3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi.
Raporun ikinci bölümünde ise, “Her derde deva diye sunulan 6331 Sayılı İSG Yasası çıktıktan sonraki sürece bakalım” denilerek, her yıl artan iş cinayetleri rakam rakam verildi.
İşte o rapor:
“Ankara Eski Havagazı Fabrikası’nın sökümü dolayısıyla işçi sağlığı ve halk sağlığı sorunları
Son günlerde haberlere konu olan Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır. Asbest, iyi bir yalıtım malzemesi olduğu için eski binaların yapımında sıkça kullanılmıştır. Binalarda en yaygın kullanım alanları çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerdir. Asbest, kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de Asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olup birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edilirken, insan sağlığını önceleyen bazı ülkeler daha temkinli davranarak bu tarihi 2000 yılı ve öncesi olarak dikkate almaktadırlar. Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturabilmektedir. Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir. İşçiler için kişisel koruyucu önlemler, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler hayati öneme sahip.
“AİLELERİ DE CİDDİ RİSK ALTINDA”
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine 2 grup etkisi vardır: kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır. Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor.
MAHKEME KARARINA RAĞMEN BİR GECE YARISI OPERASYONU İLE YIKILMAYA BAŞLANDI
Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden olan ve 1929 yılında inşa edilip 50’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren ‘endüstri mirası’ Havagazı fabrikası ilk olarak 2006 yılında, Mahkeme kararına rağmen bir gece yarısı operasyonu ile yıkılmaya başlandı. Uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda bacaların yıkılmasının ardından son olarak 25 Şubat Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediyesi adına bir şirket tarafından yıkım işlemi sürdürüldü. Yakınlarında çok sayıda çalışanı olan işyerleri, 1600 öğrencisi olan Atatürk Lisesi, Ankara Garı, Gazi Üniversitesi’nin bir fakültesi, konutlarında yaşayan çevre sakinlerinin olduğu ve her zaman çok kalabalık olan bu alanda yıkım işlemi ve ihale süreçlerinde 350 ton asbestli moloz olduğu tespit edilen malzemenin tahliyesine devam edildi. Haftasonu haberin duyulmasıyla demokratik kitle örgütleri ve duyarlı yurttaşlar bir araya gelerek durumu tespit etmeye ve gerekli müdahalelerde bulunmaya çalıştılar. 27 Şubat Pazartesi günü sabah alanda toplanarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanlarının katılımıyla hiçbir koruma önlemi alınmadan yapılan yıkıma karşı maskeleriyle bir basın toplantısı düzenleyerek: ‘Konunun takipçisi olduklarını, ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini, konuyla ilgili yönetmeliklere göre böyle bir çalışmanın yapılması için çok sıkı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınması gerektiği ve mevzuatın da bunu zorunlu kıldığını, bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan insanlarımız için önlem alınması gerektiğini, kamyonların brandasız çalıştığını ve asbestli hafriyatı çevreye saçarak gittiğini, dolayısıyla tüm Ankara’nın tehdit altında olduğunu ayrıca döküldüğü alanın çevresindeki tarım arazisi ve yerleşim yerlerindeki insanların da risk altında olduğunu, yıkımda çalışan işçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu ekipmanlarının olmadığı ve alanın brandalarla kapatılmadığı, Lisenin öğrencilerinin teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış olduğu, yakındaki işletmenin personelinin toz maskeleri kullanmaya başladığı, Çalışma Bakanlığından izin alınıp-alınmadığının bilinmediği, yüklenici firmanın ilgili yönetmelik gereği eğitim almış uzman işçiler çalıştırmak zorunda olduğu, bunun da olup-olmadığının bilinmediği’ ifade edildi.
BİNANIN KARANTİNAYA ALINMASI İÇİN BAŞVURUDA BULUNULDU
1 Mart Çarşamba günü Ankara’da ciddi halk sağlığı sorunu oluşturan asbestli Havagazı Fabrikasının yıkım işleminin 25.01.2013 tarih ve 28539 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ve 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun işlem tesis edilmediği gerekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruldu ve Mahkeme aynı gün ‘uygulanması halinde fiili durum itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilecek nitelikte’ olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. 30 gün içinde savunmalar sonrasında kesin karar verilecek.
Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kent Estetiği Dairesi Başkanlığına 3 Mart 2017 tarihinde gönderilen yazılarda, yıkım sonrası açığa çıkan asbestli hafriyat nedeniyle binanın karantinaya alınması için başvuruda bulunuldu. 15 Şubat ve 25 Şubat 2017 tarihinden itibaren yapılan tüm uyarılara rağmen yapı ve yakın çevresinde asbestli yapılarda alınması zorunlu olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığına işaret edilerek bu nedenle Havagazı Fabrikası binasının asbest yönetmeliği ve iş güvenliği kuralları gereği karantinaya alınması, ölçümlerin yapılarak kamuoyuna açıklanması ve halk sağlığı konusunda bilimsel rapor doğrultusunda bilgi verilmesi yönünde ivedikle müdahale edilmesini kamu adına ilgili kurumlardan talep etti.
MELİH GÖKÇEK İLE SORUMLU FİRMA HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile sorumluluğu bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve yıkım işini yapan firma yetkilileri aleyhinde bulunulan suç duyurusunda adı geçen sorumluların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181’inci maddesinde tanımlanan “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve 257’nci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçlarını işledikleri ifade edildi. Gerçekleştirilen yıkımın, başta “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere ilgili mevzuata ve kamusal gereklere aykırı biçimde gerçekleştirildiği, bu nedenle çalışanlar ve halk sağlığı açısından ciddi tehlike ve zararlara yol açıldığına işaret edildi. Alana yakın konumda çalışmasını sürdüren başka kuruluşlar ve yurttaşlar da suç duyurusunda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu konuda Mimarlar Odası Ankara Şubesinin web sayfasında gerekli bilgiler bulunmaktadır.
Yıkımın durdurulduğu bu günlerde meslek örgütleri, çevredeki yakın okullarda asbest ölçümü yapılması, okulları, esnafı, otelleri ziyaret, bilgilendirme, atık kamyonlarını izleme, nereye gittiğini öğrenmeye çalışma, Oda’lara başvuran velilerle ve okul aile birlikleri ile toplantı, sağlık gözetimi talep edenlere, iyi kalitede çekilmiş bir akciğer grafisi, en erken 5 yıl sonra olmak üzere 2-5 yılda bir göğüs hastalıkları kontrolü önerme, konuyla ilgili toplantılar, sempozyumlar, genel olarak bilgilendirme, Mahkemenin esastan görüşmesine hazırlık yapmak gibi çalışmalar yapmaktadır.
Bugün (4 mart) itibariyle son durum şöyledir. Cuma günü ulaşılan bir ortam ölçümü sonucu 0,005 lif/cm3’tür. Eşik sınır değerinin 0,1 lif/cm3 olduğu bizim mevzuatımıza göre 20’de 1’i oranında çıkan bir sonuçtur. Son 4 gündür çalışma yapılmamaktadır. Binalar ve zemin yeni brandalarla örtülmüştür. Ama her an çalışma yeniden gündeme gelebilir. Binanın karantinaya alınması, hem yıkanların hem de çevredeki vatandaşların konuyla ilgili uyarılması ve bilgilendirilmesine aralıksız devam etmek gerekiyor.
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi.
Raporun ikinci bölümünde ise, “Her derde deva diye sunulan 6331 Sayılı İSG Yasası çıktıktan sonraki sürece bakalım” denilerek, her yıl artan iş cinayetleri rakam rakam verildi.
İşte o rapor:
“Ankara Eski Havagazı Fabrikası’nın sökümü dolayısıyla işçi sağlığı ve halk sağlığı sorunları
Son günlerde haberlere konu olan Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır. Asbest, iyi bir yalıtım malzemesi olduğu için eski binaların yapımında sıkça kullanılmıştır. Binalarda en yaygın kullanım alanları çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerdir. Asbest, kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de Asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olup birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edilirken, insan sağlığını önceleyen bazı ülkeler daha temkinli davranarak bu tarihi 2000 yılı ve öncesi olarak dikkate almaktadırlar. Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturabilmektedir. Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir. İşçiler için kişisel koruyucu önlemler, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler hayati öneme sahip.
“AİLELERİ DE CİDDİ RİSK ALTINDA”
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine 2 grup etkisi vardır: kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır. Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor.
MAHKEME KARARINA RAĞMEN BİR GECE YARISI OPERASYONU İLE YIKILMAYA BAŞLANDI
Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden olan ve 1929 yılında inşa edilip 50’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren ‘endüstri mirası’ Havagazı fabrikası ilk olarak 2006 yılında, Mahkeme kararına rağmen bir gece yarısı operasyonu ile yıkılmaya başlandı. Uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda bacaların yıkılmasının ardından son olarak 25 Şubat Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediyesi adına bir şirket tarafından yıkım işlemi sürdürüldü. Yakınlarında çok sayıda çalışanı olan işyerleri, 1600 öğrencisi olan Atatürk Lisesi, Ankara Garı, Gazi Üniversitesi’nin bir fakültesi, konutlarında yaşayan çevre sakinlerinin olduğu ve her zaman çok kalabalık olan bu alanda yıkım işlemi ve ihale süreçlerinde 350 ton asbestli moloz olduğu tespit edilen malzemenin tahliyesine devam edildi. Haftasonu haberin duyulmasıyla demokratik kitle örgütleri ve duyarlı yurttaşlar bir araya gelerek durumu tespit etmeye ve gerekli müdahalelerde bulunmaya çalıştılar. 27 Şubat Pazartesi günü sabah alanda toplanarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanlarının katılımıyla hiçbir koruma önlemi alınmadan yapılan yıkıma karşı maskeleriyle bir basın toplantısı düzenleyerek: ‘Konunun takipçisi olduklarını, ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini, konuyla ilgili yönetmeliklere göre böyle bir çalışmanın yapılması için çok sıkı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınması gerektiği ve mevzuatın da bunu zorunlu kıldığını, bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan insanlarımız için önlem alınması gerektiğini, kamyonların brandasız çalıştığını ve asbestli hafriyatı çevreye saçarak gittiğini, dolayısıyla tüm Ankara’nın tehdit altında olduğunu ayrıca döküldüğü alanın çevresindeki tarım arazisi ve yerleşim yerlerindeki insanların da risk altında olduğunu, yıkımda çalışan işçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu ekipmanlarının olmadığı ve alanın brandalarla kapatılmadığı, Lisenin öğrencilerinin teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış olduğu, yakındaki işletmenin personelinin toz maskeleri kullanmaya başladığı, Çalışma Bakanlığından izin alınıp-alınmadığının bilinmediği, yüklenici firmanın ilgili yönetmelik gereği eğitim almış uzman işçiler çalıştırmak zorunda olduğu, bunun da olup-olmadığının bilinmediği’ ifade edildi.
BİNANIN KARANTİNAYA ALINMASI İÇİN BAŞVURUDA BULUNULDU
1 Mart Çarşamba günü Ankara’da ciddi halk sağlığı sorunu oluşturan asbestli Havagazı Fabrikasının yıkım işleminin 25.01.2013 tarih ve 28539 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ve 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun işlem tesis edilmediği gerekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruldu ve Mahkeme aynı gün ‘uygulanması halinde fiili durum itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilecek nitelikte’ olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. 30 gün içinde savunmalar sonrasında kesin karar verilecek.
Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kent Estetiği Dairesi Başkanlığına 3 Mart 2017 tarihinde gönderilen yazılarda, yıkım sonrası açığa çıkan asbestli hafriyat nedeniyle binanın karantinaya alınması için başvuruda bulunuldu. 15 Şubat ve 25 Şubat 2017 tarihinden itibaren yapılan tüm uyarılara rağmen yapı ve yakın çevresinde asbestli yapılarda alınması zorunlu olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığına işaret edilerek bu nedenle Havagazı Fabrikası binasının asbest yönetmeliği ve iş güvenliği kuralları gereği karantinaya alınması, ölçümlerin yapılarak kamuoyuna açıklanması ve halk sağlığı konusunda bilimsel rapor doğrultusunda bilgi verilmesi yönünde ivedikle müdahale edilmesini kamu adına ilgili kurumlardan talep etti.
MELİH GÖKÇEK İLE SORUMLU FİRMA HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile sorumluluğu bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve yıkım işini yapan firma yetkilileri aleyhinde bulunulan suç duyurusunda adı geçen sorumluların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181’inci maddesinde tanımlanan “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve 257’nci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçlarını işledikleri ifade edildi. Gerçekleştirilen yıkımın, başta “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere ilgili mevzuata ve kamusal gereklere aykırı biçimde gerçekleştirildiği, bu nedenle çalışanlar ve halk sağlığı açısından ciddi tehlike ve zararlara yol açıldığına işaret edildi. Alana yakın konumda çalışmasını sürdüren başka kuruluşlar ve yurttaşlar da suç duyurusunda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu konuda Mimarlar Odası Ankara Şubesinin web sayfasında gerekli bilgiler bulunmaktadır.
Yıkımın durdurulduğu bu günlerde meslek örgütleri, çevredeki yakın okullarda asbest ölçümü yapılması, okulları, esnafı, otelleri ziyaret, bilgilendirme, atık kamyonlarını izleme, nereye gittiğini öğrenmeye çalışma, Oda’lara başvuran velilerle ve okul aile birlikleri ile toplantı, sağlık gözetimi talep edenlere, iyi kalitede çekilmiş bir akciğer grafisi, en erken 5 yıl sonra olmak üzere 2-5 yılda bir göğüs hastalıkları kontrolü önerme, konuyla ilgili toplantılar, sempozyumlar, genel olarak bilgilendirme, Mahkemenin esastan görüşmesine hazırlık yapmak gibi çalışmalar yapmaktadır.
Bugün (4 mart) itibariyle son durum şöyledir. Cuma günü ulaşılan bir ortam ölçümü sonucu 0,005 lif/cm3’tür. Eşik sınır değerinin 0,1 lif/cm3 olduğu bizim mevzuatımıza göre 20’de 1’i oranında çıkan bir sonuçtur. Son 4 gündür çalışma yapılmamaktadır. Binalar ve zemin yeni brandalarla örtülmüştür. Ama her an çalışma yeniden gündeme gelebilir. Binanın karantinaya alınması, hem yıkanların hem de çevredeki vatandaşların konuyla ilgili uyarılması ve bilgilendirilmesine aralıksız devam etmek gerekiyor.
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi.
Raporun ikinci bölümünde ise, “Her derde deva diye sunulan 6331 Sayılı İSG Yasası çıktıktan sonraki sürece bakalım” denilerek, her yıl artan iş cinayetleri rakam rakam verildi.
İşte o rapor:
“Ankara Eski Havagazı Fabrikası’nın sökümü dolayısıyla işçi sağlığı ve halk sağlığı sorunları
Son günlerde haberlere konu olan Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır. Asbest, iyi bir yalıtım malzemesi olduğu için eski binaların yapımında sıkça kullanılmıştır. Binalarda en yaygın kullanım alanları çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerdir. Asbest, kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de Asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olup birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edilirken, insan sağlığını önceleyen bazı ülkeler daha temkinli davranarak bu tarihi 2000 yılı ve öncesi olarak dikkate almaktadırlar. Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturabilmektedir. Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir. İşçiler için kişisel koruyucu önlemler, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler hayati öneme sahip.
“AİLELERİ DE CİDDİ RİSK ALTINDA”
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine 2 grup etkisi vardır: kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır. Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor.
MAHKEME KARARINA RAĞMEN BİR GECE YARISI OPERASYONU İLE YIKILMAYA BAŞLANDI
Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden olan ve 1929 yılında inşa edilip 50’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren ‘endüstri mirası’ Havagazı fabrikası ilk olarak 2006 yılında, Mahkeme kararına rağmen bir gece yarısı operasyonu ile yıkılmaya başlandı. Uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda bacaların yıkılmasının ardından son olarak 25 Şubat Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediyesi adına bir şirket tarafından yıkım işlemi sürdürüldü. Yakınlarında çok sayıda çalışanı olan işyerleri, 1600 öğrencisi olan Atatürk Lisesi, Ankara Garı, Gazi Üniversitesi’nin bir fakültesi, konutlarında yaşayan çevre sakinlerinin olduğu ve her zaman çok kalabalık olan bu alanda yıkım işlemi ve ihale süreçlerinde 350 ton asbestli moloz olduğu tespit edilen malzemenin tahliyesine devam edildi. Haftasonu haberin duyulmasıyla demokratik kitle örgütleri ve duyarlı yurttaşlar bir araya gelerek durumu tespit etmeye ve gerekli müdahalelerde bulunmaya çalıştılar. 27 Şubat Pazartesi günü sabah alanda toplanarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanlarının katılımıyla hiçbir koruma önlemi alınmadan yapılan yıkıma karşı maskeleriyle bir basın toplantısı düzenleyerek: ‘Konunun takipçisi olduklarını, ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini, konuyla ilgili yönetmeliklere göre böyle bir çalışmanın yapılması için çok sıkı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınması gerektiği ve mevzuatın da bunu zorunlu kıldığını, bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan insanlarımız için önlem alınması gerektiğini, kamyonların brandasız çalıştığını ve asbestli hafriyatı çevreye saçarak gittiğini, dolayısıyla tüm Ankara’nın tehdit altında olduğunu ayrıca döküldüğü alanın çevresindeki tarım arazisi ve yerleşim yerlerindeki insanların da risk altında olduğunu, yıkımda çalışan işçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu ekipmanlarının olmadığı ve alanın brandalarla kapatılmadığı, Lisenin öğrencilerinin teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış olduğu, yakındaki işletmenin personelinin toz maskeleri kullanmaya başladığı, Çalışma Bakanlığından izin alınıp-alınmadığının bilinmediği, yüklenici firmanın ilgili yönetmelik gereği eğitim almış uzman işçiler çalıştırmak zorunda olduğu, bunun da olup-olmadığının bilinmediği’ ifade edildi.
BİNANIN KARANTİNAYA ALINMASI İÇİN BAŞVURUDA BULUNULDU
1 Mart Çarşamba günü Ankara’da ciddi halk sağlığı sorunu oluşturan asbestli Havagazı Fabrikasının yıkım işleminin 25.01.2013 tarih ve 28539 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ve 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun işlem tesis edilmediği gerekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruldu ve Mahkeme aynı gün ‘uygulanması halinde fiili durum itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilecek nitelikte’ olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. 30 gün içinde savunmalar sonrasında kesin karar verilecek.
Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kent Estetiği Dairesi Başkanlığına 3 Mart 2017 tarihinde gönderilen yazılarda, yıkım sonrası açığa çıkan asbestli hafriyat nedeniyle binanın karantinaya alınması için başvuruda bulunuldu. 15 Şubat ve 25 Şubat 2017 tarihinden itibaren yapılan tüm uyarılara rağmen yapı ve yakın çevresinde asbestli yapılarda alınması zorunlu olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığına işaret edilerek bu nedenle Havagazı Fabrikası binasının asbest yönetmeliği ve iş güvenliği kuralları gereği karantinaya alınması, ölçümlerin yapılarak kamuoyuna açıklanması ve halk sağlığı konusunda bilimsel rapor doğrultusunda bilgi verilmesi yönünde ivedikle müdahale edilmesini kamu adına ilgili kurumlardan talep etti.
MELİH GÖKÇEK İLE SORUMLU FİRMA HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile sorumluluğu bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve yıkım işini yapan firma yetkilileri aleyhinde bulunulan suç duyurusunda adı geçen sorumluların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181’inci maddesinde tanımlanan “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve 257’nci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçlarını işledikleri ifade edildi. Gerçekleştirilen yıkımın, başta “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere ilgili mevzuata ve kamusal gereklere aykırı biçimde gerçekleştirildiği, bu nedenle çalışanlar ve halk sağlığı açısından ciddi tehlike ve zararlara yol açıldığına işaret edildi. Alana yakın konumda çalışmasını sürdüren başka kuruluşlar ve yurttaşlar da suç duyurusunda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu konuda Mimarlar Odası Ankara Şubesinin web sayfasında gerekli bilgiler bulunmaktadır.
Yıkımın durdurulduğu bu günlerde meslek örgütleri, çevredeki yakın okullarda asbest ölçümü yapılması, okulları, esnafı, otelleri ziyaret, bilgilendirme, atık kamyonlarını izleme, nereye gittiğini öğrenmeye çalışma, Oda’lara başvuran velilerle ve okul aile birlikleri ile toplantı, sağlık gözetimi talep edenlere, iyi kalitede çekilmiş bir akciğer grafisi, en erken 5 yıl sonra olmak üzere 2-5 yılda bir göğüs hastalıkları kontrolü önerme, konuyla ilgili toplantılar, sempozyumlar, genel olarak bilgilendirme, Mahkemenin esastan görüşmesine hazırlık yapmak gibi çalışmalar yapmaktadır.
Bugün (4 mart) itibariyle son durum şöyledir. Cuma günü ulaşılan bir ortam ölçümü sonucu 0,005 lif/cm3’tür. Eşik sınır değerinin 0,1 lif/cm3 olduğu bizim mevzuatımıza göre 20’de 1’i oranında çıkan bir sonuçtur. Son 4 gündür çalışma yapılmamaktadır. Binalar ve zemin yeni brandalarla örtülmüştür. Ama her an çalışma yeniden gündeme gelebilir. Binanın karantinaya alınması, hem yıkanların hem de çevredeki vatandaşların konuyla ilgili uyarılması ve bilgilendirilmesine aralıksız devam etmek gerekiyor.
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi.
Raporun ikinci bölümünde ise, “Her derde deva diye sunulan 6331 Sayılı İSG Yasası çıktıktan sonraki sürece bakalım” denilerek, her yıl artan iş cinayetleri rakam rakam verildi.
İşte o rapor:
“Ankara Eski Havagazı Fabrikası’nın sökümü dolayısıyla işçi sağlığı ve halk sağlığı sorunları
Son günlerde haberlere konu olan Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır. Asbest, iyi bir yalıtım malzemesi olduğu için eski binaların yapımında sıkça kullanılmıştır. Binalarda en yaygın kullanım alanları çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerdir. Asbest, kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de Asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olup birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edilirken, insan sağlığını önceleyen bazı ülkeler daha temkinli davranarak bu tarihi 2000 yılı ve öncesi olarak dikkate almaktadırlar. Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturabilmektedir. Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir. İşçiler için kişisel koruyucu önlemler, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler hayati öneme sahip.
“AİLELERİ DE CİDDİ RİSK ALTINDA”
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine 2 grup etkisi vardır: kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır. Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor.
MAHKEME KARARINA RAĞMEN BİR GECE YARISI OPERASYONU İLE YIKILMAYA BAŞLANDI
Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden olan ve 1929 yılında inşa edilip 50’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren ‘endüstri mirası’ Havagazı fabrikası ilk olarak 2006 yılında, Mahkeme kararına rağmen bir gece yarısı operasyonu ile yıkılmaya başlandı. Uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda bacaların yıkılmasının ardından son olarak 25 Şubat Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediyesi adına bir şirket tarafından yıkım işlemi sürdürüldü. Yakınlarında çok sayıda çalışanı olan işyerleri, 1600 öğrencisi olan Atatürk Lisesi, Ankara Garı, Gazi Üniversitesi’nin bir fakültesi, konutlarında yaşayan çevre sakinlerinin olduğu ve her zaman çok kalabalık olan bu alanda yıkım işlemi ve ihale süreçlerinde 350 ton asbestli moloz olduğu tespit edilen malzemenin tahliyesine devam edildi. Haftasonu haberin duyulmasıyla demokratik kitle örgütleri ve duyarlı yurttaşlar bir araya gelerek durumu tespit etmeye ve gerekli müdahalelerde bulunmaya çalıştılar. 27 Şubat Pazartesi günü sabah alanda toplanarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanlarının katılımıyla hiçbir koruma önlemi alınmadan yapılan yıkıma karşı maskeleriyle bir basın toplantısı düzenleyerek: ‘Konunun takipçisi olduklarını, ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini, konuyla ilgili yönetmeliklere göre böyle bir çalışmanın yapılması için çok sıkı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınması gerektiği ve mevzuatın da bunu zorunlu kıldığını, bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan insanlarımız için önlem alınması gerektiğini, kamyonların brandasız çalıştığını ve asbestli hafriyatı çevreye saçarak gittiğini, dolayısıyla tüm Ankara’nın tehdit altında olduğunu ayrıca döküldüğü alanın çevresindeki tarım arazisi ve yerleşim yerlerindeki insanların da risk altında olduğunu, yıkımda çalışan işçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu ekipmanlarının olmadığı ve alanın brandalarla kapatılmadığı, Lisenin öğrencilerinin teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış olduğu, yakındaki işletmenin personelinin toz maskeleri kullanmaya başladığı, Çalışma Bakanlığından izin alınıp-alınmadığının bilinmediği, yüklenici firmanın ilgili yönetmelik gereği eğitim almış uzman işçiler çalıştırmak zorunda olduğu, bunun da olup-olmadığının bilinmediği’ ifade edildi.
BİNANIN KARANTİNAYA ALINMASI İÇİN BAŞVURUDA BULUNULDU
1 Mart Çarşamba günü Ankara’da ciddi halk sağlığı sorunu oluşturan asbestli Havagazı Fabrikasının yıkım işleminin 25.01.2013 tarih ve 28539 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ve 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun işlem tesis edilmediği gerekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruldu ve Mahkeme aynı gün ‘uygulanması halinde fiili durum itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilecek nitelikte’ olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. 30 gün içinde savunmalar sonrasında kesin karar verilecek.
Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kent Estetiği Dairesi Başkanlığına 3 Mart 2017 tarihinde gönderilen yazılarda, yıkım sonrası açığa çıkan asbestli hafriyat nedeniyle binanın karantinaya alınması için başvuruda bulunuldu. 15 Şubat ve 25 Şubat 2017 tarihinden itibaren yapılan tüm uyarılara rağmen yapı ve yakın çevresinde asbestli yapılarda alınması zorunlu olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığına işaret edilerek bu nedenle Havagazı Fabrikası binasının asbest yönetmeliği ve iş güvenliği kuralları gereği karantinaya alınması, ölçümlerin yapılarak kamuoyuna açıklanması ve halk sağlığı konusunda bilimsel rapor doğrultusunda bilgi verilmesi yönünde ivedikle müdahale edilmesini kamu adına ilgili kurumlardan talep etti.
MELİH GÖKÇEK İLE SORUMLU FİRMA HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile sorumluluğu bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve yıkım işini yapan firma yetkilileri aleyhinde bulunulan suç duyurusunda adı geçen sorumluların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181’inci maddesinde tanımlanan “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve 257’nci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçlarını işledikleri ifade edildi. Gerçekleştirilen yıkımın, başta “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere ilgili mevzuata ve kamusal gereklere aykırı biçimde gerçekleştirildiği, bu nedenle çalışanlar ve halk sağlığı açısından ciddi tehlike ve zararlara yol açıldığına işaret edildi. Alana yakın konumda çalışmasını sürdüren başka kuruluşlar ve yurttaşlar da suç duyurusunda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu konuda Mimarlar Odası Ankara Şubesinin web sayfasında gerekli bilgiler bulunmaktadır.
Yıkımın durdurulduğu bu günlerde meslek örgütleri, çevredeki yakın okullarda asbest ölçümü yapılması, okulları, esnafı, otelleri ziyaret, bilgilendirme, atık kamyonlarını izleme, nereye gittiğini öğrenmeye çalışma, Oda’lara başvuran velilerle ve okul aile birlikleri ile toplantı, sağlık gözetimi talep edenlere, iyi kalitede çekilmiş bir akciğer grafisi, en erken 5 yıl sonra olmak üzere 2-5 yılda bir göğüs hastalıkları kontrolü önerme, konuyla ilgili toplantılar, sempozyumlar, genel olarak bilgilendirme, Mahkemenin esastan görüşmesine hazırlık yapmak gibi çalışmalar yapmaktadır.
Bugün (4 mart) itibariyle son durum şöyledir. Cuma günü ulaşılan bir ortam ölçümü sonucu 0,005 lif/cm3’tür. Eşik sınır değerinin 0,1 lif/cm3 olduğu bizim mevzuatımıza göre 20’de 1’i oranında çıkan bir sonuçtur. Son 4 gündür çalışma yapılmamaktadır. Binalar ve zemin yeni brandalarla örtülmüştür. Ama her an çalışma yeniden gündeme gelebilir. Binanın karantinaya alınması, hem yıkanların hem de çevredeki vatandaşların konuyla ilgili uyarılması ve bilgilendirilmesine aralıksız devam etmek gerekiyor.