“Bugün, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük, en komplike yolsuzluk operasyonlarından biri olan 25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıldönümü.”
Gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın Tr724’te yayınlanan ‘Erdoğan’ın dili’nden 25 Aralık’ yazı dizisin ilki şöyle;
Dönemin Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş 6 yıl önce bugün, aralarında bir çok ünlü işadamı ve bürokratın da olduğu 41 kişi için gözaltı talimatı verdi. Ancak AKP Hükümeti yargıya doğrudan müdahale edip savcının talimatlarını uygulatmadı.
Emniyet, tarihinde ilk kez savcıya direndi. Soruşturmayı yürüten savcı Muammer Akkaş soruşturmadan alındı, emniyet ve yargı bürokrasisi darmadağın edildi.
Emniyete ve yargıya hükümet yandaşı kadrolar atandı ve soruşturma kapatıldı.
Savcı ve polisler önce sürüldü sonra da darbecilik suçlamasıyla tutuklandı. Bir kısmı yaklaşık 6 yıldır eşleri ve çocuklarıyla birlikte cezaevinde.
Bazı polis şefleri ve savcılar ise yurt dışında.
Peki neydi 25 Aralık operasyonu? Neden önemliydi ve Erdoğan rejimi için ne anlam ifade ediyordu? Bir yolsuzluk soruşturması nasıl ‘darbe’ suçlamasına dönüştü ?
Bu yazı dizisinde 25 Aralık operasyonuna farklı bir pencereden bakacağız.
Özellikle de Erdoğan ve çevresinde dönen rüşvet-yolsuzluk çarkına projektör tutacağız. Bunu yaparken de açık kaynaklardan, mahkeme evraklarından ve fezlekeye yansıyan tapelerden yararlanacağız.
Bir bakıma o süreci ‘Beyfendi’nin dilinden takip edeceğiz. Yorumu ve sürecin anlamını ise size bırakacağız.
ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ
Önce 25 Aralık operasyonunun çerçevesine ana hatlarıyla bakalım.
Zira Türk medyasının neredeyse yüzde yüzüne hakim olan Erdoğan rejimi, söz konusu operasyona dair yoğun bir karartma uyguladı.
Yolsuzluk soruşturmasını haber yapma cesareti gösteren gazeteler kapatıldı, gazeteciler tutuklandı.
Yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde kuruluş hikayesini okuyacağınız Havuz Medyası ise olayı tamamen komplo teorilerine boğup saptırdı.
Bu yüzden belki bir çok bilgiyi, telefon görüşmesini ve rüşvet rakamlarını – aradan geçen 6 yıla rağmen- ilk kez okuyacaksınız.
Aslında 25 Aralık operasyonu sıradan bir yolsuzluk – ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla başladı.
Aralarında üst düzey bürokratların da olduğu bir grubun kurdukları paravan şirketler üzerinden kamu arazilerinin satış ihalelerine fesat karıştırdığı soruşturuluyordu.
Ancak soruşturma ilerledikçe her şey çorap söküğü gibi geldi. Sıradan bir yolsuzluk soruşturması diye başlayan soruşturma bir anda Başbakan Erdoğan’a kadar uzanmıştı.
Savcı Akkaş’ın Bugün TV’den Fatih Akalan’a verdiği röportaja göre Erdoğan hiç bir zaman teknik takibe alınmadı ama soruşturmada her yol bir şekilde Erdoğan’a çıkıyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=CsVGj5t_tSM
Soruşturmaya ‘1.Grup’ olarak giren ekip Bosphorus 360 isimli bir şirketin etrafında örgütlenmişti. Şirketin resmi ortağı Cengiz Aktürk ve eşi gözükmesine rağmen gizli ortakları içinde adı bir dönem BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütlerinin finansmanı suçlamasıyla gündeme gelen Yasin El Kadı, oğlu Muaz Kadıoğlu, Usame Kutub, Abdülkerim Çay ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın olduğu tespit edildi.
YAZININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ
Kaynak: Tr724