15 Temmuz’dan sonra tutuklanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk ”Tümüyle Hulusi Akar’ın verdiği talimatları yerine getirdim. Bunun arkasında bazı güçlerin olduğu da gerçektir; ama alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2.5 saat refleks gösteremeyenlere yazıklar olsun” dedi. Öztürk, 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesinde yaşanan 34 vatandaşın bombalanması olayına ilişkin de, “Emri kimin verdiğini biliyorum, ama şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğim” ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklama Çalışma Grubu’nun makûl şüphe olmaksızın tutuklanıp, adil yargılanmadığı gerekçeleriyle derhal tahliye edilmesini istediği Akın Öztürk, Genelkurmay Çatı Davası’nda önceki gün ve dün savunma yaptı.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ın haberine göre, Öztürk savunmasında şunları söyledi.
“İkbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış”
“Abidin, Yaşar, Hulusi Paşa, işi emrinde hiçbir şey olmayan Akın Paşa’ya yıktılar. Oysa tutuklu generallerin büyük bir kısmı Abidin Ünal’ın Hava Harp Okulu öğrencilerinden. Aynı şekilde Kara Kuvvetlerindeki subay ve kurmayların yaklaşık yüzde 20-25’i de Hulusi Akar’ın gerek Kara Harp Okulu gerekse Kara Harp Akademisi Komutanlığı döneminin öğrencileridir. Bu durumda bu komutanlara darbeci mi demek gerekiyor? Yaşar Güler’e gelince; ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. Ağlayan, hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki? Şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım’ diyen de kendisi. Neden bunu saklayıp değişik ifadeler veriyor?
Yaşar Güler’in bu cümlelerinin ne manaya geldiğini çok düşündüm. Meğerse herkes herkesi tanıyormuş, ama ikbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış. Birçok kişi belki de nelerin olabileceğini biliyormuş ve pasif kalarak, adeta bekle-gör politikası izleyerek olayların çığrından çıkmasına yol vermiş. Durumdan bihaber olan ve gardını alıp kendini koruyamayan bir tek ben varmışım. Suskunluklarının anlamı çok basit; Akın Öztürk darbe ile yargılanıyor, aman lehine söyleyeceğim bir söz ile töhmet altında kalmayayım korkusu olsa gerek.”
“Tuğrul Türkeş, Zekai Aksakallı, Sadık Üstün, Nihat Kökmen tanık olarak dinlenilsin”
“15 Temmuz’da tümüyle Hulusi Akar’ın verdiği talimatları yerine getirdim. Ama nasıl olduysa, birimiz 15 Temmuz’un kahramanı, birimiz 1 numara olduk. Artık bu tiyatronun parçası olmak istemiyorum. O yüzden savunma yapıp yapmamayı çok düşündüm, ancak son kez anlatmaya karar verdim. Öncelikle Hulusi Akar, Yaşar Güler, Abidin Ünal, eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Hulusi Akar Çankaya Köşkü’ne gittiğinde karşılayan Tuğrul Türkeş, Zekai Aksakallı, Sadık Üstün, Nihat Kökmen’in tanık olarak dinlenmesini ve tüm kamera kayıtlarının ham hallerinin dosyaya kazandırılmasını istiyorum.”
Öztürk, darbe girişimiyle alakalı, “Bunun arkasında bazı güçlerin olduğu da gerçektir; ama alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2.5 saat refleks gösteremeyenlere yazıklar olsun” ifadelerini kullandı.
“Hulusi Akar, Abidin Ünal gelecek diye bekledim”
Akın Öztürk, tırnaklarının arasına asit döküldüğünü, sadece kendisine demir kelepçe takıldığını, gördüğü darplar sonucu dişlerinin kırıldığını ve kulağının parçalandığını, ölümle tehdit edildiğini, genç askerlerin üzerine salındığını söylerken, “O süreçte bir gözüm kapıda; aha Hulusi Akar, Abidin Ünal gelecek, ‘Durun, ne yapıyorsunuz? Bizle beraberdi.’ diyecekler diye bekledim. Demek ki, erkeklik buymuş” diye konuştu.
Görüntülere rağmen, “İşkence yoktur” denildiğini, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da, vücudundaki yaraların helikoptere ateş açılması sonucunda düşünce oluştuğunu öne sürdüğünü belirten Akın Öztürk, mahkeme heyetine, Emniyete gitmeden hemen önce evinde çekilmiş fotoğraflarını gösterdi.
“Uludere emrini kimin verdiğini biliyorum”
Öztürk, tutuklandıktan sonra, 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesinde yaşanan 34 vatandaşın bombalanması olayıyla ilgili kendisi ve eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında suç duyurusunda bulunulduğunun belirtildiğini ifade etti. Öztürk, “Ben 2011-2013 yılları arasında korgeneral rütbesiyle İzmir Hava Eğitim Komutanlığı görevini yürütmekteydim. Emrimde herhangi silahlı birlik bulunmadığı gibi 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen bu olay benim görev ve sorumluluk sahamda değildi. Emri kimin verdiğini biliyorum, ama şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğim. Ceridelerde geçiyor. O bombalamaya Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan itiraz edeni de biliyorum” dedi.