İran rejiminin düzenlediği Fajr Film Festivali’ne katılan yönetmen Nuri Bilge Ceylan’a İranlı sinemacılardan eleştiri geldi. Nuri Bilge Ceylan’sa “Siyasi nedenlerle katılmayı reddetmek, bana sanatı siyasete feda etmek gibi geliyor” dedi.
Fajr Film Festivali, 26 Kasım-3 Aralık tarihlerinde Şiraz’da düzenleniyor. Festivalde 30 ülkeden seçilen 45 film var.
Festivalin internet sitesinde Bilge Ceylan ‘özel konuk’ olarak geçiyor.
‘Şaşkınlık ve üzüntü’
İran Bağımsız Film Yapımcıları Derneği’yse (IIFMA) ünlü yönetmene tepkili.
Dernek Ceylan’a gönderdiği açık mektupta şunları yazdı:
“İran İslam Cumhuriyeti yönetimindeki Fajr Film Festivali’yle işbirliği yapacağınız haberi, yıllardır insancıl ve entelektüel dünya görüşünüzü yakından takip edenler arasında şaşkınlık ve üzüntü yarattı.”
IIFMA, Nuri Bilge’den festivale katılma kararını gözden geçirmesini ve rejimin yaptığı imaj ve propaganda çalışmasına ortak olmamasını istedi.
Mektupta filmleri nedeniyle hapis cezasına çarptırılan Muhammed Rasoulof ve Cafer Penahi gibi sinemacılar hatırlatıldı.
‘Sanatı siyasete feda etmek gibi’
Ceylan ise kendisini arayan Variety ekibine şu yanıtı verdi:
”Fajr Film Festivali en az 40 yıldır düzenleniyor. Birçok sinemacı gibi ben de buraya birçok kez geldim. Burada Theo Angelopoulos ile tanıştım ve Béla Tarr’ın jürisinden bir ödül aldım. Sadece birkaç ay önce Tahran’da bir ustalık sınıfı verdim ve bu tür karşılaşmaların İran’da yaşayan genç sinemacılar ve sinema öğrencileri için ne kadar değerli olduğunu fark ettim.
Gençlerde, başka yerlerde nadiren gördüğüm olağanüstü bir kıvılcım gördüm. İran dinamik bir toplum ve benim de çok şey öğrendiğim olağanüstü bir sinemaya sahip.
İran’da yaşayan film yapımcıları, koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun, film yapmaya ve ileriye giden bir yol aramaya devam ediyor. Diğerlerinden daha fazla umuda ve bu tür toplantılara ihtiyaç duyuyorlar.
Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür buluşmalardan mahrum bırakmak, sebebi ne olursa olsun, onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor.
Her festival, karmaşık siyasi dinamikler etrafında şekillenir. Günümüzde devletin desteği olmadan var olan neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılmayı reddetmek, bana sanatı siyasete feda etmek gibi geliyor.
Festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarının yükünü taşımaya zorlarsak, dünyada boykotlardan muaf kalacak çok az festival kalır. Bana göre festivallere katılım, hükümetlere destek olarak yorumlanmamalı, siyasi rejimlerin halklar arasında oluşturduğu sınırları aşmanın, kültür ve sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak görülmeli.”





















