Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu cezaevinden yazılı yaptığı açıklamalarla önemli değerlendirmeler yaptı. Demirtaş, “HDP kapatılırsa, yeniden ve öyle güçlü gelir ki, bundan en büyük zararı kendileri görürler” dedi.
“Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyesi olmak”, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “örgüt adına suç işlemek” iddiaları eşliğinde 4 Kasım 2016’da tutuklanan ve 3 yıl 11 aydır cezaevinde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, halen Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunuyor.
Gazeteci Şirin Payzın’ın, Demirtaş’ın avukatları aracılığıyla gönderdiği sorulara yazılı yanıtlarını gönderdi.
T24’te yer alan habere göre, Demirtaş “tutuklu değil, siyasi rehine olduğunu” belirtirken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “kendisinden çekindiğini” söylüyor.
2009 yılından beri 20 binden fazla HDP’linin gözaltına alındığını veya tutuklandığını belirten Demirtaş, altı yıl önceki Kobani eylemleri gerekçe gösterilerek yürütülen son operasyonla “kamuoyuna yönelik korkutma mesajının daha net ve üst düzeyde verilmek istendiğini” düşünüyor.
Demirtaş, sadece bir seçim işbirliği olmadığının altını çizdiği “Demokrasi bloğu”nu hayata geçirmenin zor olmadığını vurgularken, “Demokrasi bloku ne kadar erken kurulursa hem AKP – MHP’nin yol açtığı tahribatın önüne geçilir hem de seçim için hükümete yönelik baskı artar. Daha da önemlisi, topluma ciddi ve gerçekçi bir alternatif sunulmuş olur. Böylece de umut ve cesaret artar” diyor.
Muhalefet partilerinin HDP ile yan yana gelmekte sergiledikleri çekinceyi eleştirirken, bu yönde bir ittifaka seçmenlerin hazır olduğunu, ancak parti yönetimlerinin bu anlayışın gerisinde bulunduğunu kaydeden Demirtaş, “Yan yana geldikten sonraki iki üç günde yaşanacak trol saldırısına direnecek cesareti olmayanlar yarın ülkeyi nasıl yönetecekler? Ya da bu güveni topluma nasıl verecekler, merak ediyorum” görüşünü dile getiriyor.
Selahattin Demirtaş’ın, Edirne F Tipi Cezaevi’nden yazılı olarak gönderdiği yanıtlar şöyle:
– HDP’ye yönelik operasyonun zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Partimize yönelik siyasi operasyonlar, 2009 Nisan ayından bu yana kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Çözüm süreçlerinde hızı azalsa bile siyasi tutuklamalara ara verilmedi. O günden bu yana 20 binden fazla HDP’li gözaltına alındı veya tutuklandı. Dolayısıyla son siyasi operasyonun zamanlaması manidar değildir. AKP’nin HDP’yi tasfiye etmek amacıyla yürüttüğü amansız saldırıların sonuncusudur sadece. Tabii tutuklananlar kamuoyunca tanınan kişiler olunca daha fazla gündeme geliyor. Yoksa neredeyse her hafta onlarca HDP’li hukuksuzca hapse atılıyor.
– Seçilen isimler sembolik mi? Nasıl değerlendirdiniz?
HDP’nin eski MYK üyeleri ve tanınmış siyasetçiler özellikle seçilerek kamuoyuna yönelik bir korkutma mesajı, daha net ve üst düzeyde verilmek istendi.
– Sizce, HDP’yi veya Kürt seçmeni sokağa, sokak eylemlerine mi çekmeye çalışıyorlar?
Hayır. Bu daha çok korkutma, sindirme, muhalefeti yan yana duramaz hale getirme çabası.
“İKTİDAR SORUMLULUĞU HDP’YE YIKMAYA ÇALIŞIYOR”
– 2014 yılındaki Kobani eylemleri sebep olarak gösteriliyor. Kobani’de aslında ne olmuştu, sorusuna sizin açıklamanız nedir?
O günlerde yaşananların sorumlusu AKP hükümetidir. Hem hukuki hem siyasi açıdan bu böyledir. Bunu ancak ileriki yıllarda tümden ortaya çıkarabiliriz. Çünkü günümüzde yargı, medya ve bürokrasi “suçlu”nun kontrolünde. İktidar, sorumluluğu HDP’ye yıkarak bir taşla birçok kuş vurmaya çalışıyor ama biz direniyoruz. Ve bu nedenle başaramıyorlar, asla da başaramayacaklar.
– HDP “Kobani olaylarında esas hesap vermesi gereken iktidardır” dedi. Katılıyor musunuz?
HDP doğru söylüyor.
– AKP içinde o dönem siyaset yapan ama şimdi ayrılan, parti kuran isimler var. Sizce kimler konuşmalı? Hangi isimler konuşursa doğrular ortaya çıkar?
Efkan Ala ve Hakan Fidan başta olmak üzere ilgili bürokrasi her şeyi biliyor ama Erdoğan’ın bizi suçlama operasyonuna destek olarak hakikate sırt çevirmeyi tercih ediyorlar.
– Kobani eylemlerinde yaşananların Fethullahçı örgütlenmenin (F…) provokasyonu olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
Artık o kadar emin değilim. Çünkü öyle olsaydı AKP üstüne giderdi en azından. Gitmediğine göre sorumlusu AKP’dir, “Kobani düştü, düşecek” diyenlerdir.
– HDP’ye yönelik operasyonların, gözaltı ve tutuklamaların AKP’nin tek başına aldığı kararların sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
Muhtemelen ortaklarının da onayı, desteği ve iş birliğiyle yapıyorlardır. Ama bizim açımızdan siyasi sorumlu AKP’dir.
“HDP KAPATILIRSA YENİDEN ÖYLE GÜÇLÜ GELİR Kİ, EN BÜYÜK ZARARI KENDİLERİ GÖRÜRLER”
– Gelişmeler aynı zamanda erken seçim sinyali mi?
Sanmıyorum. Erken seçim için çok daha fazlasını yapacaklardır. Ne olacağını kestirmek güç ama AKP’de baskı ve hilenin limiti yoktur.
– HDP’yi kapatmaya mı çalışıyorlar, sizce böyle bir adıma cesaret edebilirler mi?
Bunu akıllarına bile getiremezler çünkü HDP yeniden ve öyle güçlü gelir ki, bundan en büyük zararı kendileri görürler. Bizleri rehin alırken de HDP’nin kısa bir sürede yok olacağını düşünüyorlardı. Oysa son yerel seçimde çıkan tablo ortada.
– HDP kapatılırsa durum ne olur? Nasıl bir gelecek bekler Türkiye’yi?
HDP’nin bugün yedi milyondan fazla seçmeni var. Onları da kapatacak değiller herhalde. Halk kendi partisini kurar ve daha güçlü şekilde yoluna devam eder. HDP seçmeni, demokratik siyasetten de demokrasi mücadelesinden de vazgeçmez.
Ama kapatmayı düşünenler siyaseten ve hukuken ileride büyük bedeller öderler, halk ilk seçimde ağır bir fatura çıkarır bunu yapanlara. AKP ise parti kapatmış bir parti olarak siyaset tarihindeki kara lekelerden birini daha siciline eklemiş olur.
“MUHALEFET HDP İLE DAYANIŞMADA DAHA CESUR OLMALI”
– HDP’ye operasyonun İYİ Parti’yi, Meral Akşener’i hedef aldığını düşünenler de var, katılıyor musunuz?
HDP’ye yönelik operasyon HDP’yi hedef alır, neden İYİ Partiyi hedef alsın ki? Bunu söyleyenler HDP’yi “mağduriyet”e bile layık görmeyenlerdir. Elbette herhangi bir partinin durumu, konumu diğer partileri dolaylı olarak etkiler ama bu başka bir şeydir.
– Muhalefet blokunu mu bölmeye çalışıyorlar?
Evet, böyle bir amacı var mutlaka. Muhalefetin bunu iyi görmesi ve HDP ile dayanışmada ve iş birliğinde daha cesur, daha aktif olması gerekir. Tüm partilerin birbirlerine eleştirileri baki kalmak üzere diyaloğu artırmaları, bu tür operasyonları boşa çıkarır.
– Muhalefetin, HDP’ye yönelik bu operasyona tepkisini nasıl buldunuz?
Muhalefet partilerinin genel başkanlarının tepki göstermelerini olumlu buluyorum.
– CHP özellikle HDP ile baş başa bırakılırım endişesi taşıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yerel seçimler öncesinde iyi bir koordinasyon sağladı muhalefet partileri arasında. Şimdi neler yapabilir?
Bunu Sayın Kılıçdaroğlu’na sormanız daha doğru olur sanırım.
– Muhalefet liderleri pek çok konuda farklı düşünseler ve farklı siyasi duruşları olsa da ancak demokrasi bloğu adı altında bir araya gelebilirlerse seçmende bir umut yaratabilirler. Aslında teoride hepsi bunu destekliyor ama pratikte HDP ile yan yana gelmeye çekiniyorlar. “Demokrasi bloğu” nasıl hayata geçirilebilir? Sizce bir formül var mı? Seçmenlerini nasıl ikna edebilirler.
Doğrusu bunu yapmak zor değil. İsteseler hemen yarın bir araya gelmelerinin önünde bir engel yok.
Fakat belki de bunun için seçim takviminin netleşmesini bekliyorlar. İttifakın genişlemesine yönelik olası AKP – MHP saldırılarını erkenden başlatacak bir hamleden kaçınıyorlar belki de. Ama ben hem bu kaygıyı yanlış ve yersiz buluyorum hem de demokrasi blokunun sırf seçim iş birliği olmadığını tekrar hatırlatmak istiyorum.
Demokrasi bloku ne kadar erken kurulursa hem AKP – MHP’nin yol açtığı tahribatın önüne geçilir hem de seçim için Hükümete yönelik baskı artar. Daha da önemlisi, topluma ciddi ve gerçekçi bir alternatif sunulmuş olur. Böylece de umut ve cesaret artar.
Ben tüm muhalefet partilerinin seçmenlerinin buna hazır oluğunu görüyorum. Hazır olmayanlar parti yönetimleridir bence. Siyasetçiler halkın çok gerisindeler. Halk günlük hayatta zaten yan yana. Siyasetçiler ise birbirlerine selam vermeye korkar hale geldiler ki maalesef bu da AKP’nin algı operasyonlarının başarıdır. Yan yana geldikten sonraki iki üç günde yaşanacak trol saldırısına direnecek cesareti olmayanlar yarın ülkeyi nasıl yönetecekler? Ya da bu güveni topluma nasıl verecekler, merak ediyorum. Tabii ki bu yan yana gelişi kolaylaştırmak için samimi söylem ve eylemlerde bulunması gerekir. Bunun neler olacağına parti yönetimleri kafa yormalı, ben somut bir şey önermiyorum ancak bunu çok önemsemeliler. Ben demokrasi bloku konusunda umutluyum. Durum çok da kötü değil. Ön yargılar kırılıyor ve yan yana gelme ihtimali her geçen gün artıyor. Vazgeçmemek, bunda ısrarcı olmak gerekir.
– HDP oyları olmadan muhalefet partilerinin tek başlarına seçimi kazanması imkân dahilinde değil. 50+1 tutturulamıyor. Siz cezaevinde tutulan bir lider olarak, şu anda parti yönetiminde olmamanızı da göz önüne alarak “Demokrasi bloğunun” oluşmasında nasıl bir rol oynayabilirsiniz?
Benim hapisten yapabileceklerim sınırlı. Ancak halk nezdindeki tüm etkimi, partimiz HDP ile de koordine bir şekilde demokrasi bloku için kullanırım elbette. Ben üçüncü taraf veya tarafsız değilim, HDP’liyim nihayetinde. Bu nedenle, HDP’nin içinde yer almadığı bir çalışmayı desteklemem veya doğru görmem söz konusu olamaz. Ancak yine de kişi olarak etki edebileceğim ne varsa bu doğrultuda çaba sarf etmekten mutluluk duyarım.
Bizim ilk amacımız partimizi büyütmek değil, demokrasi güçlerini büyütmektir. Herkesten de böyle yaklaşmasını bekleriz. O zaman güven ortamı daha güçlü bir şekilde oluşur ve demokrasi bloku için hızla mesafe kat edilebilir. Ben bunun için en büyük bariyerin sosyo – psikolojik ortam olduğunu düşünüyorum ve zaten son zamanlardaki mesajlarımla bu bariyerin aşılmasına destek olmaya çalışıyorum, çalışacağım.
“AKP İLE MİLLİYETÇİLİK YARIŞINA GİRMEYİ TUHAF DEĞİL DOĞAL GÖRÜYORLAR”
– Partiler üstü bir ismin “Demokrasi blokunun” oluşmasında, işlemesinde kolaylaştırıcı olabileceğini düşünüyor musunuz?
Evet, olabilir ama kaldı mı öyle bir isim? Benim aklıma öyle bir isim gelmiyor doğrusu. Çünkü ya baskıdan ve zulümden yana tarafsınızdır ya da özgürlük ve demokrasiden. Böyle bir ortamda tarafsız kalmış biri de değil muhalefeti, iki yakasını bile bir araya getiremez.
– Muhalefet partileri sağ, muhafazakâr, milliyetçi, ulusalcı tabanı (seçmeni) korkutma korkusuyla iktidarın beka söylemi ve “benim dış politikamı eleştiren vatan hainidir” stratejisinin peşine takılıyorlar. Yunanistan’la gerginlikte de şimdi Azeri – Ermeni savaşında da aynı durum ortaya çıktı. Muhalefet partilerinin bu çekingenliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonuçlarını muhalefet açısından nasıl görüyorsunuz?
Tüm muhalefet partileri, şu veya bu düzeyde milliyetçi politikaları şimdi ve geçmişte sıkça savunduklarından, aslında bu ortamın oluşmasında hepsinin büyük katkısı var. Bundan şikâyetçi olduklarını pek duymadım. Yani AKP ile milliyetçilik yarışına girmek bu partiler için tuhaf değil, doğal görünüyor. Eğer AKP – MHP iktidarının milliyetçi kışkırtmalarından gerçekten rahatsızsalar öncelikle kendilerinin bu politikalarını değiştirmeleri gerekir.
Benim görebildiğim kadarıyla bazı muhalefet partileri AKP – MHP iktidarı milliyetçiliği kışkırtıp bundan yararlandı diye rahatsız değil, kışkırtan ve yararlanan neden biz değiliz diye rahatsız. Özetle, önce kendilerini sorgulamalarında yarar var.
– Sizin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” hakkındaki görüşleriniz hem çok konuşuldu hem de gündemi oluşturdu. Bu konuda muhalefet partileri de uzlaşmış görünüyor. Ancak halka iyi anlatılması lazım. Çünkü Başkanlık sisteminin ne kadar sorunlu olabileceğini zamanında muhalefet partileri iyi anlatamadılar. Başkanlık eşittir Erdoğan’ın bekası olarak görüldü AKP ve muhafazakâr, milliyetçi seçmen tarafından. Muhalefetin “güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi” de iyi anlatılamazsa bu sefer de “Muhalefet Erdoğan’ı devirmeye çalışıyor” diye kampanya yapacaklar. Nasıl anlatılmalı? Muhalefetin stratejisi nasıl olmalı?
Ellerindeki bütün iletişim imkanlarını sonuna kadar kullanmalılar. Bunun dışında panel, konferans, mahalle toplantısı, açık hava forumları; broşür dağıtımı, kısa videolar yayımlanması, ev ev dolaşma dahil tüm yöntemleri aynı zamanda, kesintisiz bir şekilde ve uzun süreli olarak yapmaları gerekir. Bunlar zaten bilinmeyen şeyler değil. Bilinmeyen şey, bunları neden yapmadıkları. Onu da dışarıdakilere sormak lazım.
“ERDOĞAN BENDEN KORKUYOR, AMA HALK KENDİ EVLADINI ASLA YALNIZ BIRAKMAZ”
– Sağlığınız nasıl? Neler yapıyorsunuz? Günlük uğraşılarınız neler?
İyi sayılırım. Düzenli kullandığım ilaçlar var. Hücre arkadaşım Abdullah Zeydan ile birlikte daha çok da okuyoruz, yazıyoruz, televizyondan haberleri seyrediyoruz. Yapacak fazla bir şey yok zaten.
– Neden hâlâ tutuklusunuz? Sizce Erdoğan sizden korkuyor mu? Ve ne kadar daha sürecek diye düşünüyorsunuz? Basit ama önemli bir soru.
Ben tutuklu değil, siyasi rehineyim. Erdoğan’ın benden bir hayli korktuğunu, çekindiğini net biliyorum. Zaten o nedenle beni burada tutuyor. Ancak ben ve benim gibiler dört duvara sığmayız, işte bunu anlamıyor. Çünkü biz kimsenin adamı değil, halkın, sadece halkın öz evlatlarıyız. Ve halk kendi evlatlarını asla yalnız bırakmaz, bırakmadı. Ne zaman çıkacağımızı falan da hesaplamıyoruz. Sadece direniyoruz. Kazanacağımızdan da eminiz. Biz değil, birileri iktidarları için kaç günleri kaldığını saysın. Biz gün saymıyoruz çünkü.