mahkeme reddetmiş. Bu üç-dört defa üst üste yaşanmış. En son kanser olduğuna dair rapor geldiğinde mahkeme tahliye kararı veriyor. Benim anladığım kadarıyla önceki tahliye taleplerinde kanser olduğuna dair rapor yoktu. Yanlışım varsa düzeltilebilir. O dönem Kuddusi Okkır’ın tahliye talebine ret veren hakimlerden bugün görevde olan hakimler var. İki hakim de halen görevde! Tutuklanmalı mıydı diye sorarsanız; evet tutuklanmalıydı. Çünkü bağlantıları vardı. Ancak Okkır’ın cezaevinde kansere yakalanması, tedavisinin geciktirilmesi konusunun bizimle alakası yok. Ben Kuddusi Okkır’ın kanser olduğunu, dilekçe verdiğini, reddedildiğini vs. tıpkı sizin gibi medyadan öğrendim.”
KARA PROPAGANDA SİTESİ KURMAK BAŞBUĞ’UN İŞİ Mİ?
Programda İnternet Andıcı davası ve dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması da gündeme geldi:
“İnternet Andıcı denilen hadise belki de Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyadır. Her şeyiyle, hiç yoruma mahal bırakmadan. Yani internet sitesi kurmuşsunuz, bunu kendi kredi kartlarınızla kurmuşsunuz, kara propaganda yapmışsınız, kapatma davası açtırmışsınız. Bu süreç net olarak bilgi ve belgelerle ispatlı bir süreç. Bunun talimatını veren de İlker Başbuğ. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde bu hadise yapılıyor. Kendi belgelerinde Ergenekon için ‘TSK içinde kurulmuştur’ deniliyor. Darbe toplantıları yapılmış… Şener Eruygur’un 2002-2004’te yaptığının aynısını İlker Başbuğ 2007-2008’de de devam etmiş. Kapatma davası öncesinde de…”
İKTİDAR KENDİ ZARAR GÖRECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN BİZİM ÖNÜMÜZÜ AÇTI
Mesut Yılmaz, iktidarın söz konusu dönemde operasyonlara destek verdiğini anlatıyor. Bunun sebebini ise “Ergenekon’un kendilerine zarar vermek istediğini biliyorlardı, bunun için operasyonlara destek verdiler. Savcısı olduğunu bile açıkladı,” sözleriyle açıklıyor. Ancak önlerine çıkan setlerden de bahsediyor:
“Bir dönem Daire Başkanlığı’na gitmiştim. Benim Ergenekon kısmına baktığım bilinmiyor. Benim devrem, ‘Ya bu Ergenekon’a bakan arkadaşlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yakında bunların kelleleri gider,’ dedi. Terör çok sıkıntılar yaşadı. O dönem başlarında Selim Kutkan diye bir müdür vardı. Evrakların çoğunu imzalamadı. İşçi Partisi’yle irtibatı çıktı sonra. Böyle hadiseler oldu. Muhtemelen hala görevde. Selim Kutkan ciddi ayak diredi o dönemde. Evrakların altında imzam olmasını istemiyorum, diyordu. O dönem siyasi irade soruşturmanın arkasında durdu. Siyasal iktidar kendisinin zarar göreceğini bildiği için önümüzü açtı o dönem. Ergenekon’un temel amacı hükümeti devirmeye çalışmaktı. Darbe planları yapılmış, ardından kapatma davası açılmış. 2002-2004 yılları arasında normal darbe planları yapılmış. Olmamış, 3-4 yıl sonra kapatma davası açılmış. Cumhuriyet mitingleri yapılmış. Ergenekon operasyonları bunların önünü kesmiş oldu.”
TÜRKAN SAYLAN, HUKUKUN DIŞINDA MI?
Türkan Saylan’la ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi Mesut Yılmaz:
“Neden ÇYDD arandı diyorlar. Şener Eruygur’la düzenli yaptıkları toplantılar bile aranması için yeterli. Delilleri söylemiyorum bile. Sadece adli işlem olarak evi arandı Türkan Saylan’ın. Gözaltına alınmadı, tutuklanmadı. Mevzuya polis gözüyle bakalım. Ulusal Birlik Hareketi denilen yapılanmanın göbeğinde olan bir yapı ÇYDD. Ve siz Şener Eruygur’u darbeye teşebbüsle suçluyorsunuz. Aralarında ciddi bir geçişkenlik var. Deliller bunu net olarak gösteriyor. Şener Eruygur’dan çıkan deliller de bunu doğruluyor. Buna adli işlem yapmazsanız dosya eksik kalır. Ancak Türkan Saylan yaka paça gözaltına alınmıyor, nezaretlerde süründürülmüyor. Sadece evi arandı. Siz ‘Türkan Saylan için hukuk dışına çıkaralım’ derseniz o zaman dosya eksik kalır. Yapılabilecek en az adli işlem yapıldı Türkan Saylan’a… Evinde ele geçirilen belgeler soruşturmayı doğrudan etkileyen nitelikteydi. Net bir şekilde iki ve üçüncü iddianamede yazıyor bu.”
SORUŞTURMA SULANDIRILDI MI?
Adem Yavuz Arslan’ın, özellikle iktidar kanadından yükselen, “Ergenekon vardı ama soruşturma sulandırılınca sonuca ulaşılamadı” sözlerini hatırlatması üzerine Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“Ergenekon’da kimi yanlış gözaltına almışız? Kuddusi Okkır’ı anlattım. İrtibatları kesin. Evinde devletin yeniden yapılandırılması master planı var. (Aynı belgenin orijinali Veli Küçük’te çıkmıştı) Türkan Saylan’a adli işlem yapılmaması yanlış olurdu. Türkan Saylan’ın evi aranması gereklilikti. Türkan Saylan dokunulmaz bir kişi midir? İlker Başbuğ ise üzerine vazife olmayan işler yapmış. Kara propaganda yapmak senin işin mi? Hükümetle ilgili internet siteleri açtırmak ne demek?”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, “kumpas” davalarına ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
İNTERNET ANDICI EN SAĞLAM ERGENEKON DOSYASIYDI
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması konusunda da konuştu Yılmaz. “İnternet Andıcı, Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyaydı,” dedi. Türkan Saylan’la ilgili spekülasyonlara da değindi: “Türkan Saylan gözaltına alınmadı, şüphelilerden çıkan belgeler sonrası sadece evi arandı. Türkan Saylan hukukun dışında mı?”
OKKIR’IN TAHLİYE TALEBİNİ REDDEDEN HAKİMLER HALA GÖREVDE!
Kuddusi Okkır’ın Cemaat’ten hakimlerin tahliye talebini reddettiği için hayatını kaybettiği iddialarıyla ilgili de çok önemli bir detayı paylaştı: “Savcı Zekeriya Öz, Okkır’ın tahliye talebini mahkemeye iletti ancak reddedildi. Kuddusi Okkır’ın tahliye talebini reddeden hakimlerden ikisi halen görevde!”
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Youtube kanalında son dönemde ‘kumpas davaları’ olarak adlandırılan soruşturmalara ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. 17/25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasının ardından 183 arkadaşıyla birlikte tayini çıkan ve turizm şubeye atanan Yılmaz, 22 Temmuz 2014’de polislere yönelik operasyonda gözaltına alınmış, 26 Temmuz’da ise tutuklanmıştı. Mesut Yılmaz, yaklaşık 2 yıl cezaevinde kaldı. 14 Haziran 2016’da tahliye olduktan sonra yurt dışına çıktı.
DİNLEMELERİN HEPSİ MAHKEME KARARIYLA YAPILDI
Mesut Yılmaz, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Hrant Dink, Zirve katliamı gibi son dönemde ‘kumpas’ olarak adlandırılan davalarla ilgili sorularını cevapladı. Kendilerine yönelik operasyonun sözde ‘usulsüz dinleme’ iddiasıyla başladığını anlattı: “Dinlemeler mahkeme kararıyla yapılmıştı. Usulsüz bir dinleme yoktu. Geçmişe dönük bütün dinlemeleri çıkarttılar. İmha edilmiş belgeleri, gizli kalması gereken belgeleri çıkarıp ifşa ettiler. Bu yaptıkları da suçtu aslında.”
17/25 ARALIK’A KADAR BİZE ÖDÜL VERDİLER
“17/25’e kadar bize ödüller, takdirnameler verildi. 14 sene çalışmışım, hakkımda tek bir leke yok. Başarılarınız hep takdir edilmiş. Ancak 17/25 hadisesi oluyor, ertesi gün ‘terörist’ diyorlar. (Cezaevinde beyaz plastik sandalye üzerinde hayatını kaybeden) Mustafa Kabakçıoğlu benim ekibimdeydi. Çalışkan bir arkadaştı. İşini iyi yapan bir arkadaştı. Sonra bir gün kalktık ki, hepimiz terörist olmuşuz. Madem öyle 17/25’ten önce bizi neden el üstünde tutuyordunuz?”
ERGENEKON DAVASI KUMPAS MIYDI?
Adem Yavuz Arslan, “Ergenekon davasının kumpas, delillerin sahte olduğu” iddialarını hatırlatınca Mesut Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“O dönemde Türkiye’de bir şeyler oluyordu. Rahip Santoro, Zirve katliamı, Hrant Dink cinayeti, Danıştay suikastı. Ve biz ne olduğunu anlamıyorduk. Dink de öldürülünce Organize Büro’nun altında bir birim kurulmasına karar verildi. O birimin başına geçtim. 2007’nin Mart ayında kuruldu birim. Haziran’da el bombası bulununca bu konuya hızlıca bakmamız gerektiğini düşündük. Öncesinde Atabeyler olayı vardı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ulaştık. El bombalarının üzerinde parmak izleri bulundu. Oktay Yıldırım üzerinden emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’e ulaşıldı. Ardından Fikret Emek’in evinden el bombaları, cephanelik çıktı. Her operasyonda bulduğumuz bilgilerle bir adım sonrasına gittik. Adım adım gidildi.”
DELİLLER SAHTE MİYDİ?
“Geçmişte Erol Mütercimler’in yazdığı kitap var. Can Dündar’ın kitabı var. Tuncay Güney’den çıkan belgeler var ama üzeri kapatılmış. (Adil Serdar Saçan tarafından delillerin yok edildiği o dönemde de konuşulmuştu) Susurluk var, üzeri kapatılmış. Devletle iç içe olduğu için tehlikeli bir alan. İşin nereye uzanacağını bilmiyorsun. Bizim için de tehlikeli bir alan. Benim hakkımda şu ana kadar sahte delille ilgili hakkımda açılmış tek dava yok! Madem sahte delil üretildiğini iddia ediyorsunuz, muhatabını bulup önüne koyacaksınız. Kim koydu sahte delili? Hangi delil sahte? Ben bir tane insan hakkında ‘sahte belge üretmek’ suçundan dava açıldığını görmedim. Delillerin polisler tarafından konulduğuna dair bugüne kadar bir tane bile dava yok. Olsa bugüne kadar 30 defa önümüze koyarlardı. Yargıtay kararında da ‘Ergenekon davasının tamamen uydurma ve delillerin tamamen sahte olduğu iddia edilemez’ deniliyor. Bu şu demek, biz bu dosyayı bozuyoruz ama bu yapı hala varlığını devam ettiriyor!”
DİNLEMLERİ HASAN ATİLLA UĞUR YAPTI
Adem Yavuz Arslan, Doğu Perinçek’in “Elimizde Erdoğan’ın 38 kaseti var” açıklamalarını hatırlattı. Söz konusu dinlemeleri kimin yaptığını sordu. Mesut Yılmaz şunları söyledi:
“Levent Ersöz’ün emriyle yapıldı o kayıtlar. Dinlemeleri yapan kısmın başındaki isim Hasan Atilla Uğur. (albay) O dönemde bir çok insanı dinlemişler. Darbe çalışması yapılmış. Sivil toplum, gazeteci, asker ayağı var darbenin. Yüzlerce sivil toplum örgütü toparlanmış. Bunu (başında Şener Eruygur’un bulunduğu) jandarma yapıyor. Bu hem Mustafa Balbay’ın, hem Özden Örnek’in günlüklerinde geçiyor hem de Eruygur’dan ele geçirilen belgelerle sabit.”
LEVENT HABER GÖNDERDİ, KONUŞACAĞIM AMA…
Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mesut Yılmaz, yakalanmasının ardından Levent Ersöz’ün kendilerine görüşmek istediği yönünde haber gönderdiğini ilk kez açıkladı:
“2009’da yakalandı Levent Ersöz ve bize bir görüşme talebi iletti. Ben gittim. Levent Ersöz’e bir sıkıntı gelir diye doktor kıyafetiyle gittim. ‘Ben bir tek şartla konuşurum’ dedi. Muhtemelen geçmiş dönemde böyle çalışmışlar. ‘Beni bırakacaksınız’ dedi. Bu mümkün değil dedim. Biz hukuka tabiyiz. Sizi savcıyla görüştürelim dedim. Mevzuata, hukuka bakarız size yardımcı oluruz. ‘Ben düşüneyim’ dedi. Ondan sonra Erhan Keskin, hücresinin önünde havaya ateş etti. Gözaltına alındı şahıs. Sorgusunu ben de seyrettim. 10 çeşit senaryo anlattı. Her sorgulayana ayrı bir senaryo anlattı. Levent Ersöz bu olaydan sonra konuşmaktan vazgeçti. Ergenekon, o dönem onun konuşmasını engellemek için bu eylemi yaptırdı. Çünkü kilit isim Levent Ersöz. 2002-2004 arasındaki bütün dinlemeleri o yaptı. Levent Ersöz’ün avukatları şikayetçi olmaktan vazgeçtiler ve şahıs serbest bırakıldı.”
KUDDUSİ OKKIR NEDEN HAPİSTEYDİ?
Mesut Yılmaz’a özellikle bazı kesimlerin sürekli gündeme getirdiği Kuddusi Okkır konusu da soruldu. İşte Yılmaz’ın söyledikleri:
“İlk dalgalarda gözaltına alındı. Biz Kuddusi Okkır için hiçbir zaman Ergenekon’un kasası demedik. Bunu Ergenekon medyası üretti. Kuddusi Okkır’da devletin tekrar yapılanmasıyla ilgili master planlar çıktı. Kendisi de bunu kabul ediyor. Sade bir vatandaşta bu planların ne işi var. Ayrıca şahıs Muzaffer Tekin’le, Oktay Yıldırım’la irtibatlı… Muzaffer Tekin’de daha çok belge çıktı. Dolayısıyla Kuddusi Okkır’la ilgili adli işlem yapılması kadar doğal bir şey olamaz. Bu yapıyla hareket eden elemanlardan biri Okkır. Savcı da delil karartma şüphesiyle tutuklanmasını istedi.”
OKKIR NEDEN TAHLİYE EDİLMEDİ?
“Neden serbest kalmadı derseniz; bu bizimle ilgili bir konu değil. Savcının, hakimin karar vereceği konular bunlar. Kendisi sağlık sorunları nedeniyle Zekeriya Öz’e dilekçe vermiş. Zekeriya Öz bu dilekçeyi mahkemeye göndermiş. Mahkeme reddetmiş. Bu üç-dört defa üst üste yaşanmış. En son kanser olduğuna dair rapor geldiğinde mahkeme tahliye kararı veriyor. Benim anladığım kadarıyla önceki tahliye taleplerinde kanser olduğuna dair rapor yoktu. Yanlışım varsa düzeltilebilir. O dönem Kuddusi Okkır’ın tahliye talebine ret veren hakimlerden bugün görevde olan hakimler var. İki hakim de halen görevde! Tutuklanmalı mıydı diye sorarsanız; evet tutuklanmalıydı. Çünkü bağlantıları vardı. Ancak Okkır’ın cezaevinde kansere yakalanması, tedavisinin geciktirilmesi konusunun bizimle alakası yok. Ben Kuddusi Okkır’ın kanser olduğunu, dilekçe verdiğini, reddedildiğini vs. tıpkı sizin gibi medyadan öğrendim.”
KARA PROPAGANDA SİTESİ KURMAK BAŞBUĞ’UN İŞİ Mİ?
Programda İnternet Andıcı davası ve dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması da gündeme geldi:
“İnternet Andıcı denilen hadise belki de Ergenekon operasyonlarındaki en sağlam dosyadır. Her şeyiyle, hiç yoruma mahal bırakmadan. Yani internet sitesi kurmuşsunuz, bunu kendi kredi kartlarınızla kurmuşsunuz, kara propaganda yapmışsınız, kapatma davası açtırmışsınız. Bu süreç net olarak bilgi ve belgelerle ispatlı bir süreç. Bunun talimatını veren de İlker Başbuğ. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde bu hadise yapılıyor. Kendi belgelerinde Ergenekon için ‘TSK içinde kurulmuştur’ deniliyor. Darbe toplantıları yapılmış… Şener Eruygur’un 2002-2004’te yaptığının aynısını İlker Başbuğ 2007-2008’de de devam etmiş. Kapatma davası öncesinde de…”
İKTİDAR KENDİ ZARAR GÖRECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN BİZİM ÖNÜMÜZÜ AÇTI
Mesut Yılmaz, iktidarın söz konusu dönemde operasyonlara destek verdiğini anlatıyor. Bunun sebebini ise “Ergenekon’un kendilerine zarar vermek istediğini biliyorlardı, bunun için operasyonlara destek verdiler. Savcısı olduğunu bile açıkladı,” sözleriyle açıklıyor. Ancak önlerine çıkan setlerden de bahsediyor:
“Bir dönem Daire Başkanlığı’na gitmiştim. Benim Ergenekon kısmına baktığım bilinmiyor. Benim devrem, ‘Ya bu Ergenekon’a bakan arkadaşlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yakında bunların kelleleri gider,’ dedi. Terör çok sıkıntılar yaşadı. O dönem başlarında Selim Kutkan diye bir müdür vardı. Evrakların çoğunu imzalamadı. İşçi Partisi’yle irtibatı çıktı sonra. Böyle hadiseler oldu. Muhtemelen hala görevde. Selim Kutkan ciddi ayak diredi o dönemde. Evrakların altında imzam olmasını istemiyorum, diyordu. O dönem siyasi irade soruşturmanın arkasında durdu. Siyasal iktidar kendisinin zarar göreceğini bildiği için önümüzü açtı o dönem. Ergenekon’un temel amacı hükümeti devirmeye çalışmaktı. Darbe planları yapılmış, ardından kapatma davası açılmış. 2002-2004 yılları arasında normal darbe planları yapılmış. Olmamış, 3-4 yıl sonra kapatma davası açılmış. Cumhuriyet mitingleri yapılmış. Ergenekon operasyonları bunların önünü kesmiş oldu.”
TÜRKAN SAYLAN, HUKUKUN DIŞINDA MI?
Türkan Saylan’la ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi Mesut Yılmaz:
“Neden ÇYDD arandı diyorlar. Şener Eruygur’la düzenli yaptıkları toplantılar bile aranması için yeterli. Delilleri söylemiyorum bile. Sadece adli işlem olarak evi arandı Türkan Saylan’ın. Gözaltına alınmadı, tutuklanmadı. Mevzuya polis gözüyle bakalım. Ulusal Birlik Hareketi denilen yapılanmanın göbeğinde olan bir yapı ÇYDD. Ve siz Şener Eruygur’u darbeye teşebbüsle suçluyorsunuz. Aralarında ciddi bir geçişkenlik var. Deliller bunu net olarak gösteriyor. Şener Eruygur’dan çıkan deliller de bunu doğruluyor. Buna adli işlem yapmazsanız dosya eksik kalır. Ancak Türkan Saylan yaka paça gözaltına alınmıyor, nezaretlerde süründürülmüyor. Sadece evi arandı. Siz ‘Türkan Saylan için hukuk dışına çıkaralım’ derseniz o zaman dosya eksik kalır. Yapılabilecek en az adli işlem yapıldı Türkan Saylan’a… Evinde ele geçirilen belgeler soruşturmayı doğrudan etkileyen nitelikteydi. Net bir şekilde iki ve üçüncü iddianamede yazıyor bu.”
SORUŞTURMA SULANDIRILDI MI?
Adem Yavuz Arslan’ın, özellikle iktidar kanadından yükselen, “Ergenekon vardı ama soruşturma sulandırılınca sonuca ulaşılamadı” sözlerini hatırlatması üzerine Yılmaz’ın cevabı şu oldu:
“Ergenekon’da kimi yanlış gözaltına almışız? Kuddusi Okkır’ı anlattım. İrtibatları kesin. Evinde devletin yeniden yapılandırılması master planı var. (Aynı belgenin orijinali Veli Küçük’te çıkmıştı) Türkan Saylan’a adli işlem yapılmaması yanlış olurdu. Türkan Saylan’ın evi aranması gereklilikti. Türkan Saylan dokunulmaz bir kişi midir? İlker Başbuğ ise üzerine vazife olmayan işler yapmış. Kara propaganda yapmak senin işin mi? Hükümetle ilgili internet siteleri açtırmak ne demek?”