Analiz / İsmail S. Gülümser
Demokratik sistemler dahil dünyadaki tüm gelişim modelleri, insanlığın önemli sorunlarına çözüm getirmiş olsa da yeni problemlerin ortaya çıkmasını engelleyemiyor. Maddi sorunlara odaklı çözümlerle, toplumun ruh ve düşünce sağlığı konusunda sürdürülebilir öneriler sunulamıyor. Kurulan toplumsal düzen başarılı görünse de bireylere olumlu alışkanlık kazandırılamadığı için davranış bozukluğu giderilemiyor. Ekonomik kalkınma için tempoyu artıracak yüzlerce tedbir alınmış, ancak iç disiplin olmayınca taşkınlık frenlenemiyor.
Gelişmiş ülkeler sayısız zorluklarla mücadele ediyor, sürdürülebilir bir kalkınma için merkezden üretilen çözümler sahada destek görmediğinde tabana yansıması yıllar alıyor. Yoksulluk-eşitsizlik-altyapı eksikliği giderilemeyince kesimler arası uçurum derinleşiyor. İktidar-büyük şirket ilişkisi, bazen toplumsal çıkarları gölgede bırakıyor. Verime odaklı kalkınma modeli, insan doğasını göz ardı ediyor emeği robot gibi görüyor.
Farklı dinlerin öğretileri, bağlılarında olumlu değişikliğe sebep olsa da temsilcilerinin içe kapalı olması ya da topluma mesafeli duruşundan dolayı bunlar geniş kesimlere aktarılamıyor. Hizmet, insan sermayesini kalkınmanın motoru olarak gördü. Tüm yatırımını insan sermayesini geliştirmeye ayırdı ve bunu sürekli hale getirecek yollar buldu. Kişisel ve toplumsal gelişimin, ibadet zevki içinde yapılmasını sağladı. İslami değerler dahil tüm dünyanın birikiminden faydalanan bakış açısıyla mesajını evrensel boyuta taşıdı.
İnsanı tüm yönleriyle kucaklayacak
Kapitalizm refahı artırırken tüketimi körükledi, sosyalizm yoksullukta eşitlediği için mutluluk getirmedi. Bireylerin kendi geleceğini düşündüğü bir dünyada, hizmet insanları başkaları için fedakârlığa alıştırdı. Sermaye sahiplerinin kaynakları bencilce kullandığı bir ortamda hizmet, ulaştıklarını ülke ve dünya geleceği için sorumluluk almaya diğerleri için özveride bulunmaya davet etti.
Hizmetin sunduğu model, insanı tüm yönleriyle kucaklayacak argümanlar içeriyor. Onlar, emek sermaye ilişkisini çatışma sebebi olmaktan çıkardı, birlikte ülke kalkınması için çalışmaya rol paylaşımına alıştırdı. Dayanışma-yardımlaşma-özveri-dürüstlük üzerine şekillenen kollektif bir anlayışta aidiyet duygusu gelişti. Çalışanlar ve katkı sunanlar, görevi ibadet zevki içinde yaptığından dünya ortalamasının üstünde bir iş ahlakı ve motivasyon kazanıldı. Semereler eşit paylaşıldığı için, kimse ek iş yükünden kaçınmadı. Kıskançlık ve rekabet yerine yardımlaşma, bencillik-açgözlülük yerine paylaşma, kişisel beklenti yerine ortak menfaatler öne çıktı. Kimseye tabiatına aykırı bir teklif sunulmadı, aksine herkese kendi sınırlarını aşma önerildi.
Herkes kalkınmayı deneyimli kadrolar sırtına yüklemekle yetinirken hizmet, deneyimi olmayan gencecik insanların önüne fırsatlar koydu, deneme yanılma yoluyla yeni yöntem geliştirmeye özendirdi. Bu sayede tecrübesiz kadrolar kenetlendi, birbirini eğitti ve geliştirdi. Yeniliğe açık özgür iş ortamında bireyler, özgün yeni yöntemler kullandı, üretkenlik artarken problemler dayanışmayla çözüldü.
Eğitimle yükselme imkanı buldular
Gerçek kalkınma bireylerin yaşam yeteneklerinin geliştirilmesiyle mümkün olur. Devletler, bireylere donanım kazandırdıktan sonra yüksek rekabetin olduğu iş ortamına salmakla yetinirken hizmet; mesleğe girişten uyumuna kadar her aşamaya özgü destek sistemleri kurdu, sürekli yol gösterdi rehberlik yaptı.
Bireylere içindeki potansiyeli açığa çıkarma fırsatı sundu, katılımcılar, kendi sınırlarını zorlamayı öğrendi, hiç bilmediği yeteneğini keşfedenler, kısa sürede ilerleme kaydetti. Onları, yüzeysellikten ve tembelliğe zemin hazırlayan yanlış tevekkül anlayışından kurtardı. Yaptıkları her işte en ince ayrıntıları düşünüp başarılı olmayı özendirdi. Kazandırdığı kültürel-ahlaki-evrensel değerlere dayalı davranışlarla varlıklılar, topluma daha şefkatle yaklaştı, kesimler arası mesafe daraldı.
Muhataplarına kendi öz kaynaklarıyla sürdürülebilir kalkınma modeli sundu, gelişme yolunu gösterdi;
-İnsanı merkeze alan, onun maddi-manevi gelişimine odaklanan bir anlayışla hizmet üretildi.
-İçe kapalı Anadolu insanı, yurt dışında başkalarıyla diyalog yöntemini öğrendi.
-Herkesin heyecanla katılacağı farklı bir işletme kültürü oluşturuldu.
-Fedakâr esnafların hazırladığı ortamın, içini hayatını eğitime adamış gönüllüler doldurdu.
-Etik ve ahlaki değerler korunarak yürütülen faaliyetlerle, etki alanı genişledi.
-Sürdürülebilir kalkınma ve refahın tabana yayılması için yoksul bölgeler desteklendi.
-Eğitimle yükselme imkânı bulan gençler, yörenin kalkınmasına katkı sundu.
-İnsan sermayesini geliştirecek metodlar, katılımcıların özverisiyle birleşince başarılı oldu.
Manevi değerlerle kenetlenmiş sosyal kalkınma anlayışı, tarafları birlikte iş üretmeye teşvik etti, kalıcı çözümler ortaya kondu. Komünizm ve kapitalizmin kusurlarından arınmış bir yaklaşımla, hem bireyin hem toplumun kalkınması desteklendi. Okullar, her bölgede insan kalitesiyle istihdama katkı sundu, yeteneği artan gençlerin, iş hayatına girişi kolaylaştı.
Ortak projeler etrafında bir araya gelindi
Eğitim-kültür ve değerler üzerine oturmuş çok boyutlu hizmet modeli; iş yaşamında karara çalışanın da katıldığı bir anlayış geliştirdi. Başkası için özveride bulunmayı davranış haline getirmiş küçük gruplar, dev imkana sahip şirketlerin kaçındığı sorumlulukların altına girdi. Gelecek beklentisini bir kenara bırakanlar, bulunduğu topluma katkıya odaklanınca geniş katılımla hizmet üretildi kalkınma tabana yayıldı.
Özel mülkiyeti dışlamadan, ancak varlıkların diğerleri için sorumluluğu üstlendiği bir anlayış yerleşti. Her eylem etik kurallar, ahlaki normlara bağlılık içinde sürdürüldüğünden dürüstlük-güvenirlik, hedefe meşru yollarla ulaşma düşüncesi yerleşti. Farklılıkları kavga sebebi olmaktan çıkaranlar, çeşitlilik ve çoğulculuğu benimsedi, dayanışmayla ortak bilgelik öne geçti. Çatışma bölgelerinde kavgalar yumuşadı, ülkeler arası dostluk ilişkileri kuruldu, uzlaşma-barış ortamı hazırlandı. Farklı milletten olanlar, ortak projeler etrafında bir araya getirildi, herkese dünyaya kültürel değerlerini tanıtma fırsatı sunuldu.
Medeni cesaret ve bağımsız hareket esas alındığı için manipülasyon amaçlı girişimler engellendi. Geniş katılımla herkesin yararlanacağı ortamlar hazırlanırken, çevreye duyarlı projelerle gelecek nesillerin kaynaklarının tüketilmesinden kaçınıldı. İnsanlığa bütüncül bir yaklaşımla bakıldığı için herkesin problemi kolektif bir mesele olarak ele alındı. Evrensel değerlere dayanan bu model, toplumsal barışı desteklediği, uzlaşmayı teşvik ettiği ve içtenlik taşıdığı için kabul gördü.
Tüm taraflar istifade etti
Ekonomi devleri, gelir dağılımı adaletsizliği ortadan kaldırmayı hiç düşünmezken, hatta bazıları bilakis adaletsizlikten nemalanırken, hizmet; şiddeti özendirmedi, kavgaları körükleyecek yaklaşımdan kaçındı. Varlıklıları dar gelirlilere yönelik yatırıma teşvik ederek adaletsizliği müspet yöntemle çözecek yollar buldu.
Güç yarışının hâkim olduğu bir dünyada, bazıları çatışma üzerinden kazanç hayali kurarken hizmet, çatışmalara son vermeyi, dayanışmayı artırmayı, insanları geleceğe dönük projeler etrafında birleştirip kaynaştırmayı hedefledi. İbadet şuuruyla topluma hizmeti öne çıkaran insan sermayesi, hiç tanımadıkları ülkelerin gençliğine büyük bir özveri içinde katkı sunarak fark oluşturdu.
Sadece din merkezli modeller, kapsayıcı olamadığı için bazen eşitsizlik normalleşti. Hizmetin değerleri öne çıkaran modelinde, tüm taraflar istifade etti. Sosyal-kültürel-ekonomik ürünler, herkes tarafından paylaşıldığından bireyler daha özveri ile işine sahip çıktı. Sanayi, ekosistemi göz ardı eden büyüme modelleriyle bazen dünyaya zarar verirken, hizmet çevreyi koruma kaygısıyla proje üretti. Bencilliğin hâkim olduğu bir dünyada, değerler üzerine kurulmuş gelişim modellerine her şeyden daha çok ihtiyaç var.
İmkanlarını başkaları için harcamak
Manevi-etik ilkeleri esas alarak ortaya konan bu modelin, tüm insanlığı kucaklayacak enginlikteki evrensel yaklaşımları dünyanın geleceğini aydınlatmaya aday görünüyor. Tek hedef bu olmasa da hizmet girdiği her ortamda katılımcıların ekonomik koşullarını iyileştiriyor. Gelişmiş ülkeler dahil her yerde katkı sunacak esnek yaklaşımlarla insanlara birlikte yaşama ve gelişme imkânı veriyor. İnsan kalitesini artıracak her yatırımın tüm dünyanın geleceğine katkı sunacağına inanmış insanlar, imkanlarını başkaları için harcamaktan kaçınmıyor. Her yerde gençleri mesleğe hazırlarken bir yandan evrensel değerlerle donatıyor.
Gönüllüler Hocaefendi’yi kalkınma gurusu olarak gördü. İnsana saygıyı esas aldılar ve kimsenin bir diğerinden üstün olmadığına inandılar, şiddeti hep reddetti barışçıl eylemlerle insanlığa katkı sundular. Çoğu zaman devlet desteği beklemeden kendi sınırlı kaynaklarıyla kurdukları okul-üniversite-sosyal yardım kuruluşu ve medya ile hayatın her alanında müspet faaliyetleri yaymak toplumları geliştirmek için çaba harcıyor. Toplumsal barışı sağlamak, çatışmaları önlemek, çoğulcu yaklaşımla her kesimi kucaklamak, radikalizmden halkı uzak tutmak için eğitime yatırım yapıyorlar.
-Onların, uyguladığı insanı merkeze alan birçok yöntemle,
-İnsaf sahiplerinin olumlu bulduğu geleneksel ve bilimsel birikim birleştirilirse…
Dünyanın geleceğini aydınlatmaya aday çok önemli bir gelişim modeli ortaya çıkacak.
*Fatih Çelebioğlu’nun “The İnternational Jurnal Of İslam-November 2024” dergisindeki makalesinden faydalanıldı.