Hizmet’e soykırımın en yoğun hissedildiği Manisa’dan ibretlik bir mektup aktarıyoruz…
Hapisteki Hacı Abi’nin yalnız kalan yaşlı eşinin kapısını çalan vefalı bir dost, duyduklarını onun ağzından kaleme valdı:
80’LİK KOCA ÇINAR
Beyefendi ile bir ömür aynı yastığa baş koyduk. 35 yıl ayakkabıcılık yaptı Manisa’da. Anlının teriyle, helal rızık kazandı. Bir emekli maaşı bir de başımızı sokacak evimiz var. Çok şükür kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorduk.
Beyefendiyi Manisa’da başta Bülent Arınç Bey olmak üzere bütün herkes çok iyi tanır. O, herkesin HACI ABİ’sidir.
Ülkemizdeki yaşanan çirkin olaylar bizi de evimizde huzursuz etti kuzum. 15 Temmuz belası bizi de gelip buldu. Beyefendi yıllarca memleket için hayırlı işlerde koşturdu. Manisa İmam Hatip Derneği’nde yönetim kurulunda idi. 15 Temmuz sonrası bu dernek kapatıldı ve bir sabah bizim eve de ezanlar okunurken polisler geldi.
Beyefendi, 1937 doğumlu. 80 yaşında. Gelen polisler o yaşına rağmen emir gereği alıp Emniyete götürdüler. Tam 30 gün gözaltında kaldı eşim. Gözaltında esnasında hastalandı. Hastanelik oldu. 80 yaşında beli bükülmüş hasta bir adamı, bir cani gibi kelepçeli muayeneye götürdüler. Ama ne yazık ki ne masumluğu ne hastalıkları ne de yaşı tutuklanmasına engel olmadı.
Gözaltında iken avukat bulamadık kimse bu davalara bakmak istemiyordu. Beyefendi avukat falan kabul etmiyorum benim savunacak neyim var 80 yaşında adamım yazıklar olsun demiş. Kırılmış, üzülmüş olanlara. Sonrasında bir avukat tuttum ben. İçeriden avukatsız haber alabilmek mümkün değil çünkü.
Bundan 6 ay önce Ağustos ayında Manisa’da mallarına tedbir gelen, hesapları kilitlenen darbeci işadamları diye bir haber duyduk. Bizimkini de o listeye koymuşlar. Bir emekli var bir ev başka bir dünyalığı yokken iş adamı da oldu. Gidip itiraz etti ama kabul edilmedi. Birkaç daha deneyince emekli maaşını almaya izin verdiler.
Beyefendi bana hergün “Beni alırlarsa sakın üzülme biz yanlış bir iş yapmadık, Allah da kulları da şahit. Kaderde içeride su içmek varsa gideriz, şeref sayarım” demişti. Ve gitti…
Şu an yaklaşık 30 kişi kalıyorlar aynı koğuşta. Koğuş küçük dar ama kabirde dar be evladım şikayet etmiyoruz. Hacı abiniz yaşlı olduğu için sağolsun arkadaşları ona yardımcı oluyorlarmış.
Şimdi bana ağır geliyor yaşadıklarım. Bu yaşımızda bu olanlar imanımız olmasa kaldırılacak gibi değil. Ben bir ekmek dahi almazdım dışarı çıkıp. Hepsini o hallederdi. Ama şimdi iş başa düştü faturada yatırıyorum bankayada gidiyorum. Bütün herşeye hasta halimle kendim koşuyorum.
Bizim evden misafir eksik olmazdı evladım. Kimseler kapımıza uğramaz oldu. Millette bir korkudur aldı başını gidiyor. Ne olacak yani ahiret yok mu? Nereye gidecez biz sonunda? Bu kadar korku ile yaşanır mı? Allah korkuyu hayatı zehir edelim diye vermemiş biz kullarına.
Anlıyorum da bir taraftan. İnsanlar bu ihtiyarı da alıyorlarsa bizi niye almasınlar sebep gerekmiyor ki diyorlar, haksız da değiller.
Ben burda hastayım. Beyefendi orda hasta. Allah halimizi görüyor. O’na(c.c.) havale ediyorum. Bizden daha beter durumda olanlarıda var. Emzikli kadınlar var hapiste. İnsanlık böyle zulüm görmemiştir herhalde. Savaşta bile kadına çocuğa yaşlıya dokunulmaz evladım. Allah ıslah etsin…
Hasılı ne diyeyim evladım. Bizim Allahımız var. Bir de yarattığı kulları var vesile olacak. Sesimizi duyacak ve bu zulme yeter artık diyecek. Yavrucuğum biz devletimize yanlış yapmadık. Yapanında yanında olmadık. Allah birliğimizi bozmaya ve vatanımızı bölmeye çalışanlara fırsat vermesin inşallah…
Hizmet’e soykırımın en yoğun hissedildiği Manisa’dan ibretlik bir mektup aktarıyoruz…
Hapisteki Hacı Abi’nin yalnız kalan yaşlı eşinin kapısını çalan vefalı bir dost, duyduklarını onun ağzından kaleme valdı:
80’LİK KOCA ÇINAR
Beyefendi ile bir ömür aynı yastığa baş koyduk. 35 yıl ayakkabıcılık yaptı Manisa’da. Anlının teriyle, helal rızık kazandı. Bir emekli maaşı bir de başımızı sokacak evimiz var. Çok şükür kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorduk.
Beyefendiyi Manisa’da başta Bülent Arınç Bey olmak üzere bütün herkes çok iyi tanır. O, herkesin HACI ABİ’sidir.
Ülkemizdeki yaşanan çirkin olaylar bizi de evimizde huzursuz etti kuzum. 15 Temmuz belası bizi de gelip buldu. Beyefendi yıllarca memleket için hayırlı işlerde koşturdu. Manisa İmam Hatip Derneği’nde yönetim kurulunda idi. 15 Temmuz sonrası bu dernek kapatıldı ve bir sabah bizim eve de ezanlar okunurken polisler geldi.
Beyefendi, 1937 doğumlu. 80 yaşında. Gelen polisler o yaşına rağmen emir gereği alıp Emniyete götürdüler. Tam 30 gün gözaltında kaldı eşim. Gözaltında esnasında hastalandı. Hastanelik oldu. 80 yaşında beli bükülmüş hasta bir adamı, bir cani gibi kelepçeli muayeneye götürdüler. Ama ne yazık ki ne masumluğu ne hastalıkları ne de yaşı tutuklanmasına engel olmadı.
Gözaltında iken avukat bulamadık kimse bu davalara bakmak istemiyordu. Beyefendi avukat falan kabul etmiyorum benim savunacak neyim var 80 yaşında adamım yazıklar olsun demiş. Kırılmış, üzülmüş olanlara. Sonrasında bir avukat tuttum ben. İçeriden avukatsız haber alabilmek mümkün değil çünkü.
Bundan 6 ay önce Ağustos ayında Manisa’da mallarına tedbir gelen, hesapları kilitlenen darbeci işadamları diye bir haber duyduk. Bizimkini de o listeye koymuşlar. Bir emekli var bir ev başka bir dünyalığı yokken iş adamı da oldu. Gidip itiraz etti ama kabul edilmedi. Birkaç daha deneyince emekli maaşını almaya izin verdiler.
Beyefendi bana hergün “Beni alırlarsa sakın üzülme biz yanlış bir iş yapmadık, Allah da kulları da şahit. Kaderde içeride su içmek varsa gideriz, şeref sayarım” demişti. Ve gitti…
Şu an yaklaşık 30 kişi kalıyorlar aynı koğuşta. Koğuş küçük dar ama kabirde dar be evladım şikayet etmiyoruz. Hacı abiniz yaşlı olduğu için sağolsun arkadaşları ona yardımcı oluyorlarmış.
Şimdi bana ağır geliyor yaşadıklarım. Bu yaşımızda bu olanlar imanımız olmasa kaldırılacak gibi değil. Ben bir ekmek dahi almazdım dışarı çıkıp. Hepsini o hallederdi. Ama şimdi iş başa düştü faturada yatırıyorum bankayada gidiyorum. Bütün herşeye hasta halimle kendim koşuyorum.
Bizim evden misafir eksik olmazdı evladım. Kimseler kapımıza uğramaz oldu. Millette bir korkudur aldı başını gidiyor. Ne olacak yani ahiret yok mu? Nereye gidecez biz sonunda? Bu kadar korku ile yaşanır mı? Allah korkuyu hayatı zehir edelim diye vermemiş biz kullarına.
Anlıyorum da bir taraftan. İnsanlar bu ihtiyarı da alıyorlarsa bizi niye almasınlar sebep gerekmiyor ki diyorlar, haksız da değiller.
Ben burda hastayım. Beyefendi orda hasta. Allah halimizi görüyor. O’na(c.c.) havale ediyorum. Bizden daha beter durumda olanlarıda var. Emzikli kadınlar var hapiste. İnsanlık böyle zulüm görmemiştir herhalde. Savaşta bile kadına çocuğa yaşlıya dokunulmaz evladım. Allah ıslah etsin…
Hasılı ne diyeyim evladım. Bizim Allahımız var. Bir de yarattığı kulları var vesile olacak. Sesimizi duyacak ve bu zulme yeter artık diyecek. Yavrucuğum biz devletimize yanlış yapmadık. Yapanında yanında olmadık. Allah birliğimizi bozmaya ve vatanımızı bölmeye çalışanlara fırsat vermesin inşallah…
Hizmet’e soykırımın en yoğun hissedildiği Manisa’dan ibretlik bir mektup aktarıyoruz…
Hapisteki Hacı Abi’nin yalnız kalan yaşlı eşinin kapısını çalan vefalı bir dost, duyduklarını onun ağzından kaleme valdı:
80’LİK KOCA ÇINAR
Beyefendi ile bir ömür aynı yastığa baş koyduk. 35 yıl ayakkabıcılık yaptı Manisa’da. Anlının teriyle, helal rızık kazandı. Bir emekli maaşı bir de başımızı sokacak evimiz var. Çok şükür kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorduk.
Beyefendiyi Manisa’da başta Bülent Arınç Bey olmak üzere bütün herkes çok iyi tanır. O, herkesin HACI ABİ’sidir.
Ülkemizdeki yaşanan çirkin olaylar bizi de evimizde huzursuz etti kuzum. 15 Temmuz belası bizi de gelip buldu. Beyefendi yıllarca memleket için hayırlı işlerde koşturdu. Manisa İmam Hatip Derneği’nde yönetim kurulunda idi. 15 Temmuz sonrası bu dernek kapatıldı ve bir sabah bizim eve de ezanlar okunurken polisler geldi.
Beyefendi, 1937 doğumlu. 80 yaşında. Gelen polisler o yaşına rağmen emir gereği alıp Emniyete götürdüler. Tam 30 gün gözaltında kaldı eşim. Gözaltında esnasında hastalandı. Hastanelik oldu. 80 yaşında beli bükülmüş hasta bir adamı, bir cani gibi kelepçeli muayeneye götürdüler. Ama ne yazık ki ne masumluğu ne hastalıkları ne de yaşı tutuklanmasına engel olmadı.
Gözaltında iken avukat bulamadık kimse bu davalara bakmak istemiyordu. Beyefendi avukat falan kabul etmiyorum benim savunacak neyim var 80 yaşında adamım yazıklar olsun demiş. Kırılmış, üzülmüş olanlara. Sonrasında bir avukat tuttum ben. İçeriden avukatsız haber alabilmek mümkün değil çünkü.
Bundan 6 ay önce Ağustos ayında Manisa’da mallarına tedbir gelen, hesapları kilitlenen darbeci işadamları diye bir haber duyduk. Bizimkini de o listeye koymuşlar. Bir emekli var bir ev başka bir dünyalığı yokken iş adamı da oldu. Gidip itiraz etti ama kabul edilmedi. Birkaç daha deneyince emekli maaşını almaya izin verdiler.
Beyefendi bana hergün “Beni alırlarsa sakın üzülme biz yanlış bir iş yapmadık, Allah da kulları da şahit. Kaderde içeride su içmek varsa gideriz, şeref sayarım” demişti. Ve gitti…
Şu an yaklaşık 30 kişi kalıyorlar aynı koğuşta. Koğuş küçük dar ama kabirde dar be evladım şikayet etmiyoruz. Hacı abiniz yaşlı olduğu için sağolsun arkadaşları ona yardımcı oluyorlarmış.
Şimdi bana ağır geliyor yaşadıklarım. Bu yaşımızda bu olanlar imanımız olmasa kaldırılacak gibi değil. Ben bir ekmek dahi almazdım dışarı çıkıp. Hepsini o hallederdi. Ama şimdi iş başa düştü faturada yatırıyorum bankayada gidiyorum. Bütün herşeye hasta halimle kendim koşuyorum.
Bizim evden misafir eksik olmazdı evladım. Kimseler kapımıza uğramaz oldu. Millette bir korkudur aldı başını gidiyor. Ne olacak yani ahiret yok mu? Nereye gidecez biz sonunda? Bu kadar korku ile yaşanır mı? Allah korkuyu hayatı zehir edelim diye vermemiş biz kullarına.
Anlıyorum da bir taraftan. İnsanlar bu ihtiyarı da alıyorlarsa bizi niye almasınlar sebep gerekmiyor ki diyorlar, haksız da değiller.
Ben burda hastayım. Beyefendi orda hasta. Allah halimizi görüyor. O’na(c.c.) havale ediyorum. Bizden daha beter durumda olanlarıda var. Emzikli kadınlar var hapiste. İnsanlık böyle zulüm görmemiştir herhalde. Savaşta bile kadına çocuğa yaşlıya dokunulmaz evladım. Allah ıslah etsin…
Hasılı ne diyeyim evladım. Bizim Allahımız var. Bir de yarattığı kulları var vesile olacak. Sesimizi duyacak ve bu zulme yeter artık diyecek. Yavrucuğum biz devletimize yanlış yapmadık. Yapanında yanında olmadık. Allah birliğimizi bozmaya ve vatanımızı bölmeye çalışanlara fırsat vermesin inşallah…
Hizmet’e soykırımın en yoğun hissedildiği Manisa’dan ibretlik bir mektup aktarıyoruz…
Hapisteki Hacı Abi’nin yalnız kalan yaşlı eşinin kapısını çalan vefalı bir dost, duyduklarını onun ağzından kaleme valdı:
80’LİK KOCA ÇINAR
Beyefendi ile bir ömür aynı yastığa baş koyduk. 35 yıl ayakkabıcılık yaptı Manisa’da. Anlının teriyle, helal rızık kazandı. Bir emekli maaşı bir de başımızı sokacak evimiz var. Çok şükür kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorduk.
Beyefendiyi Manisa’da başta Bülent Arınç Bey olmak üzere bütün herkes çok iyi tanır. O, herkesin HACI ABİ’sidir.
Ülkemizdeki yaşanan çirkin olaylar bizi de evimizde huzursuz etti kuzum. 15 Temmuz belası bizi de gelip buldu. Beyefendi yıllarca memleket için hayırlı işlerde koşturdu. Manisa İmam Hatip Derneği’nde yönetim kurulunda idi. 15 Temmuz sonrası bu dernek kapatıldı ve bir sabah bizim eve de ezanlar okunurken polisler geldi.
Beyefendi, 1937 doğumlu. 80 yaşında. Gelen polisler o yaşına rağmen emir gereği alıp Emniyete götürdüler. Tam 30 gün gözaltında kaldı eşim. Gözaltında esnasında hastalandı. Hastanelik oldu. 80 yaşında beli bükülmüş hasta bir adamı, bir cani gibi kelepçeli muayeneye götürdüler. Ama ne yazık ki ne masumluğu ne hastalıkları ne de yaşı tutuklanmasına engel olmadı.
Gözaltında iken avukat bulamadık kimse bu davalara bakmak istemiyordu. Beyefendi avukat falan kabul etmiyorum benim savunacak neyim var 80 yaşında adamım yazıklar olsun demiş. Kırılmış, üzülmüş olanlara. Sonrasında bir avukat tuttum ben. İçeriden avukatsız haber alabilmek mümkün değil çünkü.
Bundan 6 ay önce Ağustos ayında Manisa’da mallarına tedbir gelen, hesapları kilitlenen darbeci işadamları diye bir haber duyduk. Bizimkini de o listeye koymuşlar. Bir emekli var bir ev başka bir dünyalığı yokken iş adamı da oldu. Gidip itiraz etti ama kabul edilmedi. Birkaç daha deneyince emekli maaşını almaya izin verdiler.
Beyefendi bana hergün “Beni alırlarsa sakın üzülme biz yanlış bir iş yapmadık, Allah da kulları da şahit. Kaderde içeride su içmek varsa gideriz, şeref sayarım” demişti. Ve gitti…
Şu an yaklaşık 30 kişi kalıyorlar aynı koğuşta. Koğuş küçük dar ama kabirde dar be evladım şikayet etmiyoruz. Hacı abiniz yaşlı olduğu için sağolsun arkadaşları ona yardımcı oluyorlarmış.
Şimdi bana ağır geliyor yaşadıklarım. Bu yaşımızda bu olanlar imanımız olmasa kaldırılacak gibi değil. Ben bir ekmek dahi almazdım dışarı çıkıp. Hepsini o hallederdi. Ama şimdi iş başa düştü faturada yatırıyorum bankayada gidiyorum. Bütün herşeye hasta halimle kendim koşuyorum.
Bizim evden misafir eksik olmazdı evladım. Kimseler kapımıza uğramaz oldu. Millette bir korkudur aldı başını gidiyor. Ne olacak yani ahiret yok mu? Nereye gidecez biz sonunda? Bu kadar korku ile yaşanır mı? Allah korkuyu hayatı zehir edelim diye vermemiş biz kullarına.
Anlıyorum da bir taraftan. İnsanlar bu ihtiyarı da alıyorlarsa bizi niye almasınlar sebep gerekmiyor ki diyorlar, haksız da değiller.
Ben burda hastayım. Beyefendi orda hasta. Allah halimizi görüyor. O’na(c.c.) havale ediyorum. Bizden daha beter durumda olanlarıda var. Emzikli kadınlar var hapiste. İnsanlık böyle zulüm görmemiştir herhalde. Savaşta bile kadına çocuğa yaşlıya dokunulmaz evladım. Allah ıslah etsin…
Hasılı ne diyeyim evladım. Bizim Allahımız var. Bir de yarattığı kulları var vesile olacak. Sesimizi duyacak ve bu zulme yeter artık diyecek. Yavrucuğum biz devletimize yanlış yapmadık. Yapanında yanında olmadık. Allah birliğimizi bozmaya ve vatanımızı bölmeye çalışanlara fırsat vermesin inşallah…