Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sağlık personelinin doğuma girmeyi reddettiği HIV’li kan taşıyan hamile kadın Ç.K.’nın eşi konuştu.
Siirt’te yaşayan 27 yaşındaki C.K., doğum için geçen günlerde üniversitenin doğum kliniğine gelmişti. Ancak eşinden virüs kaptığını söyleyen kadının doğumuna bazı sağlık personelleri girmeyi reddetmişti.
Sezaryen ameliyata girmeyi kabul eden bir kadın asistan doktorun eline de ameliyat sırasında iğne batmıştı. Doktora HIV bulaşması ihtimaline karşına koruyucu tedaviye başlanmıştı.
Sağlık personeli hakkında tabip odasının yanı sıra üniversite yönetimi ve Sağlık Bakanlığı da soruşturma başlatmıştı.
Siirt’te inşaat işçisi olarak çalışan M.K. Habertürk’ten Veysi İpek’e konuştu.
‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler
Yedi yıl önce evlendiklerini söyleyen M.K., bir süre sonra HIV taşıyıcısı olduğunu öğrendiğini, aynı yıl hamile kalan eşinin kontrolünde ona da virüsün bulaştığının belirlendiğini söyledi.
20’li yaşlarda çalıştığı İstanbul’da ‘gençlik hatası’ sonucu HIV kaptığını belirten M.K., eşi Ç.K.’nın dördüncü çocuğunu dünyaya getirmek için geldikleri Diyarbakır Dicle Hastanesi’nde yaşananları şöyle anlattı: “Eşimin HIV virüsü taşıdığını söyleyince sevkli olmamıza rağmen bizi hastaneye kabul etmediler. Durumu, enfeksiyon hastalıkları kliniği sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen’e aktardım. Girişimde bulunacağı söyleyerek zaman istedi. Mesai saati bitince geceyi hastanenin yanındaki caminin misafirhanesinde geçirdik. Sabah yeniden yatış için girişimde bulunduk. Mustafa hoca doğum için her şeyi hazırlattı. Ancak hocalar ve asistanlar ‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler. Klinikte üç kişi eşimin üzerine yürüdü, bağırıp çağırdılar.”
‘Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’
Daha önce Ankara’da HIV’li bir hastanın hastaneye kabul edilmediği için öldüğünü duyduğunu ve bunun için korktuğunu belirten M.K. şöyle devam etti: “Yatış yapıldıktan sonra uzun boylu bir doktor eşime ‘Sen de bebeğin de ölürseniz umrumuzda değil. Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’ dedi. Dışarı çıktığım bir sırada eşimin kolunda serum için takılan anjiyokatı çıkarmışlar. Zorla çıkış evrakı imzalatmaya çalışmışlar. Asistanlar ameliyat yapılırsa istifa edeceklerini söylediler. Bu sırada doğum sancıları başladı. Mecburen hocaları aradılar. Hocalar girmek istemedi. Bir asistan, bir hocanın ameliyata gireceğini ancak bin 500 lira para yatırmam gerektiğini söyledi.‘Üzerimde bin lira var sonra öderim’ dedim. Eşimin psikolojisi bozuldu. Ameliyata girdiğinde hoca ‘Bu kızın psikolojisi bozulmuş, ameliyatta 5 dakika dayanmaz’ demiş. Önce moral vermiş, sonra ameliyatı yapmış.”
Yaşadıklarının ortaya çıkması nedeniyle taburcu edilirken para istenmediğini belirten M.K. “Hastanede kaldığımız iki günde odamızdan çöp bile almaya gelmediler, vebalı muamelesi yaptılar. Havayı solumaktan bile HIV bulaşacağını düşünen doktorlar vardı” dedi.
‘Ailem de benden uzaklaştı’
Yaşadıklarının eşinin rüyalarına girdiğini söyleyen M.K. kendisinin de altı yıldır bu hastanede tedavi gördüğü için şikâyetçi olmadığını ifade etti.
Son çocuğuyla birlikte dört çocuk babası olduğunu belirten M.K., sözlerini şöyle bitirdi: “Diğer üç çocuğumda doğum sonrası başlanan ilaç tedavisiyle şu anda virüs yok. Ailem de benden uzaklaştı. Tedavi için eşimin ailesi olmasa çocuklarımı bırakacak bir yer yok. Doğumdan sonra arayan soran olmadı. Devlet yalnızca hastanelerde bu tür muamelelere bizi maruz bırakmasın yeter.”
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sağlık personelinin doğuma girmeyi reddettiği HIV’li kan taşıyan hamile kadın Ç.K.’nın eşi konuştu.
Siirt’te yaşayan 27 yaşındaki C.K., doğum için geçen günlerde üniversitenin doğum kliniğine gelmişti. Ancak eşinden virüs kaptığını söyleyen kadının doğumuna bazı sağlık personelleri girmeyi reddetmişti.
Sezaryen ameliyata girmeyi kabul eden bir kadın asistan doktorun eline de ameliyat sırasında iğne batmıştı. Doktora HIV bulaşması ihtimaline karşına koruyucu tedaviye başlanmıştı.
Sağlık personeli hakkında tabip odasının yanı sıra üniversite yönetimi ve Sağlık Bakanlığı da soruşturma başlatmıştı.
Siirt’te inşaat işçisi olarak çalışan M.K. Habertürk’ten Veysi İpek’e konuştu.
‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler
Yedi yıl önce evlendiklerini söyleyen M.K., bir süre sonra HIV taşıyıcısı olduğunu öğrendiğini, aynı yıl hamile kalan eşinin kontrolünde ona da virüsün bulaştığının belirlendiğini söyledi.
20’li yaşlarda çalıştığı İstanbul’da ‘gençlik hatası’ sonucu HIV kaptığını belirten M.K., eşi Ç.K.’nın dördüncü çocuğunu dünyaya getirmek için geldikleri Diyarbakır Dicle Hastanesi’nde yaşananları şöyle anlattı: “Eşimin HIV virüsü taşıdığını söyleyince sevkli olmamıza rağmen bizi hastaneye kabul etmediler. Durumu, enfeksiyon hastalıkları kliniği sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen’e aktardım. Girişimde bulunacağı söyleyerek zaman istedi. Mesai saati bitince geceyi hastanenin yanındaki caminin misafirhanesinde geçirdik. Sabah yeniden yatış için girişimde bulunduk. Mustafa hoca doğum için her şeyi hazırlattı. Ancak hocalar ve asistanlar ‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler. Klinikte üç kişi eşimin üzerine yürüdü, bağırıp çağırdılar.”
‘Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’
Daha önce Ankara’da HIV’li bir hastanın hastaneye kabul edilmediği için öldüğünü duyduğunu ve bunun için korktuğunu belirten M.K. şöyle devam etti: “Yatış yapıldıktan sonra uzun boylu bir doktor eşime ‘Sen de bebeğin de ölürseniz umrumuzda değil. Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’ dedi. Dışarı çıktığım bir sırada eşimin kolunda serum için takılan anjiyokatı çıkarmışlar. Zorla çıkış evrakı imzalatmaya çalışmışlar. Asistanlar ameliyat yapılırsa istifa edeceklerini söylediler. Bu sırada doğum sancıları başladı. Mecburen hocaları aradılar. Hocalar girmek istemedi. Bir asistan, bir hocanın ameliyata gireceğini ancak bin 500 lira para yatırmam gerektiğini söyledi.‘Üzerimde bin lira var sonra öderim’ dedim. Eşimin psikolojisi bozuldu. Ameliyata girdiğinde hoca ‘Bu kızın psikolojisi bozulmuş, ameliyatta 5 dakika dayanmaz’ demiş. Önce moral vermiş, sonra ameliyatı yapmış.”
Yaşadıklarının ortaya çıkması nedeniyle taburcu edilirken para istenmediğini belirten M.K. “Hastanede kaldığımız iki günde odamızdan çöp bile almaya gelmediler, vebalı muamelesi yaptılar. Havayı solumaktan bile HIV bulaşacağını düşünen doktorlar vardı” dedi.
‘Ailem de benden uzaklaştı’
Yaşadıklarının eşinin rüyalarına girdiğini söyleyen M.K. kendisinin de altı yıldır bu hastanede tedavi gördüğü için şikâyetçi olmadığını ifade etti.
Son çocuğuyla birlikte dört çocuk babası olduğunu belirten M.K., sözlerini şöyle bitirdi: “Diğer üç çocuğumda doğum sonrası başlanan ilaç tedavisiyle şu anda virüs yok. Ailem de benden uzaklaştı. Tedavi için eşimin ailesi olmasa çocuklarımı bırakacak bir yer yok. Doğumdan sonra arayan soran olmadı. Devlet yalnızca hastanelerde bu tür muamelelere bizi maruz bırakmasın yeter.”
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sağlık personelinin doğuma girmeyi reddettiği HIV’li kan taşıyan hamile kadın Ç.K.’nın eşi konuştu.
Siirt’te yaşayan 27 yaşındaki C.K., doğum için geçen günlerde üniversitenin doğum kliniğine gelmişti. Ancak eşinden virüs kaptığını söyleyen kadının doğumuna bazı sağlık personelleri girmeyi reddetmişti.
Sezaryen ameliyata girmeyi kabul eden bir kadın asistan doktorun eline de ameliyat sırasında iğne batmıştı. Doktora HIV bulaşması ihtimaline karşına koruyucu tedaviye başlanmıştı.
Sağlık personeli hakkında tabip odasının yanı sıra üniversite yönetimi ve Sağlık Bakanlığı da soruşturma başlatmıştı.
Siirt’te inşaat işçisi olarak çalışan M.K. Habertürk’ten Veysi İpek’e konuştu.
‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler
Yedi yıl önce evlendiklerini söyleyen M.K., bir süre sonra HIV taşıyıcısı olduğunu öğrendiğini, aynı yıl hamile kalan eşinin kontrolünde ona da virüsün bulaştığının belirlendiğini söyledi.
20’li yaşlarda çalıştığı İstanbul’da ‘gençlik hatası’ sonucu HIV kaptığını belirten M.K., eşi Ç.K.’nın dördüncü çocuğunu dünyaya getirmek için geldikleri Diyarbakır Dicle Hastanesi’nde yaşananları şöyle anlattı: “Eşimin HIV virüsü taşıdığını söyleyince sevkli olmamıza rağmen bizi hastaneye kabul etmediler. Durumu, enfeksiyon hastalıkları kliniği sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen’e aktardım. Girişimde bulunacağı söyleyerek zaman istedi. Mesai saati bitince geceyi hastanenin yanındaki caminin misafirhanesinde geçirdik. Sabah yeniden yatış için girişimde bulunduk. Mustafa hoca doğum için her şeyi hazırlattı. Ancak hocalar ve asistanlar ‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler. Klinikte üç kişi eşimin üzerine yürüdü, bağırıp çağırdılar.”
‘Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’
Daha önce Ankara’da HIV’li bir hastanın hastaneye kabul edilmediği için öldüğünü duyduğunu ve bunun için korktuğunu belirten M.K. şöyle devam etti: “Yatış yapıldıktan sonra uzun boylu bir doktor eşime ‘Sen de bebeğin de ölürseniz umrumuzda değil. Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’ dedi. Dışarı çıktığım bir sırada eşimin kolunda serum için takılan anjiyokatı çıkarmışlar. Zorla çıkış evrakı imzalatmaya çalışmışlar. Asistanlar ameliyat yapılırsa istifa edeceklerini söylediler. Bu sırada doğum sancıları başladı. Mecburen hocaları aradılar. Hocalar girmek istemedi. Bir asistan, bir hocanın ameliyata gireceğini ancak bin 500 lira para yatırmam gerektiğini söyledi.‘Üzerimde bin lira var sonra öderim’ dedim. Eşimin psikolojisi bozuldu. Ameliyata girdiğinde hoca ‘Bu kızın psikolojisi bozulmuş, ameliyatta 5 dakika dayanmaz’ demiş. Önce moral vermiş, sonra ameliyatı yapmış.”
Yaşadıklarının ortaya çıkması nedeniyle taburcu edilirken para istenmediğini belirten M.K. “Hastanede kaldığımız iki günde odamızdan çöp bile almaya gelmediler, vebalı muamelesi yaptılar. Havayı solumaktan bile HIV bulaşacağını düşünen doktorlar vardı” dedi.
‘Ailem de benden uzaklaştı’
Yaşadıklarının eşinin rüyalarına girdiğini söyleyen M.K. kendisinin de altı yıldır bu hastanede tedavi gördüğü için şikâyetçi olmadığını ifade etti.
Son çocuğuyla birlikte dört çocuk babası olduğunu belirten M.K., sözlerini şöyle bitirdi: “Diğer üç çocuğumda doğum sonrası başlanan ilaç tedavisiyle şu anda virüs yok. Ailem de benden uzaklaştı. Tedavi için eşimin ailesi olmasa çocuklarımı bırakacak bir yer yok. Doğumdan sonra arayan soran olmadı. Devlet yalnızca hastanelerde bu tür muamelelere bizi maruz bırakmasın yeter.”
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sağlık personelinin doğuma girmeyi reddettiği HIV’li kan taşıyan hamile kadın Ç.K.’nın eşi konuştu.
Siirt’te yaşayan 27 yaşındaki C.K., doğum için geçen günlerde üniversitenin doğum kliniğine gelmişti. Ancak eşinden virüs kaptığını söyleyen kadının doğumuna bazı sağlık personelleri girmeyi reddetmişti.
Sezaryen ameliyata girmeyi kabul eden bir kadın asistan doktorun eline de ameliyat sırasında iğne batmıştı. Doktora HIV bulaşması ihtimaline karşına koruyucu tedaviye başlanmıştı.
Sağlık personeli hakkında tabip odasının yanı sıra üniversite yönetimi ve Sağlık Bakanlığı da soruşturma başlatmıştı.
Siirt’te inşaat işçisi olarak çalışan M.K. Habertürk’ten Veysi İpek’e konuştu.
‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler
Yedi yıl önce evlendiklerini söyleyen M.K., bir süre sonra HIV taşıyıcısı olduğunu öğrendiğini, aynı yıl hamile kalan eşinin kontrolünde ona da virüsün bulaştığının belirlendiğini söyledi.
20’li yaşlarda çalıştığı İstanbul’da ‘gençlik hatası’ sonucu HIV kaptığını belirten M.K., eşi Ç.K.’nın dördüncü çocuğunu dünyaya getirmek için geldikleri Diyarbakır Dicle Hastanesi’nde yaşananları şöyle anlattı: “Eşimin HIV virüsü taşıdığını söyleyince sevkli olmamıza rağmen bizi hastaneye kabul etmediler. Durumu, enfeksiyon hastalıkları kliniği sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen’e aktardım. Girişimde bulunacağı söyleyerek zaman istedi. Mesai saati bitince geceyi hastanenin yanındaki caminin misafirhanesinde geçirdik. Sabah yeniden yatış için girişimde bulunduk. Mustafa hoca doğum için her şeyi hazırlattı. Ancak hocalar ve asistanlar ‘Biz ameliyatı yapmayız’ dediler. Klinikte üç kişi eşimin üzerine yürüdü, bağırıp çağırdılar.”
‘Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’
Daha önce Ankara’da HIV’li bir hastanın hastaneye kabul edilmediği için öldüğünü duyduğunu ve bunun için korktuğunu belirten M.K. şöyle devam etti: “Yatış yapıldıktan sonra uzun boylu bir doktor eşime ‘Sen de bebeğin de ölürseniz umrumuzda değil. Ben oturur izlerim, kahkaha atarım’ dedi. Dışarı çıktığım bir sırada eşimin kolunda serum için takılan anjiyokatı çıkarmışlar. Zorla çıkış evrakı imzalatmaya çalışmışlar. Asistanlar ameliyat yapılırsa istifa edeceklerini söylediler. Bu sırada doğum sancıları başladı. Mecburen hocaları aradılar. Hocalar girmek istemedi. Bir asistan, bir hocanın ameliyata gireceğini ancak bin 500 lira para yatırmam gerektiğini söyledi.‘Üzerimde bin lira var sonra öderim’ dedim. Eşimin psikolojisi bozuldu. Ameliyata girdiğinde hoca ‘Bu kızın psikolojisi bozulmuş, ameliyatta 5 dakika dayanmaz’ demiş. Önce moral vermiş, sonra ameliyatı yapmış.”
Yaşadıklarının ortaya çıkması nedeniyle taburcu edilirken para istenmediğini belirten M.K. “Hastanede kaldığımız iki günde odamızdan çöp bile almaya gelmediler, vebalı muamelesi yaptılar. Havayı solumaktan bile HIV bulaşacağını düşünen doktorlar vardı” dedi.
‘Ailem de benden uzaklaştı’
Yaşadıklarının eşinin rüyalarına girdiğini söyleyen M.K. kendisinin de altı yıldır bu hastanede tedavi gördüğü için şikâyetçi olmadığını ifade etti.
Son çocuğuyla birlikte dört çocuk babası olduğunu belirten M.K., sözlerini şöyle bitirdi: “Diğer üç çocuğumda doğum sonrası başlanan ilaç tedavisiyle şu anda virüs yok. Ailem de benden uzaklaştı. Tedavi için eşimin ailesi olmasa çocuklarımı bırakacak bir yer yok. Doğumdan sonra arayan soran olmadı. Devlet yalnızca hastanelerde bu tür muamelelere bizi maruz bırakmasın yeter.”