Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP’nin yeni anayasa değişikliği teklifine gelen tepkilerle ilgili olarak kulis yazdı
Murat Yetkin’in “Anayasa sıkıntısı AK Partiyi zorluyor” başlıklı yazısı şöyle:
Baştan söyleyelim, başkanlık sistemine geçiş öngören Anayasa taslağının Meclis’e getirildiği gibi Meclis’ten çıkması ihtimali giderek zorlaşıyor.
Başbakan Binali Yıldırım dün akşam MHP lideri Devlet Bahçeli ile başkanlık anayasası taslağı üzerine bir görüşme daha yaptı.
Geçen haftaki görüşmenin sonucunda MHP’nin üzerinde durduğu bir maddenin çıkarılması gündeme gelmişti.
Başkent kulislerinde “Ekmeleddin İhsanoğlu maddesi” adı takılan maddeydi bu. Malum CHP ve MHP’nin 2014’teki seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında ortaklaşa desteklediği İhsanoğlu, Kahire doğumluydu.
Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta bazı AK Parti milletvekilleriyle gruplar halinde yaptığı görüşme ardından söylediklerini hatırlayacaksınız.
“MHP ile anlaşmamız elimizi kolumuzu bağladı. Onların oyuna ihtiyacımız var. Ancak onlara sorularak değişiklikler yapılabilir”, meali bu.
Bu sözlerden şu sonuçları çıkarmak mümkün:
1- AK Parti grubundan Anayasa taslağına ciddi eleştiriler var.
Kimse halka açık konuşup Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tepkisini üzerine çekmek istemiyor ama kapalı toplantılarda bunlar dile getiriliyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da Başbakanın düzenlediğinden başka gruplar da toplandı AK Parti bünyesinde. Birazdan anlatacağım. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın görüşünü aldığı vekiller de var. Zaten bütün bu tepkiler Erdoğan’a bir şekilde ulaşıyor.
2- Başbakan itiraz gelen maddelerin yükünü MHP’ye yıkmak istiyor.
Sorun MHP’den çok AK Parti’de
Burada kamuoyuna, sanki MHP bunlara karşı çıkmasa, hemen o dakika Başbakan taslakta o değişiklikleri yapacakmış gibi bir hava yansıtılıyor. Açıkçası bu hava MHP’yi memnun etmediği gibi asıl sorunun AK Parti’nin içinden kaynaklandığı görüntüsünü de gizlemeye yetersiz kalıyor.
Çünkü bu taslağı sunmadan yapılması gereken tartışma, büyük bir aceleyle sunulduktan sonra da doğru dürüst yapılamıyor.
Bakın AK Parti Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, neredeyse rejim değişikliği öngören bu kadar önemli bir tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri beşinci gün AK Parti çoğunluğunun oylarıyla bitirdi.
CHP’lilerden büyük tepki geldi. Kavga çıktı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlugrubundan gelen “Komisyondan çekilelim” ısrarını olağanüstü bir toplantıyla göğüsleyerek “Kalıp mücadele edeceksiniz” dedi.
AK Parti tartışmanın uzamasını istemiyor, çünkü uzadıkça AK Parti içinde tereddütler artıyor.
Çünkü asıl sorunun AK Parti içinden kaynaklandığını Yıldırım da, Erdoğan da biliyor.
İtirazlar ciddi konularda
İtirazlardan bir kısmı vekillerin kaygılarına yönelik… Şöyle özetlenebilir:
1- Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, “Türkiye’nin Almanya olmadığı” ve işin kısa sürede “Siyasi cinayetlerin” başlamasına neden olacağı konuşulmuş,
2- Milletvekili sayısının 500’den 600’e çıkarılması konusu. Buna büyük iller dışında itiraz geliyor,
3- Milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesi, malum, zorunlu askerlik konusuna takılıyor.
Ama bir de sistemik konulardaki itirazlar var.
Yani doğrudan Erdoğan’ın güçlü başkanlık sisteminin özünü oluşturan, Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde kontrolünü artırıcı, denge ve denetlemeyi zayıflatıcı maddelere itirazlar.
Bunları da üç başlık altında özetlemek mümkün:
1- Parti başkanı Cumhurbaşkanı: AK Parti bünyesinde itiraz Cumhurbaşkanının partili kalmasına değil, parti başkanı olmasına. “Parti devleti” endişelerinin dile getirildiği kulislere yansıyor. Bu durumun Cumhurbaşkanında toplanan yürütme erkinin, Meclis’teki yasama erkine üstünlüğüne yol açacağı dile getiriliyor. Ayrıca seçimlerde iktidar partisinin çoğunluğu yitirmesi durumunda Cumhurbaşkanının aynı zamanda muhalefet lideri olması gibi aykırı bir durumun ortaya çıkacağı söyleniyor.
2- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu atamaları. Taslağa göre HSYK başkanı Cumhurbaşkanının atayacağı ve artık Başbakan olmayacağı için doğrudan ona bağlı çalışacak Adalet Bakanı, yardımcısı da Adalet Müsteşarı olacak. Buna ek olarak üç üye doğrudan Cumhurbaşkanınca atanacak, üç üyeyi ise Meclis seçecek. Ancak Cumhurbaşkanı zaten parti başkanı olduğu için fiiliyatta o üç üyeyi de dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı atayacağı, dolayısıyla bütün hâkim ve savcıların atanmasını sadece onun kontrolünde olacağı yorumu yapılıyor. Buradan yargının yürütme kontrolüne gireceği kaygısına giriliyor.
3- Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi: Taslakta, MHP’nin oranlar üzerindeki itirazı bir ölçüde dikkate alınarak Meclis’e de Cumhurbaşkanını düşürme, yargıya gönderme yetkisi tanınmış görünüyor. Oysa vekiller bunun çok zor olacağını, ancak Cumhurbaşkanının bu yetkiyle siyasi duruma göre istediği anda Meclis’i dağıtarak yeniden seçim zorlayabileceği, bunu istediği kadar tekrarlayabileceğinden endişe ediyor. Bu da yürütmenin yasama üzerindeki baskısını artırıcı bulunuyor.
“Tek adam” uyarısı kimden?
Bunları açıktan açığa söyleyen önemli Ak Partililer de çıkmaya başladı gerçi.
Örneğin Ömer Dinçer, dün HaberTürk gazetesinde “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı yazısında ilginç bir bakış getiriyor.
Dinçer örneğin milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı anda yapılacak olmasının “başkana Meclis üzerinde üstünlük” vereceği eleştirisinde bulunuyor.
Dinçer ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcılarının seçilmemiş ve Meclis onayından da geçmemiş kişilerden atanabilecek olmasının “ciddi bir meşruiyet sorunu” doğuracağını sorguluyor.
Erdoğan’ın yıllarca Başbakanlık Müsteşarı olarak en yakınında bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığını da yürüten Ömer Dinçer ”Demokrasiyi korumak için “denge ve denetim” mekanizmasını güçlendirmek ve “tek adam”a gidecek yolları kapatmak gerekir diyor.
Yazısını de “Sorunlar bundan ibaret değil” diyerek bitirmiş ki önemlilerini yukarıda aktarmaya çalıştık.
Bir de destek sorunu var
Başbakan Yıldırım için AK parti bünyesini ikna etmek önem taşıyor.
Çünkü Yıldırım biliyor ki, özellikle yasama ve yürütme üzerindeki tasarrufları budanırsa Erdoğan bu duruma tepki gösterecek, dolayısıyla en zor durumda kalan kişi, Anayasa geçerse başbakanlık makamını da kaybedecek olan Yıldırım.
Oysa iki ciddi sorun daha var.
AK Parti’nin Kürt milletvekilleri MHP ile ittifak görüntüsüne karşı. Üstelik Anayasa taslağında yer almasa da bunun idam cezası konusunda da gündeme gelebilecek olmasından rahatsızlar.
İkincisi de anketler.
AK Parti’nin güvendiği iki anket şirketinden de benzeri sonuçlar geldiği konuşuluyor siyaset kulislerinde.Açıklama yok, ama konuşulana göre, bugünreferandum olsa başkanlığa yüzde 45,5 destek var.
Bu seçimi kazanmaya fazlasıyla yeter, ama başkanlık için büyük bir yenilgi olur.
Bu tablo bize neyi mi gösteriyor? O da başka yazıya.
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP’nin yeni anayasa değişikliği teklifine gelen tepkilerle ilgili olarak kulis yazdı
Murat Yetkin’in “Anayasa sıkıntısı AK Partiyi zorluyor” başlıklı yazısı şöyle:
Baştan söyleyelim, başkanlık sistemine geçiş öngören Anayasa taslağının Meclis’e getirildiği gibi Meclis’ten çıkması ihtimali giderek zorlaşıyor.
Başbakan Binali Yıldırım dün akşam MHP lideri Devlet Bahçeli ile başkanlık anayasası taslağı üzerine bir görüşme daha yaptı.
Geçen haftaki görüşmenin sonucunda MHP’nin üzerinde durduğu bir maddenin çıkarılması gündeme gelmişti.
Başkent kulislerinde “Ekmeleddin İhsanoğlu maddesi” adı takılan maddeydi bu. Malum CHP ve MHP’nin 2014’teki seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında ortaklaşa desteklediği İhsanoğlu, Kahire doğumluydu.
Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta bazı AK Parti milletvekilleriyle gruplar halinde yaptığı görüşme ardından söylediklerini hatırlayacaksınız.
“MHP ile anlaşmamız elimizi kolumuzu bağladı. Onların oyuna ihtiyacımız var. Ancak onlara sorularak değişiklikler yapılabilir”, meali bu.
Bu sözlerden şu sonuçları çıkarmak mümkün:
1- AK Parti grubundan Anayasa taslağına ciddi eleştiriler var.
Kimse halka açık konuşup Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tepkisini üzerine çekmek istemiyor ama kapalı toplantılarda bunlar dile getiriliyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da Başbakanın düzenlediğinden başka gruplar da toplandı AK Parti bünyesinde. Birazdan anlatacağım. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın görüşünü aldığı vekiller de var. Zaten bütün bu tepkiler Erdoğan’a bir şekilde ulaşıyor.
2- Başbakan itiraz gelen maddelerin yükünü MHP’ye yıkmak istiyor.
Sorun MHP’den çok AK Parti’de
Burada kamuoyuna, sanki MHP bunlara karşı çıkmasa, hemen o dakika Başbakan taslakta o değişiklikleri yapacakmış gibi bir hava yansıtılıyor. Açıkçası bu hava MHP’yi memnun etmediği gibi asıl sorunun AK Parti’nin içinden kaynaklandığı görüntüsünü de gizlemeye yetersiz kalıyor.
Çünkü bu taslağı sunmadan yapılması gereken tartışma, büyük bir aceleyle sunulduktan sonra da doğru dürüst yapılamıyor.
Bakın AK Parti Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, neredeyse rejim değişikliği öngören bu kadar önemli bir tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri beşinci gün AK Parti çoğunluğunun oylarıyla bitirdi.
CHP’lilerden büyük tepki geldi. Kavga çıktı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlugrubundan gelen “Komisyondan çekilelim” ısrarını olağanüstü bir toplantıyla göğüsleyerek “Kalıp mücadele edeceksiniz” dedi.
AK Parti tartışmanın uzamasını istemiyor, çünkü uzadıkça AK Parti içinde tereddütler artıyor.
Çünkü asıl sorunun AK Parti içinden kaynaklandığını Yıldırım da, Erdoğan da biliyor.
İtirazlar ciddi konularda
İtirazlardan bir kısmı vekillerin kaygılarına yönelik… Şöyle özetlenebilir:
1- Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, “Türkiye’nin Almanya olmadığı” ve işin kısa sürede “Siyasi cinayetlerin” başlamasına neden olacağı konuşulmuş,
2- Milletvekili sayısının 500’den 600’e çıkarılması konusu. Buna büyük iller dışında itiraz geliyor,
3- Milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesi, malum, zorunlu askerlik konusuna takılıyor.
Ama bir de sistemik konulardaki itirazlar var.
Yani doğrudan Erdoğan’ın güçlü başkanlık sisteminin özünü oluşturan, Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde kontrolünü artırıcı, denge ve denetlemeyi zayıflatıcı maddelere itirazlar.
Bunları da üç başlık altında özetlemek mümkün:
1- Parti başkanı Cumhurbaşkanı: AK Parti bünyesinde itiraz Cumhurbaşkanının partili kalmasına değil, parti başkanı olmasına. “Parti devleti” endişelerinin dile getirildiği kulislere yansıyor. Bu durumun Cumhurbaşkanında toplanan yürütme erkinin, Meclis’teki yasama erkine üstünlüğüne yol açacağı dile getiriliyor. Ayrıca seçimlerde iktidar partisinin çoğunluğu yitirmesi durumunda Cumhurbaşkanının aynı zamanda muhalefet lideri olması gibi aykırı bir durumun ortaya çıkacağı söyleniyor.
2- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu atamaları. Taslağa göre HSYK başkanı Cumhurbaşkanının atayacağı ve artık Başbakan olmayacağı için doğrudan ona bağlı çalışacak Adalet Bakanı, yardımcısı da Adalet Müsteşarı olacak. Buna ek olarak üç üye doğrudan Cumhurbaşkanınca atanacak, üç üyeyi ise Meclis seçecek. Ancak Cumhurbaşkanı zaten parti başkanı olduğu için fiiliyatta o üç üyeyi de dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı atayacağı, dolayısıyla bütün hâkim ve savcıların atanmasını sadece onun kontrolünde olacağı yorumu yapılıyor. Buradan yargının yürütme kontrolüne gireceği kaygısına giriliyor.
3- Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi: Taslakta, MHP’nin oranlar üzerindeki itirazı bir ölçüde dikkate alınarak Meclis’e de Cumhurbaşkanını düşürme, yargıya gönderme yetkisi tanınmış görünüyor. Oysa vekiller bunun çok zor olacağını, ancak Cumhurbaşkanının bu yetkiyle siyasi duruma göre istediği anda Meclis’i dağıtarak yeniden seçim zorlayabileceği, bunu istediği kadar tekrarlayabileceğinden endişe ediyor. Bu da yürütmenin yasama üzerindeki baskısını artırıcı bulunuyor.
“Tek adam” uyarısı kimden?
Bunları açıktan açığa söyleyen önemli Ak Partililer de çıkmaya başladı gerçi.
Örneğin Ömer Dinçer, dün HaberTürk gazetesinde “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı yazısında ilginç bir bakış getiriyor.
Dinçer örneğin milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı anda yapılacak olmasının “başkana Meclis üzerinde üstünlük” vereceği eleştirisinde bulunuyor.
Dinçer ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcılarının seçilmemiş ve Meclis onayından da geçmemiş kişilerden atanabilecek olmasının “ciddi bir meşruiyet sorunu” doğuracağını sorguluyor.
Erdoğan’ın yıllarca Başbakanlık Müsteşarı olarak en yakınında bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığını da yürüten Ömer Dinçer ”Demokrasiyi korumak için “denge ve denetim” mekanizmasını güçlendirmek ve “tek adam”a gidecek yolları kapatmak gerekir diyor.
Yazısını de “Sorunlar bundan ibaret değil” diyerek bitirmiş ki önemlilerini yukarıda aktarmaya çalıştık.
Bir de destek sorunu var
Başbakan Yıldırım için AK parti bünyesini ikna etmek önem taşıyor.
Çünkü Yıldırım biliyor ki, özellikle yasama ve yürütme üzerindeki tasarrufları budanırsa Erdoğan bu duruma tepki gösterecek, dolayısıyla en zor durumda kalan kişi, Anayasa geçerse başbakanlık makamını da kaybedecek olan Yıldırım.
Oysa iki ciddi sorun daha var.
AK Parti’nin Kürt milletvekilleri MHP ile ittifak görüntüsüne karşı. Üstelik Anayasa taslağında yer almasa da bunun idam cezası konusunda da gündeme gelebilecek olmasından rahatsızlar.
İkincisi de anketler.
AK Parti’nin güvendiği iki anket şirketinden de benzeri sonuçlar geldiği konuşuluyor siyaset kulislerinde.Açıklama yok, ama konuşulana göre, bugünreferandum olsa başkanlığa yüzde 45,5 destek var.
Bu seçimi kazanmaya fazlasıyla yeter, ama başkanlık için büyük bir yenilgi olur.
Bu tablo bize neyi mi gösteriyor? O da başka yazıya.
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP’nin yeni anayasa değişikliği teklifine gelen tepkilerle ilgili olarak kulis yazdı
Murat Yetkin’in “Anayasa sıkıntısı AK Partiyi zorluyor” başlıklı yazısı şöyle:
Baştan söyleyelim, başkanlık sistemine geçiş öngören Anayasa taslağının Meclis’e getirildiği gibi Meclis’ten çıkması ihtimali giderek zorlaşıyor.
Başbakan Binali Yıldırım dün akşam MHP lideri Devlet Bahçeli ile başkanlık anayasası taslağı üzerine bir görüşme daha yaptı.
Geçen haftaki görüşmenin sonucunda MHP’nin üzerinde durduğu bir maddenin çıkarılması gündeme gelmişti.
Başkent kulislerinde “Ekmeleddin İhsanoğlu maddesi” adı takılan maddeydi bu. Malum CHP ve MHP’nin 2014’teki seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında ortaklaşa desteklediği İhsanoğlu, Kahire doğumluydu.
Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta bazı AK Parti milletvekilleriyle gruplar halinde yaptığı görüşme ardından söylediklerini hatırlayacaksınız.
“MHP ile anlaşmamız elimizi kolumuzu bağladı. Onların oyuna ihtiyacımız var. Ancak onlara sorularak değişiklikler yapılabilir”, meali bu.
Bu sözlerden şu sonuçları çıkarmak mümkün:
1- AK Parti grubundan Anayasa taslağına ciddi eleştiriler var.
Kimse halka açık konuşup Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tepkisini üzerine çekmek istemiyor ama kapalı toplantılarda bunlar dile getiriliyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da Başbakanın düzenlediğinden başka gruplar da toplandı AK Parti bünyesinde. Birazdan anlatacağım. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın görüşünü aldığı vekiller de var. Zaten bütün bu tepkiler Erdoğan’a bir şekilde ulaşıyor.
2- Başbakan itiraz gelen maddelerin yükünü MHP’ye yıkmak istiyor.
Sorun MHP’den çok AK Parti’de
Burada kamuoyuna, sanki MHP bunlara karşı çıkmasa, hemen o dakika Başbakan taslakta o değişiklikleri yapacakmış gibi bir hava yansıtılıyor. Açıkçası bu hava MHP’yi memnun etmediği gibi asıl sorunun AK Parti’nin içinden kaynaklandığı görüntüsünü de gizlemeye yetersiz kalıyor.
Çünkü bu taslağı sunmadan yapılması gereken tartışma, büyük bir aceleyle sunulduktan sonra da doğru dürüst yapılamıyor.
Bakın AK Parti Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, neredeyse rejim değişikliği öngören bu kadar önemli bir tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri beşinci gün AK Parti çoğunluğunun oylarıyla bitirdi.
CHP’lilerden büyük tepki geldi. Kavga çıktı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlugrubundan gelen “Komisyondan çekilelim” ısrarını olağanüstü bir toplantıyla göğüsleyerek “Kalıp mücadele edeceksiniz” dedi.
AK Parti tartışmanın uzamasını istemiyor, çünkü uzadıkça AK Parti içinde tereddütler artıyor.
Çünkü asıl sorunun AK Parti içinden kaynaklandığını Yıldırım da, Erdoğan da biliyor.
İtirazlar ciddi konularda
İtirazlardan bir kısmı vekillerin kaygılarına yönelik… Şöyle özetlenebilir:
1- Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, “Türkiye’nin Almanya olmadığı” ve işin kısa sürede “Siyasi cinayetlerin” başlamasına neden olacağı konuşulmuş,
2- Milletvekili sayısının 500’den 600’e çıkarılması konusu. Buna büyük iller dışında itiraz geliyor,
3- Milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesi, malum, zorunlu askerlik konusuna takılıyor.
Ama bir de sistemik konulardaki itirazlar var.
Yani doğrudan Erdoğan’ın güçlü başkanlık sisteminin özünü oluşturan, Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde kontrolünü artırıcı, denge ve denetlemeyi zayıflatıcı maddelere itirazlar.
Bunları da üç başlık altında özetlemek mümkün:
1- Parti başkanı Cumhurbaşkanı: AK Parti bünyesinde itiraz Cumhurbaşkanının partili kalmasına değil, parti başkanı olmasına. “Parti devleti” endişelerinin dile getirildiği kulislere yansıyor. Bu durumun Cumhurbaşkanında toplanan yürütme erkinin, Meclis’teki yasama erkine üstünlüğüne yol açacağı dile getiriliyor. Ayrıca seçimlerde iktidar partisinin çoğunluğu yitirmesi durumunda Cumhurbaşkanının aynı zamanda muhalefet lideri olması gibi aykırı bir durumun ortaya çıkacağı söyleniyor.
2- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu atamaları. Taslağa göre HSYK başkanı Cumhurbaşkanının atayacağı ve artık Başbakan olmayacağı için doğrudan ona bağlı çalışacak Adalet Bakanı, yardımcısı da Adalet Müsteşarı olacak. Buna ek olarak üç üye doğrudan Cumhurbaşkanınca atanacak, üç üyeyi ise Meclis seçecek. Ancak Cumhurbaşkanı zaten parti başkanı olduğu için fiiliyatta o üç üyeyi de dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı atayacağı, dolayısıyla bütün hâkim ve savcıların atanmasını sadece onun kontrolünde olacağı yorumu yapılıyor. Buradan yargının yürütme kontrolüne gireceği kaygısına giriliyor.
3- Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi: Taslakta, MHP’nin oranlar üzerindeki itirazı bir ölçüde dikkate alınarak Meclis’e de Cumhurbaşkanını düşürme, yargıya gönderme yetkisi tanınmış görünüyor. Oysa vekiller bunun çok zor olacağını, ancak Cumhurbaşkanının bu yetkiyle siyasi duruma göre istediği anda Meclis’i dağıtarak yeniden seçim zorlayabileceği, bunu istediği kadar tekrarlayabileceğinden endişe ediyor. Bu da yürütmenin yasama üzerindeki baskısını artırıcı bulunuyor.
“Tek adam” uyarısı kimden?
Bunları açıktan açığa söyleyen önemli Ak Partililer de çıkmaya başladı gerçi.
Örneğin Ömer Dinçer, dün HaberTürk gazetesinde “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı yazısında ilginç bir bakış getiriyor.
Dinçer örneğin milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı anda yapılacak olmasının “başkana Meclis üzerinde üstünlük” vereceği eleştirisinde bulunuyor.
Dinçer ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcılarının seçilmemiş ve Meclis onayından da geçmemiş kişilerden atanabilecek olmasının “ciddi bir meşruiyet sorunu” doğuracağını sorguluyor.
Erdoğan’ın yıllarca Başbakanlık Müsteşarı olarak en yakınında bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığını da yürüten Ömer Dinçer ”Demokrasiyi korumak için “denge ve denetim” mekanizmasını güçlendirmek ve “tek adam”a gidecek yolları kapatmak gerekir diyor.
Yazısını de “Sorunlar bundan ibaret değil” diyerek bitirmiş ki önemlilerini yukarıda aktarmaya çalıştık.
Bir de destek sorunu var
Başbakan Yıldırım için AK parti bünyesini ikna etmek önem taşıyor.
Çünkü Yıldırım biliyor ki, özellikle yasama ve yürütme üzerindeki tasarrufları budanırsa Erdoğan bu duruma tepki gösterecek, dolayısıyla en zor durumda kalan kişi, Anayasa geçerse başbakanlık makamını da kaybedecek olan Yıldırım.
Oysa iki ciddi sorun daha var.
AK Parti’nin Kürt milletvekilleri MHP ile ittifak görüntüsüne karşı. Üstelik Anayasa taslağında yer almasa da bunun idam cezası konusunda da gündeme gelebilecek olmasından rahatsızlar.
İkincisi de anketler.
AK Parti’nin güvendiği iki anket şirketinden de benzeri sonuçlar geldiği konuşuluyor siyaset kulislerinde.Açıklama yok, ama konuşulana göre, bugünreferandum olsa başkanlığa yüzde 45,5 destek var.
Bu seçimi kazanmaya fazlasıyla yeter, ama başkanlık için büyük bir yenilgi olur.
Bu tablo bize neyi mi gösteriyor? O da başka yazıya.
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP’nin yeni anayasa değişikliği teklifine gelen tepkilerle ilgili olarak kulis yazdı
Murat Yetkin’in “Anayasa sıkıntısı AK Partiyi zorluyor” başlıklı yazısı şöyle:
Baştan söyleyelim, başkanlık sistemine geçiş öngören Anayasa taslağının Meclis’e getirildiği gibi Meclis’ten çıkması ihtimali giderek zorlaşıyor.
Başbakan Binali Yıldırım dün akşam MHP lideri Devlet Bahçeli ile başkanlık anayasası taslağı üzerine bir görüşme daha yaptı.
Geçen haftaki görüşmenin sonucunda MHP’nin üzerinde durduğu bir maddenin çıkarılması gündeme gelmişti.
Başkent kulislerinde “Ekmeleddin İhsanoğlu maddesi” adı takılan maddeydi bu. Malum CHP ve MHP’nin 2014’teki seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında ortaklaşa desteklediği İhsanoğlu, Kahire doğumluydu.
Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta bazı AK Parti milletvekilleriyle gruplar halinde yaptığı görüşme ardından söylediklerini hatırlayacaksınız.
“MHP ile anlaşmamız elimizi kolumuzu bağladı. Onların oyuna ihtiyacımız var. Ancak onlara sorularak değişiklikler yapılabilir”, meali bu.
Bu sözlerden şu sonuçları çıkarmak mümkün:
1- AK Parti grubundan Anayasa taslağına ciddi eleştiriler var.
Kimse halka açık konuşup Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tepkisini üzerine çekmek istemiyor ama kapalı toplantılarda bunlar dile getiriliyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da Başbakanın düzenlediğinden başka gruplar da toplandı AK Parti bünyesinde. Birazdan anlatacağım. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın görüşünü aldığı vekiller de var. Zaten bütün bu tepkiler Erdoğan’a bir şekilde ulaşıyor.
2- Başbakan itiraz gelen maddelerin yükünü MHP’ye yıkmak istiyor.
Sorun MHP’den çok AK Parti’de
Burada kamuoyuna, sanki MHP bunlara karşı çıkmasa, hemen o dakika Başbakan taslakta o değişiklikleri yapacakmış gibi bir hava yansıtılıyor. Açıkçası bu hava MHP’yi memnun etmediği gibi asıl sorunun AK Parti’nin içinden kaynaklandığı görüntüsünü de gizlemeye yetersiz kalıyor.
Çünkü bu taslağı sunmadan yapılması gereken tartışma, büyük bir aceleyle sunulduktan sonra da doğru dürüst yapılamıyor.
Bakın AK Parti Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, neredeyse rejim değişikliği öngören bu kadar önemli bir tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri beşinci gün AK Parti çoğunluğunun oylarıyla bitirdi.
CHP’lilerden büyük tepki geldi. Kavga çıktı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlugrubundan gelen “Komisyondan çekilelim” ısrarını olağanüstü bir toplantıyla göğüsleyerek “Kalıp mücadele edeceksiniz” dedi.
AK Parti tartışmanın uzamasını istemiyor, çünkü uzadıkça AK Parti içinde tereddütler artıyor.
Çünkü asıl sorunun AK Parti içinden kaynaklandığını Yıldırım da, Erdoğan da biliyor.
İtirazlar ciddi konularda
İtirazlardan bir kısmı vekillerin kaygılarına yönelik… Şöyle özetlenebilir:
1- Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, “Türkiye’nin Almanya olmadığı” ve işin kısa sürede “Siyasi cinayetlerin” başlamasına neden olacağı konuşulmuş,
2- Milletvekili sayısının 500’den 600’e çıkarılması konusu. Buna büyük iller dışında itiraz geliyor,
3- Milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesi, malum, zorunlu askerlik konusuna takılıyor.
Ama bir de sistemik konulardaki itirazlar var.
Yani doğrudan Erdoğan’ın güçlü başkanlık sisteminin özünü oluşturan, Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde kontrolünü artırıcı, denge ve denetlemeyi zayıflatıcı maddelere itirazlar.
Bunları da üç başlık altında özetlemek mümkün:
1- Parti başkanı Cumhurbaşkanı: AK Parti bünyesinde itiraz Cumhurbaşkanının partili kalmasına değil, parti başkanı olmasına. “Parti devleti” endişelerinin dile getirildiği kulislere yansıyor. Bu durumun Cumhurbaşkanında toplanan yürütme erkinin, Meclis’teki yasama erkine üstünlüğüne yol açacağı dile getiriliyor. Ayrıca seçimlerde iktidar partisinin çoğunluğu yitirmesi durumunda Cumhurbaşkanının aynı zamanda muhalefet lideri olması gibi aykırı bir durumun ortaya çıkacağı söyleniyor.
2- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu atamaları. Taslağa göre HSYK başkanı Cumhurbaşkanının atayacağı ve artık Başbakan olmayacağı için doğrudan ona bağlı çalışacak Adalet Bakanı, yardımcısı da Adalet Müsteşarı olacak. Buna ek olarak üç üye doğrudan Cumhurbaşkanınca atanacak, üç üyeyi ise Meclis seçecek. Ancak Cumhurbaşkanı zaten parti başkanı olduğu için fiiliyatta o üç üyeyi de dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı atayacağı, dolayısıyla bütün hâkim ve savcıların atanmasını sadece onun kontrolünde olacağı yorumu yapılıyor. Buradan yargının yürütme kontrolüne gireceği kaygısına giriliyor.
3- Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi: Taslakta, MHP’nin oranlar üzerindeki itirazı bir ölçüde dikkate alınarak Meclis’e de Cumhurbaşkanını düşürme, yargıya gönderme yetkisi tanınmış görünüyor. Oysa vekiller bunun çok zor olacağını, ancak Cumhurbaşkanının bu yetkiyle siyasi duruma göre istediği anda Meclis’i dağıtarak yeniden seçim zorlayabileceği, bunu istediği kadar tekrarlayabileceğinden endişe ediyor. Bu da yürütmenin yasama üzerindeki baskısını artırıcı bulunuyor.
“Tek adam” uyarısı kimden?
Bunları açıktan açığa söyleyen önemli Ak Partililer de çıkmaya başladı gerçi.
Örneğin Ömer Dinçer, dün HaberTürk gazetesinde “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı yazısında ilginç bir bakış getiriyor.
Dinçer örneğin milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı anda yapılacak olmasının “başkana Meclis üzerinde üstünlük” vereceği eleştirisinde bulunuyor.
Dinçer ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcılarının seçilmemiş ve Meclis onayından da geçmemiş kişilerden atanabilecek olmasının “ciddi bir meşruiyet sorunu” doğuracağını sorguluyor.
Erdoğan’ın yıllarca Başbakanlık Müsteşarı olarak en yakınında bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığını da yürüten Ömer Dinçer ”Demokrasiyi korumak için “denge ve denetim” mekanizmasını güçlendirmek ve “tek adam”a gidecek yolları kapatmak gerekir diyor.
Yazısını de “Sorunlar bundan ibaret değil” diyerek bitirmiş ki önemlilerini yukarıda aktarmaya çalıştık.
Bir de destek sorunu var
Başbakan Yıldırım için AK parti bünyesini ikna etmek önem taşıyor.
Çünkü Yıldırım biliyor ki, özellikle yasama ve yürütme üzerindeki tasarrufları budanırsa Erdoğan bu duruma tepki gösterecek, dolayısıyla en zor durumda kalan kişi, Anayasa geçerse başbakanlık makamını da kaybedecek olan Yıldırım.
Oysa iki ciddi sorun daha var.
AK Parti’nin Kürt milletvekilleri MHP ile ittifak görüntüsüne karşı. Üstelik Anayasa taslağında yer almasa da bunun idam cezası konusunda da gündeme gelebilecek olmasından rahatsızlar.
İkincisi de anketler.
AK Parti’nin güvendiği iki anket şirketinden de benzeri sonuçlar geldiği konuşuluyor siyaset kulislerinde.Açıklama yok, ama konuşulana göre, bugünreferandum olsa başkanlığa yüzde 45,5 destek var.
Bu seçimi kazanmaya fazlasıyla yeter, ama başkanlık için büyük bir yenilgi olur.
Bu tablo bize neyi mi gösteriyor? O da başka yazıya.