“Ümit ederim devlet-millet iş birliği içinde Kırgız devleti ve halkı olarak göstermiş olduğunuz bu çabalar sonuç verir ve Orhan Bey ailesine, sevdiklerine yeniden sağ salim sıhhat ve afiyet içinde kavuşur.”
Hindistan’ın bağımsızlığa kavuşmasının tartışmasız tek lideri olan Mahatma Gandi’ye sormuşlar: “Şiddete başvurmadan bu başarıyı nasıl elde ettiniz?” Soruyu soranın vurguladığı husus toplum bilimlerinde Henry David Thoreau’nun “sivil itaatsizlik” makalesinde ele aldığı olgu. Gandi’nin verdiği cevap çok ilginç. Yıllar önce onun hatıratında okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla mealen aktaracağım: “Bu konuda sadece Hint halkının değil İngiliz idaresinin de hakkını vermek lazım. Çünkü sivil itaatsizliğin başarılı olması temel insani haklara saygı duyan bir yönetimde mümkün olur ancak.”
Ne kadar doğru değil mi? O mücadeleler esnasında yönetimine muhalif olan herkesi hapse sokan, bir konuşma yaptı diye milletvekilliğini düşüren, üç kişinin bir araya gelmesini bile rejim karşıtlığı diye ilan edip yıllarca mahkemelerde süründüren, hiçbir hukuki normda yeri olmayan iltisak diye bir suç uyduran, kabile devletlerinde bile olmayan kolektif cezalandırmalarda bulunan, sözün özü faşist bir sistemde Hintlilerin başarılı olması mümkün olur muydu?
Başlık ile şu ana kadar okuduğunuz şeyler arasında irtibatı kavramada zorlanabilirsiniz. Hemen izah edeyim. 4 günden beri Orhan İnandı isimli Türk kökenli Kırgız vatandaşı bazı kişiler tarafından kaçırıldı. Bazı kişiler diyorum; kim olduğunu net olarak bilmediğimiz ve masumiyet karinesine saygı duyduğum için. Yoksa karineler tüzel kişiliğin kim olduğu hakkında bize yeterli fikir veriyor. Ama bu işte rol alan tikel kişiler için bazı vasıflar elbette söyleyebilirim. Mesele derim ki: Ahlaksız zalimler, insan kaçakçısı haydutlar, dini-imanı bırakın insanlıktan nasibini almamış zavallılar, şehir eşkıyaları, hırsız, arsız ve katillerle iş birliği yapan onların köpeği haline gelmiş Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz mahluklar. Seviyemi daha fazla düşürmemek için burada kesiyorum.
1995 yılından beri Kırgızistan’da eğitim hizmetleri yapan Orhan Bey’in bulunmasına yönelik resmi makamların çabaları bütün hızıyla devam ederken vefakâr Kırgız halkı da bu kaçırılma hadisesini devlet başkanlığı, içişleri bakanlığı, Türkiye büyükelçiliği, havaalanı ve emsali yerlerde barışçıl bir şekilde protesto ediyorlar. Kendilerine büyük yararlılıkları dokunan eğitim hizmetlerinde büyük katkısı olduğuna inandıkları Orhan İnandık Bey’e sahip çıkıyorlar. Ve Kırgızistan yönetimi şiddete başvurmayan bu protestolara karşı demokratik hukuk devletlerinde gördüğümüz tavrı gösteriyor. Onlara engel olmak, biber gazı atmak, su sıkmak, polis ve asker copları ile dağıtmak bir yana, onların güvenliklerini sağlamak üzere tedbirler alıyor. Yetmedi ülkenin Devlet Başkanı Sadır Kaparov, Orhan Bey’in bulunması için yetkili birimlere talimat verdiğini söylüyor, milletvekilleri konuyu meclise taşıyıp meclis kürsüsünde konuşuyor, yetkililer taraflarla toplantı yapıp bilgi veriyor, kurulan araştırma komisyonuna bizzat içişleri bakanı başkanlık ediyor, ulusal TV’ler ve gazeteler konuyu gündemden düşürmüyor ve daha neler.
Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden ve hemen herkesin gördüğü bu konuyu neden kaleme aldım, biliyor musunuz? Teşekkür etmek için. Benim teşekkürüm bir mana ifade etmeyebilir ama yine de dilimde dua, elimde kalemimden başka bir şey olmadığı için bu teşekkürü yazmak istedim.
Orhan İnandı Bey’in bulunması konusunda gerekli her türlü çabayı gösteren Kırgız devletinin yetkililerine teşekkür ederim. Gandi örneğinde olduğu gibi sizlerin bu demokratik tavrınız olmasa kendi ülkesinde kendi vatandaşının kaçırılmasına karşı halkınız bu haklı tepkiyi dahi gösteremez.
Yaptıkları barışçıl protestolarla 26 yıldır kendilerine hizmet veren Orhan Bey’e sahip çıktıkları için vefalı Kırgız halkına teşekkür ederim. Sizin bu vefalı ve vazgeçmez tutumunuz inanın devlet yetkililerine güç vermektedir.
Gerek sosyal medya platformlarında yayınlanan kısa videoları ve mesajları ile tanıma fırsatı bulduğum Orhan Bey’in sevgili eşi Reyhan İnandı Hanımefendinin sabır, metanet, vakar ve ciddiyet içindeki duruşu ve yürüttüğü mücadele için teşekkür ederim.
Ümit ederim devlet-millet iş birliği içinde Kırgız devleti ve halkı olarak göstermiş olduğunuz bu çabalar sonuç verir ve Orhan Bey ailesine, sevdiklerine yeniden sağ salim sıhhat ve afiyet içinde kavuşur. Siz Orhan Bey’in bulunması ve kendi topraklarınızda bir daha uluslararası suç olan insan kaçırma hadiseleri olmasın diye bu çabaları gösteriyorsunuz ama aynı zamanda bu tavrınızla önce kendi ülkenizdeki herkese, ardından tüm dünyaya örnek oluyor ve tarihe geçiyorsunuz. Başkaları sizin bu vefanızdan, temel insan haklarına saygınızdan, Kırgızistan kanunları ve evrensel hukuki normlara uyma konusunda gösterdiğiniz bu örneklikten ders alır, almaz, ayrı bir konu ama siz size düşeni yapıyorsunuz. Bir kez daha, can u gönülden teşekkürler herkese.
Ahmet Kurucan / TR724
“Ümit ederim devlet-millet iş birliği içinde Kırgız devleti ve halkı olarak göstermiş olduğunuz bu çabalar sonuç verir ve Orhan Bey ailesine, sevdiklerine yeniden sağ salim sıhhat ve afiyet içinde kavuşur.”
Hindistan’ın bağımsızlığa kavuşmasının tartışmasız tek lideri olan Mahatma Gandi’ye sormuşlar: “Şiddete başvurmadan bu başarıyı nasıl elde ettiniz?” Soruyu soranın vurguladığı husus toplum bilimlerinde Henry David Thoreau’nun “sivil itaatsizlik” makalesinde ele aldığı olgu. Gandi’nin verdiği cevap çok ilginç. Yıllar önce onun hatıratında okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla mealen aktaracağım: “Bu konuda sadece Hint halkının değil İngiliz idaresinin de hakkını vermek lazım. Çünkü sivil itaatsizliğin başarılı olması temel insani haklara saygı duyan bir yönetimde mümkün olur ancak.”
Ne kadar doğru değil mi? O mücadeleler esnasında yönetimine muhalif olan herkesi hapse sokan, bir konuşma yaptı diye milletvekilliğini düşüren, üç kişinin bir araya gelmesini bile rejim karşıtlığı diye ilan edip yıllarca mahkemelerde süründüren, hiçbir hukuki normda yeri olmayan iltisak diye bir suç uyduran, kabile devletlerinde bile olmayan kolektif cezalandırmalarda bulunan, sözün özü faşist bir sistemde Hintlilerin başarılı olması mümkün olur muydu?
Başlık ile şu ana kadar okuduğunuz şeyler arasında irtibatı kavramada zorlanabilirsiniz. Hemen izah edeyim. 4 günden beri Orhan İnandı isimli Türk kökenli Kırgız vatandaşı bazı kişiler tarafından kaçırıldı. Bazı kişiler diyorum; kim olduğunu net olarak bilmediğimiz ve masumiyet karinesine saygı duyduğum için. Yoksa karineler tüzel kişiliğin kim olduğu hakkında bize yeterli fikir veriyor. Ama bu işte rol alan tikel kişiler için bazı vasıflar elbette söyleyebilirim. Mesele derim ki: Ahlaksız zalimler, insan kaçakçısı haydutlar, dini-imanı bırakın insanlıktan nasibini almamış zavallılar, şehir eşkıyaları, hırsız, arsız ve katillerle iş birliği yapan onların köpeği haline gelmiş Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz mahluklar. Seviyemi daha fazla düşürmemek için burada kesiyorum.
1995 yılından beri Kırgızistan’da eğitim hizmetleri yapan Orhan Bey’in bulunmasına yönelik resmi makamların çabaları bütün hızıyla devam ederken vefakâr Kırgız halkı da bu kaçırılma hadisesini devlet başkanlığı, içişleri bakanlığı, Türkiye büyükelçiliği, havaalanı ve emsali yerlerde barışçıl bir şekilde protesto ediyorlar. Kendilerine büyük yararlılıkları dokunan eğitim hizmetlerinde büyük katkısı olduğuna inandıkları Orhan İnandık Bey’e sahip çıkıyorlar. Ve Kırgızistan yönetimi şiddete başvurmayan bu protestolara karşı demokratik hukuk devletlerinde gördüğümüz tavrı gösteriyor. Onlara engel olmak, biber gazı atmak, su sıkmak, polis ve asker copları ile dağıtmak bir yana, onların güvenliklerini sağlamak üzere tedbirler alıyor. Yetmedi ülkenin Devlet Başkanı Sadır Kaparov, Orhan Bey’in bulunması için yetkili birimlere talimat verdiğini söylüyor, milletvekilleri konuyu meclise taşıyıp meclis kürsüsünde konuşuyor, yetkililer taraflarla toplantı yapıp bilgi veriyor, kurulan araştırma komisyonuna bizzat içişleri bakanı başkanlık ediyor, ulusal TV’ler ve gazeteler konuyu gündemden düşürmüyor ve daha neler.
Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden ve hemen herkesin gördüğü bu konuyu neden kaleme aldım, biliyor musunuz? Teşekkür etmek için. Benim teşekkürüm bir mana ifade etmeyebilir ama yine de dilimde dua, elimde kalemimden başka bir şey olmadığı için bu teşekkürü yazmak istedim.
Orhan İnandı Bey’in bulunması konusunda gerekli her türlü çabayı gösteren Kırgız devletinin yetkililerine teşekkür ederim. Gandi örneğinde olduğu gibi sizlerin bu demokratik tavrınız olmasa kendi ülkesinde kendi vatandaşının kaçırılmasına karşı halkınız bu haklı tepkiyi dahi gösteremez.
Yaptıkları barışçıl protestolarla 26 yıldır kendilerine hizmet veren Orhan Bey’e sahip çıktıkları için vefalı Kırgız halkına teşekkür ederim. Sizin bu vefalı ve vazgeçmez tutumunuz inanın devlet yetkililerine güç vermektedir.
Gerek sosyal medya platformlarında yayınlanan kısa videoları ve mesajları ile tanıma fırsatı bulduğum Orhan Bey’in sevgili eşi Reyhan İnandı Hanımefendinin sabır, metanet, vakar ve ciddiyet içindeki duruşu ve yürüttüğü mücadele için teşekkür ederim.
Ümit ederim devlet-millet iş birliği içinde Kırgız devleti ve halkı olarak göstermiş olduğunuz bu çabalar sonuç verir ve Orhan Bey ailesine, sevdiklerine yeniden sağ salim sıhhat ve afiyet içinde kavuşur. Siz Orhan Bey’in bulunması ve kendi topraklarınızda bir daha uluslararası suç olan insan kaçırma hadiseleri olmasın diye bu çabaları gösteriyorsunuz ama aynı zamanda bu tavrınızla önce kendi ülkenizdeki herkese, ardından tüm dünyaya örnek oluyor ve tarihe geçiyorsunuz. Başkaları sizin bu vefanızdan, temel insan haklarına saygınızdan, Kırgızistan kanunları ve evrensel hukuki normlara uyma konusunda gösterdiğiniz bu örneklikten ders alır, almaz, ayrı bir konu ama siz size düşeni yapıyorsunuz. Bir kez daha, can u gönülden teşekkürler herkese.
Ahmet Kurucan / TR724