İstanbul’da ‘merdiven altı’ tabir edilen kaçak atölyelerde kot taşlama işi yaparken slikozise yakalanan Ramazan Aydar’ın tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybettiği öğrenildi.
Aydar, 10 ay önce DHA’ya verdiği röportajda “Her gün ölüm sırasının geleceğinden korkuyorum” demişti.
Bingöl’ün Karlıova ilçe merkezi ve Taşlıçay köyünden İstanbul’a gelerek, kaçak atölyelerde kum ve hava ile kot taşlama işinde çalışırken silikozis hastalığına yakalanan ve bir süredir tedavi görmekte olan 38 yaşındaki işçi Ramazan Aydar hayatını kaybetti.
‘Merdiven altı’ olarak da bilinen kaçak kot taşlama atölyelerinde, 2004 yılında 800 TL maaşla çalışan işçiler, hastalığı ilk olarak o yıl Karlıova ilçe merkezinde silikozis nedeniyle Kenan Temiz’in hayatını kaybetmesiyle öğrendi. Yaptıkları işin silikozise yol açtığını gören işçiler, 2004’ten itibaren çalışmayı bırakıp, evlerine döndü ancak hastalık, onların peşini bırakmadı. Son 13 yılda, Karlıova ilçe merkeziyle Taşlıçay köyünde 16 kişi, silikozis nedeniyle yaşamını yitirdi.
10 AY ÖNCE RÖPORTAJ VERMİŞTİ
Taşlıçay’da 4 yıldır solunum cihazına bağlı olarak yatalak yaşayan, geçmişte kot taşlama işinde çalışan ve 13 yıldır silikozis hastası olan Ramazan Aydar da Elazığ’da, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. 6 çocuk babası Aydar’ın cenazesinin, Elazığ’dan Taşlıçay köyüne getirilerek, toprağa verileceği belirtildi. Aydar’la birlikte, Karlıova’da silikozisten ölenlerin sayısı 17’ye çıktı. Ramazan Aydar, 27 Kasım 2017 tarihinde, silikozis hastalarıyla ilgili haber yapan DHA muhabirine verdiği röportajda, ölüm sırasının kendisine gelmesinden korktuğunu söylemişti.
‘ÇOCUKLARIMA BAKTIKÇA KORKUYORUM’
Aydar, kot taşlama işi nedeniyle yakalandığı hastalığı anlatırken, “İstanbul’da kot taşlama işiyle tanıştık. 800 TL maaş alıyorduk; fakat kaçak ve sigortasız çalıştırıldık. O yıllarda sigortalı çalışmanın ne anlama geldiğini ve kot taşlama işinin sağlıksız olduğunu bilmiyorduk. Köyde elektrikler, sık sık kesiliyor. Elektriklerin kesildiği zamanlarda solunum cihazımız, çalışmıyor. Bu yüzden hastaneye gidiyoruz; çünkü bu makineler, bizim nefesimizdir. Çocuklarıma her baktığımda, onlara destek olamayıp, doğru dürüst babalık yapamıyorum. Her gün çocuklarıma baktıkça kahroluyorum; çünkü artık iyileşemeyeceğimi biliyorum. Her gün ölüm sırasının geleceğinden korkuyorum” demişti.