Geçtiğimiz aylarda son filmi “9 Kere Leyla” Netflix’te izleyicilerle buluşan Ezel Akay, Akanda Taştekin’e konuştu. Akay, ” Bu devlet vatandaşlarını korumak için değil yönetenlerin iktidar zevkini tatmin etmek için var.” dedi.
Çok dilli yayın yapan Jıneps/Çerkeslerin Özgür Sesi gazetesi Ocak 2021 sayısını korona virüsü salgını nedeniyle dijital olarak yayınladı.
Film yapımcısı, yönetmen ve oyuncu Ezel Akay, 15. yaşını kutlayan gazetenin yeni sayısında Akanda Taştekin’e konuştu.
“TALEP ETMEK, ÖRGÜTLENMEK LAZIM”
COVID-19 pandemisi nedeniyle tiyatro ve film sektörünün zor günlerden geçtiği dönemde sahne sanatlarına devlet desteği hakkında, “Devletin bize bir hayrı yok. Bu devlet vatandaşlarını korumak için değil yönetenlerin iktidar zevkini tatmin etmek için var. Gerçekten devlet yöneticiliğinin bizde böyle kötü bir kültürü var. Devlet bir makine değil bir baba gibi davranıyor. Halbuki objektif bir makine olması lazım. Dolayısıyla hele ki kültür-sanat alanlarının ciddi bir destek almasına imkân yok. Bir de olağanüstü fakirleştik. Para da azaldı. Devletin elinde bulundurduğu, vergilerimizden oluşan para da azaldı. Oradan bir destek beklemek kolay değil dolayısıyla. Ancak çok ciddi bir baskı uygulamak lazım. Bu her zaman lazım. Bugün para çıkar çıkmaz, hayatımızı devam ettiririz devlet kaynakları sayesinde, gerçi bu mümkün de olmayabilir. Ama bunu alışkanlık haline getirmek lazım. Talep etmek lazım, örgütlenmek lazım. Ve tabii ki bir de toplumsal destek lazım. Kültür-sanat insanlarına toplumun diğer kesimlerinin, kültür-sanat olaylarının -olası- seyircilerinin de onay ve destek vermesi lazım” dedi.
“ŞİDDET GÖSTERİLİYOR DİYE BİZ ŞİDDETE ÖZENMEYİZ”
Geçtiğimiz ay Netflix’te yayınlanan, yönetmenliğini yaptığı son filmi 9 Kere Leyla’da şiddetin ve ataerkil anlayışın bir şekilde yeniden üretildiği tartışmalara ilişkin de konuşan Akay, “Şiddet olaylarını gösteren -kadın veya erkek fark etmez bir hikâyenin şiddet olaylarını desteklediği düşüncesi kadar saçma, uyduruk bir düşünce olamaz. Şiddeti desteklemek amacıyla, şiddeti severek, ondan haz alan bir anlatıcının anlattığı hikâyelerde şiddet destekleniyordur. Ama şiddet gösteriliyor diye biz şiddete özenmeyiz. Bu uydurma bir felsefe. Böyle cereyan etmiyor. Dolayısıyla kadına yönelik şiddeti göstermek için şiddeti göstermemek bir tercih. Ben şiddeti komedi haline getirerek onu grafik bir şiddet olmaktan çıkarıp bir tür metaforik şiddet haline getirdim. Komedi buna yardımcı oluyor.
O eleştirileri sadece film için değil genel olarak felsefi açıdan reddetmek gerekir. Öyle olsa insanlar ekranda şiddet gördüklerinde giderler şiddet uygularlar, bir oyuncu eşcinseli oynuyorsa kendi hayatında da eşcinseldir gibi bir şey çıkıyor ortaya. Bu saçma ve cahilane bir düşünce şekli. Bizim filmimiz ikircikli bir hikâye. Boşluklar var içinde. Tam karar veremeyeceğimiz bir anlatım diliyle kendisini anlatıyor. Ben bu üslubu, bu stratejiyi ahlaken, vicdanen, sanat anlayışı olarak doğru buluyorum. Bu ikircikli anlatım benim kendimde yakıştırdığım bir sanat şekli. İkircikli anlatımdan kastım şu: Seyirci tamamlamak zorunda anlatılan hikâyeyi. Bir boşluk var. Bir yerden bir yere atlanıyor, bir şeyler anlatılmadan geçiliyor. Dokunduruluyor, düşündürülüyor. Aynı zamanda ikircikli anlatıların ben ilham verici olduğunu da düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz aylarda son filmi “9 Kere Leyla” Netflix’te izleyicilerle buluşan Ezel Akay, Akanda Taştekin’e konuştu. Akay, ” Bu devlet vatandaşlarını korumak için değil yönetenlerin iktidar zevkini tatmin etmek için var.” dedi.
Çok dilli yayın yapan Jıneps/Çerkeslerin Özgür Sesi gazetesi Ocak 2021 sayısını korona virüsü salgını nedeniyle dijital olarak yayınladı.
Film yapımcısı, yönetmen ve oyuncu Ezel Akay, 15. yaşını kutlayan gazetenin yeni sayısında Akanda Taştekin’e konuştu.
“TALEP ETMEK, ÖRGÜTLENMEK LAZIM”
COVID-19 pandemisi nedeniyle tiyatro ve film sektörünün zor günlerden geçtiği dönemde sahne sanatlarına devlet desteği hakkında, “Devletin bize bir hayrı yok. Bu devlet vatandaşlarını korumak için değil yönetenlerin iktidar zevkini tatmin etmek için var. Gerçekten devlet yöneticiliğinin bizde böyle kötü bir kültürü var. Devlet bir makine değil bir baba gibi davranıyor. Halbuki objektif bir makine olması lazım. Dolayısıyla hele ki kültür-sanat alanlarının ciddi bir destek almasına imkân yok. Bir de olağanüstü fakirleştik. Para da azaldı. Devletin elinde bulundurduğu, vergilerimizden oluşan para da azaldı. Oradan bir destek beklemek kolay değil dolayısıyla. Ancak çok ciddi bir baskı uygulamak lazım. Bu her zaman lazım. Bugün para çıkar çıkmaz, hayatımızı devam ettiririz devlet kaynakları sayesinde, gerçi bu mümkün de olmayabilir. Ama bunu alışkanlık haline getirmek lazım. Talep etmek lazım, örgütlenmek lazım. Ve tabii ki bir de toplumsal destek lazım. Kültür-sanat insanlarına toplumun diğer kesimlerinin, kültür-sanat olaylarının -olası- seyircilerinin de onay ve destek vermesi lazım” dedi.
“ŞİDDET GÖSTERİLİYOR DİYE BİZ ŞİDDETE ÖZENMEYİZ”
Geçtiğimiz ay Netflix’te yayınlanan, yönetmenliğini yaptığı son filmi 9 Kere Leyla’da şiddetin ve ataerkil anlayışın bir şekilde yeniden üretildiği tartışmalara ilişkin de konuşan Akay, “Şiddet olaylarını gösteren -kadın veya erkek fark etmez bir hikâyenin şiddet olaylarını desteklediği düşüncesi kadar saçma, uyduruk bir düşünce olamaz. Şiddeti desteklemek amacıyla, şiddeti severek, ondan haz alan bir anlatıcının anlattığı hikâyelerde şiddet destekleniyordur. Ama şiddet gösteriliyor diye biz şiddete özenmeyiz. Bu uydurma bir felsefe. Böyle cereyan etmiyor. Dolayısıyla kadına yönelik şiddeti göstermek için şiddeti göstermemek bir tercih. Ben şiddeti komedi haline getirerek onu grafik bir şiddet olmaktan çıkarıp bir tür metaforik şiddet haline getirdim. Komedi buna yardımcı oluyor.
O eleştirileri sadece film için değil genel olarak felsefi açıdan reddetmek gerekir. Öyle olsa insanlar ekranda şiddet gördüklerinde giderler şiddet uygularlar, bir oyuncu eşcinseli oynuyorsa kendi hayatında da eşcinseldir gibi bir şey çıkıyor ortaya. Bu saçma ve cahilane bir düşünce şekli. Bizim filmimiz ikircikli bir hikâye. Boşluklar var içinde. Tam karar veremeyeceğimiz bir anlatım diliyle kendisini anlatıyor. Ben bu üslubu, bu stratejiyi ahlaken, vicdanen, sanat anlayışı olarak doğru buluyorum. Bu ikircikli anlatım benim kendimde yakıştırdığım bir sanat şekli. İkircikli anlatımdan kastım şu: Seyirci tamamlamak zorunda anlatılan hikâyeyi. Bir boşluk var. Bir yerden bir yere atlanıyor, bir şeyler anlatılmadan geçiliyor. Dokunduruluyor, düşündürülüyor. Aynı zamanda ikircikli anlatıların ben ilham verici olduğunu da düşünüyorum” ifadelerini kullandı.