Ahval ‘Sıcak Takip’te, Osman Kavala’nın Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi konuşuldu.
Baydar, Kavala’nın aday gösterilmesiyle ilgili şu detayları anlattı:
Taze bir gelişme bu. Bunu bir haber olarak duyurmuş olalım görevimiz gereği. Kavala, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş durumda. Bunun teyidi de alındı ve bir süreç başlamış durumda. Bunun arka planı şu: Bu konu aslında gündemde idi. Kavala’nın bir iddianame olmadan, belirsiz sebeplerle, 450 günden fazla bir süredir, çoğunluğu tecritte bir halde cezaevinde tutulması.
Gündeme gelmesinin esas sebeplerinden biri, hiçbir gerekçe gösterilmeden, cezaevinde özgürlüğü elinden alınmış şekilde tutuklu olması. Tutukluluk hali sürdükçe bu konu daha da sıcaklık kazandı. Benim son bir aydır bazı akademik kaynaklarla yaptığım görüşmelerle gündeme geldi. İlk düşünce, Sakharov Ödülü’ne aday gösterilmesiydi. Ancak, onun başvuru süresi eylül ayında bitmişti.
Ne olacağı da belli değildi. Sanki Osman Kavala tahliye edilecekmiş gibi bir durum da ortadaydı. Böyle olsa da olmasa da uluslararası bir büyük ödüle aday gösterilmesi gündemde kalmaya devam etti. Son bir aydır, Kavala’yı aday gösterme görüşü iyice ağırlık kazandı.
Kalabalık diyeceğim, uluslararası alanda özgül ağırlığı yüksek bir grup akademisyen, tekil ya da ortak bir şekilde, akademi kuruluşu Osman Kavala’yı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermeye karar verdiler ve hareketi başlattılar. Aldığım bilgilere göre, şu anda biz konuşurken bile aday gösterme süreci hız kazanmakta.
Neden akademi üyeleri bu konuda inisiyatif aldılar? Nobel Barış Ödülü için, herkes ‘ha deyince’ aday gösteremiyor. Belli birtakım kategoriler var ve onlara girmek gerekiyor. Daha önce Nobel Barış Ödülü almış kişi ve kurumlar inisiyatif alabiliyor. Mesela, 2012 yılında Avrupa Birliği’ne insan hakları çabalarından ötürü kurum olarak bu ödül verilmişti. Onların mesela aday gösterme hakları var.
Çeşitli ulusal parlamentoların milletvekilleri de bu hakka sahip. Önemli bir kategori burada, üniversite hocaları, emekli ya da muvazzaf profesörler, çeşitli üniversitelerde tarih, sosyal bilimler, teoloji, iletişim gibi alanlarda ders verenler, dekan ve rektörler aday gösterebiliyorlar.
Bu kategori şu bakımdan da önemli. Osman Kavala’yı tanımayan yok.
Çok önemli bir şahsiyet. Uluslararası alanda çok yakından tanınan birisi. Faaliyetleri malum. Aslında Osman Kavala, Türkiye’de şu anda en son İnsan Hakları Gözlemevi’nin (HRW) raporuna göre, cezaevinde siyasi mahkum statüsünde olan yaklaşık 35 bin kişiden sadece birisi. Mağduriyet de ortak elbette pek çok tutuklu ile ancak ortaklığı dışında, onu diğer siyasi tutuklulardan ayıran nokta, siyasi bir kimliği yok.
O siyaset ötesi çalışmalarla bağımsız bir pozisyonda. Sivil toplumun güçlenmesi ve bölgesel barış çabaları ile tanınan yardımsever bir iş adamı. Kurduğu sayısız kuruluşla, bu yönde faaliyetlerini yıllardır derinleştiren bir kişi. Dolayısıyla, Nobel Barış Ödülü’ne biri aday gösterilecekse, Türkiye söz konusu olduğunda Osman Kavala ilk akla gelen isimlerden.
Onun yaptığı çalışmalarda, Türkiye-Ermenistan arasında yakınlaşma, iki halk arasındaki barışma, uzlaşma, tarihle yüzleşme projeleri var. Yanı sıra, Türkiye içinde Kürt barışının sağlanması için yaptığı çalışmalar var.
Kıbrıs’ta aynı zamanda toplumlar arası barışın hızlandırılması faaliyetleri var. Anadolu Kültür kurduğu en önemli yapılardan biri. Kültürel bağların sıkılaştırılması, komşu ülke halkları ile Türkiye toplumu arasında bağların sıkılaştırılması Anadolu Kültür’ün ağırlıklı olduğu ve iz bıraktığı çalışma alanları arasında.
Depo diye bir kuruluşun altında imzası var. İstanbul’da faaliyet gösteren, insan hakları ve kültürel işbirliği çerçevesinde Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar gibi toplum ve toplulukları bir araya getirmeyi amaçlayan ve önemli adımlar atmış bir kurulu Depo.
Dolayısıyla Osman Kavala bu yüzden önem taşıyor. Akademisyenler aralarında kurdukları iletişim sayesinde, bu aday gösterme süreci başlamış durumda. Teyit de geldiğine göre bu gelişmeyi izleyicilerimize duyurabiliriz. Osman Kavala, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Bu kampanya bireysel ve kurumsal düzeyde de sürecek.
Nobel Barış Ödülü Komitesi’nin aday gösterme için tanıdığı mühlet 1 Şubat’ta sona eriyor.
(Ulusal parlamentoların) Milletvekilleri, siyasiler arasında da, farklı siyasi kanatlardan, sağ veya sol, Yeşiller, pek çok parlamentonun milletvekili de aday gösterme sürecine katılmış bulunuyor.
En az 100 kişilik bir akademisyen grubu ve pek çok üniversite bu duruma angaje vaziyette. Bu süreç 1 Şubat’tan sonra resmiyet kazanıp adım adım ilerlemeye başlayacak. Adayların bir kısmı elenecek. Kısa liste yayımlandıktan sonra da ağustos ayına kadar araştırma-inceleme süreci devam edecek. Ekim ayı içinde de ödülün kime verileceği netleşmiş olacak.
Bir mağdur Osman Kavala. Türkiye’deki on binlerce mağdurdan biri. Onun profili, diğer siyasi mahkum diye tanımlanan tutukluların profilinden farklı. Bağımsız bir yerde duruyor Kavala. Varını yoğunu, Türkiye’deki sivil toplumun güçlenmesi, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi, hem kendi içinde hem komşularıyla, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu genelinde barışın sağlanıp kök sağlaması için harcamış durumda.
Osman Kavala’nın hayatından 450 gün çalınmış durumda. Türkiye’nin açık hava hapishanesine dönüştüğü, hem içeride hem dışarıda pek çok kişi tarafından dile getiriliyor. İnsan hakları kuruluşları, çizdiği tabloya göre Türkiye bir hukuk mezbahasına dönüşmüş vaziyette. OHAL düzeni, resmen bitmiş gibi görünse de, HRW raporuna göre OHAL bir anlamda normalize olmuş vaziyette.
Fiilen devam ediyor durumda. Bu açıdan da baktığımızda, Osman Kavala’nın aday gösterilmesi önemli bir simgesel anlam ve değer taşıyor.