“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin anlamsız ve işlevsiz kaldığı bir ortamda Saray’da iki odanın tabelasının değişmesi ne işe yarayacak? Bunlar yüksek görevler olduğu için yüksek maaşlı yandaş istihdamı dışında bir anlamı yok.”
Esnaf lokantası sahibi, akşam bir tencere pilavla kapının önüne çıkar ve komşularına şöyle seslenir: Gelin yiyin, iş huzur içinde çözülsün! Yoksa kalan pilavı yarın köfte yaparım. Yine yemezseniz ertesi gün köfteleri çorbaya katacağım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın peş peşe duyurduğu reformları gördükçe bu fıkra geliyor aklıma. İnsan Hakları Paketi, hukuka giriş dersinin ilk ünitesi gibiydi. Ardından Ekonomi Reformu geldi. “Dağ fare doğurdu” diyenlere katılmıyorum. Vaziyet ondan daha vahim: Fareye dağ doğurtmaya çalışıyorlar. Hatta farenin dağ doğurduğu iddiasındalar. Maalesef iddiayı ciddiye almamızı sağlayacak somut adımlardan ziyade bir temenniler resmi geçidi çıktı.
AKP, 12’si, son 8 yıla sığmış 23 ekonomi paketi açıkladı. Başı sıkıştıkça; halk, açlık ve işsizlikten yakındıkça reform yapıyorlar. Daha doğrusu eşeği boyayıp halka bir daha satıyorlar. Ama bu defa eskisi kadar kolay olmayacak. Çünkü çatlak sıvayla boyayla kapanacak gibi durmuyor.
Bayat pilavdan köfteyi vatandaşa bile zor yedirirsiniz; onunla yemek yarışmasına katılmak hepten şirazenin kaybolduğunu gösteriyor. Ekonomik reformların alıcısı sokaktaki insan değil sektörün profesyonelleri. Nitekim onlar da bayat yemeğin notunu anında verdi. Durma noktasına gelen çarklara hareket kazandıracak olan yerli ve yabancı yatırımcı bu yeme atlamaz. Gerçi yerli yatırımcıyı temsil eden TÜSİAD ve TOBB gibi kuruluşlar mecburi hizmet kapsamında olumlu bir şeyler söylemeye çalıştı. Ellerini taşın altına koydukları nispette onların da ne kadar inandığını göreceğiz. Beyanatları, hükümetin iyi niyet ve temennilerine mukabele etmenin ötesine geçmiyor.
Yüzdeki makyajın ağırlığı kapatılmaya uğraşılan sivilcenin büyüklüğünü gösteriyor. Jet Fadıl’ın (Akgündüz) lansmanlarını anımsatan sahne düzeniyle hukuk ve ekonomi reformu açıklıyorlar. Oraya harcadıkları parayla birkaç esnafı kurtarabilirlerdi ve daha çok işe yarardı.
Vaatlerden biri, Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Finansal İstikrar Komitesi kurulması. Oysa keramet kurulda olsa Bakanlar Kurulu işe yarar ve ülke yönetilemez hale gelmezdi. Son tahlilde en bağımsız kuruluş Merkez Bankası’ydı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla faizi düşürdü; yetmedi 128 milyar doları masa altından sattı. Cephaneyi dağa taşa attırıp savaşta süngüye mahkum kalmış bir ekonomi yönetimi var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin anlamsız ve işlevsiz kaldığı bir ortamda Saray’da iki odanın tabelasının değişmesi ne işe yarayacak? Bunlar yüksek görevler olduğu için yüksek maaşlı yandaş istihdamı dışında bir anlamı yok. Fahrettin Altun ya da eşinin, Borsa İstanbul ve THY’deki engin tecrübelerinden bu komitelerde de yararlansınlar!
19 yıllık iktidarında Kamu İhale Kanunu’nu 192 kez değiştiren Erdoğan, şimdi yeniden düzenlemeden söz ediyor. Devletin Hazine’sini aktardığı 5’li çetenin havuzu dolsa bile gözleri doymaz. Zaten onlar sadece emanetçi Erdoğan’ın para hırsı bitmez. Dua edelim de diğer vaatler gibi bu da kağıt üstünde kalsın. Yoksa hayra alamet değil.
Kamu harcamaları kısılacakmış! E, kısın! Bugüne kadar beklediğiniz hata; elinizi tutan mı vardı? Kaldı ki harcamayı nasıl kısacaklarına dair bir ayrıntı yok. Erdoğan, 12 uçağın hangisinden vazgeçebilecek; Emine Hanım 50 bin dolarlık çantalarından ayrılabilecek mi; Cuma namazına giderken peşine taktığı 150 lüks otomobil kaça inecek?
Paketteki en somut düzenleme basit usulde vergi ödeyen 850 bin kişiye getirilen beyan ve vergi muafiyeti. Apar topar ve sırf ‘esnafa bir şeyler verdik’ diyebilmek için konulduğu o kadar belli ki. Beş aydır hazırlandıklarını söylüyorlar, beyannamenin şubatta verildiğinden haberleri yok. Bari beyan zorunluluğunu kaldırdık deyip komik duruma düşmeselerdi. Ayrıca bu grup, esnafın çok küçük bir kesimi ve ödedikleri vergi de sembolik miktarda. Yani devletin vazgeçtiği, fedakarlık yaptığı bir şey yok. Toplanan vergi bindelik oranlarla ancak gösterilebiliyor. İşçi çalıştıran, dükkan kirası ödeyen ve asıl zor durumda olan gerçek usulde vergilendirilen esnafa ise sadece kredi. Altı ayı ödemesiz ne demek? Zaten pandemi o sürede bitmeyecek. Yani kazanmaya başlamayacaklar. Birikmiş borçların üstüne yeni bir yük daha.
En alttakiler diyebileceğimiz asgari ücretliler için de paket hayal kırıklığı. Erdoğan’ın müjde verdiği 850 bin kişi yılda ortalama kişi başı 281 lira vergi ödüyor. Yani bir asgari ücretlinin ayda ödediğinin bile yarısı kadar. Asgari ücretten alınan vergiye muafiyet gelse, en azından indirime gidilse hem çalışana hem işverene katkı sağlar. Ama itibar için Saray’ın paraya ihtiyacı var ve en kolay çalışan kesimi yoluyorlar.
Bülent Korucu / Tr 724