Tek USB… iki kopya.. İki ayrı hikaye…
Aktifhaber USB operasyonunu deşifre ediyor…
Tuncay Özkan, savcılığa geçen hafta verdiği ifadesinde hikayeyi şöyle anlatmıştı:
“2007 yılında gazetecilik yaptığım dönemde İzmir Havalimanı’nda yanıma biri geldi. Eski bir futbol hakemi olduğunu söyleyen, ismini şu an hatırlamadığım biri birden yanıma gelerek elinde silahlı kuvvetlerdeki Fetullahçı örgütlenme ile ilgili çok önemli bir belge olduğunu, içindeki bilgilerin şifreli olduğunu ve çözülemediğini bunu vermek istediğini söyledi”
HİKAYENİN İKİNCİ VERSİYONU VAR
Tuncay Özkan’ın o dönem televizyon sahibi bir gazeteci olmasına rağmen bu USB’yi haber yapmayıp gizlice Org. İlker Başbuğ’a vermesi gazetecilikten çok muhbirlik sıfatına yakın bir davranış ancak hikayenin ikinci versiyonu bugün ortaya çıktı.
Sözkonusu USB’yle ilgili Genelkurmay’da yapılan araştırmanın sonucuyla ilgili belgede, Tuncay Özkan’ın USB’sindeki bilgilerin daha önce de başka bir USB içerisinde Genelkurmay’a iletildiği ortaya çıktı.
Üstelik hikayenin 2. USB versiyonu, Tuncay Özkan’ın “Tesadüfen havalimanında bir futbol hakemi yanıma yaklaştı” anlatısı kadar garip.
Genelkurmay’ın resmi yazısından anlaşıldığına göre; Bu USB aslında ilk USB çünkü 11 Aralık 2006 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmiş.
Tuncay Özkan USB’yi hakemin kendisine 24 Nisan 2007’de verdiğini söylemişti. Özkan tarihi net olarak hatırlamasını ise o gün İzmir’de Cumhuriyet mitingine katılması şeklinde açıklamıştı.
Hikayenin bu versiyonundaki garip anlatı ise şöyle. Genelkurmay’a USB’yi getiren kişi İzmir’de bir belediye otobüsünde bulduğunu söylemiş.
Genelkurmay iki USB’yi incelediği yazısında içerisindeki bilgilerin bire bir aynı olduğunu tespit etmiş.
Bu durumda ortaya şu çıkıyor;
1- İçinde 15 bin Hava Kuvvetleri mensubunun fişlendiği iki adet USB var.
2- Bu USB’lerden biri İzmir’de bir belediye otobüsünde bulunarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na iletiliyor.
3- Bu USB’lerden diğeri bir spor salonunda bulunarak eski bir hakem tarafından İzmir’de gazeteci Tuncay Özkan’a veriliyor. O da Kara Kuvvetleri’ne iletiyor.
ORTAK NOKTALAR
İki ayrı USB’nin ortak noktaları şunlar.
1- İkisi de belediye otobüsü ve spor salonu gibi yerlerde tesadüfen bulunuyor.
2- İkisi de savcılığa ya da Genelkurmay’a değil Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na iletiliyor.
3- İkisi de birebir aynı bilgileri içeriyor.
SORULAR
1- Bu tip kritik bilgiler içeren USB’nin spor salonu, belediye otobüsü gibi yerlerde unutulmuş olması ve tesadüfen bulunmuş olması mümkün mü?
2- Bu iki USB’de Hava Kuvvetleri Personeli’ne ilişkin bilgiler içeriyor. Ancak neden Hava Kuvvetleri, Savcılık ya da Genelkurmay’a değilde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na iletiliyor.
3- Bunun sebebi o dönem Kara Kuvvetleri’nin başında Org. İlker Başbuğ’un olması mı?
4- Tuncay Özkan, o dönem Kanaltürk’ün sahibi bir televizyoncu olmasına rağmen neden bu USB’yi haber yapmıyor da bir muhbir gibi Org. İlker Başbuğ’a iletiyor.
5- Tuncay Özkan’ın MİT’le aşırı yakın ilişkisi göz önüne alındığında sözkonusu 15 bin kişilik listenin MİT fişlemesi olduğu düşünülebilir mi? Bu bir şekilde “otobüste, spor salonunda bulundu” hikayesiyle Genelkurmay kayıtlarına sokulmak istenmiş olabilir mi?
6- İlk olarak “otobüste bulundu” hikayesiyle Kara Kuvvetleri’ne iletilen USB, yeterli etkiyi uyarmayınca bir de dönemin çok ünlü gazetecisi Tuncay Özkan üzerinden iletilme yöntemi mi denendi?
USB OPERASYON AMA KİMİN
Aynı USB’nin mantık sahibi kimsenin inanmayacağı iki ayrı bulunma hikayesiyle doğrudan Kara Kuvvetleri’ne iletilme hedefiyle oluşturulduğu açık. Yani bu olay bir istihbarat operasyonu. Ancak bunu kimin yaptığı ve şimdi hikayeyi neden ısıttığı henüz karanlık…
Aktifhaber…