Van İl Seçim Kurulu, 31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 55,48 oyla Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın seçilme haklarının geri alındığını duyurmuş ve mazbatayı seçimi ikinci sırada tamamlayan AKP’li aday Abdulahat Arvas’a vermişti.
Halkın tepki gösterdiği bu karara ilişkin itirazı yeniden değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu (YSK), mazbatanın Zeydan’a verilmesini kararlaştırmış ve Zeydan görevine başlamıştı.
ANKA‘nın haberine göre Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Zeydan hakkında Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasaklı haklarının iadesine ilişkin kararı ‘görevsiz şekilde verdiğini’ bu nedenle kararın hukuki değerden yoksun olduğuna işaret ederek bozulmasına hükmetti.
Daire, dosyayı yeniden karar verilmek üzere Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Zeydan X’teki paylaşımda Yargıtay’ın yasaklı haklarının iadesine ilişkin aldığı karara tepki gösterdi ve şöyle dedi:
“Önce yerel mahkeme ‘memnu haklarınızı’ geri verecek, seçime gireceksiniz ve % 55.5 oyla eş başkan seçileceksiniz. Sonra da ‘kusura bakmayın! Biz yanlış hesap yapmışız, memnu haklarınızı geri alıyoruz’ diyeceksiniz.
Yüz binlerin iradesini, seçme-seçilme hakkını nereye koyacaksanız? Halkımız 31 Mart’ta da mazbatasına, iradesine, demokrasiye ve adalete sahip çıktı! Bugün de sahip çıkacaktır. Halkımız mazbatasını hak etmeyen hırsızlara, talancılara, çetelere verilmesini asla kabul etmeyecektir. Tüm halkımızı iradesi etrafında kenetlenmeye ve oynanmak istenen oyunu bozmaya davet ediyoruz.”
Memnu, diğer bir deyişle yasaklanmış haklar, kişinin ceza mahkumiyeti nedeniyle, ceza kanununun dışındaki kanunlar gerekçesiyle mahrum edildiği hakları anlamına geliyor.
Abdullah Zeydan, hakkında verilen kararla ilgili konuştu. Zeydan, şunları söyledi:
”Halkın seçme ve seçilme hakkına bir saldırı, hukuka, adalete, demokrasiye hukukla alakası olmayan bir karar. Bunu nerden mi biliyoruz? Dün bu karar bize ve avukatlarımıza tebliğ edilmeden çarşaf çarşaf yandaş medyada yayınlandı. Bizim hala UYAP ve e- devletlerimize işlememiş fakat bu çamur medyasına servis edilmiş ve orada bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Şunu baştan belirtelim bizler seçme ve seçilme hakkımızı yani memnu haklarımızı bu ülkenin mahkemelerinden aldık ve orada kesinleşti. Eğer gerçekten bir hukuksuzluk ve süre hesaplaması yanlışı varsa yerel mahkeme 3 hakim üyeden oluşuyor. Neden böyle bir karara imza attı? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı neden bu karara itiraz etmedi ve bu karar kesinleşti?
Şimdi biz bu ülkenin mahkemesinin verdiği ve kesinleşen bir karara güvenerek seçimlerden önce Van İl Seçim Kurulu’na başvurduk. Van İl Seçim Kurulu da seçilebilme yeterliliğimiz önünde hiçbir engelin olmadığına karar verip bizler halkın terazisine çıktık. Sevgili Eş Başkanımız Neslihan Şedal ile mitingler yaptık ev ev dolaştık. Van halkı 13 ilçe belediyesi ve Van Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere 14 belediyenin 14’ünü bize teslim etti.
“Bu, yargıyı kullanarak bir tuzak kurmaktır”
AKP’li kayyım düzenine hırsızlık ve yolsuzluk düzenine itiraz ettiğini kabul etmediğini yüksek bir sesle dile getirdi. O süreçte de AKP’nin girişimleriyle özellikle il başkanı ve adayının girişimleriyle seçimlerden bir gün önce bu mahkemenin kesinleşen memnu hakkı kararını ortadan kaldıran bir girişimde bulunmuşlardı. Bu yargıyı sopa olarak kullanarak bir tuzak kurmaktır. Bu halkın iradesine çökme girişimidir. Demokrasiye, hukuka ve adalete karşı bir saldırıdır. O süreçte halkımız büyük bir onurla görkemli bir direnişle hukuku demokrasiyi adaleti ve iradesini sahiplendi. Ve nihayetinde ortaya çıkan büyük bir dayanışmayla bu yanlış karar Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) döndü.
“2019 yılında bu tür emsal karar var”
Şimdi Yargıtay bu kararı verirken kanun yararına bir karar verdiği zaman, kendi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 2019 yılında aldığı emsal bir kararı var. Bunun tarih ve sayısını genel merkezimiz basınla paylaştı. Şunu diyor ‘evet kanun yararına eğer bir hata varsa bunu düzeltiyor ama sanık aleyhine işlememesi gerektiğini de söylüyor.’ Yani bu 309’uncu maddenin ‘C’ bendini uyguluyor. Bundan önceki bütün Yargıtay kararlarında bu madde uygulanmış fakat bizim bu kararımızda bunun uygulanmadığını görüyoruz. Dolayısıyla yine burada kişiye özgü siyasi bir talimatla yargının yeniden kullanıldığı, yargı mensuplarının hukuka ve mevcut yasaya uymadığının da bir kanıtıdır. Dolayısıyla bu bir siyasi karardır. Bizler bu siyasi kararı kabul etmeyeceğimizi sonuna kadar halkımızın iradesini onurunu haysiyetini koruyacağımızı ilk günden beri söyledik.
8 aydır Van belediyeleri halkın belediyeleri olduktan sonra hırsızlık ve yolsuzluk düzeni bittikten sonra halkımızın emrinde nasıl cansiperane çalıştığımızı kısıtlı imkanlarda da olsa halkın kaynaklarını halka hizmet için kullandığımızı birebir Van halkı da şahittir.
Benim hakkımda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu mahkumiyete ilişkin verdiği ihlal kararları var. Benim siyasi saiklerle tutuklandığımı, yargılamalarının siyasi talimatlarla yapıldığını, hukuka adalete dayanmayan delillerle mahkum edildiğime AİHM 18’inci madde başta olmak üzere çok ağır ihlal kararları vermiştir.
AİHM kararları Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı olmasına rağmen ve bizler hem bunu yerel hem yargıtay mahkemelerine sunmamıza rağmen sanki bu AİHM kararları yokmuş gibi davranmışlardır. Dolayısıyla bu da bu sürecin hukuki ve adaletli bir süreç olmadığının kanıtıdır. Bizler halkımıza güveniyoruz. Halkımız sonuna kadar iradesine onuruna sahip çıkacaktır. Bizler adalet hukuk yerini bulana kadar demokratik tepkimizi kullanacağız.
“Halkımızın onurunu iradesini gururla kurumaya devam edeceğiz”
Mazbatanın bizden alınarak Van halkının alın teriyle tırnaklarıyla elde ettiği mazbatanın bizden alınarak AKP’nin ya da başka partinin adayına verilmesini asla bizde kabul etmeyeceğiz. Van halkı da kabul etmeyecektir. Mazbata ve takdir Van halkınındır. Eğer biz bu halka layık hizmetler yürütmemişsek bunun hesabını halk bizlerden sandıkta sorar. Böyle yargı kumpaslarıyla vatandaşa tuzak kurarak önce seçme, seçilme ve memnu hakkını vererek sonra seçildikten sonra ‘kusura bakma, biz bu mazbatayı sizden, eş başkanlardan Vanlılardan alıp başkalarına vereceğiz’ tarzındaki pratikleri ne Allah kabul eder, ne vicdan kabul eder, ne de bu halk kabul eder, biz de kabul etmeyeceğiz. Halkımızın iradesini, onurunu, demokrasiyi, adaleti büyük bir gururla kurumaya ve savunmaya devam edeceğiz.
”Türkiye toplumunun ihtiyacı kayyım değil, toplumsal barıştır”
MHP lideri Bahçeli ve hükümet kanadında bazı isimlerin medyaya yansıyan bazı açıklamaları oldu. Sanki gerçekten bir toplumsal barış yapılacak gibi açıklamaları var. Bunlar ne olursa olsun. Toplumsal barışın sağlanması adına kıymetlidir. Ancak objektif, somut pratikleri kayyım ve irade gaspı Kürt halkını yok saymak olmamalıdır. Yargı eliyle seçme ve seçilme hakkına tuzak kumpas kurularak halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alınmamalıdır.
Tırnak içerisinde siz ‘kucaklaşalım Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne aidat bağıyla bağlanalım’ derken sanki buradaki halk bu ülkeye ait değilmiş seçme ve seçilme hakkı yokmuş pratikleriyle bu ülkenin geleceğine bir katkı sağlanamaz. Hukuk, adalet ve demokrasi işlemezse 85 milyon yurttaş birlikte biz kaybederiz. Dolayısıyla herkesin aklı selim davranması lazım hukuku, yargıyı bir sopa olarak kendi menfaatleri için kullanmaması lazım. Türkiye toplumunun ihtiyacı kayyım, irade gaspı, demokrasiyi, Anayasa’yı, hukuku ayaklar altına almak değil, toplumsal barışın sağlanması ve herkesin empati duygusuyla birbirleriyle kucaklaşmasıdır, olması gereken de budur.”
Abdullah Zeydan’dan kayyım açıklaması: Mazbata AKP adayına verilebilir
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Van Büyükşehir Belediye Başkanı DEM Parti’li Abdullah Zeydan hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, memnu haklarının iadesine ilişkin verilen kararın usulsüz olduğunu belirterek, bozulmasına karar verdi. Daire, dosyanın yeniden karar verilmek üzere Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi kararlaştırıldı.
Van Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan yaşanan sürece ilişkin, Gazete Duvar canlı yayınında gazeteci Didem Mercan’a konuştu. Zeydan, kayyım ihtimalindense, mazbatanın AKP’nin adayı Abdulahat Arvas’a verilmesi ihtimali üzerinde durduklarını söyledi.
Zeydan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
KONUNUN SİYASİ BİR SÜREÇ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR: Maalesef bir hukuk skandalıyla karşı karşıyayız. Dün bu karar verildikten sonra ne bana ne de avukatlarıma tebliğ edilmeden, bizler E-Devlet ve UYAP üzerinden göremeden, yandaş medyaya servis edildi. Orada bir algı oluşturma çabası içinde olduklarını gördük. Bu bile konunun hukukla, adaletle ilgisi olmadığını ve siyasi bir süreç olduğunu gösteriyor. Mahkumiyete konu olan dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından reddedildi. Yani Türkiye Cumhuriyeti hükümeti mahkûm edildi. Bu kararların siyasi saiklerle verildiğine hükmetti. AİHM kararları, iç hukukumuz açısından bağlayıcıdır. Anayasa’nın 90’ıncı maddesin göre bu ihlal kararlarının hemen yerine getirilip, bizim bu dosyalardan derhal beraat etmemiz gerekiyordu. Fakat hem yerel mahkeme hem de Yargıtay süreçleri, sanki AİHM böyle bir karar vermemiş gibi bir tutum ortaya koydu. Bu bile, bu sürecin hukuki değil siyasi olduğunu bize gösteriyor.
2019’DAN 2022 YILINA KADAR DA ÜÇ YIL ÜZERİNDEN GEÇMİŞ: Yargıtay’ın kanun yararını bozma kararında, yerel mahkemenin verdiği kararı, ‘sürenin yanlış hesaplandığı’ nedeniyle ortadan kaldırdı. Yani yeniden yargılanmaya hükmetti. Bunun da hukuka uygun olmadığını savunuyoruz. Ben bu suçtan 2016 yılında bu dosyadan tutuklandım. Beş yıl cezaevinde kaldım. Toplamda 3 yıl 1 ay 15 gün mahkûmiyet kararı vardı. Beş yıl yattıktan sonra 2022 yılında Yargıtay bu dosyayı onayladı. Bizim avukatlarımızın yerel mahkemeye şöyle bir başvurusu oldu. Yerel mahkemeye dendi ki; ‘2016’da tutukladınız beş yıl yatmış. 2016’dan 2019 yılına kadar bu yattığı süreyi mahsup edin. Adli sicil kanununun 13-A maddesine göre, infazı bittikten sonra üç yıl üstünden geçmesi hükmünü de yerine getirme açısından, 2019’dan 2022 yılına kadar da üç yıl üzerinden geçmiş, dolayısıyla müvekkilimin de haklarını kendisine iade edin.’
BİZ BU DEVLETİN MAHKEMELERİNE GÜVENEREK ADAY OLDUK: Biz 2023 yılında başvuruda bulunduk. Savcı bunu kabul etmedi ve mütalaasını aksi yönde verdi. Ancak yerel mahkeme oybirliği ile bizim talebimizi kabul etti. 2016 yılından 2019 yılına kadar bu infazın gerçekleştiğini ve üzerinden üç yıl geçtiğini, yani adı sicil kanunundaki yasaklanmış memnu hakların koşullarının oluştuğuna hükümeti. Mahkeme benim memnu haklarımı geri verdi. Bunu Diyarbakır Başsavcılığı’na tebliğ etti. Diyarbakır Başsavcılığı buna itiraz etmedi ve karar kesinleşti. Karar kesinleştikten sonra biz yeniden mahkemeye başvurduk. ‘Siz bize memnu haklarımızı iade ettiniz fakat orada seçme ve seçilme ibaresini koymadınız. O ibareyi de lütfen koyar mısınız?’ dedik. Yerel mahkeme tekrar savcılıktan mütalaa istedi. Savcılık ise ‘Biz zaten yasaklanmış haklarının hepsini geri vermişiz. Tekrar yeni bir karar vermenize gerek yoktur’ dedi. Dolayısıyla biz bu devletin mahkemelerine güvenerek, kesinleşmiş bir karara güvenerek, yerel seçimlerden önce Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı başvurusunda bulunduk. Van İl Seçim Kurulu, bizim seçilebilme yeterliliğimiz önünde herhangi bir engelin olmadığına karar verdi ve biz seçimlere girdik. Halkımızın da teveccühü ile bu kayyum gaspına, bu hırsızlık ve yolsuzluk düzenine de yüksek bir oranda itiraz ederek Van’daki toplam 14 belediyenin tamamını kazandık ve biz yüzde 55,5 oy oranı ile seçildik.
HALKIMIZ KENDİ İRADESİNE SAHİP ÇIKTI: Sonradan öğreniyoruz ki seçimden bir gün önce, AKP Van İl Başkanı ve Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayının girişimleri ile Diyarbakır’daki mahkemeye Adalet Bakanlığı üzerinden bir yazı gönderilmiş. Seçimden bir gün önce, mahkemenin kendi verdiği ve kesinleşmiş kararı ortadan kaldıracak skandal karara da imza atıldı. En nihayetinde halkımız o günlerde görkemli bir şekilde onuruna sahip çıktı, demokrasiye sahip çıktı, adalete sahip çıktı, kendi iradesine sahip çıktı, bu demokrasiye yapılan darbeyi, bu yargı sopasıyla bize düzenlenen siyasi kumpası kabul etmedi ve demokratik hakkını kullandı. Bu direniş ve daha sonrasında Türkiye genelinde gelişen dayanışma Yüksek Seçim Kurulu’nun adaletli bir karar vermesiyle sonuçlandı. Fakat ondan sonraki süreçte, Adalet Bakanlığı tekrar ‘kanun yararına bozma’ yoluna gitti.
EMSAL KARAR, SANIK ALEYHİNDE KULLANILAMAYACAĞINI SÖYLÜYOR: Hukuki olarak memnu haklarımın verilmesinde yasal olarak hiçbir sakınca yok. Yargıtay bunu yapmamış, vermemiş. Tamam, onu yine bir nebze anlarız. Fakat ‘kanun yararına bozma’ gerekçelerindeki bu karar önceki emsal kararlarında sanık aleyhine kullanılamayacağını söylüyor. Eğer sanık sizin verdiğiniz mahkeme kararıyla birlikte hukuki bir hak elde etmişse bir kazanım elde etmişse, mahkemelerin yaptığı bu yanlışlıktan mağdur olmaması lazım.
MAZBATANIN AKP’NİN ADAYINA VERİLME İHTİMALİ ÜZERİNDE DURUYORUZ: Van halkının alın teri ile elde ettiği mazbatanın, Van halkından alınarak AKP’nin adayına verilme ihtimali üzerinde duruyoruz. Bu skandal bir karar. Yargıtay her ne kadar ‘kanun yararına bozma’ talebini kabul edip bu kararı bozmuşsa da bunu sanık aleyhine işlemesi gereken bir durumun ortaya çıkması lazım. Bu da şu demek: Belediye başkanlığımız dönem sonuna kadar devam eder fakat bir dönem sonra herhangi bir yere aday olamayız. Bu anlama gelir. Fakat bunu işletmemiş. Bunu yerel mahkemeye gönderecek. Yerel mahkemenin, gerekçeli kararında nasıl bir karar vereceğini bilemiyoruz. Ancak kesin olan bir şey var. Van halkının alın teri ile elde ettiği iradesini yargı kumpaslarıyla AKP’lilere avantaj sağlama, bu talancı anlayışa peşkeş çekme sürecinin başlatıldığını görüyoruz. Hukuktan yana, halkın iradesinden yana, adaletten yana, vicdan sahibi herkesin buna itiraz etmesi lazım.
NE BİZ NE ALLAH NE DE HALK KABUL EDER: Gerçekten empati duygusunu arttıracak, gerçekten birlikte onurlu özgür yaşam iradesini daha da güçlendirecek, demokrasiyi hukuku ve adaleti daha da büyütecek, geliştirecek ve herkesin birbiriyle kucaklaşmasını sağlayacak bir pratik ortaya koyması lazımken, tam tersine bir politika yürütmesi ne bizim ne Allah’ın ne de bu halkın kabul edeceği bir pratik değil. Çünkü bu bir zulümdür. Bu bir halkın iradesine bir darbedir.
8 AYDA, 8 YILDIR YAPILMAYAN HİZMETLERİ YAPTIK: Eğer gerçekten halka hizmet etseydiler, halkın kaynaklarını halka hizmet olarak susaydılar bu seçim hizmetini yaşarlar mıydı? Bizim halkımız vefalı bir halktır. Bizim halkımız onurlu bir halktır. İyiliği, vefayı asla unutmaz ama bunlar hiçbir zaman bu kentleri kendi kentleri olarak görmediler. Belediyenin bütün kaynaklarını farklı kurumlara, farklı yandaşlarına peşkeş çektiler. Hizmet namına hiçbir şey yapmadılar. İşte biz bu 8 ayda, 8 yıldır yapılmayan hizmetleri yaptık.
AKP’NİN BELEDİYESİNİ ELİNDEN ALSAK KABUL EDERLER Mİ: Bu halkın iradesine çökmeye çalışan bu anlayışı biz asla kabul etmeyiz. Kim kabul edebilir? Onurlu hangi insan kabul edebilir? Biz gidelim AKP’nin en küçük bir beldesinin belediyesini zorla ellerinden alalım. Kabul ederler mi? Orada insanlar sonuna kadar demokrasiyi, halkın iradesini, onurunu korumaz mı? Çünkü bu, bir halkın onuruna, bir halkın haysiyetine karşı saldırıdır.
KÜRTLERİ SİYASET DIŞINA İTECEĞİNİZE, İÇİNDE TUTMALISINIZ: Kürtleri siyaset dışına itecek, siyasetten uzaklaştıracak, birlikte onurlu özgür yaşam iradesini ortadan kaldıracak bu tarz girişimlerin kimseye bir faydası olmayacağını düşünüyoruz. Bu herkese, hepimize birlikte kaybettirir. Türkiye’deki yoksulluğu görmüyor muyuz? İşte bu fakirliğin, bu yoksulluğun sebebi bu inkardır. Siz Kürt halkını ısrarla siyaset dışına iteceğinize, ısrarla siyaset içerisinde tutmalısınız. Sonuçta Kürt halkının da bir sabrı var. Kürt halkının da bir onuru var. Siz 2016’da bir kere kayyum atadınız, 2019’da yine kayyum atadınız. O günlerdeki gerekçeleriniz de yalandır bugünkü gerekçeleriniz tamamen iftira tamamen yalandır.
BU UTANÇ ONLARINDIR, BİZ NE YAPALIM: Kendi ilçe başkanlıklarında, kendi il başkanlıklarında hazırladıkları iddianameleri götürüp savcıların önüne koyuyorlar. Bu halkın iradesine çöküyorlar. Bu halkın var olan üç-beş kuruşuna tekrar çökmek adına, hırsızlıklarının ve yolsuzluklarının devam etmesi adına bunu yapıyorlar. Bu utanç onlarındır, biz ne yapalım? Devletin imkânlarını AKP’nin adayları kullandı. Bütün o medya güçlerini kullandılar.