Abdürrezak ve Doğan aileleri geçen yıl bugün, çocuklarıyla beraber çıktıkları sürgün yolunda Meriç Nehri’nde can verdiler. İki öğretmen ailenin yokedilişinin hikayesi bu..
13 Şubat 2018’de başlayan umut yolculuğu, botun alabora olmasıyla acı bir mülteci hikayesine dönüştü.
Uğur Abdürrezzak (39) Ayşe Abdurrezzak (37) ile iki çocukları Halil Münir (3) ve Abdülkadir Enes’e (11) bottaki ilk aileydi.
Fahrettin Doğan (30) ve Aslı Doğan (28) çiftiyle çocukları İbrahim Selim Doğan (2.5) ise bottaki ikinci aileydi.
Ayşe Abdurrezzak’ın üzerinden çıkan kendisi ve çocuklarına ait kimlikler.
Abdürrezzak ve Doğan ailesinden geriye hiç kimse kalmadı. Yolculukta 7 kişiden oluşan iki aileye eşlik eden tek kişi Fatih Yaşar’dı. Faciadan sonra kurtulabilen ve Yunanistan’a geçen Fatih Yaşar, bu acıyı çok sayıda medya kuruluşunda ve konferanslarda paylaştı.
“SU O KADAR SOĞUKTU Kİ KİMSEDEN SES ÇIKMADI”
Yunanistan’da mülteci kampında Euronews’e konuşan Fatih Yaşar şunları söylemişti:
“Bot hepimizi taşıyacak kadar büyük değildi. İki seferde geçmek için ısrar ettik ama kaçakçılar dinlemediler. Su seviyesi çok yüksekti, bot sürekli dönüyordu, önce bir ağaç dalına çarptık ve savrulduk, ardından ikinci bir dala daha çarpınca bot alabora oldu. Su o kadar soğuktu ki kimseden ses çıkmadı.”
Abdurrezzak ailesinin çocukları Halil Münir (3) ve Abdülkadir Enes (11)
KHK’LI AİLENİN ÖLÜME SÜRÜKLENİŞİ
Uğur Abdurrezzak İngilizce öğretmeniydi, eşi Ayşe Abdurezzak ise Türkçe. İkisi de Hizmet Hareketi’yle ilişkili oldukları gerekçesiyle KHK ile mesleklerinden ihraç edildiler. İşlerini kaybettikten kısa süre sonra “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla Uğur Abdurrezzak gözaltına alındı ve tutuklanarak İzmit Kandıra Cezaevin’ne gönderildi. Burada 11 ay tutuklu kaldı. Tahliyeden sonra kendisini bekleyen sosyal ölümdü.
Meriç’te hayatını kaybeden Uğur Abdurrezzak
KHK’yla ihraç olduğu her iş başvurusunda sigorta kaydında görülüyor, Hizmet Hareketi’yle ilişkili olduğu için tutuklandığı bilgisi de eklenince bütün iş başvuruları reddediliyordu. Abdurrezzak ailesi sosyal ölüme mahkum edilmişti.
AVUKAT DAHİ TUTAMADILAR
Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Ayşe Abdurrezzak ise, aynı fakültede branşı üzerine master yapmış çok iyi bir öğretmendi. 2009’da Milli Eğitim’de göreve başlamasının ardından Pendik Velibaba Kız Teknik Ve Meslek Lisesi’nde çalıştı. Ardından eşiyle birlikte Kocaeli’ye tayin oldular.
15 Temmuz’un ardından evi basılan binlerce öğretmenden biri de onlardı. Evlerine operasyon yapıldıktan sonra eşi tutuklanırken, Ayşe öğretmen tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu süreçte Hizmet Hareketi’yle ilgili yargılamalarda avukatların astronomik ücretler istemesi üzerine, avukat da tutamadılar.
Meriç’te hayatını kaybeden Ayşe Abdürrezzak ve çocukları
Eşi tutukluyken iki küçük çocuğuna bakmak durumunda kalan Ayşe Abdurrezzak, sosyal medya üzerinden eşarp ve çanta satarak geçimini sağladı. Ayşe öğretmene kendi ailesi sırt çevirmişti. Kocasının ailesi ise zaten fakirdi.
KARAR DURUŞMASINA AVUKATSIZ GİDİYORLARDI
Uğur Abdurrezzak Ocak 2018’de tahliye edildi. Nisan ayında hem kendisinin hem de eşinin karar duruşmaları vardı. Karar duruşmasına da avukatsız gireceklerdi ve benzer KHK’lı davalarına baktığında ceza alacağı kesin gibiydi. Bu şartlar onları Meriç üzerinden Türkiye’yi terketmeye zorladı.
GENÇ ÖĞRETMEN ÇİFT VE BEBEKLERİ
Yol arkadaşları Fahrettin – Aslı Doğan çiftinin durumu da aynıydı. İkisi de Afyon ve Bolu’da Hizmet Hareketi’yle bağlantılı kurumlarda çalıştıkları için sosyal ölüme mahkum edilmiş, işsiz kalmış genç bir çiftti.
Fahrettin Doğan Denizli Pamukkale Üniversitesi biyoloji, Aslı Doğan ise aynı üniversitenin kimya bölümünden mezundu.
Meriç’te hayatını kaybeden Doğan ailesi
İkisi de 15 Temmuz sonrası işlerini kaybettiler. Ardından haklarında yakalama kararı çıkartıldı. Çocukları İbrahim Selim Doğan’ın yaşının küçük olması nedeniyle bir süre saklanmaya karar verdiler.
Yakınlarının anlatımına göre saklanma sürecinde ikilinin psikolojisi ciddi şekilde bozuldu.
Özellikle Fahrettin Doğan, vatan hainliği ile yaftalanmayı gururuna yediremedi ve bunu yakınlarına sık sık dile getirdi. Saklanıyor olmanın verdiği gerilim, geçmişte yaşadıkları eve sık sık polisin gidip gelmesi gibi nedenlerle Doğan çifti yaklaşık bir ay önce Türkiye’yi terketmeye karar verdi.
“ONLAR TAYYİP ERDOĞAN’IN KURBANI OLDULAR”
Doğan çiftinin yakınları Fahrettin ve Aslı Doğan’ın kendi hallerinde mesleklerini yapan genç iki insan olduklarını, hayatları boyunca en küçük bir suç işlemediklerini, mutlu bir yuvaları olduğunu ama son iki yılda hayatlarının kabusa çevrildiğini belirterek “Onlar Tayyip Erdoğan’ın kurbanı oldular” dediler.
Faciadan sonra çocukların cesetleri nehrin farklı noktalarında bulunabildi.
CESEDİ İKİ AY SONRA BULUNDU
Aslı Doğan’ın cansız bedeni trajik olaydan yaklaşık iki ay sonra 7 Nisan 2018’de bulundu. Üzerinde kimlik yoktu. İlk teşhis parmağındaki yüzükten yapılabildi. Yüzüğünde ‘Aslı-Fahrettin’ yazıyordu. Fahrettin Doğan’ın cesedine ise halen ulaşılabilmiş değil.
BEDENLERİ TEKER TEKER KIYIYA VURDU
İki aile yola çıktıkları gün, uzun bir yürüyüşün ardından sabah 05:00 civarı Meriç Nehri’ne ulaşmışlardı. Önceki gün yağan yağmur nedeniyle nehrin debisi yüksekti ancak yaşadıkları nedeniyle geri dönülmez bir noktadalardı. Faciadan kurtulabilen tek kişi olan Fatih Doğan’ın anlattığına göre bot 8 kişiyi taşıyacak büyüklükte değildi. Ancak insan kaçakçıları herkesi bir seferde geçirmek konusunda zorladılar.
Kırılma anı bu andı.
Ayşe Abdurrezzak’ın çantasından çokan çocuk bezleri ve kıyafetleri.
Hepsi aynı bota bindiler ve yüksek debi nedeniyle bot savrulmaya başladı. Karşı tarafa yakın bir noktada önce bir ağaca sonra ikinci ağaca çarptılar ve bot alabora oldu.
Gece kurtarma ekiplerine haber verildi. Ekiplerin yaptıkları aramada önce nehrin kum ocakları mevkiinde 10 yaşlarında üzerinde sırt çantasının bulunduğu bir çocuk bulundu. Aynı bölgedeki arama çalışmalarında daha sonra da 5-6 yaşlarındaki ikinci çocuğun cansız bedenine ulaşıldı. AFAD ekipleri, botun alabora olduğu yere yaklaşık 500 metre mesafede ise su üzerinde bir kadın cesedine ulaştı.
11 yaşındaki Abdülkadir Enes’in cesedi sudan çıkartılırken..
Kadının üzerinde yapılan aramada Ayşe Abdurrezzak adına düzenlenmiş kimlik bulundu. Nüfus cüzdanına göre Balıkesir Havran doğumlu olduğu belirlenen Abdurrezzak’ın çantasında ise iki çocuğu ait nüfus cüzdanları ve çocuk bezleri vardı.
DEVLETİN AİLELERE BAKIŞI SAVCININ AÇIKLAMASINDA ÖZETLENDİ
Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Savran, iki ailenin yokolduğu olayın ardından tek bir taziye cümlesi dahi kurmadı. Gazetecilerin sorusu üzerine devletin Hizmet Hareketi’nden iki aileye bakış açısını özetledi:
“Ayşe isimli bayan İzmit’te F..’den hakkında işlem yapılan ve adli kontrolle serbest bırakılan bir bayan. Bunun eşi de aynı şekilde. Tutuklanmış, tahliye edilmiş. Bylock’tan ceza almaları yüksek olduğu için gayri yasal bir şekilde kaçmak istemişler. Kadın ve 10 yaşındaki oğlu öldü. Bir de ölü bir çocuk bulundu. Ölen çocuklar anne ve babalarının sorumluluklarında. Kimse bunu kimseye fatura etmesin. Bu çocukları kimse oraya götürüp atmadı. Devlete bir şekilde inanmaları, sığınmaları gerekiyor. Bu kaçış nereye kadar. Yapılan yanlışı anlamaları, etkin pişmanlıkla ilgili hükmü okuyup anlamaları gerekiyor”
GERİYE KALAN TANIĞIN DİLİNDEN FACİA
Faciadan sağ kurtulan Fatih Yaşar ise 35 yaşında ve Hizmet Hareketi’yle ilişkisi nedeniyle 14 ay tutuklu kaldıktan sonra Kasım 2017’de tahliye olmuş bir isim. Yaşadıklarını daha Atina’dayken sıcağı sıcağına Euronews’e anlatmıştı.
Faciadan sağ kurtulabilen Fatih Yaşar yaşadıklarını Euronews’e anlatmıştı.
“Zaten her şey bir anda yaşandı, ben birçok şeyin farkına bile varamadım. Suyun içine düştüğümüzde, sanki su sinemize bir ok gibi saplanmıştı. O kadar soğuktu ki hareket dahi edemiyordum, o soğuk suya tahammül etmek bile imkansızdı ve bir kaç defa su yuttum. Bot devrildiğinde ve suya düştüğümüz anda ‘Allah’ diye bağıran birinin sesini duydum. Sonrasında bizim için hayatta kalma mücadelesi başlamıştı ve bizi sürükleyen çok kuvvetli bir akıntı vardı. İlk etapta ben bir şeyler yapmaya çalıştım ve o esnada sol elime ince bir dal geldi, sağ elimde ise ya Abdurrezzak veya Fahrettin hoca vardı, suya batıp çıkıyordum ve o anda yüzünü seçemedim.
Çocukları kurtaramamanın acısını yaşıyorum. Benim evlatlarım sayılan bu çocukları nasıl kurtaramadım diye ağlıyorum.
İnsanlar vatanlarını terk etmek zorunda bırakılıyor. Çoluk çocuğu adeta suya, ateşe atılıyor. İnsanların, bizleri kaçmaya, bunu yapmaya sevk eden sebeplerin ne olduğunu öğrenmelerini istiyorum.”
CEVHERİ GÜVEN/ BOLD MEDYA